11 Şubat 2005 23:00

Ozan ve müzisyen çoban DAFNİS

Sicilyalı çoban Dafnis'in (Daphnis) anası bir perikızı; babası da tanrı Hermes'ti. Hemen hemen böyle yarı-tanrı doğan bütün bebeklerin başına geldiği gibi, anası olan perikızı; Dafnis'i doğurur doğurmaz götürüp onu bir ormana bıraktı. Teyzeleri olan diğer perikızları ve o yöredeki çobanlar, bu güzel bebeğe sahip çıktılar... Bebek biraz serpilince de Tanrıça Artemis ona avcılık üzerine dersler vermeye başladı. Çobanların tanrısı keçi ayaklı Pan da, flüt çalmasını öğretti. Tanrı Apollon ve teyzeleri olan perikızlarından şiir düzmenin inceliklerini öğrendi. Dafnis'in keçi ve koyunlardan oluşan sürüsünün yanı sıra Homeres'un sözünü ettiği bir de inek sürüsü vardı. Bu sürünün Güneş Tanrısı Helyos'un inekleri olduğunu öne süren ozanlar vardır. Dafnis; sürülerini otlatırken bazen kavalını çalar, bazen içinden coşarak gelen şiirlerini okur, türkülerini söylerdi... Bir söylenceye göre de, çevredeki vahşi hayvanlar bile onun ezgilerini duyduklarında uysallaşır, uzun süre ona kulak kesilirlerdi. Hem yakışıklılığı, hem de coşkulu şiirlerinin ve ezgilerinin büyüsüyle, genç kızların ve denizkızlarının gönlünde yer etmeye başladı. Ne var ki o, gönlünü çelmek isteyen hiçbir gençkıza yüz vermiyordu! Tanrıça Artemis'in ona aşıladığı bakir kalma inancını, günlük yaşamında aynen uyguluyordu.

Afrodit'in öfkesi Doğanın güzelliğini ve doyumsuzluğunu şiirlerine ve ezgilerine nakışlamak onun yaşamının tek amacı gibiydi. Bu yüzden zamanının büyük kısmını, kırlarda, ormanlarda sürüleriyle ve flütüyle başbaşa kalarak geçiren müzisyen çoban Dafnis'in bu mutluluğu, ne yazık ki pek uzun sürmedi... Aşk Tanrıçası Afrodit; onun Tanrıça Artemis'in etkisi altında kalıp kendini kadınlardan uzak tutmasına çok içerledi. Ve bir aşk tanrıçası olarak kendisini umursamaması Afrodit'i haliyle çok kıskandırdı, çok öfkelendirdi. Bunun üzerine Afrodit; güzel perikızı Lika'ya (Lyca) deli divane tutulması için aşk kıvılcımları gönderdi Dafnis'e. Çok geçmeden Dafnis de, bu güzel Lika ile aşk dolu güzel günler yaşamaya başladı. Ozan ve müzisyen çoban öylesine mutluydu ki, artık bundan böyle bir başkasına gönlünü kaptırmayacağı konusunda Lika'ya söz üstüne söz verdi; inançları üstüne ant içti. Ozan Dafnis; sevgilisi olan bu perikızı Lika üstüne, kırlarda ormanlarda coşkulu türküler söyledi, yeni yeni şiirler üretti. Ama bir süre sonra Afrodit; öcünü almak üzere ozan Dafnis'e, bir başka perikızına tutulması için yeniden aşk kıvılcımları gönderdi. Bu yüzden de Dafnis, haliyle sevgilisi Lika'dan uzaklaşmaya başladı. Olup bitenleri öğrenen Lika da, sözünü tutmayan Dafnis'in gözlerini kör etti!.. Artık bu çok sevdiği dünyayı ve sürülerini gözleriyle görememenin acısı ve ilk sevgilisine verdiği sözü tutamamanın ezikliğiyle, dünyayı ve doğa sevgisini içeren yeni yeni şiirler, yanık ezgiler söyledi. Söyledikleri dilden dile dolaştı. Ne var ki bu mutsuzluğuna daha fazla dayanamayan Dafnis, sonunda bir dağın doruğundan kendini büyük bir uçuruma bıraktı... Aslanlar bile... Ölümünden sonra birçok ozan, özellikle Teokritos ve Vergillius; kavalıyla sürüleri bile büyüleyen Dafnis üstüne şiirler yazdılar. Bu tür çoban ve doğa şiirlerine de, onların ilk yaratıcısı olarak Dafnis'in adını verdiler. Dafnis'in canına kıydığı günü dillendiren Vergillius'un bir şiirinde, şu yollu dizeler vardır:; " Bir tek çoban bile o acı günlerde, / Sürmedi boğalarını ırmaklara, / (...) Ey Dafnis, inledi o gün senin ölümüne / Afrika'daki aslanlar bile!" Gene ozanların söylediklerine göre Dafnis, kendini bir uçuruma bıraktıktan sonra, Olimpos'taki babası Tanrı Hermes; onu hemen yanına aldı. Ve o uçurumun yakınındaki kayaların arasına, onun anısına akan bir pınar yerleştirdi. Binyıllar süresince Sicilya'daki bütün sürüler ve doğa aşıkları, zaman zaman bu pınardan susuzluklarını giderdiler. Ozanlar ve sanatçılar; çoban şiirinin kurucusu müzisyen ve ozan Dafnis'i; şiirlerinde, yontularında, resimlerinde ölümsüzleştirdiler...

yatan@ngi.de

Evrensel'i Takip Et