08 Şubat 2005 22:00

Yazar Vasıf Öngören

Yaşam önümüzden akıp gider. Kimimiz farkında bile olmayız olup bitenin. Kimimiz bakarız ama olup bitene bir anlam veremeyiz. Kimimiz anlarız olup biteni; 'ne yapalım' diye düşünüp kalırız.

Paylaş
Yaşam önümüzden akıp gider. Kimimiz farkında bile olmayız olup bitenin. Kimimiz bakarız ama olup bitene bir anlam veremeyiz. Kimimiz anlarız olup biteni; 'ne yapalım' diye düşünüp kalırız. İçimizden birileri ise hem olup bitene bakar, hem de onun gelmişine geçmişine bakarak yorumlar yapar. O süreci anlatan yapıtlar üretir. Aradan geçen uzun zamanın sonunda yaşanana, insana ilişkin seller aktıktan sonra kalan kumlar, yazarın ürettikleridir. İnsanın insanla ilişkisine dair, döneme dair, yaşanana dair tüm izler orada durur. Dünü anlayıp bugünü yorumlamak ve yarına dair yol arayan herkes yazarla buluşmak onu okumak anlamak için kolları sıvar. Bu açıdan bakarsak yazar Vasıf Öngören kısacık ömründe ülkemizde yaşanana ve insana dair çok önemli birikimler bırakmıştır. Vasıf Öngören'in oyunları 60'lı yıllardan bugüne insanımızın yaşadığı sürecin trajik öyküleridir adeta.

Tek bir satır Oyunlarında kurguladığı dünyada, sahneye çıkan ve çıkamayan yüzlerce insan figürü karşımızdan akar, geçer. Kimi doğrudan olup bitenin sorumlusudur, kimi mağduru. Kimi sahnede görünmez, varlığı oyunun tek bir satırında geçer ama yaşananın önemli bir parçasıdır. Vasıf Öngören, bütün bu insanları alır akıp giden zaman sürecinde değişen yüzleriyle karşımıza koyar. Onların "harikulade" serüvenlerini ve değişimlerini büyük bir eğlenceyle izleriz. Kim sürecin başında neyi savunurken nereye savrulur, kim nerede ayak diremeye çalışırken başına ne haller gelir. Öngören, olup bitene ağıt yakmaz, keşke diye tarih yazmaz, böyle gelmiş böyle gider demez, anlatır olayların ve insanların dört bir yanında dolanarak. Yolunu "canlı gerçek"ten geçirir. Öğretinin ışığıyla bakar ama öğretiyi öğretmeye kalkmaz. Bu basit bir yöntem gibi görünürken aslında oldukça zor ve çetrefillidir. Bilgi, görgü birikimi gerektirir.

60'ların Türkiye'si 1960'ların değişen Türkiye'sinde tiyatroyla uğraşır Vasıf Öngören. Bir derginin kapağında çıkan fotoğrafını anımsıyorum. Beyazıt'ta 27 Mayıs darbesine giden günlerde meydanda olup bitene bakmaktadır Öngören. Tam önünde vurulmuş bir genci götürmektedirler. O da bir yanıyla eylemin içindedir diğer yanıyla soru dolu gözlerle bakmaktadır olup bitene. O soru dolu gözlerle bakan adam, alır eline kalemi, gideni ve gelmekte olanı sığ bir yaklaşımın dar kalıplarına sokmaksızın bir bilimadamı titizliğiyle incelemeye koyulur. Örneğin Almanya'ya katar katar emekçi taşıyan trenlere bakar. "Almanya Defteri"i oyununda çöküp gitmekte olan elinde hiçbir şeyi kalmayan bir sosyal sınıfın sürüklenişinin trajik öyküsünü anlatır. Sıradan, masabaşında öylesine aklına gelip çiziktirdiği bir oyun değildir "Almanya Defteri". Bir Türkiye'den bir Almanya yanından bakılarak yazılmıştır. Emekçilerle haşir neşir olmuş bir yaşantının zengin ışığıyla yazılmıştır. Brecht tiyatrosunu öğrenmek için Nuran Oktar'la Almanya'ya gitmiştir Öngören. Orada her türlü işte emek harcayarak bir yanda Brecht tiyatrosunu öğrenirken öte yandan da oraya gelen emekçilerin serüvenlerini yakından inceler. O ellerde sırf Almanya Defteri'nin Recep Usta'sı ve aile efradı değil "Asiye Nasıl Kurtulur"un Asiye'leri, Zehra'ları da çıkar karşısına.

Bir dönüm noktası "Asiye Nasıl Kurtulur" ülke tiyatrosunda bir dönüm noktasıdır. Her şeyin alınır satılır olduğu bir dünyanın ortasında kalan insanın trajik durumunu süreç içinde inceler. Burjuva dünya görüşü, ahlak değerlerini sorgular Öngören. Onların ipliğini pazara çıkarır. Emeğin örgütünü "omurgası"nı yaratmaya çalıştığı yıllarda Öngören de oyunuyla sistemi ve onun insan üzerindeki baskısını, sömürüsünü ve oynadığı oyunları sorgulatmaya çalışır. "Oyun Nasıl Oynanmalı" da ise 70'lerin Türkiyesi vardır karşımızda. Bir yanda ekonomik omurgasını oluşturma yoluna girmiş, hakkını aramaya soyunan emekçi kitleleri, öte yanda bireysel kurtuluş uğruna anasını bile "satmaktan" çekinmeyen Sevil'ler. Onlara olta uzatan Kudretler vardır sahnede. Öngören bu ikilemi eğlenceli bir dille anlatır ve bireysel kurtuluşun çıkmaz yollarında ömür tüketen küçük burjuvazinin yaklaşımını sorgular ve sorgulatır. Son oyunu "Zengin Mutfağı" uzun bir yolculuğun sonucu yazılır. 60'lı yıllardan bu yana sorguladığı faşizm yeniden azgın dişlerini ortaya çıkarmış ve emekçi mücadelesinin önüne dikilmiştir. 1976'da kurduğu "İstanbul Birlik Sahnesi"nde sahnelenen "Faşizmin Korku ve Sefaleti" oyununun hazırlık günlerinde ülkede ve topluluk içinde yoğunlaşan faşizm tartışmalarında özgün tahlilller üreten Öngören, 1977 seçimlerinde oyunu 1 milyon seviyesine çıkartan faşist partinin yükselişi karşısında edilgen kalmaz ve zengin mutfaklarında kimlerin nasıl beslendiğini sorgulayan bir oyun kaleme alır. Faşistler oyunun oynandığı tiyatroyu bombalayarak susturmak isterler onu. "Zengin Mutfağı"nın fonunda omurgasını, örgütlülüğünü oluşturma yolunda adımlar atan ülke emekçileri, önde ise mutfaklarda beslenen emek düşmanı maşaların ve arada kalanların öyküsü vardır. Vasıf Öngören'in basılan dört oyunu var. Fakat bir de dilden dile dolaşan metni ortaya çıkmamış bir dolu da oyun projeleri var. Geçtiğimiz yaz sevgili Aslı Öngören ve İstanbul Sahnesi'yle yaptığımız turnede bu oyunların kimilerinin öykülerini dinledik. Kimilerinin müzikleri bile bestelenmişti. Besteci Tahsin İncirci "Yeni Nesil" oyunun müziklerini verdi bize. Bir de dostlarına anlattığı, yazdı mı yazmadı mı bilinmeyen bir dolu proje var ardında bıraktığı.

Kuram ile pratik Yazar Vasıf Öngören en azından oyunlarıyla bize büyük bir hazine bırakırken yönetmen ve kuramcı Vasıf Öngören'e ilişkin daha az malzemeye sahibiz. Onunla çalışan bir dolu tiyatrocunun anlattığı parça parça aktarımlar ve yazılı notlarda bugün sahnelerde örneğine rastlayamadığımız bir tiyatro insanı, bir yönetmen modelini görüyoruz. Vasıf Öngören'in kuramı pratiği ile iç içedir. Öngören, kimi kuramsal sözleri alıntılayıp yinelemek yerine kuramını pratiğin içinde ülkenin özgül koşullarında yoğurup var etmiştir. Yani kimileri gibi kuramsal ve estetik ithalatçılık yapmamış aksine öğretiyi önündeki karanlığı aydınlatmak için kullanmış, oradan yeni sonuçlara ulaşmıştır. Politik duruşu ile politik serüveni değişik yollar izler. Duruşu emeğin safındadır ve yolunu sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya olarak çizmiştir. Politik serüveni ise 68'lerin ve 70'lerin ortamından etkilenmiştir. Bulunduğu politik ortamlarda ise "uyaroğlu" olmak yerine aykırı olmayı yeğlemiştir. Bir de yalnızca yakın dostlarıyla paylaştığı, öne çıkarmadığı müzisyenliği, ressamlığı var. O alanlarda da kafasında bin bir önerisi var. Belki o alanlarda yaptığı önerilerini süreç içinde keşfedip, algılayacağız. Son olarak Vasıf Öngören'in yaşam ve sanat serüvenine baktığımızda şöyle bir manzarayı görüyoruz; Öngören yaşamda da sahnede de düşünmeyi öneriyordu. Karşısında ise düşünmeyi "akla zarar" gören bir anlayış temelinde yapılanmış güruhlar vardı. Bunlar gerek politik alanı, gerekse kültür alanını kaplamışlardı. Aykırı olana kendi "tezgâh"larına zarar verebileceği endişesiyle saldırıyorlardı. Sisteme "karşı" olduklarını ilan edip sistemin ilişkilerini kendi içlerinde yeniden üreten bu güruh Ankara'da da İstanbul'da da Berlin ve Amsterdam'da da Vasıf Öngören'in önüne çıkıp onu yok etmeye çalıştı. 1984 ise onların rahat nefes aldığı bir yıl oldu. Çünkü tiyatronun aykırısı Vasıf Öngören'i mayısta, sinemanın aykırısı Yılmaz Güney'i ise eylülde yitirdik. Onlar 20 yıldır Vasıf Öngören'den kurtulduklarını sanıyorlar. Oysa sınıfların var olduğu, emperyalizmin acımasızca saldırdığı bir dünyada yaşam her gün Vasıf'ı bir kez daha gündeme getiriyor.


67. doğum gününde anılıyor Yazar, yönetmen, kuramcı Vasıf Öngören'in anısına etkinlik düzenleniyor. İstanbul Şehir Tiyatrosu Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde 30 sanatçının katılımıyla düzenlenecek etkinlik, Vasıf Öngören'in doğum günü olan 15 Şubat'ta gerçekleşiyor. Etkinlikte Öngören'in 31 yıl önce yazıp İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları'nda sahnelediği "Oyun Nasıl Oynanmalı" adlı oyunu okuma tiyatrosu olarak sunuluyor. Öngören'in 70'li yıllarda yazdığı ve sahnelediği oyun, film yıldızı olmaya çabalayan bir genç kızı eksen alarak bireyin toplum içindeki konumunu değiştirme serüvenini irdeliyor. "Oyun Nasıl Oynanmalı" okuma tiyatrosunu Aslı Öngören yönetiyor. Yardımcı yönetmenliğini Mehmet Atak, asistanlıklarını Senem Sönmez ve Gözde Gülbay, çevre tasarımını Yunus Saltuk, ışık tasarımını Kemal Yiğitcan'ın yaptığı oyunda, Macit Koper, Celile Toyon, Semah Tuğsel, Mehmet Esatoğlu, Oktay Sözbir, Tomris İncer, Mehmet Akan, Murat Ersan, Mehmet Atak, Yeşim Bozoğlu, Yunus Saltuk, Süreyya Güzel, Sinem Koyun, Bülent Arslan, Hasan Şahintürk, Mustafa Turan, Enver Akan, Hale Üstün, Senem Sönmez, Aynur Diz, Timur Ölkebaş, Hasan Mullaoğlu, Can Yasin, Bilgesu Ataman, Murat Bayar, Çağlar Yiğitoğulları çeşitli rolleri paylaşıyorlar. "Oyun Nasıl Oynanmalı" okuma tiyatrosu 15 Şubat'ta Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde seyirciyle buluşacak. Saat 20.00'de başlayacak olan etkinliğe, tiyatro dünyasının önemli isimleri de katılacak.

ÖNCEKİ HABER

Kasımpaşalı Recep

SONRAKİ HABER

Melodias Epicas
   Mersin'de sahne alacak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...