25 Ocak 2005 22:00

Semazen ve alageyik

Taksim Sanat Galerisi 7 Şubat'a değin sürecek olan yeni bir sergiye evsahipliği yapıyor. Beş ressamın bir araya gelerek hazırladıkları sergi Taksim Sanat Galerisi Büyük Salonda.

Paylaş
Taksim Sanat Galerisi 7 Şubat'a değin sürecek olan yeni bir sergiye evsahipliği yapıyor. Beş ressamın bir araya gelerek hazırladıkları sergi Taksim Sanat Galerisi Büyük Salonda. Sergiye hepsi de İstanbul'da yaşayan Fehim Güler, Nil Strauss, Meral Özseyhan, Hafize Tezcan ve Saime Yadigar katılıyor. Yaşamın ayrıntılarını insani bir duyarlılıkla işleyen sanatçıların bu karma sergisi teknikleri ve işledikleri konular birbirinden tamamen farklı olsa da bir bütünlük sunuyor. Doğaya ve insana duyarlı resimlerin her biri farklı bir yaşama pencere açıyor. Ana amaçlarını, 'resmi bir yaşam biçimi olarak benimsemek' diye açıklayan Fehim Güler, resimlere de bu gözle bakılmasını istiyor. Anadolu kültürünün bugünkü yaşamla karşılaştırılamayacak denli zengin bir kaynağa ve birikime sahip olduğunu söyleyen sanatçı, bu kültürün bir parçası olan semazenleri ve onların mistik dünyasını tablolarına taşıyor. Ama yine de tabloların yalnızca danseden bir semazen olarak anlaşılmaması gerektiğini belirten sanatçı, tabloda aslolanın hümanizm olduğunu sözlerine ekliyor. Fehim Güler, "İnsanları kurtaracak olan şeydir hümanizm. Semazen kültüründe bu zaten var. Biz bu kültürün üzerinde yaşıyoruz" diyor. Ayrıca semazenlerin dönerken yaptığı el hareketleri ayrı birer anlam barındırıyor. Bunlardan belki en anlamlısı "Haktan alır halka dağıtırım" anlamı taşıyan ve Mevlana düşüncesinin de bir parçası olan el hareketi.

Alageyik efsanesi Ressam Saime Yadigar ise yine Anadolu söylenceleri ve Anadolu kültüründe çok önemli bir yeri bulunan Alageyikleri işliyor. Anavatanları Anadolu olan ve hep zirvelerde yaşayan geniş boynuzlu Alageyikler bugün yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Ablasının bir roman çalışması nedeniyle Alageyiklere ilgi duyduğunu belirten Saime Yadigar, doğayla insan arasında bir ilişki kurmaya çalıştığını belirtiyor. İnsanın da doğanın bir parçası hatta onu bütünleyen bir yanı olduğunu söyleyen Yadigar, "Alageyikler Anadolu'daki kızların gelinlerin nakışlarına, kilimlerine ve halkın destanlarına kadar girmiştir. Ben de onları kendi gördüğüm şekliyle, kendi duyarlılığımla yansıttım" diyor. Yadigar'ın resimlerinde Alageyikler biraz nazlı ve üzgün dursalar da yaşamın çok başka bir çeşitliliğiyle yüzleştiriyor insanı. Meral Özsayan'ın tabloları uzaktan rengarenk çiçekler gibi gözükse de, yanı başına gelince bir denizaltının ilginç yaşamının yansıtıldığı anlaşılıyor. Balıklar ve deniz anaları karanlık sularda boy gösteriyor. İnsanoğlunun kendi yaşamı ve geleceği uğruna doğayı nasıl kirlettiği Tezcan'ın yansıttığı deniz yaşamından anlaşılıyor. Nil Strauss ise şehir keşmekeşinde bunalmış insanın yaşamına gönderme yapıyor. İnsan ilişkilerinin bozulduğu, insani duyarlılığın törpülendiği, yalnızlık ve uzaklığın kendisini dayattığı büyükşehirlerin karmakarışık yapısı, büyük binaları ve renkleriyle Nil Strauss'un resimlerine yansıyor. Ressam bu durumu "insanın mekân içindeki yalnızlığı ve yabancılaşması benim için önemli" diyerek açıklıyor. Gelecekteki çalışmalarının savaş ve işgal üzerine olacağını belirten ressamın sergide ayrıca savaş üzerine bir tablosu da yer alıyor. Beş ressamın katıldığı bu çok renkli karma sergi 7 Şubat'a dek görülebilir.

ÖNCEKİ HABER

İşçi B ve anımsattıkları

SONRAKİ HABER

Oscar adayları açıklandı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa