13 Ocak 2005 23:00
Patronlar başkanlık sistemine
karşı çıktı
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) 35. Genel Kurul Toplantısı'nda konuşan TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Sabancı, AB sürecinden başkanlık sistemi tartışmalarına kadar hükümete bir dizi mesaj verdi. Sabancı, AB'nin kurallarının reddedilmemesi ve uyumun bir an önce tamamlanması gerektiğini savunurken, başkanlık sistemine de karşı çıktı.
Sabancı, dün Çırağan Sarayı'nda yapılan TÜSİAD 35. Genel Kurul Toplantısı'nda, 17 Aralık sonrası, Türkiye'nin yeni bir döneme girdiğini vurgulayarak, bu dönemi, "Nasıl müzakere etmeliyiz ki sarsıntısız bir uyum ve bütünleşme süreci yaşayalım?" ve "Ne yönde değişmeliyiz ki, bu uyumu ve bütünleşmeyi hızlı ve sağlıklı biçimde gerçekleştirelim?" şeklindeki iki temel gündem maddesinin belirleyeceğini anlattı.
Kurulları tartışmayalım "AB sürecinde bugüne kadar yaşadıklarımız, yumurta kapıya gelmeden harekete geçmediğimizi, bu yüzden de alternatif hareket planları üzerinde yeterince düşünmediğimizi gösterdi. Oysa, geleceğimizi şekillendirecek müzakerelere hazırlanmaya başlamak için tek bir gün daha kaybetmememiz gerekiyor" diyen Sabancı, AB konusunda ulusal psikolojinin de değiştirilmesi gerektiğini söyleyerek şöyle konuştu: "Biz önümüze konan kuralları tartışmayacağız, bu kurallara ne kadar sürede uyum sağlayacağımızı tartışacağız. Sağladığımız mevzuat AB tarafından sürekli denetlenecek. Bazı istisnalar dışında, bu uyum süresi tam üyeliğin gerçekleşmesinden önce bitmiş olmak zorunda. Müzakere kurumunun nasıl şekilleneceği, nasıl bir kadro oluşturulacağı, meslek örgütlerinin ve sivil toplum kuruluşlarının sürece nasıl katılacağı, biliminsanlarından, sektör uzmanlarından nasıl katkı alınacağı birinci derecede önem taşıyor."
Baraj aşağı çekilsin Sabancı, "TÜSİAD, siyasi istikrar, demokrasi ve yönetimde etkinlik açısından başkanlık sisteminin, parlamenter sisteme bir üstünlüğü olmadığı görüşündedir" dedi. Başkanlık sistemi-parlamenter sistem tartışması yaparken, seçim ve siyasi parti sistemlerini mutlaka hesaba katmak gerektiğini belirten Sabancı, parlamenter sistemin, tarihi bir sürecin ürünü olduğunu, bu sistemin özünü değiştirecek girişimlerin, siyasal sistemde belirsizliğe yol açacağını söyledi. Sabancı, Türkiye'nin, yönetim istikrarını tesadüflere bırakmayan, temsilde adaleti kabul edilebilir ölçülerde sağlayan, daha etkin ve demokratik bir seçim sistemine ihtiyacı olduğunu dile getirerek şöyle konuştu: "Türkiye'de bugün uygulanan ulusal baraj yüksektir. Ülke genelinde asgari bir oranda seçmen desteğine sahip partilerin, parlamentoda temsil edilebilmeleri için bu baraj aşağı çekilmelidir. Hükümetler, istikrarı pekiştirecek ve meşruiyet tartışmalarına yol açmayacak şekilde, güçlü bir destekle göreve gelebilmelidirler. Bunu kalıcı biçimde sağlamak için, seçim sistemi, seçmenlerin sadece birinci tercihlerini değil, ikinci tercihlerini de gerektiğinde ifade edebildikleri mekanizmalara sahip olmalıdır. Seçim sistemi, tek parti hükümetinin çıkamayacağı oy dağılımlarında bile, partilerarası ittifakları teşvik ederek, seçmene hükümet seçenekleri sunmayı sağlayan, böylece koalisyon hükümetinin kuruluşunu seçim sonrası pazarlıklara bırakmayan bir yapıya da sahip olmalıdır. Seçim bölgeleri, seçmenlerin milletvekili adaylarını yakından tanımasını sağlayacak şekilde daraltılmalı, partilerin milletvekili adayları, ağırlıkla, mümkün olan en geniş katılımlı ön seçimle belirlenmelidir."
Kurulları tartışmayalım "AB sürecinde bugüne kadar yaşadıklarımız, yumurta kapıya gelmeden harekete geçmediğimizi, bu yüzden de alternatif hareket planları üzerinde yeterince düşünmediğimizi gösterdi. Oysa, geleceğimizi şekillendirecek müzakerelere hazırlanmaya başlamak için tek bir gün daha kaybetmememiz gerekiyor" diyen Sabancı, AB konusunda ulusal psikolojinin de değiştirilmesi gerektiğini söyleyerek şöyle konuştu: "Biz önümüze konan kuralları tartışmayacağız, bu kurallara ne kadar sürede uyum sağlayacağımızı tartışacağız. Sağladığımız mevzuat AB tarafından sürekli denetlenecek. Bazı istisnalar dışında, bu uyum süresi tam üyeliğin gerçekleşmesinden önce bitmiş olmak zorunda. Müzakere kurumunun nasıl şekilleneceği, nasıl bir kadro oluşturulacağı, meslek örgütlerinin ve sivil toplum kuruluşlarının sürece nasıl katılacağı, biliminsanlarından, sektör uzmanlarından nasıl katkı alınacağı birinci derecede önem taşıyor."
Baraj aşağı çekilsin Sabancı, "TÜSİAD, siyasi istikrar, demokrasi ve yönetimde etkinlik açısından başkanlık sisteminin, parlamenter sisteme bir üstünlüğü olmadığı görüşündedir" dedi. Başkanlık sistemi-parlamenter sistem tartışması yaparken, seçim ve siyasi parti sistemlerini mutlaka hesaba katmak gerektiğini belirten Sabancı, parlamenter sistemin, tarihi bir sürecin ürünü olduğunu, bu sistemin özünü değiştirecek girişimlerin, siyasal sistemde belirsizliğe yol açacağını söyledi. Sabancı, Türkiye'nin, yönetim istikrarını tesadüflere bırakmayan, temsilde adaleti kabul edilebilir ölçülerde sağlayan, daha etkin ve demokratik bir seçim sistemine ihtiyacı olduğunu dile getirerek şöyle konuştu: "Türkiye'de bugün uygulanan ulusal baraj yüksektir. Ülke genelinde asgari bir oranda seçmen desteğine sahip partilerin, parlamentoda temsil edilebilmeleri için bu baraj aşağı çekilmelidir. Hükümetler, istikrarı pekiştirecek ve meşruiyet tartışmalarına yol açmayacak şekilde, güçlü bir destekle göreve gelebilmelidirler. Bunu kalıcı biçimde sağlamak için, seçim sistemi, seçmenlerin sadece birinci tercihlerini değil, ikinci tercihlerini de gerektiğinde ifade edebildikleri mekanizmalara sahip olmalıdır. Seçim sistemi, tek parti hükümetinin çıkamayacağı oy dağılımlarında bile, partilerarası ittifakları teşvik ederek, seçmene hükümet seçenekleri sunmayı sağlayan, böylece koalisyon hükümetinin kuruluşunu seçim sonrası pazarlıklara bırakmayan bir yapıya da sahip olmalıdır. Seçim bölgeleri, seçmenlerin milletvekili adaylarını yakından tanımasını sağlayacak şekilde daraltılmalı, partilerin milletvekili adayları, ağırlıkla, mümkün olan en geniş katılımlı ön seçimle belirlenmelidir."
Evrensel'i Takip Et