4 Ocak 2005 23:00
'Milis evi'nde bir gece
GÜNÜN YAZILARI
Uğur Kaymaz'ın 12 yaşındaki bedenine 13, babası Ahmet Kaymaz'ın bedenine ise 8 kurşun gireli bir aydan fazla oldu. Ayaklarında terlikleri ile kamyonlarına battaniye ve yastık taşımak için çıktıkları evlerinin az önünde, Özel Tim polislerince 'terörist' oldukları iddiasıyla vurulmuşlardı.
Yetmedi, 12 yaşındaki Uğur'un elinde koca bir tüfekle 8 el ateş ettiği iddia edildi. Daha evlat ve eş acısına alışamayan anne Kaymaz'ın hakkında ise örgüt üyeliğinden 24 yıla kadar dava açıldı. Savcılık, Kaymazların evinin ise, 'milis evi' olduğunu iddia etti.
Kızıltepe halkının her hafta sonu yaptığı eylemlerden birinin daha ardından Kaymazların 'milis evi'nde bir gece misafir olduk. İşlediğimiz suçun cezasını bilemiyoruz. 'Terörist' Uğur'un kardeşleri ve kuzenleri ile Hababam Sınıfı'nı seyrettiğimiz, oyun oynadığımız; Makbule Kaymaz'la sohbet ettiğimiz ya da Nine Kaymaz'ın Kürtçe ağıtlarını dinlediğimiz için suç işlemiş olabiliriz! Kaymazların örgüt üyeliğine kanıtlardan biri de iki avukat kartvizitiydi. Bu yüzden 9 yaşındaki Emine Kaymaz'ın abisi için yazdığı ve bize hediye ettiği yazı 'yasadışı bildiri' sayılabilir!
Ancak gördüğümüz, çocuklarını fotoğraflarına dayanamayan, bu yüzden Uğur'un çantasını ve okul eşyalarını bile komşuyla gönderen iki ana, evlerinin içinde sevgi dolu ve neşeli, evin dışına çıkmaya ise korkan çocuklar, polisler tüm resimleri topladığı için geriye kalan birkaç aile fotoğrafı ve savcılığın suçlamalarına karşı kesin ve net cevaplar; "Biz suç işlemedik. Olayı örtbas etmek için Kaymaz Ailesi'ni suçlu göstermeye çalışıyorlar."
'Hepimizin annesi' Misafirliğimizin hemen öncesinde, Kızıltepe halkının oluşturduğu insan zincirinde savcılık fezlekesine tepki vardı. Zincirin en önündeki Uğur'un yaşıtı çocuklar, 'Uğur'un annesi hepimizin annesi' diyerek sahiplendiler Makbule annelerini. Kaymazların tek geçim kapısı olan kamyonun önünde karşıladı Emine Nine, torunu ve oğluna sahip çıkanları. Anne Makbule ya da eşinin ona seslendiği adıyla Leyla Kaymaz ise, kamyonu görünce kendini tutamadı. Olayın infaz değil çatışma olduğu iddia edilmiş ancak kamyonun üzerinde tek bir kurşun izi bile bulunamamıştı. O gün, 'milis' annenin gözyaşlarının izi kaldı, kurşun izini tutamayan kamyonda... Uzun zamandır aileyi yalnız bırakmayan misafirler gidince, Anne Kaymaz ilk olarak Ahmet ve Uğur'un duvardaki fotoğraflarını ters çeviriyor bakmaya dayanamadığı için. Geriye ailenin 'örgüt üyeliğine kanıt' denilen, DEP Mardin eski Milletvekili Mehmet Sincar'ın resmi kalıyor. Kaymaz'ın bugün bile ilk anlattığı şey, oğlunun ve eşinin yemek yemeden dışarı çıktıkları; "Benim oğlum ilkokul öğrencisi. Silah kaldıramaz, tüfeği nasıl kaldırsın? Bize dava açarak olayın üstünü örtmek istiyorlar. Kesinlikle kabul etmiyorum. Biz nasıl yataklık yapalım. Ev kadınıyım dağlarda ne işim var. Uğur terörist olsaydı okula gidiyor olmazdı. Savcı da bir anne olsa, böyle bir şey onun oğluna olsa o ne yapardı?" Geri kalan üç çocuğunu; Habip, Emine ve Ali'yi soruyoruz, "Sanki bütün dünyam yıkılmış hiçbir şey düşünemiyorum. Bu acıyı bize tattıranlar dilerim aynı acıyı kendileri de tatsınlar" sözlerinden başkası çıkmıyor ağzından. Zaten bütün geceyi de öyle sessiz geçiriyor.
Dışarı çıkmaktan korkuyorlar 'Terörist ev'in, çocukları, Hababam Sınıfı seyrediyorlar. Nasıl teröristlerse onlar, akşam boyunca annelerini, ninelerini, amcalarını öpüp koklayıp 'Seni çok seviyorum' diyorlar. Ellerine tüfek alıp, gece yarısı kocaman adamlara ateş edebilecekleri iddia ediliyor. Ama onlar evin hemen dışındaki tuvalete bile yalnız gidemiyorlar. O gece silah seslerinin geldiği tarafa yalnız çıkamıyorlar. Sadece çocuklar mı? Mahalleli de hava karardı mı geçemez olmuş Uğur'ların vurulduğu yerden...
DURUŞMA 21 ŞUBAT'TA Mardin'in Kızıltepe ilçesinde 12 yaşındaki Uğur Kaymaz ve babası Ahmet Kaymaz'ı öldürdükleri iddia edilen 4 Özel Harekat Timi'nin duruşması 21 Şubat'ta görülecek. İlköğretim Okulu 5. sınıf öğrencisi Uğur Kaymaz ve babası Ahmet Kaymaz'ın 21 Kasım günü evlerinin önünde güvenlik güçleri tarafından öldürülmesi olayı ile ilgili haklarında dava açılan Özel Harekat Timi M.K., Y.A., S.A.T. ve S.A. hakkında, "Meşru müdafaa sınırının aşılması suretiyle, müstakil faili belli olmayacak şekilde adam öldürme" suçlamasıyla açılan davanın ilk duruşması 21 Şubat'ta görülecek. Mardin 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülecek davanın sanıkları 4 Özel Harekat Timi, Kaymaz Ailesi'nin avukatlarının tutuklanması talebini mahkemenin reddetmesi nedeniyle tutuksuz yargılanacak.
KARŞIMIZDA DERİN DEVLET VAR Anne Makbule Kaymaz ile birlikte hakkında dava açılan Reşat Kaymaz iddiaları reddediyor; "Evde yöresel kıyafetlerle çektirdiğimiz fotoğrafı, örgüt kampında çekilmiş fotoğraf olarak sunmuşlar. Kendilerini ancak bu kadar küçültebilirler. Kaymaz Ailesi'ni böyle göstererek olayı örtbas etmek istiyorlar. Zaten yargısız infazdan dava açılmamış. Açıkçası yengemden çok benimle uğraşacaklarını zannediyorum. Zaten bizim karşımızda hükümet yok, devlet yok, derin devlet var."
SAATLERCE AĞIT YAKIYOR Kaymazların salonunda çocuk seslerine Emine Kaymaz'ın ağıtları karışıyor. Bazen mırıltıyla, bazen de yüksek sesle saatlerce ağıt yakıyor Emine nine. Onun acıları eskilerden, 1993'te köyünün yakılmasından başlıyor. 5 oğlundan geriye 3 tanesi kalmış. 8 yıl önce oğlu Ali Kaymaz kalp krizi geçirip anne ve babasının kucağında öldükten 5-6 ay sonra baba Kaymaz vefat etmiş. Şimdi ise öldürülen oğluna terörist denmesi acısını derinleştirmiş; "Biz değiliz, öldürenler teroristtir. Çoban öldürüyorlar terörist diyorlar. Çocuk öldürüyorlar, şöför öldürüyorlar terörist diyorlar. Ciğerim yandı. Çocuklarım suçsuzdu. Terörist onlardır ki benim oğluma ateş etmişler. Ahmet 6 senedir şöfördü. Nasıl pasaport vermişlerdi, ehliyet vermişlerdi? Bizim tek çalışanımızdı. O bizim aramıza bir ekmek atıyordu. Şimdi o da gitti."
ÇALIŞKAN 'TERÖRİSTİN' KARDEŞLERİ Küçük Uğur'un 3 kardeşi var, 10 yaşındaki Habip, 9 yaşındaki Emine ve 6 yaşındaki Ali. Habip en çok o gün çocukların attığı 'Uğur'un annesi hepimizin annesi' sloganından etkilenmiş. 'Duydun mu çocuklar ne dedi' diyor. Hem abisini hem de matematik öğretmenini kaybetti O. Uğur ona en son 'kümeler'i çalıştırmıştı. 9 yaşındaki Emine ise sınıf başkanı. Akşam boyunca sarılı kırmızılı okul çantası bir gidiyor bir geliyor. Ders çalışıyor hep. Abisi ve babası için yazdığı bir yazı ise bize hediyesi; "(...) Emine çok ABini severdi. ve babanı severdi. ve ANNENİ severdi ve ABilerini severdi. 3 tane abimdi. birisi öldü kaç tane kaldı. 2 tane abim kaldı. Ve Emine onun yanına girse kaç tane olur 3 tane olur. Emine Uğur abini çok severdi. Emine babanı çok severdi. HERBİŞİ HOGIR. HERBİŞİ Ahmet..." En küçükleri Ali, elinde resimlerle dolaşıyor. 6 yaşındaki Kürtçesi ile abisini ve babasını geri istiyor; "Polislere dedim abimi öldürdünüz, onlar insan değil miydi? Onların çocukları olsaydı ne yaparlardı." 'Büyünce ne olacaksın sorusuna cevabı' bile birçok çocuktan farklı artık; "Ben büyüyeceğim. Polislere gideceğim. Diyeceğim babamı ve abimi istiyorum sizden. Onlar benden özür dileyecekler. Babamı abimi doktora götürecekler, doktor onları yapacak tekrar. Sen o zaman bizi gazeteye, televizyona koyacaksın."
POLİS 5 GECE ÇATIDA DOLAŞTI Ahmet Kaymaz'ın kardeşlerinden Murat Kaymaz, 13-14 yaşında evden ayrılıp Marmaris'te çalışmaya başladığı için en son 1997'de abisinin cenazesinde gelmiş Kızıltepe'ye. Kaymaz, olayın gerçekleştiği 21 Kasım Pazar gününün ardından 5 gece boyunca silahlı polislerin evinde bahçesinde ve hatta çatısında dolaşarak psikolojik baskı yapmak istediklerini ileri sürdü. Kaymaz'ın anlattıkları çarpıcı; "Polisler her gece bahçede bekliyorlardı. Çatıya çıkıp yürüyorlardı. Kadınlar bizi bırakmıyorlardı çıkalım bakalım. Korkuyorlardı bizi de öldürecekler diye. Şimdi dışarıdan kedi geçse annem korkuyor, polis zannediyor. Bunu savcıya da söyledik. Ama kapıyı açın kimliklerine bakın polisler mi dedi.
'Savcı çok tedirgin' Yengemin bir akrabası polislerden korktu bayıldı. 112'yi aradık ambulans çağırdık. Sağlık kabininde çalışan yeğenimiz vardı o ilk müdahaleyi yaptı. Kadın kendine geldi. 5-10 dakika sonra 112'den geri aradılar, 'Hastanın durumu nasıl. gelmemize gerek var mı' diye sordular. Savcının üzerinde baskı olduğuna inanıyoruz. Görüştüğümüzde savcı çok tedirgindi. Zaten jandarmalar, polisler, şimdi Erzurum'a vali yardımcısı olarak atanan kaymakam odasından hiç çıkmıyordu. Biri çıkıyor, diğeri giriyordu. Şimdi duyduk ki izin almış."
'Hepimizin annesi' Misafirliğimizin hemen öncesinde, Kızıltepe halkının oluşturduğu insan zincirinde savcılık fezlekesine tepki vardı. Zincirin en önündeki Uğur'un yaşıtı çocuklar, 'Uğur'un annesi hepimizin annesi' diyerek sahiplendiler Makbule annelerini. Kaymazların tek geçim kapısı olan kamyonun önünde karşıladı Emine Nine, torunu ve oğluna sahip çıkanları. Anne Makbule ya da eşinin ona seslendiği adıyla Leyla Kaymaz ise, kamyonu görünce kendini tutamadı. Olayın infaz değil çatışma olduğu iddia edilmiş ancak kamyonun üzerinde tek bir kurşun izi bile bulunamamıştı. O gün, 'milis' annenin gözyaşlarının izi kaldı, kurşun izini tutamayan kamyonda... Uzun zamandır aileyi yalnız bırakmayan misafirler gidince, Anne Kaymaz ilk olarak Ahmet ve Uğur'un duvardaki fotoğraflarını ters çeviriyor bakmaya dayanamadığı için. Geriye ailenin 'örgüt üyeliğine kanıt' denilen, DEP Mardin eski Milletvekili Mehmet Sincar'ın resmi kalıyor. Kaymaz'ın bugün bile ilk anlattığı şey, oğlunun ve eşinin yemek yemeden dışarı çıktıkları; "Benim oğlum ilkokul öğrencisi. Silah kaldıramaz, tüfeği nasıl kaldırsın? Bize dava açarak olayın üstünü örtmek istiyorlar. Kesinlikle kabul etmiyorum. Biz nasıl yataklık yapalım. Ev kadınıyım dağlarda ne işim var. Uğur terörist olsaydı okula gidiyor olmazdı. Savcı da bir anne olsa, böyle bir şey onun oğluna olsa o ne yapardı?" Geri kalan üç çocuğunu; Habip, Emine ve Ali'yi soruyoruz, "Sanki bütün dünyam yıkılmış hiçbir şey düşünemiyorum. Bu acıyı bize tattıranlar dilerim aynı acıyı kendileri de tatsınlar" sözlerinden başkası çıkmıyor ağzından. Zaten bütün geceyi de öyle sessiz geçiriyor.
Dışarı çıkmaktan korkuyorlar 'Terörist ev'in, çocukları, Hababam Sınıfı seyrediyorlar. Nasıl teröristlerse onlar, akşam boyunca annelerini, ninelerini, amcalarını öpüp koklayıp 'Seni çok seviyorum' diyorlar. Ellerine tüfek alıp, gece yarısı kocaman adamlara ateş edebilecekleri iddia ediliyor. Ama onlar evin hemen dışındaki tuvalete bile yalnız gidemiyorlar. O gece silah seslerinin geldiği tarafa yalnız çıkamıyorlar. Sadece çocuklar mı? Mahalleli de hava karardı mı geçemez olmuş Uğur'ların vurulduğu yerden...
DURUŞMA 21 ŞUBAT'TA Mardin'in Kızıltepe ilçesinde 12 yaşındaki Uğur Kaymaz ve babası Ahmet Kaymaz'ı öldürdükleri iddia edilen 4 Özel Harekat Timi'nin duruşması 21 Şubat'ta görülecek. İlköğretim Okulu 5. sınıf öğrencisi Uğur Kaymaz ve babası Ahmet Kaymaz'ın 21 Kasım günü evlerinin önünde güvenlik güçleri tarafından öldürülmesi olayı ile ilgili haklarında dava açılan Özel Harekat Timi M.K., Y.A., S.A.T. ve S.A. hakkında, "Meşru müdafaa sınırının aşılması suretiyle, müstakil faili belli olmayacak şekilde adam öldürme" suçlamasıyla açılan davanın ilk duruşması 21 Şubat'ta görülecek. Mardin 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülecek davanın sanıkları 4 Özel Harekat Timi, Kaymaz Ailesi'nin avukatlarının tutuklanması talebini mahkemenin reddetmesi nedeniyle tutuksuz yargılanacak.
KARŞIMIZDA DERİN DEVLET VAR Anne Makbule Kaymaz ile birlikte hakkında dava açılan Reşat Kaymaz iddiaları reddediyor; "Evde yöresel kıyafetlerle çektirdiğimiz fotoğrafı, örgüt kampında çekilmiş fotoğraf olarak sunmuşlar. Kendilerini ancak bu kadar küçültebilirler. Kaymaz Ailesi'ni böyle göstererek olayı örtbas etmek istiyorlar. Zaten yargısız infazdan dava açılmamış. Açıkçası yengemden çok benimle uğraşacaklarını zannediyorum. Zaten bizim karşımızda hükümet yok, devlet yok, derin devlet var."
SAATLERCE AĞIT YAKIYOR Kaymazların salonunda çocuk seslerine Emine Kaymaz'ın ağıtları karışıyor. Bazen mırıltıyla, bazen de yüksek sesle saatlerce ağıt yakıyor Emine nine. Onun acıları eskilerden, 1993'te köyünün yakılmasından başlıyor. 5 oğlundan geriye 3 tanesi kalmış. 8 yıl önce oğlu Ali Kaymaz kalp krizi geçirip anne ve babasının kucağında öldükten 5-6 ay sonra baba Kaymaz vefat etmiş. Şimdi ise öldürülen oğluna terörist denmesi acısını derinleştirmiş; "Biz değiliz, öldürenler teroristtir. Çoban öldürüyorlar terörist diyorlar. Çocuk öldürüyorlar, şöför öldürüyorlar terörist diyorlar. Ciğerim yandı. Çocuklarım suçsuzdu. Terörist onlardır ki benim oğluma ateş etmişler. Ahmet 6 senedir şöfördü. Nasıl pasaport vermişlerdi, ehliyet vermişlerdi? Bizim tek çalışanımızdı. O bizim aramıza bir ekmek atıyordu. Şimdi o da gitti."
ÇALIŞKAN 'TERÖRİSTİN' KARDEŞLERİ Küçük Uğur'un 3 kardeşi var, 10 yaşındaki Habip, 9 yaşındaki Emine ve 6 yaşındaki Ali. Habip en çok o gün çocukların attığı 'Uğur'un annesi hepimizin annesi' sloganından etkilenmiş. 'Duydun mu çocuklar ne dedi' diyor. Hem abisini hem de matematik öğretmenini kaybetti O. Uğur ona en son 'kümeler'i çalıştırmıştı. 9 yaşındaki Emine ise sınıf başkanı. Akşam boyunca sarılı kırmızılı okul çantası bir gidiyor bir geliyor. Ders çalışıyor hep. Abisi ve babası için yazdığı bir yazı ise bize hediyesi; "(...) Emine çok ABini severdi. ve babanı severdi. ve ANNENİ severdi ve ABilerini severdi. 3 tane abimdi. birisi öldü kaç tane kaldı. 2 tane abim kaldı. Ve Emine onun yanına girse kaç tane olur 3 tane olur. Emine Uğur abini çok severdi. Emine babanı çok severdi. HERBİŞİ HOGIR. HERBİŞİ Ahmet..." En küçükleri Ali, elinde resimlerle dolaşıyor. 6 yaşındaki Kürtçesi ile abisini ve babasını geri istiyor; "Polislere dedim abimi öldürdünüz, onlar insan değil miydi? Onların çocukları olsaydı ne yaparlardı." 'Büyünce ne olacaksın sorusuna cevabı' bile birçok çocuktan farklı artık; "Ben büyüyeceğim. Polislere gideceğim. Diyeceğim babamı ve abimi istiyorum sizden. Onlar benden özür dileyecekler. Babamı abimi doktora götürecekler, doktor onları yapacak tekrar. Sen o zaman bizi gazeteye, televizyona koyacaksın."
POLİS 5 GECE ÇATIDA DOLAŞTI Ahmet Kaymaz'ın kardeşlerinden Murat Kaymaz, 13-14 yaşında evden ayrılıp Marmaris'te çalışmaya başladığı için en son 1997'de abisinin cenazesinde gelmiş Kızıltepe'ye. Kaymaz, olayın gerçekleştiği 21 Kasım Pazar gününün ardından 5 gece boyunca silahlı polislerin evinde bahçesinde ve hatta çatısında dolaşarak psikolojik baskı yapmak istediklerini ileri sürdü. Kaymaz'ın anlattıkları çarpıcı; "Polisler her gece bahçede bekliyorlardı. Çatıya çıkıp yürüyorlardı. Kadınlar bizi bırakmıyorlardı çıkalım bakalım. Korkuyorlardı bizi de öldürecekler diye. Şimdi dışarıdan kedi geçse annem korkuyor, polis zannediyor. Bunu savcıya da söyledik. Ama kapıyı açın kimliklerine bakın polisler mi dedi.
'Savcı çok tedirgin' Yengemin bir akrabası polislerden korktu bayıldı. 112'yi aradık ambulans çağırdık. Sağlık kabininde çalışan yeğenimiz vardı o ilk müdahaleyi yaptı. Kadın kendine geldi. 5-10 dakika sonra 112'den geri aradılar, 'Hastanın durumu nasıl. gelmemize gerek var mı' diye sordular. Savcının üzerinde baskı olduğuna inanıyoruz. Görüştüğümüzde savcı çok tedirgindi. Zaten jandarmalar, polisler, şimdi Erzurum'a vali yardımcısı olarak atanan kaymakam odasından hiç çıkmıyordu. Biri çıkıyor, diğeri giriyordu. Şimdi duyduk ki izin almış."
Evrensel'i Takip Et