29 Aralık 2004 22:00

İHD'lilere kapı 'işkencesi'

"İşkenceye sessiz kalma" kampanyası çerçevesinde topladıkları 8 koli kartı başbakana iletmek isteyen İHD yöneticileri polis engeliyle karşılaştı.

Paylaş
İHD Genel Başkanı Yusuf Alataş ve bir grup İHD yöneticisi, "İşkenceye Sessiz Kalmâ" çerçevesinde topladıkları kartları Başbakanlığa iletmek isterken karşılarına "güvenlik" çıktı. Başbakanlık'ta "tadilat" olduğu iddiası ile ön kapıdan alınmayan İHD yöneticileri ellerinde ağır kolilerle uzun süre dolaştırıldılar. Alataş, kendilerine reva görülen muamelenin de bir 'işkence' olduğunu söyledi. İHD yöneticileri 8 koliden oluşan 21 bin 269 kartı, Başbakan'a iletilmek üzere, genel evraka teslim ettiler. Dün sabah saatlerinde ellerinde kolilerle Başbakanlık eski binası önüne gelen İHD yöneticileri, binaya bile yaklaştırılmak istenmediler. Tartışmaların ardından Başbakanlık görevlilerinin "tamam geçsinler" demesine rağmen polis amirleri geçişe izin vermedi. Bunun üzerine İHD'liler 500 metreyi aşkın yolu ellerinde kolilerle geçerek arka kapıdan içeri girdiler. Alataş, "Bu da bir işkencedir. 'İşkenceye sıfır tolerans' diyen başbakana selam olsun" diyerek, polise tepki gösterdi.

Bu kez açıklama sıkıntısı Benzer bir sıkıntı C kapısından geçişte de yaşandı. Uğraşıların ardından 21 bin kart, genel evraka teslim edildi. Kartların tesliminin ardından ikinci bir sıkıntı ve engellemede basın açıklaması sırasında yaşandı. Bina önünde ve bahçe girişinde açıklama yapılmasına izin verilmedi. Açıklama yol kenarında yapılırken, Alataş, İHD'nin 1986'dan beri her türlü baskı ve zorluğa karşın mücadelesini sürdürdüğünü söyledi. Alataş, işkencenin ülke gündeminden çıkarılması ve engellenmesi için çalıştıklarını, bu doğrultuda kitap, yayın ve broşür çıkardıklarını anlattı. "İşkenceye sessiz kalma" başlığı altında düzenledikleri imza kampanyasının iki ayağı olduğunu kaydeden Alataş, şunları söyledi: "Kampanyanın birinci ayağını, işkenceyi takip edip, işkencecilerin cezalandırılması için hükümetin önlem almasını sağlamak; diğer ayağını ise yine hükümeti işkencecilerin korunmasına son vermeye çağırmak oluşturuyor. Bu amaçla, bizzat başbakana hitaben kartlar imzalandı. Kartları bizzat başbakana vermek istiyorduk, ancak randevu alamadık." Kendilerine çıkartılan zorluklara da tepki gösteren Alataş, "İsteselerdi, tadilat falan dinlenmeden ön kapıdan bizi alabilirlerdi. Bu anlayışla işkenceyi önlemeyemezsiniz. Önleyemediğiniz de ortada" dedi.

src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


50. yılında TMMOB -6-
   TMMOB ve dönüşümüHazırlayanlar: Zafer Anadolu, Elif Görgü, Nur Karabacak 1980 ile birlikte yaşanılan ideolojik saldırı mühendisler ve mimarlar arasında da etkisini göstermiş, yasal düzenlemeler ile birlikte TMMOB düzenle uyumlu örgüt işlevine yeniden çekilmeye çalışılmış ve kısmen de başarılı olunmuştur. 1980 - 1990'lar boyunca küçük girişimci mühendis-mimarların ağırlığının artması eğilimi, küçük girişimci çıkar perspektifinin yönetimlere egemen olmasına neden olmuştur. Yasal olarak üye zorunluluğu kaldırılan kamu çalışanı mühendis-mimarların katılımının eksikliği, örgütsel canlılığı olumsuz etkilemiştir. En önemlisi girişimci-ticari faaliyete açık mühendis-mimar branşları ve odaları ile emekçi statüsünün ağırlıklı olmayı sürdürdüğü branşlar ve odalar arasındaki çelişki, TMMOB'nin bütünlüğünü ve merkezi yapısını zayıflatmıştır. Örgütü güçsüzleştirme ve bütüncül perspektifinden uzaklaştırarak dar mesleki hatta ticari çıkarlara hapsedilmesi düşüncesi, odalar arasında gelir farklılıklarının büyük boyutlara ulaşmasında da kendini göstermektedir. İşbitiricilik felsefesi ve Yeni Dünya Düzeni'nin mühendis ve mimarlar arasında ortak çözümler üretmek yerine, rekabetçi yaklaşımları artırdığını; meslek odalarında da, dayanışma yapılarının parçalanarak , mühendis ve mimarların da diğer emekçi kesimler gibi piyasa ve özel mülkiyet temelinde bölünüp, birbirlerine karşı kullanılarak mücadelelerinin zayıflatılmasının hedeflendiği bir süreci yaşıyoruz. Mühendislerin ve mimarların ve meslek odalarının; sermaye ve piyasanın taleplerine göre yeniden yapılandırılması hedeflenmektedir. Odalar gelir getirici etkinliklere göre yeniden yapılanmaya gitmektedirler. Bu da iki şekilde yapılmaya çalışılmaktadır. Ya yapılarını piyasaya hizmet üretecek biçimde yeniden biçimlendiriyorlar, ya da "vakıf" örgütlenmelerini bünyelerine eklemlendiriyorlar. Odalarda "piyasaya hizmet üretilmesi" nin savunulması; yeni liberalizmin, kamu hizmetlerinin ticarileşmesi "halk", "vatandaş" yerine "müşteri", "kullanıcı" terimlerinin yer alması, hizmetleri ancak bedelini ödeyebilenin alması ideolojisiyle örtüşmektedir. Odaların "hizmet üretimi" adı altında, mesleki denetim ve eğitim amaçlı faaliyetlerinin dışında çeşitli mühendislik ve mimarlık hizmetlerini piyasaya bir meta biçiminde sunmaları ve gelir elde etmeleri örgütü asli işlevlerinden uzaklaştırmıştır. Üyesi ile ilişki kurmanın zorluklarından kaçan odalar; güçlü olmanın yolunu çok gelir getiren çalışmalara yönelerek bulmaya çalışmaktadır. Bugün, odaları etkileyen diğer bir gelişme teknokratik anlayışın güçlenmesidir. Bunda öncelikle bu örgütleri depolitize ederek mesleki "hizmetler"le kısıtlamak isteyen yasal çerçevenin ve devlet politikasının etkisi belirleyici olmuştur. Üyelerine ve piyasaya "servis" sunmaya yönelen odalar, daha fazla profesyonel eleman/uzman istihdamına yönelmişler, böylece, bürokratik yapıların güçlenme eğilimleri de genişlemiştir. Bu tür etkinlikler, üyelerin piyasada yürüttükleri faaliyetlerinin, doğrudan odalarca yapılarak, kamusal denetim işlevini yürütmesi gereken odaların, ticarileşmesine ve denetim işlevinden uzaklaşmasına yol açmaktadır. Bu durum, disiplinlerarası hukukun ve ilkelerin göz ardı edilerek piyasayı ele geçirme, üyelerle ve yakın disiplinlerle rekabet ederek odaların ticarileşmesinin ortamını yaratmıştır.

MEVCUT DURUM Günümüzde TMMOB'nin yarınını şekillendirmek için yürütülen ve yavaş yavaş da hayata geçirilen kavramlar bir şekilde açıklamaya çalıştığımız gibi TMMOB'nin önüne bir yol ayrımı koymaktadır. TMMOB'ye DTÖ, IMF'nin çizdiği çizgide bir örgüt olarak süreç içinde yok olacak, ya da iş süreçlerindeki, mühendisin işlevindeki dönüşümü göz önüne alarak, sanayileşme, toplumun refahı için mücadele eden bir örgüt kimliğine kavuşacaktır. Özellikle uluslararası tekellerin istekleri doğrultusunda örgütün önüne dayatılan ve bu istekler doğrultusunda örgütün dönüştürülmesi istenen başlıklar (uzman mühendislik, etik, akreditasyon) üye tabanının ezici çoğunluğunu oluşturan ücretli mühendislere yönelik bir haçlı seferidir. TMMOB, mühendislerin ve mimarların gündeminden çıkmıştır. 1999 yılında yeni mezun olan mühendis mimarların en iyi tahminle ancak yarısı herhangi bir odaya üye olmuştur. 1980 yılında yaklaşık 100.000 üyeye sahip TMMOB 24 yılda yaklaşık 300.000 yeni mühendis ve mimarın mesleğe başlamasına rağmen üye sayısı 250.000'de kalmıştır. TMMOB, taleplerini üyenin gündeminden almayan mücadele anlayışını terk ederek, üyenin talepleri doğrultusunda meşru bir mücadele hattına yönelmelidir. TMMOB'nin ağırlıklı tabanı olması gereken ücretli mühendisler örgütten koparılmışlardır. TMMOB ve odalar temel görevi olan üyelerinin ekonomik demokratik mücadelesini üstlenememektedir. Üyelerinin hak ve menfaatlerini koruma zemininde bir mücadele sürdüremeyen TMMOB ve odalar, aksine üyelerinin büyük bir çoğunluğunu oluşturan mühendislerin hak kayıplarına uğramasına neden olan uzmanlık, akreditasyon uygulamalarını savunmakta ve hayata geçirmeye çalışmaktadır. TMMOB'yi oluşturan üyelerin bugün için temel sorunu işsizlik ve sanayisizleşmedir. Ve doğal olarak bir kitle örgütü olarak TMMOB'nin esas mücadele alanı üyenin temel sorunları olan işsizlik ve sanayisizleşme olmak zorundadır. Kavranabileceği gibi işsizlik ve sanayisizleşmeye karşı sürdürülecek mücadele yasal sınırları aşan ve diğer emekçi kesimlerle bütünleştirilmesi gereken bir mücadeledir. TMMOB ve odalarda bürokratikleşme eğilimi geri dönülemez bir noktaya gelmiştir. Üyeleri etkinleştirme, çalışmalara katma eğilimi yerine, profesyonellerle çalışma yürütme anlayışı yerleşmiştir. Bürokratik yapılar kalıcılaşmıştır. Örgüt içi demokrasinin işletilmemesi, iki anlayışın varlığının örgüt içindeki durumlarının teminatıdır. Birinci anlayış sorunların üstünü örten, üyelerin odalarda siyaset yapılmasını istemediği kabulünden yola çıkarak bağımsız ve demokratik olmayan bir ülkede mesleğin her şeyin üstünde olduğu bir akıldışılığı savunan sefil ve çözümsüz bir anlayıştır. Bu anlayış sahibi yöneticiler üyelerin mesleklerini daha iyi yapabilme olanakları karşısındaki çözümleri mesleki kitle örgütlerinin daha iyi para kazanan piyasa şirketleri haline dönüştürülmeleri ile karşılık buluyor. Profesyonelliği de çarpıtan bu anlayış örgütlenmeye yönelen değil , daha iyi para kazanan piyasa ile bütünleşen bir profesyonel yöneticilik anlayışı ile ortada durmaktadır. İkinci anlayış bunun tam karşısında gibi görünen üyeler adına radikal basın açıklamaları yapan, umutlarını örgütün isminin başına devrimci ibaresi getirmeye bağlayan örgütün ve üyenin dönüşümünü hiçe sayan lafazan siyasi anlayıştır. Her iki anlayış da, bu harami saltanatı düzeniyle, üyeyi baş başa bırakmaktadır. Üyenin bu yalnızlığı, üyelerde örgütlenme isteğini, yöneticilerde örgütleme isteğini yok etmektedir. Odacılık bir meslek haline gelmiştir. Üyeleri çalışmalara katma anlayışının eksikliği, ve giderek artan profesyonel yöneticilik sonucu örgütler bir avuç insanın etkinliğinde ve egemenliğinde yapılar haline gelmiştir. Üyelere güvenmeyen, aktif yönetici pasif üye anlayışı örgüt içinde her türlü liberalizme, yozlaşmaya kaynak oluşturmaktadır. Kendi örgütsel alanı dışında tüm demokratik siyasi taleplere söz söylerken örgütün kendi içine yönelik liberalizm had safhaya ulaşmaktadır. Bu anlayışın sadece iki sonucu vardır. Birincisi sistemin eksik yanlarını eleştiren ya da bunları yamayan bir sivil toplum örgütü, ikincisi ise kendine siyasi parti misyonu biçen bir örgüt. Bu iki anlayış da kitle örgütünün mücadele anlayışını ve kitle örgütünün temel niteliklerini yansıtmaz. Üyelerden korkma noktasına gelinmiştir. Yönetimleri elde tutma, geçimini odalardan sağlama anlayışının yerleştiği yerlerde, üyelerin örgütte etkin olacağı ve yönetimleri değiştirebileceği düşüncesiyle üyeden uzaklaşmak temel yönelim olmuştur. Üyenin örgütte etkin olabileceği hiçbir mekanizma yaratılmamaktadır. Üyenin örgütte etkinliğini sağlayacak genel kurullar, yukarıda açıklanan nedenlerle ve yönetimi "karşı" olunan kesimlere kaptırmayalım mantığıyla sadece seçime endeksli olarak yaşanmakta, üye toplantıları vb. üye katılımını artıracak etkinlikler bir çok birimde yapılmamaktadır. Uzman mühendislik uygulamaları lonca tipi bir örgüt yaratmayı hedeflemektedir. Mühendis ve mimarları "uzman" ve "uzman olmayan" şeklinde ayrımlaştırmak, yeni mezun mühendis ve mimarların çırak anlayışıyla çalışmalarına olanak sağlayan bu yaklaşım, birçok birim tarafından genel kabul görerek uygulamaya geçirilmiştir.
Emek Hareketi'nden mimar ve mühendisler




NASIL BİR TMMOB İSTİYORUZ? TMMOB Demokrasi Kurultayı'nda karar altına alınan TMMOB'ye ilişkin kararları, hatırlanılması, sahip çıkılması ve hayata geçirilmesi gereken kararlar olarak görüyor ve bu kararları, TMMOB'nin içinde bulunduğu durumdan çıkabilmenin yolu olarak tekrar anımsatmak istiyoruz. "TMMOB'nin ülkenin demokratikleşmesi konusunda sahip olması gereken işlevleri yalnız mühendis ve mimarların çıkarlarının savunulması ve geliştirilmesi şeklinde ele alınamaz. Bu işlevler meslek alanlarının üyeler ve halkın çıkarları gözetilerek düzenlenmesine ya da benzer biçimde, TMMOB bünyesinde yer alan uzmanlık alanlarından hareket edilerek ülke genelinde uygulanmakta olan politikalara müdahale edilmesine de indirgenemez. Sözü edilen her iki işlev, daha bütünlüklü bir mücadele ya da siyaset anlayışının parçaları olarak algılanmalıdır. Hem diğer toplum kesimlerinin örgütlenme ve mücadele alanları ile hem de siyaset alanı ile ilişkileri doğru kavrayan ve bütünde mevcut anti-demokratik ve baskıcı anlayış, ilişki ve unsurları dönüştürmeyi hedefleyen bir siyaset anlayışı temel alınmalıdır. Böyle bir siyaset anlayışı, ülkenin demokratikleşmesi mücadelesine, TMMOB'nin içinde yer aldığı toplumsal pratikten kaynaklanan özgün bir katkı sağlayacaktır. TMMOB'nin yukarıda tanımlanan örgütsel işlevlerinin nasıl planlanacağı ve yerine getirileceği, TMMOB'nin demokrasi mücadelesinde nasıl ve hangi isteklerle yer alabileceğini belirleyen nesnel temelin; mühendis ve mimarların üretim sürecindeki konumları ve bu süreçte diğer toplumsal kesim ve sınıflarla girdikleri ilişkilerce belirlendiği bilinmesi gereken bir gerçektir. Bu kapsamda TMMOB;
  • Ortak ve bütünlüklü mücadelenin önünde engel olan, kendi mesleğini şubesini ya da odasını her şeyin önüne koyan küçük girişimci anlayışlarının, hangi ideolojinin arkasına sığınılırsa sığınsınlar mahkûm edilmesini,
  • TMMOB'de örgütsel aidiyetin geliştirilerek, katılım ve kapsayıcılığı her düzeyde yeniden üretecek demokratik bir anlayışın temsilcilik, şube, oda işleyişlerinde vazgeçilmez bir çalışma tarzı olarak yaşama geçirilmesini,
  • Meslek alanlarının, ilgili kurum ve kuruluşlarının etkinliklerinin, ülke ve halkın çıkarları doğrultusunda yakından izlenmesi, mesleki denetimin bu alanlardaki soygun, vurgun ve sömürünün teşhirine yönelmesini ve bu konuda kamuoyu oluşturulmasını,
  • Diğer kesimlerin de talepleri göz ardı edilmeden üye tabanındaki emekçi ve işsiz çoğunluğun taleplerine uygun politikalar geliştirilmesini,
  • Kamu ve özel sektör işyerlerinde çalışan üyelerimizin sorunları ile ilgilenilmesi, üyelerimize yönelik tehdit ve baskılara karşı aktif tavır alınmasını,
  • Özellikle, özel sektör kuruluşlarında çalışan üyelerimize yönelik 8 saat işgünü hakkının gaspının ve angaryasının önlenmesine yönelik çalışmalar yapılmasını,
  • Yüksek öğrenimi piyasa mantığı içerisinde ele alan ve öğrenimde kalitenin yükseltilmesini rekabet unsuruna indirgeyen bir yaklaşım yerine, yüksek öğrenimde halkın gereksinimlerini gözeten ve yüksek öğrenimi kamusal hizmet alanı olarak gören bir anlayışın savunulmasını,
  • TMMOB'nin gelecekteki üye potansiyelini oluşturacak olan öğrencilerin sorunlarına yönelik çalışmalar yapılmasını ve öğrencilerin maruz kaldığı saldırılara karşı etkin tavır alınmasını,
  • Üretilen politikaların üyelerin gücüne dayalı kampanyalarla yaşama geçirilmesi anlayışının benimsenmesini,
  • Üyelerin katılımını sağlayacak, yasada belirlenmiş araçlar dışında seçim dışı yeni araçların geliştirilmesini, işyeri temsilciliklerinin örgütlenmesini ve işlevsel kılınmasını,
  • Oda bürokrasisinin çekici olmaktan çıkarılmasını, bürokrasinin yönetsel egemenlik çabalarının engellenmesini,
  • Örgütlenme ve kadrolaşma anlayışının üyelerle ilişkileri birinci plana almasını, gelir getirici faaliyetlerin, piyasaya yönelik hizmet üretiminin çalışma ve kadrolaşma anlayışını belirlemesine izin verilmemesini, bu kapsamda odaların temel gelir kalemlerinin üye aidatları olması için gerekli önlemlerin alınması,
  • Amatör bir anlayışla yerine getirilmesi gereken konularda uzmanlar ve profesyonel kadrolara dayalı bir politika oluşturma ve çalışma anlayışı yerine, üyelerin katılımı ve tartışmaları ile politika oluşturulması ve mücadele edilmesi anlayışının öne geçirilmesini,
  • Örgüt birimlerinde yöneticiliğe talip olanlarda özverili ve amatör çalışma anlayışı özelliklerinin aranmasını, birim yöneticilerinin sıfatlarının maddi çıkar sağlama açısından etkili olabileceği işlerde ya da konularda çalışmamasına dikkat edilmesini.

    -BİTTİ-

  • ÖNCEKİ HABER

    İşçiler kapalı durak istiyor

    SONRAKİ HABER

    Savcılık Kaymaz Ailesi'ni suçladı

    Sefer Selvi Karikatürleri
    Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
    Evrensel Ege Sayfaları
    EVRENSEL EGE

    Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...