20 Aralık 2004 22:00

Sınav iptali DT'ye darbedir

Devlet Tiyatroları ile Devlet Opera ve Balesi'ne personel alımları için yapılan sınavların iptal edilmesi pek çok soruyu beraberinde getirdi.

Paylaş
Devletin sanat kurumlarına personel alımı için düzenlenen sınavlar, bakanlığın "böyle uygun görülmüştür" yazısıyla iptal edildi. Bu karara ilişkin hiçbir bir gerekçe de sunulmadı. TOBAV, TOMEB, Devlet Tiyatroları Sanatçıları Derneği (DETİS) ve Kültür Sanat-Sen ise bir basın toplantısıyla bu kararın arkasındaki gerçekleri; Devlet Tiyatroları, Devlet Opera ve Balesi başta olmak üzere devletin sanat kurumlarını bekleyen tehlikeleri açıkladılar. DETİS İstanbul Temsilcisi Atsız Karaduman, "Kamu Reformu" kapsamında çıkarılacak yasaların devletin sanat kurumlarını nasıl etkileyeceğini ve sınav iptallerinin ne anlama geldiğini gazetemize anlattı.

DT bugün hangi noktada? Devlet Tiyatroları'nın olmazsa olmaz özelliği tüzel kişiliği yani mali, idari sanatsal özerkliğidir. 1949 yılında 5441 sayılı, o döneme göre ileri sayılabilecek bir kanun çıkarmış bu devlet. Demiş ki; DT kendi oyununu kendisi seçer, kendi müdürlerini kendi atar, nerede tiyatro açılacağına kendi karar verir. Biz Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı bir kuruluşuz. Turneye gittiğimiz zaman muhatabımız vali, kültür müdürü, savcı ya da polis olmaz. Muhatabımız, kurumu yöneten genel müdür ve yönetim kuruludur. Çünkü sanat özerk olmalıdır. Özerk olmayan sanat, sanat olmaktan çıkar. Biz de zaten yirmi yıldır Devlet Tiyatroları'nın daha verimli, daha demokratik, daha özerk bir hale nasıl getirebileceğimiz üzerine çalışmalar yapıyoruz. Bu konuda üç dört tane kurultay yapıldı, bildiriler yazıldı, taslaklar hazırlandı.

Kamu Reformu kurum için neyi öngörüyor? Kamu Yönetimi Temel Kanunu ile bakanlıkları ikiye ayırmışlar. Taşra teşkilatı olan bakanlıklar ve taşra teşkilatı olmayan bakanlıklar. Biz Kültür Turizm Bakanlığı'na bağlıyız ve bu yasada Kültür Bakanlığı'nın taşara teşkilatı yok. Bu ne demektir; il müdürlükleri belediyelere devredelecek. Peki sizin belediye tiyatronuz yok mu, var. Fakat onların özerkliği bizim gibi kurumsallaşmış, kanuna dayalı bir özerklik değil. Bu fikirle oradaki özerkliğimizden büyük kayba uğrarız. Şimdi bu yasayı, bir tarafa koyduk, Personel Rejimi Yasası var. Bütün bunları kendi kafamdan uydurmuyorum. Üç tane Bakan (Abdüllatif Şener, Maliye Bakanı Unakıtan, Ali Babacan) toplantı yaptılar, bundan bir hafta evvel. Bu toplatıda ısrarla altını çizerek söyledikleri şu, AB'den 17 Aralık'ta tarih alırsak, Avrupa Katılım Ortaklığı Belgesi ile ilgili dört tane yasa çıkaracağımıza söz verdik diyorlar. Nedir bu yasalar? Kamu Yönetimi Temel Kanunu, Personel Rejimi Yasa tasarısı, Belediyeler Meclisi Yasası ve İl Genel Meclisi yasası. Demek ki şimdi Türkiye'de 17 Aralık'tan sonra bu dört tane yasa çıktığında, bazı kurumların bu özerk yapısı ortadan kalkacak. Başbakan Fransa'da çok açık olarak, "Ben kapının önüne koyamadığım için 30-40 yıl çalışma garantisi olan insanlarla iş yapamıyorum. Buna ben bürokratik oligarşi diyorum" dedi. Kapının önüne koyarak, ekmek parasının sopa olarak kullanıldığı rejimlerin hangi rejimler olduğunu ben söylemeyeceğim. Bunu bir sanat kurumuna getirdiğinde o sanat kurumu ortadan kalkar. Hukukun ne kadar özerk olması gerekiyorsa, sanatın da özerkliği o derece önemlidir. Şimdi siz bir hakime ya bu dava böyle olacak ya da seni işten atıyorum diyebilir misiniz? Dünyanın neresinde var bu? Bazı kurumlar vardır ki, sağlık, eğitim, kültür, hukuk bunlara bazı özerlikler tanımadan, bunlara kendi başlarına karar alacak mekanizmaları oluşturmadan yönetemezsiniz. "Türkiye'de Anadolu Ateşi var dans ediyorlar, artık baleye ne gerek var?" ya da "Özel tiyatrolar var, devlet tiyatrosuna ne gerek var?" denemez. Bu bizi nereye götürür biliyor musunuz? Taksim Sahnesi'nde Özcan Deniz'le Gülben Ergen'i oynatırsınız 500 milyona da bilet satarsınız tıklım tıklım da dolar, kuyruklar oluşur. Ama devlet tiyatrosunun misyonu bu değil, devlet tiyatrosunun misyonu 5441 sayılı kanunda yazılı. Şunu belirtmek isterim, 1- Hayatımda hiç bu kadar yanılmak istemedim. 2- İnşallah bütün bu endişelerimde ben haksızımdır. Bu devletin 50 yıllık kurumu özerkliğini kaybederse, çok şey kaybetmiş olur.

Yani devlet tiyatrosu da özelleştirmelerden payına düşeni alacak... Elbette, o konu da var. Özelleştirmekle ilgili anlamsız, kimsenin kaldırmayacağı bir sürece girildi, benim korkum 17 Aralık'tan sonra bu sürecin, giderek hızlanması ve boyutlarının genişlemesi. Hangi iş adamı devlet tiyatrolarını alır? DT'nin kâr amacı yok ki, biz 6 milyona bilet satmak zorundayız. DT'nin gereksiz olduğu, misyonunu tamamladığı -üzülerek söylüyorum- bazı entellektüel camialarda da söylendiğine tanık oldum. Ülke gerçeklerinin farkında değiller ya da bir hayal dünyası içindeler. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Almanlar önce yıkılan tiyatro binalarını onardı. Belki söylediklerimden dolayı soruşturma da açılabilir, açarlarsa da kendileri bilir. İDT kötü yönetiliyor. İDT Müdürü Osman Wöber ekim ayında, Tiyatro Tiyatro dergisinde bir açıklaması var, diyor ki, "Devlet tiyatrosunun en büyük yükü personel gideridir. Yeni kanunu çıktıktan sonra, önümüzdeki yıldan itibaren kısa süreli sözleşmelerle sanatçı alımı yapacağız. Nasıl şimdi piyasada devlet tiyatrosu sanatçıları özel şirketlerle anlaşmalar yapıyorlarsa biz de öyle yapacağız." Başbakan'ın kapının önüne koyma ile ilgili söylediği cümleyi ve müdürümüz Osman Wöber'in açıklamasını arkaya arkaya dizdiğimizde DT'yi bekleyen felaketin ne olduğunu görürsünüz. Osman Wöber, "Yeni kanun çıktığı zaman yöneticilerde ibralaşacaklar(hesaplaşma)" diyor. Buradan sesleniyorum, ibralaşmak için kanunun değişmesine gerek yok, şimdi de ibralaşabilirsin. İki sorum var kendisine; AKM'deki Büyük Salon'da neden ekim-kasım aylarında oyun yoktu. Aralığın 19'una kadar 10 tane oyun oynanabilirdi orada, 10 oyun demek orada 1300 kişiden 13 bin seyirci yapar, 13 bin seyircinin hesabını kim verecek. Diğeri de, özelleştirmeyle ilgili. Neden DT sanatçılarının proje üretme hakkı yokken, dışarda üretilen bir oyun İDT sahnelerinde oynanıyor. Özelleştirme yavaş yavaş böyle mi gerçekleşecek? Devlet tiyatrosu sanatçıları boş otururken, onlara bir sürü saldırı varken, "bankamatik sanatçıları" vb. denirken, sen kendi kurumundaki sanatçıları niye çalıştırmıyorsun da dışarıdan ısmarlama iş yürütüyorsun? Hadi buyurun ibralaşalım, nerede istiyorsanız orada ibralaşalım. Bu kötü yönetimlerin neticesinde de DT misyonunu tamamlamıştır, gereği kalmamıştır dedirtmeyiz.

İptal edilen sınavları da bu anlamda nasıl değerlendiriyorsunuz? Genel müdürlüğümüz 30 tane norm kadroyu aldığını ve bunların imtihanını yapacağını açıkladı. Bu imtihanın yapılacağı günden, yani 26 Kasım'dan birgün evvel sayın bakan bir yazı yazdı. Orada sınavın iptalinin uygun görüldüğünü belirtti. Kendisinin o imtihanı iptal etme yetkisi 5441'deki tüzel kişilikten dolayı yoktur. O sınava ilişkin kararlar DT Yönetim Kurulu'na ait. İşte özerklik özerklik dediğimiz bu. Bakanın o yazısı üzerine, DT Yönetim Kurulu sınavı iptal ediyor. Sebep ne olursa olsun, neye mal olursa olsun, sınav iptal edilmemeliydi. Daha önce devlet tiyatrosunun bazı genel müdürleri, bu özerk yapımıza rağmen bizim namusumuz olan oyun kastlarını bakan onayına gönderdi. Sesimiz çıktığı kadar bağırdık ama duyuramadık ki. Bizim derdimiz o iktidar bu iktidar değil, biz tüzel kişiliğimizi korumak zorundayız. Buradan verdiğimiz tavizler, bu kuruma büyük zararlar verir. Darbelerden biri de bu sınavın iptalidir. Bütün veriler özelleştirmeye gidildiğini gösteriyor. Bir bakandan emir alarak DT, sınav iptal etmez ya da sınav yapmaz. Devlet Tiyatrosu bir bakandan emir alarak oyun koymaz, oyun kaldırmaz. Acaba artık kimse alınmayacak mı, acaba kısa süreli sözleşmeli personeller mi alınacak? Özel şirketlerle yapılan anlaşmalarla bu iş yürür mü? Osman Wöber, bunu savunuyorsa ilerde hangi sıfatlarla anılacağını iyi düşünsün.

Sanatçıların ne yönde tutum geliştiriyor acaba? Bu tartışmalar yıllardan beridir var fakat, sanki birer koltuk kavgasıymış gibi yorumlandı. Belki bazan öyle de oldu. Ama özerkliğimizle ilgili bu müdahalelere sanatçı arkadaşlarımız koltuk kavgası derse bu kurum çok şey kaybeder. Eskiden çok farklı düşünen dört örgüt biraraya gelmiş. Bu çok önemli bir adımdır. Genel müdürümüzle bir görüşme yaptık ve çıkacak yasanın taslağını bize göndereceğini söyledi hâlâ bekliyoruz. Bir an evvel bu taslağın açıklanması lazım. Bizim sunduğumuz taslağın sanatçılar arasında da tartışılması ve daha sonra virgülüne dokunulmadan meclisten geçirilmesini istiyoruz. Bu kurumlar devletin diğer kurumlarına benzemez, sorunları en iyi biz biliriz. Bizim 20 yıllık birikimiz var, bunlardan faydanılmadan, sadece verimlilğin, ekmek parasının sopa olarak kullanıldığı sistemde verimliliğin olacağını sanmıyorum. DT'nin misyonunun devam ettiğini, norm kadroların mutlaka olması gerektiğini, DT'nin yeniden yapılanmasını, ama 5441 sayılı kanundan geriye gidilmemesi bizim isteğimiz. Kurumların misyonu ile verimliliği arasında bağlantı kurmak en hafif deyimle cahilliktir.

ÖNCEKİ HABER

Kurt kuduz çıktı yaralılar karantinada

SONRAKİ HABER

Doğunun birikimi ilerletilmeyi bekliyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...