10 Aralık 2004 22:00

Akmerkez'de sanat bambaşka

Günde 50 bin kişinin gezdiği, "tüketim kültürü"nün önemli merkezlerinden Akmerkez, iki yıldır sanat adına farklı bir uygulamaya sahne oluyor. "Akmerkez'de Sanat II" başlığıyla yapılan etkinlikler çerçevesinde mağazaların parıldayan, ışıltılı vitrinlerinde son moda pahalı elbiselerle birlikte sanat eserleri de sergileniyor. Ayağında ünlü bir marka pantolon ve bir başka ünlü marka mont olan mankenin hemen yanına bir tablo asılı. Yakından bakınca, savaş karşıtı öğeler taşıyan bu resim Bedri Baykam'a ait olduğu görülüyro. Savaş karşıtlığını dile getirebilmek için doğrusu "çok iyi bir yer" seçilmiş tabloya! Bedri Baykam'ın da içine sinmiş olsa gerek, bu uygulamayı "resmin halkla buluşması" olarak değerlediriyor. Bir başka göz alıcı vitrinde Leyla Ağluç'a ait bir heykel görüyoruz, galiba sokak çocuklarını anlatıyor. "Fiyatları 150 ile 500 arasında değişen montların, kazakların, kabanların hangisini sokak çocukları giyebilir acaba?" sorusu geliyor akla ister istemez.

Tablolar boy gösteriyor Bedri Baykam, Bubi, Devrim Erbil, Ergin İnan, Ferruh Başağa'nın da aralarında bulunduğu toplam 80 sanatçının eserlerinin böyle bir mekanda sergilenmesinin amacı ise, "sanata ilgisiz olan Türk halkını sanatla kıyısından köşesinden buluşturmak" olarak açıklanıyor. Ama gelenlerin tabloları pek umursadığı yok. Kendisine uygun bir elbise arayan birinin gözü camdaki resme gidiyor, bir an sonrada başka elbiselere... Oysa, tabloların kullanımı bu uygulamanın yalnızca vitrini biraz daha da çekici yapmak için olduğunu düşündürüyor. Hakan Onur'un tablosu ise aslında serginin en anlamlı eseri; Onur Albenili bir çerçeve içine, "Karım sergiye gelirken ne giyeceği konusunda kararsız kaldı" diye yazmış!

Mankenler ve resimler Bir çift çorabın 10 milyonu geçtiği, bir ayakkabının 500 milyona, bir erkek pantolonunun 230 ve bir eteğin 200'e, bir kabanın 650 milyona satıldığı Akmerkez bu etkinliği tabiki müşteri memnuniyeti için gerçekleşiyor. Ve zengin müşterilerinin Akmerkez'de geçen bir yarım saatini bile güzelleştirmek için mağaza vitrinleri sanatla estetikleştiriliyor. Şimdilerde yılbaşı telaşının kendini hissettirdiği Akmerkez'e giden varlıklı hanımefendiler, öyle durup incelemeden, şöyle göz ucuyla, "Aman bu ne" diye de baksalar, organizasyonu düzenleyenler için yetirli. Fakat, kimsenin vitrinlerdeki resimleri gördüğü yok. Zaten yağlı boya tabloları da yabancı durmamış ışıltılı, parlak renkler içindeki vitrinlere. Yani sanat eserleri de yerlerini yadırgamamışlar.

Akmerkez'in arka koridorları İki ayrı yaşam vardır Akmerkez'de. Bir tarafında bu ışıltılı mağazalar, vitrinler, lokantalar, diğer tarafında ise devasa bir fabrikayı andıran, yüzlerce insanı çalıştığı koridorlar, mutfaklar ve depolar. Yorgun ayakların telaşla koşturduğu soğuk arka koridorlarda oturmak, durmak, dinlenmek çalışanlar için yasak ve tehlikelidir! Malzeme taşınan asansörlerinde mağazalarda çalınan yabancı müziklere inat türküler yankılanır. Akmerkez'in emekçileri, bir insanın tek başına yaşayabilmesi için bile yeterli olmayan asgari ücrete karşılık, binanın ışıltılı, temiz, pak halini sağlarlar. Hayır, zaten onlar için değil Akmerkez'in sanatsal etkinlikleri. Çünkü onlar "ne bu halka dahil", ne de sanattan bir şey anlarlar!..

Evrensel'i Takip Et