08 Aralık 2004 22:00

'İnsan hakları' 57. yılında

İnsan hakları örgütleri, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin imzalanmasının 57'inci yılında, tüm insan hakları değerlerinin yeniden tanımlanarak, özgürlüklerin kısıtlandığına, barış adına halkların iradesine, geleceklerine el konulduğuna dikkat çektiler.

Paylaş
10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin imzalanmasının 57'inci yılında, Türkiye'deki insan hakları örgütlerinin başkanları, barışı sağlama ve terörle mücadele adı altında tüm dünyada özgürlüklerin kısıtlanarak, insan hakları değerlerinin yeniden tanımlandığına işaret ettiler. İnsan hakları örgütleri, halkların iradelerine el konularak, halkların geleceğine müdahale edildiğine dikkat çekerek, Türkiye'de insan hakları adına yapılan düzenlemelerin halk için değil, AB için yapıldığını, AKP Hükümeti'nin bu konuda "samimiyetsiz" olduğunu vurguladılar.

'Sözler AB'ye veriliyor' İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı (İHD) Yusuf Alataş, bildirgenin 57'inci yılında "savaşı önlemek" yönündeki konseptinin tümüyle tersine çevrildiğini ifade ederek, barışı sağlama ve güvenlik adına özgürlüklerin kısıtlandığını, insan hakları değerlerinin içinin boşaltılarak yeniden tanımlanmak istendiğini dile getirdi. Alataş, "Barış adına savaş diyerek bir ülkenin iç işlerine müdahale ediliyor, yüzlerce, binlerce insanın yaşamı ortadan kaldırılıyor. Terörle mücadele adı altında kişilerin özgürlük alanları sınırlandırılıyor. Yeniden özgürlüklerin ve insan haklarının daraltıldığı bir süreçten geçiyoruz" dedi. Gelecek dönemin gerek İHD, gerek diğer insan hakları kuruluşları açısından zor ve önemli günler olacağına vurgu yapan Alataş, genel olarak bakıldığında dünyanın gidişatı için "iyi" denemeyeceğini ifade etti. Türkiye'de insan hakları açısından yapılan değişikliklerin fazla "abartılmaması" gerektiğini ifade eden Alataş, hükümetin verdiği sözleri Türkiye toplumunun değişimi için değil, AB için verdiğini ifade etti. Bu sözlerin AB'yi ikna edecek ölçüde yerine getirildiğini, yerine getirilenlerin de uygulanmadığını dile getiren Alataş, Türkiye halkının gelinen noktanın çok fazlasını hakettiğini belirtti.

Önce geleceği belirleme hakkı İnsan Hakları ve Mazlumlar için Dayanışma Derneği (Mazlum Der) Genel Başkanı Ayhan Bilgen, İsrail'in uyguladığı politikalar karşısında uluslararası hukukun fonksiyonsuz kaldığına, ABD'nin de kendi çıkarları için gerekeni yapmakta hiçbir sınır gözetmediğine dikkat çekti. Irak'ta yaşananların, "Bir devletin bir başka ülkenin geleceği belirleme hakkını gaspetme niteliğinde" olduğunu belirten Bilgen, "Filistin'de yaşananlar açıkça bildirgenin görmezlikten gelinmesi anlamına gelmektedir" dedi. Her toplumun kendi geleceğini belirleme ve barış içinde yaşama hakkının en temel haklardan olduğunun altını çizen Bilgen, "Bu haklar gözetilmediği takdirde diğer hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması mümkün olmayacaktır" diye konuştu. Bilgen, Türkiye'de de yasal düzenlemelerde hâlâ ciddi problemler olduğunu, bir taraftan yasaklar kaldırılırken öte taraftan özgürlüklerin kısıtlandığını kaydetti.

'İkiyüzlülük söz konusu' Bildirgeden 56 yıl sonra dünyada işsizliğin, yoksulluğun ve açlığın milyarlarca insanı tehdit ettiğine dikkat çeken Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Yavuz Önen ise bir başka tehdidin 11 Eylül sonrası terörle mücadele stratejisi olduğunu belirtti. AB ve AGİT gibi ortamların da bu stratejiyi ürettiğini vurgulayan Önen, 56 yıl sonra bildirgede umut edilen dünya hayalinin "başka bahara kaldığını" söyledi. Uluslararası gelişmelerin ülkelerdeki insan hakları atılımlarını durdurduğuna dikkat çeken Önen, 1999'dan bu yana Türkiye'de yapılan değişikliklerde toplumun taleplerine kulak asılmadığını söyledi. Sistemin özüne dokunulmadığını ifade ederek, "Böyle bir anayasanın olduğu ülkede demokrasiden söz etmek çok zordur" diyen Önen, yasal değişikliklerin de "AB istiyor" diye yapıldığının altını çizdi. Türkiye'nin hâlâ insan hakkı ihlallerinin ağır ve yaygın biçimde yaşandığı bir ülke olduğunu vurgulayan Önen, 1999'dan bu yana insan hakları ögrütlerine olumsuz yönde bir müdahale olduğuna dikkat çekti. Devletin insan hakları ortamını da kendine benzetmeye çalıştığını söyleyen Önen, AKP Hükümeti'nin de insan hakları örgütlerini hedef gösterdiğini hatırlattı. "Demek ki bir samimiyetsizlik, iki yüzlülük söz konusu" diyen Önen, İnsan Hakları Danışma Kurulu'nda yaşananların bunun en çarpıcı örneği olduğunu söyledi.

ÖNCEKİ HABER

Kitap düşmanlığı

SONRAKİ HABER

Çocuğumu nasıl satarım?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...