30 Kasım 2004 22:00

İzmir'in milli kütüphanesi

İzmir, Karşıyaka'da bir partinin ilçe başkanı şöyle diyor: "Karşıyaka Lisesi önünde ve Bahçelievler'e bakan tarafında ekmek peynir gibi, leblebi gibi uyuşturucu satılıyor."

Paylaş
İzmir, Karşıyaka'da bir partinin ilçe başkanı şöyle diyor: "Karşıyaka Lisesi önünde ve Bahçelievler'e bakan tarafında ekmek peynir gibi, leblebi gibi uyuşturucu satılıyor." İzmir'de böyle de, diğer kentlerde farklı mı? Her yerde durum aynı ve korkunç bir hızla uyuşturucu yayılıyor gençler arasında, hatta çocuklar arasında. Çeşitli örgütler, dernekler bir yana, sadece emniyet örgütünün tespitleri kamuoyuna bir sunulsa ya... Çok iyimser tespitlerle, sigara içme yaşının 11-12'ye indiğini söylüyor yetkililer. Ben gördüklerime dayanarak biraz daha ötelere gideceğim: "9-10 yaşındaki çocuklara kadar indi, alkollü içecekler..." Önce kolalı içkiler girdi, aldırış etmedik, "Kolanın ne zazarı var ki," dedik. Sonra biralar geldi gündeme, "Arpa suyunun ne zararı olacak ki," dedik. Turgut Özal'la enerji içecekleri çıktı ortaya, "Yahu insana enerji veriyor, ne zararı var ki," dedik. Ve Türkiye geldi, yoksul gençlerinin, çocuklarının tiner-bali çektiği, varsıllarının da esrar, YSD, eroin kullandığı bir noktaya oturdu. Büyükler de aynı. Yoksul büyükler şişe şişe öksürük şurubuyla idare ediyorlar, varsıllar da eroinle. Ülkemizin hem bugünkü durumunun, hem de gelecekteki durumunun ne denli "iç açıcı" olduğu görülüyor sanırım...

Kitabı düşman sayanlar Özellikle 1950'de Adnan Menderes ve takımı iktidara geldikten sonra genelde okumaya, özelde kitaba karşı bir düşmanlık başladı. Önce Köy Enstitüleri kapatıldı ve giderek profesörlere "kara cübbeliler," diyecek kadar küçüldü Adnan Menderes. 27 Mayıs 1960'tan sonra biraz özgürlük "Bulut arkasından kendisini gösteren güneş" gibi ortaya çıktı. Ama sonradan gelen Süleyman Demirel, Turgut Özal, Kenan Evren ve benzerleri gibi "kültür düşmanları", "kitap düşmanları" Türkiye'yi bugünkü duruma ittiler. Ülkemiz bu yeteneksiz, bu bilgisiz, bu beceriksiz, bu sadece kendilerini ve yakınlarını düşünen, onlar için çalışan adamlar yüzünden batağa girdi. Ekonomiden tarıma ya da insan haklarından ahlağa kadar her konuda dibe vurdu Türkiye. Şapkasıyla şov yapmaktan başka hiçbir konuda esamesi okunmayan Süleyman Beyciğimle, bir zamanlar çamaşırhane ya da sinema açarak gazetelere konu olan Kenan Beyciğim gurur duysunlar, bu başarıyla. Bugünküler de aynı yolda gidiyorlar. Dış politikayı ABD'ye içerdekini Avrupa Birliği'ne, para işini Dünya Bankasına, bütçesinden neredeyse içişlerine dek her şeyini İMF'ye, askersel sorunlarını Pentagon'a bırakacak denli aymazlık içinde bulunanlar, durumun vahametini görmedikleri gibi, büyük bir hızla gazeteleriyle, televizyonlarıyla, radyolarıyla, yayınevleriyle bazı kültür kurumlarına savaş açmış durumdalar. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin attığı tokatlar da bu beylerin akıllarını başlarına getiremiyor, ne yazık ki... Türkiye bir gün gelecek tüm gelirlerini AİHM'ne aktaracak, eminim... Evet, kültür ve giderek kitap düşmanlığı ülkeye yayılmış durumda. Yeni kütüphaneler açılmadığı gibi, eskileri de kapatılıyor. Kitapla ilgili her şeyin üzerine sünger çekiliyor. Örneğin Türk Tarih Kurumu Basımevi kapatılıyor. Bir başkası, "N'apalım memur yok," denilip, Türkiye'nin onurunu, 1950 sonrası tek bir politikacının bile beceremediği bir biçimde yükselten Fakir Baykurt'un kitaplığı kapatılıyor... Sonra da ağlaşıyoruz, "Bir Japon yılda 25 kitap okuyor, 6 Türk ise sadece bir kitap okuyor," diye. Bu kadar kalite farkının olması olağan.

Ve milli kütüphane Ama ülkemizde, her çeşit politikacı esnafına karşın yine de bazı kişiler var. Zaten onlar olmasaydı, çoktaaan "Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen alsancak" lafı komedi filmlerine gırgır konusu olurdu. Eğer Türkiye, hâlâ yok olmaya karşı direniyorsa, bunun da nedeni budur. Yeniden açıldı İzmir'in milli kütüphanesi. Gezdim, öğrendim birçok şeyi. İzmir Belediyesinin eski Başkanı Ahmet Piriştina'nın öncülüğünde ve Milli Kütüphane Müdürü Ahmet Gürlek'in titiz çalışması sayesinde pırıl pırıl, modern ve görkemli bir kitaplık yeniden dünyaya gelmiş. Çoğunluğu Türkçe olan 600 binden fazla yapıtın yer aldığı İzmir Milli Kütüphane'de, bana göre hemen her şey dört dörtlük. Ama bir eksikliği var. O da, korunması. Böylesine önemli bir yapıtın, yangından, politik ya da apolitik kitap düşmanlarına karşı korunması gördüğüm kadarıyla eksik. Eğer İzmir'in bu "yüzakı"nın başına bir şey gelirse, "Akdeniz'in incisi olacağız," diye hava atan İzmirlilerin alnı lekeden kurtulmaz. Tüm kurumlarıyla, tüm insanlarıyla İzmirliler bu görkemli yapıta sahip çıkmak, korumak ve kollamak zorundalar...

ÖNCEKİ HABER

'Katilleri üniversitede istemiyoruz'

SONRAKİ HABER

Ethos festivali 'barış' ile geliyor!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...