24 Kasım 2004 22:00
Fotoğraf makinelerinin DOKTORU
Hüseyin Kaya, oğlunu hangi okula yazdıracağını danışmak için gittiği dükkânda bir makineyi tamir ederek başladığı fotoğraf makinesi tamirciliğini 27 yıldır sürdürüyor.
13 yaşındayken elektromekanik üzerinde çalışmaya başlayan Hüseyin ustanın Ankara Menekşe Sokak'ta Balkanoğlu İş Hanı'nda, tamir edilmeyi bekleyen fotoğraf makineleri ve flaşlarla dolu küçük dükkânındaki tamircilik macerası hem ilginin, hem de bir tesadüfün sonucu başlamış.
Beypazarı'nda 1950'de doğan Hüseyin usta, 1963 yılında çırak olarak elektromekanik üzerine çalışmaya başlar. Teleks teknisyenliği yaparken, 1977 yılında, oğlu hem Kuleli Askeri Lisesi'nde, hem de Polis Koleji'nde okumaya hak kazanır. Oğlunu hangi okula göndereceğine karar veremeyen Hüseyin usta, bir polise danışmak üzere o dönemler Ankara'nın iki fotoğraf makinası tamircisinden biri olan Cevat ustanın dükkânına gider. Danışacağı kişi geç kalır. Bu sırada dükkâna bir gazeteci gelir. Hüseyin usta, öyküsünün devamını şöyle aktarıyor:
"Eskiden kurmalı makinalar vardı. Motorlu makinalar. Düğmesine basınca boşanıyordu. Cevat usta baktı, 'Bu tamir olmaz' dedi. Ben de 'niye olmasın' dedim. O da, 'Öyle mi' dedi, adamın fişini yazdı, makineyi elime verdi, 'İyi, yap o zaman' dedi. O zamana kadar hiç fotoğraf makinesi tamir etmemiştim. Oturdum baktım, laması aşınmış, birkaç işlemden sonra tamir ettim. Cevat usta, 'Sen bu işten anlıyorsun. gel benimle çalış' dedi. Ben de zaten bir işim olduğunu söyledim. O da, 'O zaman akşam 5'ten sonra ve hafta sonu gelirsin' dedi. Böylece başladım çalışmaya."
Makine insana benzer Hüseyin Usta işini çok seviyor: "Fotoğraf makinesini tamir etmeye başladığım zaman makineyi bir insan olarak düşünüyorum. Masama geldiği zaman makineyi testlerden geçiriyorum. makine suya düşmüşse, pas görmüşse, diyorum ki bir insan hastalanmış, ciğeri su toplamış. Ya da kimi zaman bir yeri kırıksa insanın kolu kırık gibi düşünüyorum. İçimden bir acıma geçiyor. Bende parçası varsa, onu tamir edebilirsem son derece mutlu oluyorum. Nasıl bir doktor iyi olmayacak bir hastayı iyi ettiği zaman mutlu oluyorsa, ben de tamir olmayacak bir makineyi tamir ettiğimde öyle mutlu oluyorum" diyor. İşinin ağır olduğunu belirten Hüseyin Usta, tamire gelen bir makineda flaşın patladığı, makinenin kendine has sesini duyduğu zaman, müşterinin de yüzü gülünce mutlu olduğunu söylüyor.
Yadigâr kaldı Eskiden parça bulmanın çok kolay olmadığını söylüyor Hüseyin Usta. Hurda makinelerden, eline eğeyi alıp kendisinin yaptığını anlatıyor parçaları. Hurda makine almak için gittiği yerlerde eski makineleri gördüğünde de almadan duramıyor. "Bana lazım değilse bile içim razı olmuyor" diyor. "Kaç liraysa alıp getirip tamir ediyorum. Şimdi bile gitsem, gençliğimde vitrinde seyrettiğim makineleri görünce dayanamıyor, alıyorum" diyor. Cevat usta, dükkânını devrederken yalnızca isminin aynı kalmasını istemiş. Başka bir şey almamış Hüseyin ustadan. Hüseyin usta, 41 yıl boyunca mekanik hareketlerdeki, elektronikteki değişimleri de gördüğünü söylüyor. "Artık yayın görevini başka bir şey, merceğin görevini başka bir şey yapıyor. Onu gördüğünde insan hazmedemiyor. Gelişmeyi içinden bildiği için" diyor. Hüseyin Usta, makinalardaki gelişimden memnun olduğunu söylüyor, ama şikâyetleri de var; "Şimdi iyice ticari düşünülüyor. Eskiden yaptıkları kadar sağlam makinalar yapmıyorlar. Mesela çok iyi bir dijital yapıyorlar. Ama bilerek dişlinin birisini çürük yapıyor. Hep aynı yerden arıza veriyor makine. Tüketimi artırmak için. 1980'den sonra böyle oldu."
Amatör doğa fotoğrafçısı Hüseyin Usta, aynı zamanda amatör bir doğa fotoğrafçısı. Türkiye'nin Güneydoğu'su hariç hemen hemen her yerini gezmiş. Çok fotoğraf çektiğini ama sergi açmayacağını söylüyor. Nedeni de, gelen herkese istediği bir fotoğrafını vermiş olması. Karadeniz'i her yerden çok beğendiğini anlatan Hüseyin usta, ilginç bir yer gördüğü zaman mutlaka çekmek istediğini söylüyor. Görüntüleyemediği kimi anlar içinde kalmış. Beypazarı'nda bir sulama fıskiyesinin güneş batarken oluşturduğu şekli, Kalecik'te ırmağın ortasına kepçenin atıldığı anı çekmeyi çok istemiş, ama makinesi yanında olmadığı için çekememiş. "Doğa olduğu zaman hiçbir şey beni tatmin etmiyor" diyor.
Makine insana benzer Hüseyin Usta işini çok seviyor: "Fotoğraf makinesini tamir etmeye başladığım zaman makineyi bir insan olarak düşünüyorum. Masama geldiği zaman makineyi testlerden geçiriyorum. makine suya düşmüşse, pas görmüşse, diyorum ki bir insan hastalanmış, ciğeri su toplamış. Ya da kimi zaman bir yeri kırıksa insanın kolu kırık gibi düşünüyorum. İçimden bir acıma geçiyor. Bende parçası varsa, onu tamir edebilirsem son derece mutlu oluyorum. Nasıl bir doktor iyi olmayacak bir hastayı iyi ettiği zaman mutlu oluyorsa, ben de tamir olmayacak bir makineyi tamir ettiğimde öyle mutlu oluyorum" diyor. İşinin ağır olduğunu belirten Hüseyin Usta, tamire gelen bir makineda flaşın patladığı, makinenin kendine has sesini duyduğu zaman, müşterinin de yüzü gülünce mutlu olduğunu söylüyor.
Yadigâr kaldı Eskiden parça bulmanın çok kolay olmadığını söylüyor Hüseyin Usta. Hurda makinelerden, eline eğeyi alıp kendisinin yaptığını anlatıyor parçaları. Hurda makine almak için gittiği yerlerde eski makineleri gördüğünde de almadan duramıyor. "Bana lazım değilse bile içim razı olmuyor" diyor. "Kaç liraysa alıp getirip tamir ediyorum. Şimdi bile gitsem, gençliğimde vitrinde seyrettiğim makineleri görünce dayanamıyor, alıyorum" diyor. Cevat usta, dükkânını devrederken yalnızca isminin aynı kalmasını istemiş. Başka bir şey almamış Hüseyin ustadan. Hüseyin usta, 41 yıl boyunca mekanik hareketlerdeki, elektronikteki değişimleri de gördüğünü söylüyor. "Artık yayın görevini başka bir şey, merceğin görevini başka bir şey yapıyor. Onu gördüğünde insan hazmedemiyor. Gelişmeyi içinden bildiği için" diyor. Hüseyin Usta, makinalardaki gelişimden memnun olduğunu söylüyor, ama şikâyetleri de var; "Şimdi iyice ticari düşünülüyor. Eskiden yaptıkları kadar sağlam makinalar yapmıyorlar. Mesela çok iyi bir dijital yapıyorlar. Ama bilerek dişlinin birisini çürük yapıyor. Hep aynı yerden arıza veriyor makine. Tüketimi artırmak için. 1980'den sonra böyle oldu."
Amatör doğa fotoğrafçısı Hüseyin Usta, aynı zamanda amatör bir doğa fotoğrafçısı. Türkiye'nin Güneydoğu'su hariç hemen hemen her yerini gezmiş. Çok fotoğraf çektiğini ama sergi açmayacağını söylüyor. Nedeni de, gelen herkese istediği bir fotoğrafını vermiş olması. Karadeniz'i her yerden çok beğendiğini anlatan Hüseyin usta, ilginç bir yer gördüğü zaman mutlaka çekmek istediğini söylüyor. Görüntüleyemediği kimi anlar içinde kalmış. Beypazarı'nda bir sulama fıskiyesinin güneş batarken oluşturduğu şekli, Kalecik'te ırmağın ortasına kepçenin atıldığı anı çekmeyi çok istemiş, ama makinesi yanında olmadığı için çekememiş. "Doğa olduğu zaman hiçbir şey beni tatmin etmiyor" diyor.
Evrensel'i Takip Et