23 Kasım 2004 22:00

Elektriksiz, susuz dört yıl

Yıllarımın geçtiği Adana'da öğrendiğim en "Leziz" saygılarımı İstanbul'u da, Türkiye'yi de yönetenlere yönlendirdim. Hem evde öyle yalnız başıma değil, otobüste de, banliyö treninde de, tabii arkadaşlarım varken yanımda.

İstanbul'dayken, 1970'lerde sık sık elektrikler, sular kesilirdi. Hem de bazen günlerce sürerdi bu kesiklik. Yıllarımın geçtiği Adana'da öğrendiğim en "Leziz" saygılarımı İstanbul'u da, Türkiye'yi de yönetenlere yönlendirdim. Hem evde öyle yalnız başıma değil, otobüste de, banliyö treninde de, tabii arkadaşlarım varken yanımda. Hiç kimse de bu "Leziz beyanlar"ıma karşı çıkmazdı. Çünkü hepsi elektrik ve su rezilliğini yaşıyordu. İki-üç günlüğüne elektrik ya da suyun kesilmesi bizi canımızdan bezdiyordu. Ama Türkiye'nin en gelişmiş, en ileri bölgesi olarak gösterilen Ege'de tam 4 yıldır (Yazıyla dört yıldır) elektriksiz, susuz yaşayan insanlar var. "Airbus uçakları", "Nükleer santral" gibi rüşvetlerle Avrupa Birliği'ne girmek için 5 dakikada 45 takla atanların yönettiği Türkiye'nin Avrupa'ya en yakın bölgesinde insanlar "İnsan gibi" yaşayamıyor. Çünkü su yok, çünkü elektrik yok. Elektriğe, suya kim engel oluyor? Kim olacak, CHP'li bir muhtar. Ve bu muhtara Cumhurbaşkanı'nın, İzmir Valisi'nin, CHP'li milletvekillerinin ve tüm "Ekâbir takımı"nın gücü yetmiyor.

2002'ye dönelim 2003 yılının Eylül ayından bu yana, aralıksız bu insanların yaşadıkları üzerinde durdum. Önce İHD bir bültenle duyurdu. Sonra gazetemiz muhabiri Özer Akdemir bir röportaj yaptı. Sonra ben,sürekli olarak yazdım, radyo konuşmalarında, panellerde, olur olmaz her söyleşide dile getirdim. Yetmedi, o zamanlar sevdiğim-saydığım (Şimdi açık söyleyeyim, hiç ciddiye almıyorum onları) Hakkı Ülkü ve Kemal Anadol adlarındaki CHP milletvekillerine başvurdum. İplemediler bile. Çünkü çok "Möhim" adamlardı ve her halde çooook "Möhim" işleri vardı. Sağolsun, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ilgilendi, ama onun da gücü yetmedi, bürokrasiye karşı. Muhtar Halil İkiz, "Tanrı" gibiydi. Yahut da "H-Man" gibi... 2002'ye dönelim. 1 Nisan 2002'de Dikili Cumhuriyet Başsavcılığı'na, Uzunburun köyü yurttaşlarından İbrahim Çiftçi bir dilekçe yazar. Tek sözcüğüne dokunmadan, aynen aşağıya alıyorum: "Ben İbrahim Çiftçi. Dikili ilçesi Uzunburun köyünde ikamet etmekteyim. Köy Muhtarı Halil İkiz köy toplantısı anında söylemiş olduğu sözler doğrultusunda Doğu'dan gelen Mirzayeddin Sezer ve bütün aile fertleriyle konuşmayacaksınız ve bütün şahıslarla ilişki mesaisinde bulunanların malına canına zarar verilecektir diye toplantıda söylemiştir. Mirzayeddin beni şahit gösterdiği için bende doğruyu söylemek zorunda kaldım. Bu nedenle benim atımı bağlı olduğu yerde karnından kesici aletle öldürdüler. Benim atımı muhtar öldürdü ya da öldürttü. Sayın Savcım gereğinin yapılmasını arz ederim... Davacı İbrahim Çiftçi, Uzunburun köyü, Dikili..." Nasılsınız CHP milletvekilleri? Nasılsınız Türkiye'yi Avrupa Birliği'ne sokmak için şov üstüne şov uygulayanlar? Nasılsınız en yüce makamlar? Nasılsınız "Takiyyeci-makiyyeci" ama yine de müslüman gözüken AKP'liler? Nasılsınız İzmir Valisi? Nasılsınız Dikili Kaymakamı? Nasılsınız Türkiye'deki yargı kurumlarının başında bulunan zevat? Bu "Nasılsınız"ları uzatarım, ama gerek yok. 4 yıl değil, 4 gün elektriksiz, susuz kalınca herkes ortalığı velveleye verir. Ama "Sezer Ailesi" tam 4 yıldır kan ağlıyor. Yalnız bu değil, ikametgâh vermiyor muhtar, çocuklarını okula kaydetmiyor, hatta yaşlıları, yani Sezer ailesinin yaşlılarını camiye sokturmuyor. Düşünebiliyor musunuz, hiçbir günâhı olmayan bir at katlediliyor. Gerekçesi de, sahibi Sezer ailesi ile görüştüğü için... Bu olay başlı başına bir rezalettir. 4 yılın sonunda, Sezer ailesine "Tak" demiştir. "Ha bugün, ha yarın işimiz halledilir," diye Türkiye Cumhuriyeti Devletine güvenen Sezer'ler, son bir kez daha devletin kapısına gittiler. İçişleri Bakanlığı'na, İzmir Valiliğ'ne ve Dikili Kaymakamlığı'na dilekçe yazdılar, "Biz insanların haklarını verin," diye. Açık söyleyeyim, benim bu başvurudan pek umudum yok. Çünkü AKP'nin yığınla işi var, örneğin kendi elemanlarına cukkalı işler ayarlıyor, Avrupa Hıristiyan Birliğine girmek için çalışıyor, Türkiye insanının Mustafa Kemal Atatürk'le birlikte yarattığı değerleri yok pahasına satmaya uğraşıyor, ABD-İMF-DB üçlüsüne kendini sevdirmek için çabalıyor, Uzunburun'lu Sezer'lerle mi ilgilenecek... Hiçbir zaman iktidar olamamışların partisi CHP'yi es geçin... İzmir Valisi ya da Dikili Kaymakamı'na gelince, onlar da emir kulu. Ortada bir CHP'li muhtar var, ona mı karşı gelecekler... Düşünmek istemiyorum ama yine de aklıma takılıyor. "Acaba bir takım kurumlar, kuruluşlar, makam sahipleri, Sezer ailesinin çocuklarının tinerci, balici olmalarını mı istiyor?"

ÖNCEKİ HABER

Bir nehir ki ömrüm...

SONRAKİ HABER

Sahnenin arkasındaki dünya

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...