10 Kasım 2004 22:00

Bir dönemin
   aralanmış perdesi: Dijwar

Orhan Miroğlu,"Dijwar-Onlara Dair Her Şey" adlı anı romanda, yakın tarihimize ilişkin yaşananları edebi dille anlatıyor.

Paylaş
Orhan Miroğlu, "Dijwar-Onlara Dair Her Şey" adlı anı romanda, yakın tarihimize ilişkin yaşananları edebi dille anlatıyor. Dönemin üç önemli 'faili meçhul'u olarak bilinen Ape Musa, Vedat Aydın, Mehmet Sincar; Diyarbakır Cezaevi katliamı ve gerçekler üzerindeki o sır perdesi aralanmış Dijwar'da... Mayıs ayında okuyucusu ile buluşan kitap ikinci baskısını yapmak üzere. Fransızca'ya da çevrilen kitabın, Hollandaca'ya da çevrilmesi bekleniyor. Kitabın yazarı ve aynı zamanda kahramanı Orhan Miroğlu ile konuştuk. Dijwar'ı yazma fikri nasıl oluştu? Dijwar hem benim için hem de yaşananların insanların bilme hakkını doğru kullanmaları için yazıldı. Hakkın doğru kullanmasından kast ettiğim Doğu ve Güneydoğu'da 20-25 yıllık bir süreçte yaşanan gelişmeler hakkında insanların öğrenme hakkının ihlal edildiğini düşünüyorum. Dijwar'da anlatılanlarla bir dönemin üzerindeki sis perdesi aralanıyor. Dijwar'da anlatılanlar birçok Kürt aydını ve aydınlar tarafından dökümanlarla ortaya konulmuş. Fakat bunlarda edebi bir kaygı yok. Dijwar'da böyle bir kaygı var. Dijwar birinci dereceden tanıklık ediyor. Kitabı farklı kılan da bu bence. Bölge'ye ilişkin çok kurgulanmış edebiyat ürünü var, Türk edebiyatında sayısız örnek var. Mesela Vedat Türkali'nin son romanı buna bir örnek. O da ağırlıklı olarak Bölge'de olup bitenler üzerinden kurgulanmış bir roman... Bölge'de son 15 yılda yaşanan gelişmeler Türk edebiyatına hep malzeme oldu. Ama bu malzemeler iyi kullanıldı mı ya da daha iyi kullanılabilir miydi? Bu da ayrı bir konu. Dijwar'ı farklı kılan da yaşanmışlıklar üzerinden ortaya çıkmasıdır... Dijwar aynı zamanda Ape Musa'yı katleden kişinin kod adı. Dijwar'dan başka ne olabilirdi konusunda yayıneviyle biraz fikir jimnastiğini yaptık. Mesela ben "Tufandan Sonra" diye düşünmüştüm. Ama kitaba Dijwar adı güzel oturdu. Dijwar Kürtçe'de çetin ve zorluklar anlamına geliyor. Kitapta anlatılanlarda zor ve çetin bir dönem anlatılıyor. Dolayısıyla Ape Musa'yı vuranın kod adı başka da olabilirdi. Kitabın aynı ismi alması tamamen tesadüf. Bir dönemi en iyi anlatan bir sözcük. İnsanların belleklerinde tutmasını sağlayacak en iyi isim olduğunu düşünerek kitap Dijwar adını aldı. Kitabın birde ikinci adı var: Onlara Dair Her Şey... Onlar kimdir: Vedat Aydın, Mehmet Sincar, Ape Musa, Kemal Pir... Diyarbakır Cezaevi'nde ölenler... Belki Dijwar'ın eksiklikleri var. Dijwar'da ya da Dijwar'ın anlatıldığı dönemden yola çıkılarak yeni edebi ürünler ortaya çıkarılabilir. Kitabınız yakın tarihe tanıklık ediyor. Siz de bu dönemde yaşananların içindesiniz. O dönemle bu dönemi karşılaştırabilir misiniz? Tabi ki o dönemde yaşanan gelişmelerin birçoğu şu an yaşanmıyor. Ama hâlâ hak ihlalleri var. İnsan yaşamına kast edilen ihlallerin son süreçte özellikle 1 Haziran'dan sonra bunları görebiliyoruz. Bunlar geçmişten çok farklı olmuyor. Geçmişte gerilla cesetleri üzerine yapılanlar şimdi yine yapılıyor. O dönemi anımsatıyor. Hele işlerin yoluna girdiğini düşünmeye başladığımız bir dönemde. Bu yönüyle o dönemle bu dönem arasında bir benzerlik var. Fark da var. Bu dönemde öğrenme ve bilme hakkı var. Bu da demokrasi güçlerinin ve halkın mücadelesi ile kazanıldı. O dönemde yaşanan belki bir sırdı. Bugün hiçbir şey sır değil. Benim bugün Dijwar'da anlattığım olayları kısmen anlatan Abdulkadir Aygan'ın itirafları buna bir örnektir. Bunlar daha da yaygınlaşacak. Susurluk'u da buna örnek verebiliriz... Bu süreç başlamıştır. Bu da önemlidir... O dönemi anlatan tiyatrolar oynanıyor. O dönemi sinemaya taşımaya yönelik adımlar var. Hatta Dijwar'ı filme uyarlama projesi var. O çatışma döneminde geçmişi sorgulama şansımız yoktu. Bu yüzleşmeyi yeni bir demokratik bilinci yaratmak açısından değerlendirebiliriz. Bu dönem biraz daha rahatız. Elbette acele edilmemesi gerekir. Dijwar'ı beş yıl önce ya da daha önce yazabilirdim. Ama böyle bir kitap belki ortaya çıkmayabilirdi. Bir tarihi dönemin biraz dinlendirilmesi gerekiyor. Bu dünya da böyle olmuştur... Aceleye getirilen edebi ürünler çok iyi olmuyor. Romanı yazarken kendi geçmişinize bir yolcuk yaptınız. Bu sizin için zor olmadı mı? Kitabı aile ortamında yazdım. Tabi benim kitabı kafamda tasarladığımda gidip deniz kenarında yazacak halim ve lüksüm olmadı, olamazdı da. Çocuklarımda olayların bir bölümüne tanıktırlar. Kitabın bazı bölümlerini bitirip okuduğumda birlikte duygulandık, birlikte oturup ağladık. O günleri tekrar yaşadık. Benim ve çevremin hâlâ o olaylarla ilişkisi sürüyor. Anılarımızı hep birlikte tazeliyoruz. Ben 'unutmak' diye bir şeyi önüme koymadım. Unutmaktan yana değilim. Hatırlamadan yana olduğum için bana memnuniyet verdi. Vedat'la ilgili bölümü bitirdiğim zaman evdekilerle birlikte ağladık... Dijwar ile okuyucuya vermek istediğiniz mesajı biraz açabilir misiniz? İç çatışmalar yaşamış ülkelerde böyle bir edebiyat var. İnsanlar öyle olaylar yaşarlar ki ortak bir hafıza edinirler. Örneğin toplama kampları buna örnektir. Diyarbakır Cezaevi, Halepçe... Kürtler için ortak bir hafızadır. Kitabı yazarken, Kürtlerin ve Türklerin birbirlerini daha fazla tanımalarını amaçladım. Bu bir siyasi tanımlama değildir. Olayların yaratığı o psikolojiyi tanımlamak, o olayların yarattığı sendromları keşfetmek. Bir bakıma her iki halkın empati geliştirmesi. Mesela Rüstem Batum'un hazırladığı televizyon programına katıldım. Bana dedi ki; "Diyarbakır Cezaevi'nde yaşamış biri olsaydım, dağa çıkardım". Böyle bir şaşkınlık yarattı Dijwar Türk aydınlarında. Ben de bunu yapmak istiyordum. Bunun bir Kürt Yayınevi'nden ziyade Türklerin yönettiği bir yayınevi tarafından çıkartılmasını isterdim. Daha geniş okur kesimine ulaşırdı. İnsanların yaşananlardan doğru öğrenmeleri açısından daha iyi olurdu. O dönemi yaşamış subayların da bir takım anlatımları var. Ama bu kitaplarda bilme hakkına bir saldırıyı görüyorum. İnsanların o dönemle ilgili bilgilerini bulanık hale getirmek için yazılmış kitaplar. Dijwar gibi kitaplar biraz daha bu tür anlayışların panzehiri olacaktır... Gerçekle yüzleşmenin bir biçimi Dijwar... Kitap okurda nasıl bir iz bıraktı sizce? Dijwar okuyucu tarafından benimsenen bir kitap. Belki çok ciddi bir yönelim olmadı, ama Dijwar'ın hem sinemaya uyarlanabilir olması hem de iyi kurgulanmış bir kitap olduğunu duydum. Kürt edebiyatının önemli isimlerinden Mehmed Uzun kitabı en iyi anlayan kişi oldu. Kitap için çok muhteşem bir yazı yazdı. Avrupa'da tanıklık edebiyatı akımının içinde değerlendirdi. Kitabın böyle değerlendirilmesi Dijwar'ın yazarında da cesaret yarattı. Yeni şeyler üretme içinde cesaret çok önemli tabii. İkinci baskısı yapılacak. Dijwar'dan ziyade Dijwar'da anlatılanların ülkenin geleceğine ilişkin iyi şeyler yapmak isteyenlere dayanak olması gerekiyor. Burada Fransızca'ya çevrildi. Baskısı yapılacak. Hollandaca'ya çevrilecek. Başka dillere de çevrileceğini düşünüyorum. Kürt gençliğinin son dönemlerde kültüre bir yönelişi söz konusu. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Gençlik aslında sorunlarına karşı ilgili. Ama bu merakı gidermede çok iyi araçlara sahip değil. Burada belediyelere ve sivil toplum kuruluşlarına çok büyük bir iş düşüyor. Popüler kültür çok büyük bir tehlike. Diyarbakır Festivali'nde Mahabad Üniversitesi'nden gelen bir Kürt profesörün paneline yüz kişi gelirken Metin Uca'yı izlemek isteyen gençler ayakta kaldılar. Metin Uca'ya karşı değilim, o da olsun. Ama Uca'ya karşı gösterdiğimiz ilginin yarısını kendi aydınlarımıza göstermemiz gerekir. Sanırım çağımızın anlayışına uygun hale geleceklerini düşünüyorum. Gençlik müthiş bir susuzluk içinde. 12 Eylül'den önce illerde kitapevleri vardı. Buralarda çok iyi tartışmalar yapılırdı. Sinemalarda vardı. Ama bunlar maalesef yok. Bunların tekrar hayata geçmesi lazım.

ÖNCEKİ HABER

'Yalan rüzgarı'nın
    adı cesaret mi?

SONRAKİ HABER

Büyük savaşın vatansız bıraktıkları

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...