05 Kasım 2004 22:00

Barışçı çözüm devletin ilkesi olmalı

Mevcut düzene yama yapma anlayışıyla düzenleme yapılıyor. En kısa zamanda toplumsal kesimlerin de katkısını sağlayarak sağlıklı bir tartışma sürecinin sonunda demokratik bir anayasa yapılmalı.

Paylaş
İHD 12'nci Olağan Genel Kurulu'nun ardından İHD Genel Başkanlığı görevine getirilen Avukat Yusuf Alataş, insan hakları açısından Türkiye'nin olumlu bir sürece girdiğini, ancak olumlu gelişmelerin toplum yaşamına yansımadığını söyledi. Bunda askerin belirleyici olduğunu dile getiren Alataş, hükümetin çıkardığı yasaları uygulamada ciddi adımlar atmadığını bildirdi. Türkiye'de cezaevleri sorununun ve çatışmaların sürmesinin insan hakları açısından en önemli iki sorunu olduğunu ve ivedilikle çözülmesi gerektiğini söyleyen Alataş, "Devlet sorunları barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözmeyi ilke edinmelidir." dedi. Alataş ile, Türkiye'nin insan hakları alanındaki durumu hakkında konuştuk. İnsan hakları açısından Türkiye'nin içinde bulunduğu durumu nasıl değerlendirmek gerekiyor? Türkiye'de insan hakları alanında asıl değişiklik, Helsinki Zirvesi'nde Türkiye'nin AB'ye aday ülke ilan edilmesiyle başladı. Kabul etmek gerekir ki, bunların çoğu olumlu değişikliklerdir. Madalyonun diğer yüzüne baktığımızda bazı düzenlemelerin yetersiz ve yanlış olduğunu bazı alanlarda ise hiç düzenleme yapılmadığını görüyoruz. Daha da önemlisi yapılan değişiklikler uygulamaya yansımadı. Olumladığımız bu gelişmeler toplum yaşamına yansımamışsa, insanlara daha fazla özgürlük, hak getirmemişse o zaman bunun sorgulanması gerekir. Mevcut düzene yama yapma anlayışıyla düzenleme yapılıyor. En kısa zamanda çeşitli toplumsal kesimlerin de katkısını sağlayarak sağlıklı bir tartışma sürecinin sonunda demokratik bir anayasa yapılmalı. Neden yapılan düzenlemeler uygulamaya yansımıyor? Siyasi irade mevzuattaki değişiklikleri uygulamaya gelince ikircikli davranıyor, uygulamanın düzelmesi için ciddi adım atmıyor. Uygulamalar ilden ile değişiyor. Vali, kaymakam, emniyet müdürünün insafına kalıyor. Herhangi bir vali, kaymakam ya da emniyet müdürünün yapılan şikâyetler nedeniyle görevden alındığına tanık olmadık. Hükümet işkence iddiasının yaşandığı bir ilde o işkence iddiasıyla suçlanan kişilerle beraber onların amirlerini işten el çektirmiş olsaydı bugün çok farklı noktada olurduk. Hükümetin bu tavrında ne etkili oluyor? Askerin sistem içindeki yeri önemli. Türkiye için neyin yararlı neyin zararlı olduğuna büyük ölçüde askerler karar veriyor. Bütün sistem onların genel belirlemelerine göre hareket ediyor. Örnek vermek gerekirse asker "Azınlık raporu Türkiye'yi böler" ya da "AB'nin Alevi ve Kürtler için azınlık deyimini kullanması Türkiye'yi parçalamaya yöneliktir" dediği zaman bu bütün bir sistem için bir mesaj oluyor ve aniden bir refleks gösteriliyor. Demokratik bir tartışma zeminine izin verilmiyor. Mesela Kürtler tehdit oluşturuyorsa Kürtlerin pasifize edilmesi bir şekilde etkisiz halie getirilmesi için sistem yargısı, medyası, idarecisi, güvenlik güçleriyle bütün olanaklarını kullanıyor. Ekonomik ve sosyal haklar alanındaki durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Şu anda Türkiye'de sosyal devlet anlayışı tümüyle ortadan kaldırılmış durumda. Bütün dünyada at başı giden küreselleşme eğilimlerinin de sonucu yapılan düzenlemelerle yoksul kesimler daha yoksullaşıyor. Yerel yönetimler her şeyi özel şirketlere devrediyor. Bu tartışmalar siyasal olabilir ama sonuç olarak ekonomik ve sosyal haklar grubunu yakından ilgilendiriyor. Dünya ekonomik sömürge anlayışıyla yeniden paylaşılıyor. Gerekirse demokrasi, insan hakları söylemleri kullanılarak Irak'ta, Afganistan'da olduğu gibi askeri müdahaleler yapılıyor. Biz bunu görmezlikten gelemeyiz. Türkiye'nin en önemli insan hakları sorunu nedir? Türkiye'de ivedilikle çözülmesi gereken iki sorun var. Biri çatışma ortamının devam ediyor oluşu. Silahlı çatışma ortamının bizi tekrar on yıl geriye, işkencelere, öldürülmelere, faili meçhullere götürmesinden endişe ediyoruz. Çatışma ortamının sona ermesinde birinci derecede sorumluluk devlete düşüyor çünkü devlet sorunları barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözmeyi ilke edinmelidir. Gereken adımları atmak durumundadır. İkinci önemli tehlike cezaevleri sorunudur. Bugün bütün cezaevlerinde insanlık dışı uygulamalar var. Kişiler tümüyle yok edilmek isteniyor. İnsanlar da buna karşı direniyor. Devlet bunca ölümü görmezden gelemez. Devlet özellikle özgürlüğü kısıtlanmış ve her şeyiyle devletin yükümlülüğü ve tasarrufu altında olan insanların ölmesine seyirci kalamaz, "Bana ne" diyemez. Şu ana kadar bunu dedi. Son bir yıldır da sanki cezaevlerinde sorun yokmuş gibi bir tavır var. Biz bu alanda faaliyet gösteren ya da göstermeyen ilgisiz kurumları bu alana çekerek yeniden gündem oluşturmaya çalışacağız. Avrupa kurumları da bu gidişata seyirci, bu sorunu yok sayıyorlar. Çünkü belgeleyemiyoruz, gösteremiyoruz. Kürkçüler Cezaevi'nde 4 aydır insanlar yakalarına terörist diye yazılmasına izin vermedikleri için avukatlarıyla yakınlarıyla görüşemiyor. Bu Ortaçağdan kalma mantıktır.

ÖNCEKİ HABER

Mezopotamyalı ilk tanrı MİTRA

SONRAKİ HABER

CMUK'ta değişiklik yapılıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa