02 Kasım 2004 22:00

Susurluk hiç bitmedi

Çete-devlet-siyasetçi ilişkisini deşifre eden Susurluk kazasının üzerinden 8 yıl geçti.

Paylaş
8 yıl önce, 3 Kasım 1996'da, içinde polis müdürü, milletvekili ve çete elamanının bulunduğu bir otomobil son sürat İstanbul yönüne doğru seyrederken, Susurluk'ta bir kamyonun altına girdi. Türkiye tarihinin dönüm noktalarından birini oluşturan bu kazanın ardından, çete-devlet-siyasetçi ilişkisi deşifre oldu, birçok karanlık olayın üzerindeki sis perdesi bir nebze de olsa aralandı. Kazadan sonra bütün siyasiler, "çetelerle mücadele edeceğiz" diyerek, bütün kirli ilişkilerin üzerine gidecekleri sözü verdiler. Ancak, Sedat Bucak'ın 8 yıl aradan sonra Mehmet Özbay takma adlı Abdullah Çatlı'nın çantasından aldığı ''çok gizli'' mühürlü evrakları (evrakların içinde Çatlı'nın orgeneraller, polis müdürleri ve siyasilerle çektirdiği fotoğrafların de yer aldığı belirtiliyor) İstanbul 2 Ağır ceza Mahkemesi'ne sunması; mafya lideri Alaattin Çakıcı ile katliam hükümlüsü Haluk Kırcı'nın üzerinden devlet görevlilerine verilen yeşil pasaport çıkması; Sedat Peker'in askerler, polis müdürleri, bürokratlar ve siyasilerle yakın ilişkide olduğunun belirlenmesi, Susurluk'un hiçbir zaman bitmediğini ortaya koyarken, verilen sözlerin de birer aldatmacadan ibaret olduğunu gösterdi.

Yargı süreci Susurluk ile ilgili yargı süreci de kamuoyunu tatmin etmedi. Kazanın ardından açılan çete davası 15 Ocak 2002'de sonuçlandırıldı. Yargıtay 8'inci Ceza Dairesi'nin usul eksikliği yönünden bozduğu mahkûmiyet kararları, Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun itirazı üzerine onandı. Yargıtay kararında, şu çarpıcı ifadelere yer verildi. "Hiçbir kimse veya organın kaynağını Anayasa'dan almayan bir devlet yetkisini kullanamaz" ve "Haklarında mahkûmiyet hükmü kurulan sanıklar dışındaki kimi görevliler ile bunlara yardım edenlerin yargı önüne çıkarılmaları görevi devletin yetkili organlarında olmakla birlikte emniyet teşkilatında görevli olup haklarında kamu davası açılan sanıkların terörle mücadele adı altında yola çıkıp bir süre sonra yasaların kendilerine verdiği yetkileri 'tam bir sorumsuzluk içinde ve kendi çıkarlarını gözeterek' her türlü yasadışılığı meşru sayıp amaçlarına ulaşmak için her yöntemi uygun yöntem olarak benimseyerek yanlarına kamu görevlisi olmayan kumarhane işleticisi, uyuşturucu kaçakçısı ile katliam sanığı ve hükümlüsünü de alarak tam bir dayanışma ve işbirliği içinde hareket edip çeteleşme sürecine girdikleri anlaşılmıştır." Ancak, söz konusu davada verilen cezaların düşüklüğü ve soruşturmada adı geçen emekli general Veli Küçük ile emekli emniyet müdürü, siyasetçi Mehmet Ağar'ın yargı önüne çıkartılmaması, kamuoyu vicdanını yaraladı.

Yeni ilişkiler, itiraflar 8 yıl sonra basına yansıyan birçok ilişki ağı akıllarda soru işareti bıraktı. Bu süreçte yakın zamanda Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya'nın adı MİT ve Çakıcı ile anıldı. Eski MİT'çi Yavuz Ataç, 4 yıl boyunca Gladio'yu yönettiğini bir gazeteye yaptığı ropörtajında açıkladı. Ataç, birçok operasyona katıldığını itiraf etti. Ataç'ın açıklamalarına karşılık, yetkililer susmayı tercih etti. Ataç'ın açıklamaları büyük bir suskunlukla örtbas edildi. Geçtiğimiz haftalarda İstanbul 2 Ağır Ceza Mahkemesi'nde mahkeme karşısına çıkan Sedat Bucak, mahkeme heyetine Abdullah Çatlı'nın çantasından kaza sonrasında çıktığını söylediği 21 sayfalık bilgi ve belge sundu. Bucak'ın 8 yıl sonra mahkeme heyetine sunduğu belgeler, büyük yankı yarattı ancak kamuoyuna açıklanmadı.

ÖNCEKİ HABER

Petrol 50 doların altında

SONRAKİ HABER

Korucular neyi koruyor?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa