29 Ekim 2004 21:00

Klütaymestra'nın öfkesi

Ölümlü güzel kadınlara karşı zaman zaman uyguladığı bir yöntemle Baştanrı Zeus; bu kez de bir kuğu kuşu kılığına girerek kralın karısı güzel Leda'yla çiftleşmiş. Bu çiftleşmeden sonra da Leda, iki yumurta doğurmuş. Bu yumurtaların birinden o ünlü güzel Helena, ötekinden de Klütaymestra çıkmış… Troya savaşının nedeni olarak sayılan güzel Helena'nın ikiz kızkardeşi Klütaymestra (Klytaimestra) da, Yunan mitologyasında ve dünya edebiyatında çok büyük roller üstlenir. İçinde besleyip bilediği kiniyle öcünü acımasızca alan, kıskançlığın kışkırttığı duygularla her yola başvurabilen kadın tiplemelerinin simgesi olan trajik bir kahramandır. Bu özelliğiyle eski Yunan ve Latin edebiyat dünyasındaki ölümsüz tragedya yazarlarına konu ve esin kaynağı olmuştur. Özellikle Ayshülos'un "Agamemnon", Sofokles'in "Elektra", Evripides'in "Orestes" adlı tragedyalarında, onun kişiliğinde kesişen ve çatışan duygular derinlemesine işlenmiştir. Kıskançlık ve öç alma duygularının dürtüleriyle eylemlerini en uç noktalara sürüklemiştir. Kızkardeşi güzel Helena; Troya kralının oğlu yakışıklı Paris'le anlaşarak gönlüyle Troya'ya kaçmış, ama o çağın egemen güçlerince dünya aleme zorla kaçırılmış gibi bir süs verilmişti. Kocası başkral Agamemnon da; tanrıların kendisini, Helena'nın namusunu temizlemekle görevlendirdiğini öne sürüyordu. Ve bu yalanını herkese kabul ettirmişti. Üstelik böyle bir görüntü altında, hemen hemen bütün Yunan krallıkları, Helena'nın öcünü almak üzere savaşa katılmışlardı. Ne var ki böylesi bir tanrısal misyonun örtüleri altındaki gerçek savaş nedeninin, Troya hazinelerinden kaynaklandığını Klütaymestra sezinlemiyor da değildi. Gerçi Helena kızkardeşiydi ama, insanoğluna özgü doğal bir güdü gereği, onun birdenbire birinci kadın konumuna yükselmiş olması yüzünden ona karşı için için büyük bir kıskançlık duymaya başlamıştı. Sonra kendisinin başkral Agamemnon'la evlenmesi de sorunlu ve trajik bir serüven sonunda istemeyerek gerçekleşmişti. Çünkü Klütaymestra önceleri bir başka kralla evliydi. Agamemnon'un bu ilk kocasını öldürmesi üzerine, bir takım baskılar sonunda onunla evlenmek zorunda kalmıştı. Böyle bir uğursuzluk halkasıyla başlayan Klütaymestra'nın trajik yazgısı, birbirine eklenecek öteki halkalarla zincirlenip gidecekti. Agamemnon'la evliliğinden; İfigeneya ve Elektra adlarında iki kız çocukları ve iki de oğulları olmuştu. Kocası Agamemnon'un savaş ganimeti olarak sık sık kendine kuma getirmesi doğal olarak Klümestra'yı anlatılmaz öfke ve öç alma labirentlerine sürüklüyordu. Hele bir keresinde Agamemnon, bir kuma kız için şöyle demişti: "Asıl karım Klütaymestra'dan üstün o kız, / ondan aşağı değil yapısı, boyu posu, / aklı fikri yerinde, üstelik tam ev kadını." Haliyle bu sözler de gitgide kabaran bir kin olarak Klütaymestra'nın kanında mayalanmıştı. Sözde Troya prensi Paris'in zorla kaçırdığı Helena yüzünden, kocasının başkral ve başkomutan olarak uzun yıllar sürecek Troya krallığına karşı bir öç alma seferine çıkmak istemesi de, Klütaymestra'yı büyük ölçüde öfkelendirmişti. Daha sonra Aulis Limanı'nda toplanan savaş gemileri; yelkenlerini şişirecek uygun bir rüzgâr bulamaması yüzünden orada yıllarca beklemek zorunda kalmıştı. Yunan ordularının demirbaş bilicisinin söylediğine göre, uygun bir rüzgârın esebilmesi için güya tanrıça Artemis, Agamemnon'dan kızı İfigeneya'yı kurban etmesini istiyordu. Bunun üzerine Agamemnon da, kızı İfigena'yı ünlü komutan Ahilleus ile nişanlamak bahanesiyle, karısı Klütaymestra'nın ve kızının hemen Aulis'e gelmeleri için haber saldı. Apar topar Aulis'e geldiğinde acı gerçekle yüzleşen kraliçe, bu öz kızını kurban etme işine bütün gücüyle isyan etti. Çünkü zaten bir fahişe olarak algıladığı kızkardeşi Helena'nın geri getirilmesi uğruna, kendi öz kızı İfigeneya'nın tanrıça Artemis'e kurban edilmesine akıl sır erdiremiyordu...! Kocasının, sözde tanrıların buyruğuyla başlattığı bu namus temizleme savaşı uğruna katlandığı özverilerin örtüleri altındaki gerçek nedenin ne olduğunu, işte ta o zaman bütün dehşetiyle açık seçik gördü. O savaştan binyıllar sonra bile insanlar, Troya savaşının örtüleri altındaki o gerçek nedeni göremeyeceklerdi...! Bu savaşın örtülü nedenleri altında, Troya'nın dillere destan hazineleri ve köle olarak getirilecek güzel kadınlar vardı! Haliyle başkomutan ve krallar kralı kocası Agamemnon'un ün ve şanı vardı… Zaten kurbanlık İfigeneya'ya acıyan tanrıça Artemis de, tam kurban edileceği sırada onun yerine genç kız kılığında bir geyik yerleştirmişti! Sonra da İfigeneya'yı, Taulis kentindeki tapınağına götürmüş ve onu oraya rahibe olarak atamıştı…İşte kızı İfigeneya'yı yitiren ve Mükene'ye geri dönen umarsız kraliçe Klütaymestra; ilk iş olarak kocasını sürekli boynuzlamak üzere kaynı olan Aygüstos'u metresi olarak sarayına kapattı. Birgün belki de Troya'dan anlı şanlı bir komutan olarak dönecek olan kocası Agamemnon'un gelişini, meşale ışıklarıyla haber verecek olan askerler için uygun aralıklarla gözetleme kuleleri diktirdi... On yıl sonra Agamemnon; Troya'dan yağmalanmış hazineler ve Klütaymestra'ya kuma olacak Troya kraliçesi güzel Kasandra'yla, kırmızı halılar üstünde gerine gerine yürüyerekten sarayın bahçesine girdi. Ve kraliçe Klütaymestra; gerek kızı İfigeneya'nın gerekse yaşamları sönen nice Yunan ve Troyalı masum yiğitlerin öcünü almak üzere, on yıldır öfkesiyle bilediği hançerini; Agamemnon'un göğsüne, ardı ardına sapladı…

Evrensel'i Takip Et