29 Ekim 2004 21:00

Saraykent'te olaylı yıkım

Antakya Belediyesi'ne bağlı ekiplerin, polisler eşliğinde gerçekleştirdiği konut yıkımı sırasında mahalle halkı ile polis çatıştı. Yaralanan bir kadın saatlerce ambulans bekledi.

Paylaş
Antakya Belediye ekipleri polisler eşliğinde Saraykent Mahallesi'nde 45 evin yıkımını gerçekleştirdi. Çok sayıda polisin görev aldığı yıkımda mahalle halkı polisle çatıştı; 5 kişi gözaltına alındı. Yaralanan bir kadın saatlerce ambulans bekledi, bölgeye gelen Antakya Belediyesi'ne ait ambulansta doktor ve hemşirelerin bulunmaması hastaya zor anlar yaşattı. Ambulans içerisine hastanın yakınlarının alınmaması da tepkilere neden oldu.

Çocuklar yıkım arasında kaldı Çok sayıda çevik kuvvet, robokop ve zabıta görevlisinin yer aldığı yıkımda çocuklar arada kaldı. Belediye ekipleri evleri yıkarken arada kalan çocuklar tehlikeden habersiz olan bitenleri izledi. Yapılan yıkımda aileler çocuklarını da unutunca çocuklar çaresiz bir şekilde yıkımın arasında gezmek zorunda kaldı.Yıkım sırasında Emrah Kahraman adlı mahalleli 2 yaşındaki Kübra isimli çocuğuyla çatıya çıktı; saatlerce çatıda kalan baba ve çocuğu yıkımı engellemeye çalıştı ama yine de yıkımı engellemeyi başaramadı.

Belediye halkı aldattı Belediye Başkanı Mehmet Yeloğlu'nun evleri yıkılanlara yer gösterip malzemeleri de vereceklerini söylemesine sevinen mahalleliler, yıkımdan sonra verilen sözün unutulduğunu söylediler. Saraykentliler, "Belediye ekipleri dün evlerimize gelerek yıkımı 3 ay ertelediklerini belgeleyen kağıtlara imza attırdılar ve sonra anladık ki imza attığımız kağıt yıkımın bugün gerçekleşmesi için düzenlenmiş" diyerek kandırıldıkları belirttiler. Yıkımın ardından 3 çocuğuyla sokakta kalan Zöhre Seher, "Kocam üç ay önce öldü. Ben sekiz aylık hamileyim ve üç çocuğum var, ne yapacağımı bilmiyorum. Bize verdikleri sözleri tutmadılar" dedi. Nejla Koba ise, "11 çocuğum var ve birisi okuyor. Biz çöpten ekmek yiyerek besleniyoruz. Belediye Başkanı Yeloğlu'na gel bizimle konuş dedik, bizi insan yerine koyup hiçbir şey söylemedi. Bize oy verin size istediğinizi vereceğiz diyen Yeloğlu yıkılmış evler verdi, aç çocuklar verdi" dedi. Cemil Seyyar ise, "Yıkım sırasında kolum kırıldı, bu yüzden çalışamıyorum. Ben aileme nasıl bakacağım, aç çocuklarıma nasıl ekmek vereceğim" dedi

src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


Sosyal güvenlikte 'reform' ne getiriyor? -2HAZIRLAYAN: Mehmet Bozdoğan Mercedes-Benz Stattgat Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Kurt S. Coruk, "Aslında çok daha hızlı küreselleşebilirdik, fakat iki önemli engelle karşılaştık bu süreçte: Demokrasi ve trilyonlarca dolar değerindeki emeklilik fonlarının kamu, kontrolünde olması" diyor. Bu itiraf sermaye sınıfının özlemini de ele veriyor aslında: 19. yüzyılın vahşi kapitalist sistemine geri dönmek.


Nasıl bir sistem geliyor? Sosyal güvenliğin yeniden yapılandırılmasında, neoliberal politikalara uygun olarak sağlık hizmetleri tamamen bu sistemin dışına çıkarılmakta, genel sağlık sigortası ile yapılanma sağlanmaktadır. Diğer yandan da sosyal güvenliğin kalan kısmı için üç ayaklı bir yapılandırma getirilmektedir:
  • Zorunlu sosyal sigorta
  • Özel fonlarca yürütülen bireysel emeklilik sigortası
  • Sosyal yardım Zorunlu sosyal sigorta uygulaması kapsamı olabildiğince daraltılmış, yalnızca uzun vadeli sigorta kollarını (yaşlılık, malullük, ölüm) içine alan bu sigorta hizmetlerinden yararlanmayı zorlaştıran (emeklilik yaşını yükselten, prim ödeme gün sayısını yükselten, malul olma şartlarını zorlaştıran, yaşlılık aylığını hesaplamada tüm hizmetleri dikkate alan, yaşlılık aylığının artışını yalnızca enflasyon oranı ile sınırlı tutarak artan toplumsal refahtan pay almayı engelleyen vs.) ve kısaca olabildiğince az yararlanma sağlayan, sigortanın sosyal kısmını devre dışı bırakan, dolayısıyla çalışanları özel emeklilik sigortasına yönlendiren bir sistem getirilmektedir. Zorunlu sigorta işlemlerinde, işverenin ödemek zorunda olduğu primlerin, özel sigorta sisteminde işverenden alınmayacak olması da sosyal güvenliğin tasfiyesine verilen önemi anlamada önemlidir.

    ÖZEL FONLAR Özel fonlarca yürütülen bireysel emeklilik sigortası, oluşturulan sistemin asıl unsuru haline getirilen, sosyal güvenlik boyutu olmayan, sürekli ve yeterli bir geliri olanlara belli yaştan sonra aylık bağlamayı yada toptan ödeme yapmayı öngören, yalnızca prim ödeyeni sistem içine alan (sosyal güvenlikte olduğu gibi sigortalının bakmakla yükümlü olduğu kişiler sisteme dahil değildir), SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı'nda aranan emekli yaşından daha düşük bir yaş belirlenmiş, kadın erkek ayırımı yapılmamış olan, devletçe vergi indirimi desteği sağlanmış, isterse işverenin de prim desteği verebileceği bir düzenleme yapılmıştır. Bu sistemde beklenebilecek yeni düzenleme çalışanlara sosyal güvenlikten çıkma hakkı verilmesi, yani sosyal sigortadan ayrılma hakkı verilmesi olacaktır. Bu uygulama ile sosyal güvenlikte tam liberalleşme sağlayacak son hamle yapılmış olacaktır. Oluşturulan sistemde üçüncü ayak sosyal yardım uygulamasının yoğunlaşması olacaktır. Aslında sosyal güvenliğin bir unsuru olmaktan çok sosyal politikanın bir unsuru olan sosyal yardımın yapılmak istenen düzenleme ile Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı altında Sosyal Yardım ve Hizmetler Genel Müdürlüğü şeklinde örgütlenmesi ilginçtir. Aslında sosyal yardımların ön plana çıkarılması 1980'lerde Sosyal Yardımlaşma Fonu (Fak-fuk-fon) ile 1990'lardaki Yeşil Kart uygulaması sağlanmaya çalışılmıştı. Sosyal Yardımların 2004 yılında Başbakanlığın bütçesi içinde şimdiye kadarki bütçelere oranla rekor düzeyde yer alması dikkat çekicidir. Ayrıca 2003 yılında ortaya çıkarılan micro kredi uygulaması yoksulluk yönetimine çarpıcı bir örnektir. Sosyal yardımların artırılmasındaki temel neden sosyal güvenliğin özelleştirme ile giderek kapsamını daraltması ile yararlananlar açısından sayısal bir azalmaya yol açtığından yoksullar sistemin dışına çıkmakta, bunlar kendi hallerine bırakılamayacak kadar potansiyel tehlike olduklarından sosyal yardımlar ile 'korunmaya' alınmakta ve bunların maliyeti daha az olacağından aktarılan pay daha az olacaktır. Kısaca kamu sadece en yoksul kesimlere asgari düzeyde yardım yapmakla sorumlu olacak, buna karşılık tüm sosyal riskler için sosyal koruma özel korumalara devir edilecektir.

    PATRONLARIN ÇIKARINA BİR SİSTEM 1980'li yıllarla birlikte artan neoliberal saldırı, sosyal refah devleti kavramıyla birlikte sosyal güvenliği de kendisine hedef olarak seçmiştir. Neoliberal akımın temsilcileri sosyal güvenlik fonlarının yasal devlet tekelinde olmasının sakıncalı olduğunu ileri sürmektedirler. Sosyal güvenlik sistemi yeniden bölüşüm için kullanılmamalı, toplumsal değil bireysel sorumluluk esasına göre yapılandırılmalı, sosyal yardımlar tüm yoksulları hedef almalı ve sosyal riskler karşısında toplum tarafından asgari bir geçim düzeyi geçici olarak sağlanmalıdır. Bunun da yolu sosyal yardımın devlet tarafından karşılanması ve bunun dışında kalan sosyal güvenliğin özel sektöre devir edilmesidir. Türkiye'de de, devletin yeniden yapılandırılması adı altında 'yönetişim' yada devletin özelleştirilmesi; "devlet et, süt üretmemeli" söylemiyle sanayisizleştirme; " Sosyal Güvenlik Reformu" adı altında sosyal güvenliğin özelleştirilerek tasfiyesi adım adım devreye sokulmuştur. Gerçekleştirilen yapısal değişiklikler her ne kadar sermaye sınıfının çıkarları doğrultusunda olsa da; bu sınıfın, yaşanan tüm sınıfsal çelişki ve çatışmalarda olduğu gibi, kendi çıkarlarını genel olarak toplumun çıkarları gibi göstermesi kaçınılmazdır. Sosyal Güvenlik Reformu konusunda da mevcut sosyal güvenlik sisteminin yetersizliği ön plana çıkartılmakta, SSK hastanelerindeki yetersiz, emekli aylığı almak için bekleyen yaşlıların banka önündeki kuyrukta ölümü vs. konuları hemen her gün medya aracılığıyla işlenmekte ve basit bir soru sorulmaktadır: Bu sistemden memnun musunuz?. Sorunun tek cevabı vardır, ancak soruya muhatap olanlar açısından bu sistemin nasıl düzeltileceğinin çokta önemi yoktur. Tüm toplum adına düşünen neoliberaller çözümü bulmuşlardır: Sosyal güvenliği özelleştireceksin, daha adil, daha iyi ve daha yaygın hizmet elde edeceksin. Getirilmek istenen sistem. "Sosyal güvenlik toplumda mümkün olduğunca daha çok kişiye minimum bir gelirin sağlanması ile yükümlü tutulmakta, bunun üzerine de bir imkân sağlanması özel programlarla/sigortalarla bireye bırakılmaktadır. Kamu ve özel sektörün bir arada toplumun sosyal yönden korunmasını sağlamaları gerektiği düşünülmektedir. Yaşlılık ve hastalık sigorta kolları başta olmak üzere, hemen hemen tüm sigorta kollarında özel programlara ağırlık verilmeli ve bunlar teşvik edilmelidir" şeklinde tarif edilmekte ve bu sistemin ne kadar korumacı olduğu anlatılmaya çalışılmaktadır.

    BİR İTİRAF! Her ne kadar kendi sınıfsal çıkarlarını tüm topluma mal etmeye yönelik söylem geliştirilse de, amaçlarını zaman zaman ifade ederek gerçekler tüm çıplaklığıyla ortaya çıkmaktadır. Mercedes-Benz Stattgat Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Kurt S. Coruk'un, " Aslında çok daha hızlı küreselleşebilirdik, fakat iki önemli engelle karşılaştık bu süreçte: Demokrasi ve trilyonlarca dolar değerindeki emeklilik fonlarının kamu, yani ulus devletlerin kontrolünde olması. Doğrudan yatırımların veya bir başka deyişle sanayinin küreselleşmesi için gerekli adımları zaten yıllardan beri kat ediyoruz. Ama artık, bizim için asıl olan, finansal sermayemizi küreselleştirebilmektir. Yani borsalarda işlem gören hisse senetlerimizin prim yapması ve böylece bilanço varlıklarımızın, sermayelerimizin bilanço değerlerinin giderek daha da büyümesi, büyümesi… Fakat bunun için bordalara sürekli para girişi yapılması gerekiyor ve bu para da emeklilik fonlarında yatıyor. Bu emeklilik fonları özel aracı kurumların emrine tahsis edilecek olursa, borsalara kanalize edilecek ve biz daha da zenginleşeceğiz" (Murat ÖZVERİ, Praksis Dergisi, Sayı 9, s.328) sözleri aslında getirilmek istenen sistemin kim için olduğunu ortaya koymakta ve özlem duyulan anlayışın 19. yüzyılın vahşi kapitalist sistemi olduğu anlaşılmaktadır.

    -BİTTİ-

  • ÖNCEKİ HABER

    Susurlukçular hepten yeşillenmiş!

    SONRAKİ HABER

    Schrodinger'in kedisi öldü!

    Sefer Selvi Karikatürleri
    Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
    Evrensel Ege Sayfaları
    EVRENSEL EGE

    Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...