27 Ekim 2004 21:00

Daglarindan sürgüne
   gönderilen bir kuştu Serçe

Türk kökenli bir yazardan, Dersim direnişinin önderligini yapmiş ünlü bir babanin sürgün kizinin burukluk, aci, özlem dolu yaşami... Berfin Yayinlari arasinda çikan Ali Arslan'a ait bir romanın adıdır Serçe.

Paylaş
Dağlarda, dallarda kurt, kuş yuvası bozulmuş, yavrular mağaralara çekilmişti. Yuvasından ayrılmış kanatları kırık, uçmayı henüz başaramayan sürgün bir kuştu Serçe. Dağlarından, kırlarından uzaklarda, dil bilmez, yol bilmez sürgünün acısını yaşayan Dersimli bir kız çocuğu.... Tarihte dayatma ve hegemonya zulüm getirdi hep. Anadolu'da halkların yaşamı çetin ve acılar içerisinde geçti. Pek çok haksızlığa tanıklık etti bu topraklar. Bizanslılardan kalma ve Osmanlı oyunlarıyla zor günlerden geçerek gelmiş bugünlere halklar. 1864'te Kuzey Kafkasya'dan sürgün edilen Çerkeslerden on binlerce insan, acıların ve açlıkların, yoksullukların, kitlesel ölümlerin en çetinini görmüşlerdi. Daha onların yaraları sarılmamıştı ki Ermeni sürgünü ile kadın ve çocuklarının acı dolu yaşamları başlamıştı. Ardından Dersim 38 dayatılmıştı yoksul halka. Yaralar ise sağalmıyordu hiç. Çerkes, Ermeni, Kürt henüz on binlerce yaşlı-genç, kadın-erkeğin ve çocukların yazılmamış öyküleri... Serçe bu on binlerce öykünün içerisinden biridir sadece. Tarihsel olarak neolitik döneme dayanıyordu kökleri Dersimin. Yirminci yüzyılın 38'ine kadar çok haksızlık gördü. Asur, Babil, Pers, Roma, Selçuklu, Moğol ve Osmanlının yaptıklarına boyun eğmedi. Yavuz, Şah İsmail döneminde yok sayıldı. Kızılbaş kimliği ile direndi. Başkaldırılarla geldi 38'e.

Sürgünde bir çocuk Daha isyan sürerken yakalanan ve sürgüne gönderilen kırk kişilik bir kafile içerisinde dört yaşlarında bir kız çocuğunun acı dolu sürgün yaşamının öyküsüdür Serçe. Erzincan'dan trene bindiriliyor Kütahya'ya sürgüne gönderiliyor. Kafile, içeride hayvanların da bulunduğu bir hana yerleştiriliyor. Açlık, yoksulluk ve oyunlar han da başlıyor. Arkası kesilmiyor. Ve Kütahya'da kötü bir talih Serçe'nin yakasını bırakmıyor. Roman burada başlıyor. "Zülfü çocuğu gayet iyi hatırlıyordu. Munzur ırmağının kıyısında askerler herkesi makineli tüfeklerle taradıktan sonra canlı kalabilen birkaç kişiden biri de oydu. Askerler kurşunla ölmeyenleri birde süngülemişler, sonra oradan çekip gitmişlerdi. Tüm bunlara karşı canlı kalabilenler ırmağın kıyısına dek sürünmüşler, oradan da dağa kaçmışlardı. Bir çocuk hem kurşun, hem de süngü yarası almasına karşın ölmeyenlerdendi. Zülfü dağa kaçarken rastlamıştı ona. Süngü ile yarılmış karınından dışarı fışkıran bağırsaklarını elinde tutuyor, sanki hiçbir şey olmamış gibi parlak iri gözleriyle onun yüzüne bakıyordu"...

Acıları unutmadı Yaşanılan acıları unutmamıştı Serçe. Anadili Kırmançcadan başka bir dil bilmediği için, söyleneni anlayamayan, bu yüzden de sorulanlara cevap veremeyen ve dövülen, aşağılanan Kızılbaş bir halkın sürgün bir çocuğu. 1938 Dersim isyanı sırasında oradan oraya savrulan kimsesiz bir kızın romanı. Okurken acı çektiriyor haksızlıklar insana. Yazar, ayrıntılarıyla dinlemiş olduğu öyküyü ustalıkla aktarmayı başarmıştır. Parçalanmış aileleri, dağıtılmış yuvaları, sürgün bir yaşamı, yalın ve anlaşılır bir dille anlatarak başarılı bir eser çıkarmıştır ortaya. Serçe, Kütahya'da bir handa aylarca hayvanlarla bir arada yaşayan ve iki gözü kör olan yaşli kadinin anlattiklarindan animsiyordu. Munzur kiyisindaki köyünü ve köpüklü Munzur sularini. Dersim daglarina kavuşmak için "bir kuş olmak ve karşi ki daglarda uçmak Dersime gitmek" düşüncesini, gözleri görmeyen o yaşli kadin koymuştu handa iken Serçe'nin aklına. Bir de çöplerden ekmek kırıntılarını toplayıp ağzında çiğneyerek ıslattıktan sonra kundaktaki bebeğine yediren tek kollu kadını ve onun çıldırmış halinden sonra bir gece ölüsünü hayvanlar arasında bulup bir çuval içerisinde alıp götürüşlerini... Anımsadıkları arasında geçmişiyle ilgili kalanlar bunlardı sadece. Dersim direnişinin önderlerinden Demenanlı Heme Cive Kej'in torunu ve asıl adı Zemi olan bir kız çocuğudur Serçe. Acıyı ve sürgün yaşamını yüreğinin derinlerinde hisseden Zemi hala hayattadır. Sürgün yaşamı sürgünlerin hayatında çarpıcı ve öğretici olmuştur hep. Roman, kahramanların yaşadıkları olayların zaman ve mekanların içerisine götürüyor okuyucuyu. Türkiye'nin o zamanki siyasal yapısını, tek partili 'Milli Şef' dönemini, İkinci Dünya Savaşını, karartma gecelerini, yokluk, kıtlık ve karne ile yaşanılan günleri, halkların yaşadıkları zamansal olayları gözler önüne seriyor. Kütahya'da karaborsacı esnafın ve molla kalıntılarının oyunlarını şöyle tanımlıyor yazar: "Osmanlı kalıntısı onlar, başkaları için parmaklarını bile oynatmazlar, sadece başkalarının hakkını yemesini bilirler."

Ağla, çığlıklarla ağla! Serçe ve çevresinde ona sahip çıkanların hakları yeniyor. Bu haksızlıklar karşısında kalınca çocuk haliyle ağlıyor, hep ağlıyor. Bazen de onun ağlamasını: "Acı şimdi vurdu yüreğine. Ağla boşalır rahatlarsın. Ben bilirim bu acıyı. Sadece dayağın acısı değildir yüreğini yakan. Anlatamadığın başka şeyler var içinde. Hiç kimseye söyleyemediğin, anlatamadığın, içinde sakladığın başka şeyler. Yüreğin yanıyor. Ağlayamazsan ölürsün. Sesin duyulur diye tasa çekme, ağla çığlıklarla ağla!" Serçe son yıllarda yazılmış sürgün romanlarının en iyilerinden birisidir. Sürgün halklarının bireylerinin ve Dersimlilerin okumaları gerekli bir eser, tarih içerikli bir roman. Serçe'yi okuyunca pek çok Dersimli gibi büyüklerimizden dinlediğimiz, babalarımızın, annelerimizin, halkımızın yaşadığı o acı dolu öykülerden herhangi birini, bir Dersimlinin yaşadıklarını bir daha dinlemiş gibi oldum. Yaşamını yitirenler, sürgünler, hayatta kalanlar ve bebeler ki onlar en mahzun olanlardı. Doktor Cevat bey ve eşi Nazlı Hanım çekip kurtarmıştı zorbaların elinden Serçe'yi. İstiklal adlı yerel bir gazete çıkartan fakat parasızlıktan yürütemeyen Kütahyalı Bahtiyar sonradan arzuhalcilik yaparak onun bakımını üstlenmiş ayakta kalmasını sağlamıştı. Yine de oradan oraya savrulmuştu. Orta Ana Dolu Ahi geleneğinin terbiyesiyle yetişmiş Demirci Aziz Efendi, Fotoğrafçı Kemal gibi roman kahramanlarının pek çok ortak özellikleri var. Hemen hepsi büyük yıkım ve sürgün yaşamış halkların sürgün çocukları olarak yerleşmişler Anadolu'ya. Kimi saraydan çıkmış Abhaz - Adığe (Çerkes) aile yapısı ile kimi Karadeniz yöresinden Laz, Gürcü, kimi Ermeni, kimide Balkanlardan sürülmüş Boşnak aile yapısı ile geleneksel değerlerinden aldıkları yardımseverlik ve acıma duyguları ile Serçe'ye sahip çıkan kimliklerdir.

Yardımseverlik ve dayanışma Dersim'den Kütahya'ya sürgün gönderilmiş Serçe tesadüflerle de olsa bu halklara mensup ailelerin yardimseverligi ve dayanişmalari sayesinde ayakta kalmiştir. Yine roman kahramanlarinin ortak bir özelligi daha var. Hemen hepsi yeni aydinlanmiş muhalif kimseler. Diger yandan bu kahramanlarinin karşisinda gerici geleneklerinin geleneksel hayat tarzi içerisinden gelme kimi ailelerin şeriatçi, imam, müftü fetvasiyla Serçe'ye bakışları. Onun Dersimden gelen bir sürgün olduğu duyulunca "Kızılbaş bir çocuğu barındırıyorlar" diyerek kışkırtmalarla evlerinin taşlanması. Serçe Kütahya serüveninden sonra İstanbul'a yerleşiyor. Istanbul'da farklı bir yaşama göz açıyor. Orada kendisiyle aynı yaşam çizgisini bölüşmüş ve zamanında İstanbul'a sürülmüş Elazigli Ermenilerden sürgün bir kadinla tanişmiştir. Esas adi Viti iken tipki Zemi'nin de Serçe oluşu gibi, Viti'nin de İffet Hanım olarak bilinen bu sürgün Ermeni kadınının Serçe'yi sahiplenişi. Viti, Zeynep, Sami, Musa ve Nazim Hikmet'in karısı Piraye. Şefik Hüsnü'nün çevresindeki sosyalistlerinden şair Saffet Arisoy. Ve Kütahya'da o handa çıldırmış halde ölüsü bir çuvalla götürüldükten sonra geride kundakta kalan tek kollu kadının bebeği Cafer ile yıllar sonra İstanbul'da karşilaşmasi, tanişmasi. Serçe'nin daha çocukken Kütahya'daki o handa gözleri germeyen yaşli kadinin "çocukların kuş kadar temiz olduklarını ve onlarında uçup köylerine evlerine dönebilecekleri" öğütlerini unutamaması... Dersime geri dönüşü, yaşlı babası ve kardeşleriyle, köyü ile buluşması. Türk kökenli bir yazardan, Dersim direnişinin önderliğini yapmış ünlü bir babanın sürgün kızının burukluk, acı, özlem dolu yaşamı... Berfin Yayınları arasında çıkan Ali Arslan'a ait bir romanın adıdır Serçe. Dersimliler adına teşekkürler Ali Arslan. Yüreğine sağlık.

ÖNCEKİ HABER

Inanmanin romani

SONRAKİ HABER

Yeniden Gorkiy...

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...