26 Ekim 2004 21:00

İmkansız aşkın destanı mem ile zin

Feodal bey Mir Zeydin'in baskısı, Mir'in yardımcısı Beko'nun hırsı, Mem'in yakın dostu Tadjin'in kararsızlıkları, ve alınyazısı...

Paylaş
"Mutlu aşk yoktur" der şair Aragon. Hele de destanlarda... Ne de olsa, kavuşanların aşkı yaşanır; kavuşamayanlarsa destan olur yüzyıllar sonrasına taşınır... Ferhat ile Şirin, Kerem ile Mecnun, Kerem ile Aslı kadar; Mem ile Zin'in ki de bir "imkansız aşk", bir "kavuşamama" destanı. Kürtlerin ünlü destanı "Meme Alan"dan yola çıkarak 1695 yılında Ehmed-e Xani tarafından kaleme alınan "Mem ile Zin", Cuma Boynukara'nın oyunuyla tiyatro sahnesine taşınıyor. Semaver Kumpanya'nın geçtiğimiz yaz İstanbul Tiyatro Festivali'nde prömiyerini yapan oyunu "Mem ile Zin", bugünlerde yeniden izleyici ile buluşmaya başladı. Usta isim Işıl Kasapoğlu ile Bülent Emin Yarar'ın yönettiği, Hakan Dündar'ın sahne tasarımını yaptığı oyunun; müzikleri Mazlum Çimen'e, kostümleri Funda Çebi'ye, ışıkları Sema Öztaş'a, dans düzeni Maral Ceranoğlu'na ait.

Mutlu ve mutsuz Bir doğu destanı "Mem ile Zin". Yaşanan sorunlardan, hikâyesine doğduğu toprakların izlerini taşıyor. Elbette, karakterleri de öyle. "Mem ile Zin"i diğer"imkânsız aşk" destanlarından farklı kılan özellikleri de burada aramak mümkün. Elbette, sadece bir aşk öyküsü değildir anlatılan. Feodal ilişkiler, baskı, Doğu toplumlarına has kaderci özellikler, daha doğru bir ifadeyle "alın yazısı"nın belirlediği bir "mutsuz aşk"tır bu. Mem ile Zin'in bir Newroz töreninde tanışması ile başlayan oyun, iki yakın dost ile iki kızkardeşin; biri"mutlu biten", diğeri "mutsuz biten" aşk hikayeleri destanı bütünler. Mem ile Tadjin'in sıkı dostluğu, omuz omuza savaşmışlığı; Zin ile Siti'nin güçlü kardeşlik bağları, yetmez iki aşkı da mutlu son ile bitirmeye. "Siti ile Tadjin" aşkını yaşar; "Mem ile Zin"in aşkı ise yüzyıllar sonrasına kalan bir destan olur... Bu aşkı destan yapan, sadece kavuşamama değildir elbette. Feodal bey Mir Zeydin'in baskısı, Mir'in yardımcısı Beko'nun hırsı, Mem'in yakın dostu Tadjin'in kararsızlıkları, çekingenlikleri, hemen her karakterde var olan "alınyazısına teslim olma" tutumu... Tüm bunlar içinde biçimlenen öykü; karşımıza baskı ve zora karşı, adaletsiz yönetime karşı "sevda" ile verilen mücadele ile bu destanı yaratır.

İnsani değerler Elbette, başka önemli değerler de vardır bu hikâyede. Bireyi kutsayan bugünün egemen anlayışına karşı; "biraradalık", "feda", "kardeşlik", "dostluk" gibi insani değerleri öne çıkarır oyun. Bugünün kanın oluk gibi aktığı; okyanus ötesinden gelen işgalcinin kan kusturduğu bu topraklarda; Fırat ile Dicle'nin arasındaki bereketli toprak Mezopotamya'da bugün ne kadar da ihtiyaç duyulan, özlemi çekilen değerler bunlar. İşgalcinin "birey"i ile Mezopotamyalı'nın "dayanışma"sı... Bir yanı Beko ve Mir Zeydin, diğer yanı Mem, Zin, Siti, Tadjin olan bir karşıtlığı, oyunda bu biçimde okumak mümkün mü acaba? Cuma Boynukara'nın "kötü" ve "iyi" çatışması içinde yürüdüğü oyunda; Beko'yu da "bireysel bir suçlu" değil, dönen bir çarkın suçlusu olarak öne çıkarması dikkat çekici. Zin'in ağzından söylenen, "Beko'nun da bu büyük aşkın bir parçası, gülün dikeni" olduğu sözleri, zulüm içinde yeşeren sevdanın hesaplaştığı yerin "kötü kişiler" değil, feodal yapı ve adaletsiz yönetim olduğunu vurguluyor.

Bir kumaş parçası Kocamustafapaşa'daki Çevre Tiyatrosu'nda faaliyetini sürdüren Semaver Kumpanya, yakaladığı başarı grafiğini "Mem ile Zin"de de sürdürüyor. Oyunun yorumu, sahnelenişi oldukça başarılı. Mazlum Çimen'in canlı yaptığı müzikler, ne yazık ki Çimen'i her oyunda canlı dinlemek mümkün olmuyor, bu Doğu destanına ayrı bir güzellik katıyor. Oyunun sahne tasarımında Hakan Dündar, bize "sadece kumaş" ile neler yaratabileceğini göstermiş. Hayır, dekor hiç de yalın sayılmaz, ama kumaş ve onun hareketi işlevsel bir role soyunuyor sahnede. Destansı dekora, Funda Çebi'nin kostümleri eşlik ediyor ve Sema Öztaş'ın ışık tasarımı kimileyin gerçekçi, kimileyin simgesel anlatımları gerektiği gibi öne çıkarma görevini ustalıkla hallediyor. Semaver Kumpanya'nın umut veren oyuncularını da Mem ile Zin'de görmek mümkün. Mir Zeydin'i oynayan Asil Büyüközçelik, Mem'de Serkan Keskin, Beko'da Sezai Paracıkolu, Hayzebun'da Özlem Durmaz oldukça başarılı. Zin'de Mine Tugay, Siti'de Emel Çölgeçen, Tadjin'de Sarp Aydınoğlu, Remldar'da Ali Savaşçı da rollerinin hakkını veriyorlar.

Mozaiğin parçaları Işıl Kasapoğlu ile birlikte oyunun rejisini üstlenen Bülent Emin Yarar, "Mem ile Zin, Kerem ile Aslı ya da Leyla ile Mecnun gibi bir aşık çiftin kavuşamama öyküsü. Bir yandan ağalık sistemine bir eleştiri, diğer yandan duygusal motiflerle örülmüş bir destan; ama en önemlisi bugünden bakıldığında toprağımızı oluşturan mozaiğin daha iyi kavranması için bir araç" diyor. Sözü edilen bu Anadolu mozağinin en önemli iki taşından biri Kürtler, hiç kuşkusuz. Oyunun yazarı Cuma Boynukara'nın aktardığına göre; bugün Kürt illerinde okur yazar olmayanlar arasında bile ezbere bilinen, dilden dile yüzyıllardır taşınan bu destanı bölge halkı ile buluşturabilmek ne güzel olurdu... Hatta kısa süre sonra kendi öz dilinde, Kürtçe izlemek mümkün olur mu dersiniz? (Semaver Kumpanya: 0 212 5855935)

ÖNCEKİ HABER

Kitap, pamuk ve tarih

SONRAKİ HABER

TYS'nin coşkulu gecesi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...