26 Ekim 2004 21:00

Kitap, pamuk ve tarih

Bergama köyleriyle tanışmam, 1999 seçimleri öncesinde olmuştu. O bölgenin milletvekili adayları olarak Ovacık, Narlıca, Çamköy, Tepeköy, Pınarköy, Süleymanlı köylerine gitmiştik, köylülerin sorunlarını ilk ağızdan dinlemek için.

Paylaş
Bergama köyleriyle tanışmam, 1999 seçimleri öncesinde olmuştu. O bölgenin milletvekili adayları olarak Ovacık, Narlıca, Çamköy, Tepeköy, Pınarköy, Süleymanlı köylerine gitmiştik, köylülerin sorunlarını ilk ağızdan dinlemek için. Sonra iki kez Kozak Yaylası'ndaki köylere gittim, Hacıhamzalar ve Karaveliler. Arkasından da Ayaskent beldesine. Ve sonuncusu da Aşağıkırıklar köyü oldu. Bu üç köy ve bir beldeye gidiş nedenim, "marketler zinciri" yerine "köy kütüphaneleri zinciri" kurmayı düşünen, planlayan ve uygulamaya koyan bir ana-oğuldu. Anne Rasime Şeyhoğlu ve oğul Recai Şeyhoğlu bu zincirin 8. halkasını Bergama'nın ova köyü Aşağıkırıklar'da açacaklardı. Benim de içinde bulunduğum konuklar açılışı yaptıktan sonra, ben köyde dolaşmaya başladım. Ve içimde bir şeyler uyandıran güzelliklerle karşılaştım. Örneğin gazetem Evrensel'i bilen genç ya da yaşlı köylüler vardı. Ama Evrensel gelmiyormuş köylerine. Hoş zaten Cumhuriyet de, Hürriyet de, Milliyet de, Sabah da, diğerleri de gelmiyormuş. Oysa köy Bergama-İzmir anayoluna taş çatlasa 6-7 km. uzaklıktaydı. Peki o zaman nereden biliyorlardı Evrensel'i? Acaba benim Evrensel yazarı olduğumu öğrendikleri için kıyak mı geçiyorlardı? İzmir'e dönünce öğrendim, epeyce bir süre önce EMEP'liler gitmiş o köye. Demek insanlar kendilerine önem verenleri unutmuyorlar...

Önce kitap İzmir'den Manisa'dan otobüslerle, midibüslerle, otomobillerle çıkartma yaptık, Aşağıkırıklar köyüne. Çünkü Hacıhamzalar, Karaveliler, Ayaskent, Demircidere, Narlıca, Pınarköy, Çamköy'den sora 8. "köy Kütüphanesi"ni burada açıyordu Şeyhoğlu'lar. Yıllarca önce Sinop'un Gerze'sinde tanıdığım Kaymakam Nurullah Naci Kalkancı gibi pırıl pırıl, aydın bir genç olan Bergama Kaymakamı Hüseyin Eren, bizden çok önce gelmişti köye. Etkinlik sırasında, "Çok yakın bir süre içinde 12 köyde daha kitaplık açılacak" diye duyurdu. Tarihte kalan ünlü Pergamon Kütüphanesi'nde 200 bin kitap varmış. Recai Şeyhoğlu, "200 bin artı 1 yapacağım, ant içtim," diyordu. Şimdilik her birinde 5'er, 6'şar bin kitap ve ayrıca tümünde bilgisayar olan 8 kütüphane. Adım adım Pergamon Kütüphanesi'ne yaklaşıyorlardı.

Düşleyemiyoruz Etkinliği Devlet Tiyatrosu sanatçısı Gürol Tonbul yönetti. Muhtar Halil Erol'un konuşmasından sonra, Türkiye Yazarlar Sendikası İzmir Temsilcisi Metin Erten gelemediği için, TYS adına ben konuştum. "Okumadığımız için geçmişi bilmiyoruz, günümüzü öğrenmiyoruz, geleceği düşleyemiyoruz... Okumak her işin başı. Okursak, her şeyden önce örgütlenmenin değerini anlayacağız. Örgütlenince de hem kendi haklarımızı hem çevremizin haklarını ve giderek ülkemizin haklarını koruyacağız, sahipleneceğiz. AB ve Amerika emperyalizmine karşı çıkmak ve İMF ile Dünya Bankasının kucağından kalkmak için örgütlenmek şart" dedim. Konuşurken, özellikle kara çarşaflı, ama beyinlerinin aydınlığa açık olduğuna inandığım hanımların dikkatle izlediklerini gördüm. TYS üyeleri Refik Uğur, Bilsen Başaran, Ferhat İşlek, Hüseyin Peker, A.Neyzar Karahan şiirlerini okuduktan ve müzik ve dans gösterisi yapıldıktan sonra kitaplık açıldı...

Sonra pamuk Ben kitaplığı gördüğüm için, hemen köy içine yöneldim. Mürtezan Eken adlı bir köylü, çay içimine davet etti. Şiir yazıyormuş, Türk Sanat Müziği'ne uygun kalıplarda. Bazı şiirlerini, aynı köyden bir müzisyen bestelemiş. Ama o daha çok dışa açılmak istiyordu. Şiirlerinden birini okudum, yetkim olmadığı için bir şey söyleyemedim... Daha sonra pamuk üreticisi, 68 yaşındaki Şerif Ahmet Kaysı'yla tanıştım. "Devlet bizi boşladı, basın da sahip çıkmıyor," diyerek hızla sorunlarını anlattı. "Kendimi bildim bileli pamuk ekiyorum. Ama her geçen gün gelirim azalıyor. Hepimizin öyle... Girdilere sürekli zam geliyor. Ama bizim pamuk değer kazanmıyor. Bu yıl verdikleri fiyat geçen yılkinden de az. Fransa'da, İtalya'da, Yunanistan'da devlet desteği artarken, bizde azalıyor. Bir dekardan 350-400 kilo alıyoruz. 32 bin dekar arazimiz var. Hesabını siz yapın... İnsanlarımız mısır ve ayçiçeğine dönüyorlar... Ve en acısı, gençlerimiz çiftçiliği bırakıp, kente kaçıyorlar..." Etkinlik sırasında Bergama'nın Kuzey Ege gazetesi dağıtıldı. İlk sayfasında, yapımına 1956'da, üretime de 1960'da başlayan ve 1500 kişiye iş olanağı sağlayan Bergama tekstil fabrikası, özelleştirme kapsamına alındığı için, 2003'te üretimi durdurdu ve 6 Ekim günü de son 94 işçiyi çıkartarak kapısına kilit vurdu, diye yazılıydı. Cumhuriyet'in 100. yılını kutlama şansı olacak mı ülkemin, diye acı acı düşünüyorum...

Ve sonunda tarih Aşağıkırıklar Köyü İlköğretim Okulu Müdürü Halil Alak, aydınlık saçan, pırıl pırıl bir öğretmen. Okulu gezdim onunla. Köyün sokakları gibi tertemizdi. İçimden, "Demek köylüler, kentlilerden bin kat daha temiz oluyorlar" diye geçirdim. Okulun bahçesinde yazıt, sütun ya da başlık parçaları vardı, binlerce yıl öncesinden kalan. Köye, Yenikent beldesi tarafından olan girişinde bulunmuş bu yapıtlar. Ve sahip çıkmıyor kimse... "Yerüstündekilere sahip çıkmaktan aciz olan tüm kurum ve kuruluşlar, yerin altındakilere sahip çıkar mı hiç?" diye bir kez daha içim burkularak düşündüm. İstanbul Belediyesi'ni yönetmeyi beceremeyen yeteneksizler Türkiye'yi yönetmeye soyunurlarsa, sonunda, "Kardiş, bana bir MAN otobüs versene, n'olur" diye 5 yaşındaki çocuk düzeyine düşerler ve ülkemin de burnu şeye balıklama dalar... Otobüsle İzmir'e dönerken, Atatürk kusura bakmasın ama, "Ne mutlu Türk'üm diyene" diyemedim. Hatta Galatasaraylılar da kusara bakmasın, GS'li olmaktan bile mutluluk duymadım...

ÖNCEKİ HABER

KÜRT-PEN beraat etti

SONRAKİ HABER

İmkansız aşkın destanı mem ile zin

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...