25 Ekim 2004 21:00
Pamuk üreticisi isyanda!
Son yılların en düşük taban fiyatı verilen pamuk üreticileri hükümete öfkeli. 850 bin lira olarak belirlenen taban fiyatın maliyeti bile karşılamadığını belirten üreticiler, taban fiyatın 1 milyon liranın üstünde olması gerektiğini dile getiriyorlar.
Çukobirlik'in pamuk taban fiyatını 850 bin lira olarak belirlemesi, üreticiyi kara kara düşündürüyor. Belirlenen fiyatın maliyeti bile karşılamadığını vurgulayan bölge üreticileri, taban fiyatın 1 milyon liranın üstünde olmasını talep ediyor. Diyarbakır Ticaret Borsası ve çırçır fabrikası sahipleri de 720 ile 750 bin lira arasında fiyat belirledi. Diyarbakır Ziraat Odası Başkanı Bahri Erdem, AKP Hükümeti'nin son yılların en düşük taban fiyatını belirlediğini söyledi. Gübre ve mazot gibi giderlerin 1 milyon lirayı bulduğunu ifade eden Erdem, bu koşullarda pamuk üreticisinin kâr etmesinin imkânsız olduğunu ve taban fiyatın en az 1 milyon 400 bin lira olması gerektiğini dile getirdi.
'Emaneten satış' Pamuk piyasasının düşük olması nedeniyle Diyarbakır'da "emaneten satış" denilen bir uygulamanın başladığinı belirten Erdem şöyle devam etti; "Pamuk üreticisi, bugünkü fiyatı düşük bulduğu için topladığı pamuğu çırçır fabrikalarına emaneten veriyor ve herhangi bir fiyatta anlaşmıyor. Bir tarih belirleyip, örneğin 2005'in birinci ayında pamuk fiyatı ne ise çırçır fabrikası o tarifeden üreticinin parasını ödüyor. Ocak ayında pamuğun kilosu 600 bin lira da olsa üretici bu fiyata razı olmak zorunda kalıyor. Çünkü pamuk üreticisi bir umutla fiyatların yükselmesini beklediği için pamuğunu emaneten çırçır fabrikalarına veriyor. Çırçır fabrikası ise emaneten aldığı pamuğu balya yapıp satabiliyor." Borcu olan çiftçinin ise pamuğunu tüccarın belirlediği 720 bin liradan satmak zorunda kaldığını anlatan Erdem, son yıllarda Bismil, Çınar ve Silvan gibi yerlerde üreticilerin pamuğu bırakıp mısıra yöneldiklerini kaydetti.
Hükümete uyarı Üreticilerin hiçbir dönem bu kadar düşük bir fiyata pamuk ve buğday satmadığını hatırlatan Erdem, "AKP iktidarı çiftçiyi hafife almasın. Köylünün haklarının gaspedilmeye başlandığı 1984 yılından bu yana aynı politikaları uygulayan ANAP, DYP, DSP-MHP iktidarlarınının hepsini, köylü sandığa gömmüştür. Bu işin öncüsü olan ANAP tek başına iktidardan, bugün genel merkezini satacak hallere düşmüştür. Böyle devam ederlerse AKP'nin akıbeti de aynı olacaktır" dedi.
'Böyle giderse icralık olacağız' Diyarbakır'da köyün sahibine karşı yaptıkları eylemlerle gündeme gelen Sinanlı köylüleri, pamuk fiyatının düşük belirlenmesi yüzünden traktörlerini satmak zorunda kalacaklarını dile getiriyorlar. Toprakların köyün sahibine ait olduğunu ve ondan kiraladıklarını anlatan Sinanlı köylülerinden Mahmut Yeşil, "Eğer piyasa bu şekilde ise biz bu yıl mahvolduk. Hükümet bizi ipe gönderiyor. Eğer ben bu pamuğu 1 milyon liranın üzerinde satamazsam girdileri ödeyemem. Traktörümü satmak zorunda kalırım" dedi. Sinanlı köylülerinden Ramazan Timarçin ise kiraladığı 50 dönüm araziye pamuk ekmiş. Pamuk taban fiyatının en az 1 milyon 250 bin lira olması gerektiğini söyleyen Timarçin "Yoksa piyasada tüccara 700 bin liradan satmak zorunda kalacağız. Eğer ben kasım ayının 15'ine kadar 10 milyarın yarısını bulamazsam alacaklı beni icraya verecek. Muhtemelen de traktörüm icralık olacak" ifadeleriyle çektiği sıkıntıyı anlattı.
src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön
'Anadil' için mücadele KESK'li kadınlar, herkesin anadilinde eğitim görebilmesinin önündeki engellere karşı mücadele etme kararı aldı. Kurultayda, dilde, resmi belgelerde ve medyada cinsiyetçi ve ayrımcı uygulamalara karşı kitle örgütleri ile birlikte mücadele edilmesi ve bu tür uygulamalara örnek ürünler ve televizyon programlarının protesto edilmesi de karar altına alındı. KESK 2'inci Kadın Kurultayı'nın önceki gün yapılan oturumunda, "Kadın ve Kültür" konusu tartışıldı. Tartışmada konuşan sosyolog Pınar Selek, pazar ekonomisinin herşeyi metalaştırdığına dikkat çekerek, kültür üretiminin doğallığının ortadan kalktığını belirtti. Milliyetçiliğin de kültürün gelişiminin önünde engel olduğunu kaydeden Selek, kültürün ulus devletin gelişimi ile tektipleştirildiğini ifade etti. Savaşlarda öncelikle yok edilen kadınlara, bir kültürün yayılmasında da öncelik verildiğini kaydeden Selek, MİT'in basına yansıyan bir raporunda önce kadınlara Türkçe öğretilmesi yönünde bir vurgu olduğunu hatırlattı. Bu vurgu ile "kültürün taşıyıcısı" kadınların, bir kültürün asimilasyonunda kullanılmak istendiğini ifade eden Selek, Ermenice ve Kürtçenin en çok bu halklardan kadınlar tarafından bilindiğini söyleyerek, bu göstergenin kadının, kültürün ve dilin taşıyıcısı olma özelliğini kanıtladığını bildirdi. Kurultaya Urfa'dan katılan öğretmen Aslı Aksoy ise "Burada evinizin kapısını kapattığınızda kendinizi rahat hissedebilirsiniz ama orda yaşama dair hiçbir şey bırakılmıyor" dedi. Birinci sınıfta 83 öğrencisi olduğunu anlatan Aksoy, hiçbirinin Türkçe bilmediğini, kendisinin de Kürtçe bilmemesinden kaynaklı iletişim sıkıntısı çektiğini belirtti. "Tek dil, tek kültür" dayatması yüzünden insanların kamu kurumlarında şiddet ve hakarete maruz kaldığını ifade eden Aksoy, "namus" gerekçesi ile bir süre önce öldürülen Gülseren Artuk'la ilgili bir araştırma yapmak istediklerinde, Artuk'un kimliği olmaması nedeniyle hiçbir şey yapamadıklarını dile getirdi.
'İşyerlerine taşıyalım' BES Genel Sekreteri Döndü Taka da, anadilde eğitimin önemini kurultayda anlatmanın yeterli olmadığını belirterek, konunun işyerlerine taşınması gerektiğini dile getirdi. "Halkların kendi dillerini, kültürlerini kullanmaları ve geliştirmeleri konusunda işyerlerindeki arkadaşlarımızı taraf yapmalıyız" diye konuşan Taka, önemli olanın bu düşünceye yığınların kazanılması olduğunu kaydetti. Kurultayda, ayrımcılığa karşı demokratik kitle örgütleri ile birlikte mücadele edilmesi, kadını aşağılayan programların teşhir edilmesi, kadını kullanan ürün ve televizyon programlarının protesto edilmesi, resmi belgelerde cinsiyetçiliğe karşı etkin bir program oluşturulması, fuhuş, töre ve namus cinayetlerine ilişkin KESK Araştırma Komisyonları oluşturulması da kararlaştırıldı.
'Emaneten satış' Pamuk piyasasının düşük olması nedeniyle Diyarbakır'da "emaneten satış" denilen bir uygulamanın başladığinı belirten Erdem şöyle devam etti; "Pamuk üreticisi, bugünkü fiyatı düşük bulduğu için topladığı pamuğu çırçır fabrikalarına emaneten veriyor ve herhangi bir fiyatta anlaşmıyor. Bir tarih belirleyip, örneğin 2005'in birinci ayında pamuk fiyatı ne ise çırçır fabrikası o tarifeden üreticinin parasını ödüyor. Ocak ayında pamuğun kilosu 600 bin lira da olsa üretici bu fiyata razı olmak zorunda kalıyor. Çünkü pamuk üreticisi bir umutla fiyatların yükselmesini beklediği için pamuğunu emaneten çırçır fabrikalarına veriyor. Çırçır fabrikası ise emaneten aldığı pamuğu balya yapıp satabiliyor." Borcu olan çiftçinin ise pamuğunu tüccarın belirlediği 720 bin liradan satmak zorunda kaldığını anlatan Erdem, son yıllarda Bismil, Çınar ve Silvan gibi yerlerde üreticilerin pamuğu bırakıp mısıra yöneldiklerini kaydetti.
Hükümete uyarı Üreticilerin hiçbir dönem bu kadar düşük bir fiyata pamuk ve buğday satmadığını hatırlatan Erdem, "AKP iktidarı çiftçiyi hafife almasın. Köylünün haklarının gaspedilmeye başlandığı 1984 yılından bu yana aynı politikaları uygulayan ANAP, DYP, DSP-MHP iktidarlarınının hepsini, köylü sandığa gömmüştür. Bu işin öncüsü olan ANAP tek başına iktidardan, bugün genel merkezini satacak hallere düşmüştür. Böyle devam ederlerse AKP'nin akıbeti de aynı olacaktır" dedi.
'Böyle giderse icralık olacağız' Diyarbakır'da köyün sahibine karşı yaptıkları eylemlerle gündeme gelen Sinanlı köylüleri, pamuk fiyatının düşük belirlenmesi yüzünden traktörlerini satmak zorunda kalacaklarını dile getiriyorlar. Toprakların köyün sahibine ait olduğunu ve ondan kiraladıklarını anlatan Sinanlı köylülerinden Mahmut Yeşil, "Eğer piyasa bu şekilde ise biz bu yıl mahvolduk. Hükümet bizi ipe gönderiyor. Eğer ben bu pamuğu 1 milyon liranın üzerinde satamazsam girdileri ödeyemem. Traktörümü satmak zorunda kalırım" dedi. Sinanlı köylülerinden Ramazan Timarçin ise kiraladığı 50 dönüm araziye pamuk ekmiş. Pamuk taban fiyatının en az 1 milyon 250 bin lira olması gerektiğini söyleyen Timarçin "Yoksa piyasada tüccara 700 bin liradan satmak zorunda kalacağız. Eğer ben kasım ayının 15'ine kadar 10 milyarın yarısını bulamazsam alacaklı beni icraya verecek. Muhtemelen de traktörüm icralık olacak" ifadeleriyle çektiği sıkıntıyı anlattı.
src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön'Anadil' için mücadele KESK'li kadınlar, herkesin anadilinde eğitim görebilmesinin önündeki engellere karşı mücadele etme kararı aldı. Kurultayda, dilde, resmi belgelerde ve medyada cinsiyetçi ve ayrımcı uygulamalara karşı kitle örgütleri ile birlikte mücadele edilmesi ve bu tür uygulamalara örnek ürünler ve televizyon programlarının protesto edilmesi de karar altına alındı. KESK 2'inci Kadın Kurultayı'nın önceki gün yapılan oturumunda, "Kadın ve Kültür" konusu tartışıldı. Tartışmada konuşan sosyolog Pınar Selek, pazar ekonomisinin herşeyi metalaştırdığına dikkat çekerek, kültür üretiminin doğallığının ortadan kalktığını belirtti. Milliyetçiliğin de kültürün gelişiminin önünde engel olduğunu kaydeden Selek, kültürün ulus devletin gelişimi ile tektipleştirildiğini ifade etti. Savaşlarda öncelikle yok edilen kadınlara, bir kültürün yayılmasında da öncelik verildiğini kaydeden Selek, MİT'in basına yansıyan bir raporunda önce kadınlara Türkçe öğretilmesi yönünde bir vurgu olduğunu hatırlattı. Bu vurgu ile "kültürün taşıyıcısı" kadınların, bir kültürün asimilasyonunda kullanılmak istendiğini ifade eden Selek, Ermenice ve Kürtçenin en çok bu halklardan kadınlar tarafından bilindiğini söyleyerek, bu göstergenin kadının, kültürün ve dilin taşıyıcısı olma özelliğini kanıtladığını bildirdi. Kurultaya Urfa'dan katılan öğretmen Aslı Aksoy ise "Burada evinizin kapısını kapattığınızda kendinizi rahat hissedebilirsiniz ama orda yaşama dair hiçbir şey bırakılmıyor" dedi. Birinci sınıfta 83 öğrencisi olduğunu anlatan Aksoy, hiçbirinin Türkçe bilmediğini, kendisinin de Kürtçe bilmemesinden kaynaklı iletişim sıkıntısı çektiğini belirtti. "Tek dil, tek kültür" dayatması yüzünden insanların kamu kurumlarında şiddet ve hakarete maruz kaldığını ifade eden Aksoy, "namus" gerekçesi ile bir süre önce öldürülen Gülseren Artuk'la ilgili bir araştırma yapmak istediklerinde, Artuk'un kimliği olmaması nedeniyle hiçbir şey yapamadıklarını dile getirdi.
'İşyerlerine taşıyalım' BES Genel Sekreteri Döndü Taka da, anadilde eğitimin önemini kurultayda anlatmanın yeterli olmadığını belirterek, konunun işyerlerine taşınması gerektiğini dile getirdi. "Halkların kendi dillerini, kültürlerini kullanmaları ve geliştirmeleri konusunda işyerlerindeki arkadaşlarımızı taraf yapmalıyız" diye konuşan Taka, önemli olanın bu düşünceye yığınların kazanılması olduğunu kaydetti. Kurultayda, ayrımcılığa karşı demokratik kitle örgütleri ile birlikte mücadele edilmesi, kadını aşağılayan programların teşhir edilmesi, kadını kullanan ürün ve televizyon programlarının protesto edilmesi, resmi belgelerde cinsiyetçiliğe karşı etkin bir program oluşturulması, fuhuş, töre ve namus cinayetlerine ilişkin KESK Araştırma Komisyonları oluşturulması da kararlaştırıldı.
EVRENSEL EGE
Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...
