23 Ekim 2004 21:00
Türkiye Yazarlar Sendikası bu yılla birlikte 30 mücadele yılını geride bırakıyor. Tarihinde yargılamalar, kapatılmalar ve üyelerinin hapse atılmalarını yaşadı. Ama topluma karşı sorumlu aydınlar topluluğu olmanın sınavını vermiş bir örgüt olarak TYS, bugün de uyarıcı olmayı ve düşünce üretmeyi sürdürüyor. TYS Genel Başkanı Cengiz Bektaş bu 30 yılda TYS'nin mücadeleci ve toplumun önünden yürüyen çizgiyi sektirmeden sürdürdüğünü belirtiyor. TYS'nin var olan yazar örgütlerinden ne gibi bir farkı bulunuyor? TYS Türkiye'de daha önce yapılan kimi denemelerden sonra, kurulmuş ilk doğru dürüst yazar örgütüdür. 1974'te kuruldu. Bir yazar örgütü olarak kurulurken, o günün koşullarını düşünürsek, gerçekten özenli olmak gerekiyordu, çünkü yalnızca kendi özlük haklarını kovuşturmak için kurulmuş bir örgüt değildi TYS. Yazarlar Sendikası'nın asıl amacı Türkiye'deki kimi sorunlar üzerine düşünce üretmek ve orada bir anlamda kendi düşüncesini de kamouyuna iletebilmektir. Bu durum örgüt olarak onu, nasıl bir örgüt olacağı konusunda düşünmeye itiyordu açıkcası, çünkü dernek olsanız öyle sıkı bir denetimin altına giriyorsunuz ki, kıpırdanma olanağı yok. Ne yaparsınız yapın, biraz sizden hoşlanılmadığında hemen bir kulp bulunabilecek bir durum. Bu nedenle, o günkü kurucular tarafından daha rahat düşünce öne sürebilecek sendika kuruluşu seçildi ve bunda da çok haksız olunmadığı daha sonra görüldü. Bu bizi öteki yazar örgütlerinden ayıran bir nokta. Örneğin Ankara'daki edebiyatçılar derneği işin bir anlamda Anadolu'yla olan bağlantısını kuruyor. Yani başka yazar derneklerinin olması TYS için bir eksi değil, tam tersine hep birlikte bir şeyleri kotarmak, hatta işbirliği yapmak bizim isteğimiz. Mümkün olduğunca yazarlar sendikasını yaygınlaştırmak istedik. O nedenle çeşitli illerde temsilcilikler kuruldu. Bana hep sorarlar; yazarlar sendikası üyelerine ne verir? diye, oysa yazarlar sendikası üyelerine bir şey vermez, üyeleri ona bir şeyler verdiği zaman, o verdiklerinin toplamı yazarlar sendikası olur. Yani TYS sadece yazarların birtakım haklarını arayan bir örgüt olmaktan öte bir şey yapıyor. Elbette. Biz devlet memuru değiliz ki, gidip orada yazarların haklarını savunalım, yayıncılar birliği ile bir tip anlaşma hazırladık, orada yazarların haklarını bir disiplin altına alabildik, ama o kadar. Bundan başka bir denetleme yoluna gidilmedi. Yazarlar sendikasının toplum karşısındaki işlevi, toplumsal sorunlar karşısındaki sorumluluğu nedir ve ne olmalıdır? Her konda, AB karşısındaki tutumdan, oradaki özel durumlardan tutun da başka şeylere kadar bir sorumluluğu var. Dünyanın herhangi bir yerinde bir haksızlık yapıldığı zaman bu insanlığa karşı yapılmış bir suçtur, buna karşı bir yazarın suskun kalması söz konusu değildir. Irak'ta kültürel miras alt üst edilip çalınırken , parçalanırken, burada bir yazarın suskun kalmasından söz edilebilir mi? Daha da önemlisi her gün şu kadar insan öldürülürken, bırakın yazar olmayı, sıradan bir insan bile buna suskun kalmamalı. TYS tabii kendi sınırları içerisinde mücadala eder, biz ne bir çıkar örgütüyüz, ne başka donanımları, yetkileri olan bir örgütüz, ama insan olarak söyleyeceklerimiz var. Hele yazar olarak daha çok söyleyeceklerimiz var. Toplumu ilgilendiren her olayda, kimi düşünce platformları oluşturmaya çalıştık. Ermeni konusundan, Irak işgaline, müzelerin, tiyatroların çeşitli kültür kurumlarının yerel yönetimlere bırakılmasından tutun da daha başka konularda düşünceler üretmeye çalıştık. Bunu da çeşitli toplantılarla yaygınlaştırmaya çalıştık. Bir kültür adamının en önemli sorunlarından biri eğer kültürün gelecek kuşaklara aktarımı ise bu bir yazar örgütünün de çok önemli sorunudur. Örneğin Türk yazınına önemli katkılarda bulunmuş insanların anımsanmasını sağladık, yeniden gündeme getirdik. Yazarlar, aydınlar neden örgütlenmelidir? Toplum örgütsüz, yani AB'ye girme çabalarıyla daha çok ortaya çıktı bu. Biz baştan beri söylüyoruz, örgütlülük insan toplumunun en önemli niteliklerinden biridir. Eğer bir toplumda hiçbir sivil toplum örgütü yoksa, bu türlü TYS gibi belli amaçlarla kurulmuş örgütler yoksa, o toplum henüz belli bir çizgiyi aşamamış bir toplumdur. İnsanlığın ve uygarlığın nedeni örgütlülüktür. Zaten insanı öteki canlılardan ayıran da budur. Karıncalar bizden daha örgütlüyse o zaman vah ki bize vah! İnsanlaşmanın aşamalarından biri örgütlenmektir. Örgülenmekten çok korkuttular bizi. Ve aydınların da, herkes gibi seslerini birleştirip düşüncelerini yayabilmek birçok konudaki, kendi düşüncelerini anlatabilmek için çok vazgeçilemeyecek bir davranış biçimi. Türkiye sizin söylediğiniz gibi örgütsüz bir toplumsal yapıya sahip. Ama 80 sonrasında bir de Türkiye'de bağımsız, özgür aydın olmak diye bir şey çıktı. Bu aslında piyasa dünyasında, postmodern bir ekonomide postmodern davranışlar ortaya çıktı. Yani modernin disiplininden kaçan, tek düzeliğinden kaçan güya, ama asıl mesele piyasa meselesiydi. Piyasanın kullanmış olduğu reklam yollarından tutun, ekonomik ilişkilere varıncaya kadar her şeyin rol oynadığı bir dönem yaşandı. Bazen bakıyorsunuz doğru dürüst Türkçe bilmeyen, başka bir dili Türkçe'den daha iyi bilen insanları bile piyasaya sürebildiler. İlk defa yazan, İlk defa ortaya çıkan insanları "bak yeni bir artist buldum" der gibi, yeni bir star kazandırıyorum piyasaya gibi davranışlarla, birtakım insanlar ortaya sürüldü. Bunlar olur, ben bunun çoğulculuk olduğunu düşünüyorum. Pazarlanabildiği kadar bu götürülür, bu durumda bir kısıtlamaya gitmek, yanlış olur. Bu varoluşumuza aykırı bir tutumdur. Kimi dönemlerde bu olur. Bunların değerlendirmesini halka bırakmak lazım. Türkiye'de yazarların sorunları neler? Türkiye'de yazarın çok rahat bir yaşamı yoktur. Almanya'da bir yayınevi yazarına bir köşk alabilir, bir araba hediye edebilir hatta aylık da bağlayabilir. O zaman bir anlamda siz satın alınmış oluyorsunuz. Ama biz çok hoş bakmayız buna. Ve bununla da övünür Türk yazarları. Rusya'daki yazar, devletinin rejiminin karşısında bir yazı yazamazken, biz yazarız. Hiçbir şekilde çekinilmez bundan. Bu Türk yazarının onurudur. Bunun için hapse girer, kovuşturmalara uğrar, yıllarca mahkemelerde sürünür ama bu bir anlamda ona onur verir. Bir şeyleri savunmaktan kaçınmamalıdır yazar. Örneğin bugün bir şair yalnızca şiir yazarak yaşabilir mi? O zaman nasıl yaşayacak bu insan. Burada çok önemli sorunlar var. Yazar kitabından sadece yüzde 10 alır. Bunların düzeltilmesi lazım. Türkiye'deki mücadele ekseninde TYS kendisini nerede görüyor? TYS kendisini önde olmakla sorumlu duyuyor bu savaşımda. Ki bir yazar toplumun önünde olmaya çalışmalıdır. Eğer bunu yapmıyorsa masal anlatmasının bir anlamı yok. Yazarın sorumluluğu büyüktür. Yazarlık bir anlamda gelecek tasarımıdır, yani geleceğe dönük bir iştir. Eğer geleceğe dair umut duymazsa yazar, işini yapmıyor demektir. Sanatçı insanların daha mutlu, daha güzel, daha insancıl yaşamaları için çalışan insan demektir. TYS böyle insanların örgütü olarak, kendisini hep ön saflarda savaşımın içinde tutar olmak durumunda. Son olarak, TYS 30 yılını dolduruyor, ilk kurulduğu yıldan bugüne, değişimleri ve kırılma noktalarıyla bize bu süreci özetleyebilir misiniz? TYS kurulduğu yıllarda grevlerde hep öndeydi. Sonra 12 Eylül mahkemelerinde yargılandı. Ondan da alnının akıyla çıktı. Türkiye'yi seven insanların aklanması çok doğaldı. Amaç Türkiye'yi seven insanların yargılanması mı yoksa onlara bir gözdağı verilmesi miydi? Bugün artık bunu daha iyi biliyoruz. Ama buna karşı kendi özlük durumlarını, çıkarlarını düşünmeden buna karşı savaşım verdiler. O türlü mahkemelerden de aklanarak çıktılar. Ondan sonra yeniden başladı. Kimi sıkı denetleme noktalarından geçilerek yol sürüldü, epey zorluklar çekildi. Yani bunu içinde olmayan çok fazla bilmeyebilir. Hepimiz mahkemelere verildik. Kendi adıma söleyeyim, ben düşünce özgürlüğünden dolayı dört yıldır muhakeme ediliyorum. Bütün bu yargılamalara karşı koyanların örgütüdür TYS. Ve özellikle 12 Eylül'ün ilk sarsıntıları ve ilk belirsizlikleri atlatıldıktan sonra, şunu yürek açıklığıyla söyleyebiliriz ki; çok sorumlu davranışıyla Türkiye'nin önde gelen kurumlarından biri olmayı başarmıştır. Bütün çalışmalarıyla, popülist çizgiye düşmeden varlığını sürdürebilmiştir.

8 Temmuz 2025 21:06

Wimbledon'da Carlos Alcaraz ve Taylor Fritz, yarı finale yükseldi

Wimbledon tenis turnuvasında tek erkeklerde dünya 2 numarası Carlos Alcaraz, İngiliz Cameron Norrie’yi 3-0’lık setlerle mağlup ederek yarı finale yükseldi.

Wimbledon'da Carlos Alcaraz ve Taylor Fritz, yarı finale yükseldi

Fotoğraf: Ray Tang/AA

İçerik yükleniyor...

(AA)
8 Temmuz 2025 19:14

"Basel" olarak tanınan Bekir Aslan yeniden gözaltına alındı

Sosyal medyada "Basel" ismiyle tanınan Bekir Aslan yeniden gözaltına alındı. Vatan Emniyet'e götürülen Aslan’ın yarın adliyeye sevk edileceği öğrenildi.

İçerik yükleniyor...

(Haber Merkezi)
8 Temmuz 2025 21:28

12 askerin ölümün araştırılması için önerge Meclise geldi: AKP ve MHP reddetti

İYİP’nin, metan gazı sızıntısı nedeniyle 12 askerin yaşamını yitirdiği operasyona ilişkin araştırma önergesi TBMM’de AKP ve MHP oylarıyla reddedildi.

12 askerin ölümün araştırılması için önerge Meclise geldi: AKP ve MHP reddetti

Fotoğraf: Miraç Kaya/AA

İçerik yükleniyor...

(Politika Servisi)
8 Temmuz 2025 21:49

Zeydan Karalar’ın tutuklanmasına Adanalılar tepki gösterdi: “Hükümet istifa”

Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar’ın tutuklanmasına karşı binlerce yurttaş belediye binası önünde toplanarak “Hükümet istifa” sloganlarıyla karara tepki gösterdi.

İçerik yükleniyor...

(Evrensel)

Evrensel'i Takip Et