15 Ekim 2004 21:00

AB kıskacında Türkiye tarımı -1

Dünya Gıda Günü çeşitli etkinliklerle kutlanıyor. Ancak, Türkiye'nin gıda yeterliliği de gıda güvenliği de Allah'a emanet.

Paylaş
Dünya Gıda Günü çeşitli etkinliklerle kutlanıyor. Ancak, Türkiye'nin gıda yeterliliği de gıda güvenliği de Allah'a emanet
Gıdada korkunç tablo
16 Ekim Dünya Gıda Günü çeşitli etkinliklerle Türkiye'de de kutlanıyor. Ancak, 1980'li yıllarda kendi kendine yeten yedi ülkeden biri olan Türkiye, neredeyse kendi ürettiği ürünlerin tamamını ithal ediyor. Türkiye Malezya'dan bile tarımsal ürün ithal ederken, bol bol üretilen kuru kayısından, incire, üzüme, elmaya, buğdaya kadar birçok tarımsal ürüne milyarlarca dolar akıtılıyor. Rakamlar, 1980'den günümüze tarım ürünleri ihracatının neredeyse 5 kat gerileyerek, yüzte 65'ten yüzde 14'e düştüğünü, ithalat payının ise yüzde 5'den 7.7'ye yükseldiğini gösteriyor. Rakamlar dışa bağımlılığın 24 yılda iki kat arttığını ortaya koyarken, 2003 yılında tarım yüzde 2.5 oranında küçüldü. Küçülme oranı özellikle buğday, pamuk, tütün gibi temel ürünlerde yaşandı. Türkiye iklim yapısı itibariyle rahatlıkla yetiştirebildiği, yetiştirdiği ürünleri dahi ithal ediyor. Türkiye'ye kayısı, kiraz, şeftali, elma, soğan, patates bile getiriliyor. Türkiye 2003 yılında üretim fazlalığı nedeniyle zaman zaman üreticinin yollara boşalttığı patates için 5 milyon dolar ödedi, 36 milyonluk dolarlık turunçgil ithal etti. Kuru üzüm üretiminde dünyada dördüncü sırada yer alan Türkiye, 33 bin dolarlık üzüm ithal ederken, Türkiye, dört bir tarafında yetişebilen elma, armut, ayva ithalatı için 1 milyon dolar ödedi. 2003 yılında Türkiye Malezya'dan 23.6 milyon dolarlık tarımsal ürün ithal etti. Üretim açığı bulunmayan bakliyat ürünleri için sadece 2002 yılında 37 milyon dolar öderken, gerçekleştirilen bakliyat ithalatının 22 milyon dolarlık kısmını kuru fasulye oluşturuyor. Türkiye'nin ürün açığı bulunmayan bu ürünlerde, düzenli olarak, üstelik piyasa fiyatlarının altında ithalat yapılıyor. Aslında birçok üründe ihracat potansiyeli olan Türkiye, ihraç ettiği ürünleri de ithal ediyor. Örneğin, dünyanın en kaliteli çayını üreten Türkiye ortalama 5 milyon dolar civarında çay ihraç ediyor. Ancak bu paranın ortalama 2.5-3 milyon dolarlık kısmı ile Türkiye her yıl çay ithal ediyor. Özellikle Güney Asya ülkelerinden önemli miktarlarda çay ithalatı yapan Türkiye sadece 2001 yılında 8 milyon dolarlık çay aldı. Türkiye, en kolay yetişen yılda 20 milyon ton üretilen hububata ödediği para, tarımsal ürün satın alımında en fazla yeri tutuyor. 1995-2002 yılları arasında 12 milyon tona yakın dışalım yapan Türkiye, 2004 yılında Ocak-Temmuz ayları arasında hububat alımı için 351 milyon dolar ödedi. Türkiye'nin en fazla ithalat yaptığı ürünlerden biri de mısır. 2003-2004 sezonunda Türkiye 1 milyon tondan fazla mısır ithal etti. Türkiye 2002-2003 yıllarında ortalama 2 milyar dolarlık tarımsal ürün ithal etti.Gıdada kendine yeterliliğini yitiren Türkiye gıda güvenliği konusunda ise daha büyük bir handikap yaşanıyor. Türkiye ne ithalatla gelen ürünlerini ne de iç denetimini sağlayamıyor. Gıda mevzuatını değişteren hükümet, 5 ay önce çıkardığı Gıda Yasası ile gıda alanındaki tüm denetimleri Tarım Bakanlığı'na devrederken, Yasa'nın uygulamaya sokulmasını sağlayacak, 22 yönetmelikten sadece 2'si şu anda yürürlükte. Türk Tarım Orman-Sen Genel Başkanı Ahmet Demirci, her ürün için ihtisaslaşmış gümrükler olduğunu ifade ederek, ancak uygulamada her ürünün her gümrükten sokulduğunu, bu nedenle gerekli denetimlerin yapılmadığını söyledi. 1994 yılında Gıda İşleri Genel Müdürlüğü'nün kapatılması ile özellikle girişlerdeki denetimin kötüleştiğini ifade eden Demirci, gıdada çeşitlilik artarken, Türkiye'nin bunları denetleyecek altyapıyı oluşturamadığını söyledi. Demirci, yeni çıkan Yasa'nın Türkiye'de denetimlerde yaşanan handikapı çözemeyeceğini belirtti. Demirci, Gıda Kontrol Dairesi Başkanı'nın bir Başkomiser olduğunu dile getirerek, uzman olmayan insanlarla gıda sektörünün denetiminin nasıl gerçekleşeceğini sordu. Gıda Mühendisleri Odası Başkanı Petek Atakman, yeni Gıda Yasası ile çok büyük değişikliklerin olmadığını belirterek, gıda satış yerleri ve üretim yerlerini katınca 100 bin kadar gıda işletmesine karşılık 900 gıda kontrolörü olduğunu ifade etti. Gıda kontrolörü yetersizliğine dikkat çeken Atakman, teknik eleman kadar, alet, araç-gereç eksikliği olduğunu, sağlıklı denetimler için bunların bir an önce giderilmesi gerektiğini söyledi.

ÖNCEKİ HABER

CDU DÜŞMANLIĞI KÖRÜKLÜYOR

SONRAKİ HABER

Ramazan yoksul geldi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...