07 Ekim 2004 21:00

AB ülkeleri yanılıyor

AB ülkelerinin Kürt sorununun çözüldüğüne dair yanılğı içinde olduğunu ifade eden DEHAP Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, "İlerme raporu ile birkez daha ortaya çıktı ki, Kürt sorunu, sadece özel kurslarla, DEP'li milletvekillerinin bırakılması ile, haftada yarım saat yayın yapılmasıyla çözülmüş gibi gösterilmeye çalışılıyor" dedi.

Paylaş
DEHAP Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, gerek AB ülkeleri, gerekse uluslararası kamuoyunun Kürt sorununun büyük ölçüde çözülüyor olduğuna dair bir yanılgı içinde olduğunu ifade etti. Bakırhan, "Son ilerleme raporu ile birlikte bir kez daha ortay çıktı ki, Kürt sorunu sadece özel kurslarla, DEP'li milletvekillerinin bırakılması ile, haftada yarım saat yayın yapılmasıyla çözülmüş gibi gösterilmeye çalışılıyor. Sayın Başbakan da Kürtçe kurslar açtıklarını söylüyor. Biz bu kursları bin bir türlü bürokrasiden sonra, Kürtlerin kendi imkânlarıyla açmaya çalıştıklarını belirtebiliriz" dedi. AB üyeliği sürecinde araştırma yapmak ve ilgili çevrelerden görüş almak üzere Türkiye'ye ziyarette bulunan yabancı gazeteciler, DEHAP Genel Başkanı Tuncer Bakırhan'la bir görüşme yaptı. Gazetecilerin ilk olarak, Kürt sorununun son durumuna ilişkin bir değerlendirme yapmasını istedikleri Bakırhan, AB üyeliği sürecinde Kürt sorununun Türkiye'nin gündemine oturduğunu vurgulayarak, son yıllarda yapılan reformların Kürtlerin 80 yıllık taleplerini karşılamadığına dikkat çekti.

Yarın AB'nin de sorunu olur AB sürecinde hükümetin yapmış olduğu değişikliklerin ve reformların Kürtlerin ve kitle örgütlerinin önerileri alınmadan yapıldığını, uygulamada da zorluklar yaşandığını ifade eden Bakırhan, şöyle konuştu: "Reformlar yetersiz olmakla birlikte uygulamada da bin bir türlü zorluklar yaşanıyor. Cumhuriyetin aktif kurucuları olan Kürtlerin de AB sürecinde temel aktör olarak kabul edilmesi gerektiğini ifade etmek istiyoruz. Daha ciddi talepleri karşılayan reformların yapılması için hükümetin demokratik baskı ve denetim altında tutulması gerektiğini düşünüyoruz. Bugün Türkiye'nin sorunu olan Kürt sorununun yarın AB'nin de sorunu olabileceği düşüncesiyle hareket edilmesi gerektiğini düşünüyoruz."

Kürt kimliğine Anayasal güvence Gazetecilerin, "Türk hükümetinden temel talebiniz nedir?" sorusunu Bakırhan, "Öncelikle son günlerde tırmanan çatışmaların durması için operasyonların durdurulması ve silahlı güçlerin demokratik yaşama dahil edilmesi için bir genel affın çıkarılması. Türkiye'nin ikinci yüzü olan bölgedeki işsizliğin, yoksulluğun giderilmesi için gerekli ekonomik yatırımların yapılması, koruculuk sisteminin kaldırılması, en önemlisi de Kürt kimliğinin ve kültürünün Anayasal güvence altına alınması gerekiyor" diye cevapladı. Köy boşaltmalara ilişkin, AB'nin Genişlemeden Sorumlu Üyesi Günther Verheugen'in Diyarbakır'da ziyaret ettiği köyü örnek veren Bakırhan, "Yaşam bulmayan bürokratik yasalar yerine, gerçek bir köye dönüşün altyapısının hazırlanması ve zararların tazmin edilmesi gerekiyor" diye devam etti.

Kardeşçe yaşam arzusu Bakırhan, Irak'ta yaşanan gelişmelerden Türkiye'nin doğusunun nasıl etkileneceği ve Kürt devleti benzeri oluşumlara gidilmesi durumunda bölgenin nasıl etkileneceği yönündeki bir soruyu da, "Bölgede ikinci bir Filistin-İsrail sorununun yaşanmaması gerektiğini düşünüyoruz. Irak'taki Kürtlerin hak ve özgürlükleriyle kendilerini yönetmeleri ve diğer halklarla kardeşçe bir arada yaşamaları Türkiye'ye olumlu yansıyacaktır. Halkların bölünmesinden çok, bir arada yaşaması. Temel felsefemiz bu" şeklinde yanıtladı.


KONGRA-GEL BİR İNKÂRIN SONUCU Bir gazetecinin, "Sizin PKK/Kongra-Gel karşısındaki pozisyonunuzu öğrenmek isteriz" şeklindeki sorusunu yanıtlayan Bakırhan, DEHAP'ın tabanını büyük oranda Kürtlerin oluşturduğunu ve Kongra-Gel'in de Kürtlerin inkârı sonucu ortaya çıktığına işaret ederek, "Zemin ve taban aynı olunca, söylemler ve talepler de çakışabiliyor" dedi. Silahlı güçler sorunuyla Kürt sorununun birbirinden ayırt edilemeyeceğini ifade eden Bakırhan, "Silahlı güçler sorununun çözümünde askeri yöntemlerin sonuç almadığını partimiz defalarca belirtti. Özellikle 6 yıllık çatışmasız süreç aslında Türkiye'nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözülmesi için büyük bir fırsat yaratmıştı" diye konuştu. Kongra-Gel'in, Kürt sorununun çözümsüzlüğünün sonucu olarak var olduğunun altını çizen Bakırhan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Yeri gelmişken bizim de garipsediğimiz bir sorun var; çatışmaların sürdüğü dönemde, AB ülkelerinin silahlı güçleri terör örgütü listesine dahil etmemesi ancak 6 yıllık çatışmasız bir süreçte terör örgütü listesine dahil etmesini, partimiz de Kürtler de anlamış değil. AB ülkeleri gerçekten sorunun çözülmesinden mi yana, ya da böyle davranarak ne yapmaya çalışılıyor? Bu Kürtler arasında tartışılan bir konu." Silahlı güçler sorununun çözülmesi için defalarca çağrılarda bulunduklarını belirten Tuncer Bakırhan, "İnanıyorum ki bir gün silahların konuştuğu yerlerde Kürtlerin kendi kültürleri, dilleri ve halaylarının seslerini hep birlikte duyacağız. Silahlarını bırakmaları için çağrı yaptık, ama bunun zemini olmayınca, silahlı gruplar gelip silahlarını bıraktıklarında onyıllarca cezaevinde yatma ve işkence görme sorunlarıyla karşılaştılar. Bu durumda silahlarını bırakmalarını düşünmek gerçekçi olmaz" dedi.

src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


Başbakan'ın isteğiyle
    karikatür yargı önünde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın karikatüristlere açtığı savaşın ikinci perdesi başladı. Gazetemize çizerimiz Sefer Selvi'nin çizdiği bir karikatür nedeniyle açtığı dava sonucu 10 milyar lira ceza verilmesine neden olan Erdoğan'ın, Cumhuriyet çizeri Musa Kart'a 9 Nisan 2004 tarihinde yayınlanan karikatürü nedeniyle açtığı yine 10 milyar liralık manevi tazminat davası dün görülmeye başlandı. Başbakan Erdoğan'ın avukatı Fatih Şahin ile Cumhuriyet gazetesi ve Musa Kart'ın avukatı Mehmet Ali Köksal'ın katıldığı duruşmada, Şahin, kart'ın çizdiği karikatürle müvekkili Başbakan Erdoğan'ın kişilik haklarına tecavüzde bulunulduğunu iddia etti. Şahin, 10 milyar liranın gazetenin yayın tarihi olan 9 Nisan 2004 tarihinden itibaren yasal faiziyle davalılardan tahsil edilmesini istedi. Karikatürün çizildiği ve yayınlandığı tarihte İmam Hatip Liseleri ile ilgili düzenlemelerin karışık olduğunu söyleyen Köksal, karikatürün basın özgürlüğü sınırları içinde olduğunu belirtti. İfrada kaçmaksızın manevi tazminatı gerektiren bir durum olmadığını dile getiren Köksal, davanın reddini istedi. Köksal'ın Şahin'in mahkemeye sunduğu delil listesini incelemek için süre istemesi üzerine dava, Cumhuriyet gazetesinin bir nüshasının Milli Kütüphane Başkanlığı'ndan istenmesine, Cumhuriyet gazetesinin yıllık bilanço örneğini ibraz etmesine ve tarafların mali durumlarının araştırılmasına karar verilerek 10 Kasım 2004 tarihine ertelendi.

ÖNCEKİ HABER

TÜMTİS grevle yanıt verdi

SONRAKİ HABER

Yargı Bergamalıdan yana

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...