04 Ekim 2004 21:00

Töre alevleri içinden bir çığlık: souad

Töre cinayetinden kılpayı kurtulan ve kendi yaşamını kaleme alan Batı Şeria'lı Souad'ın romanı Bilgi Yayınevi tarafından yayımlandı.

Paylaş
Dünyada ilk kez, "töre" gereği planlanan korkunç bir cinayetin pençesinden kurtulan bir kadın yaşatılan vahşeti kaleme aldı. Batı Şerialı 17 yaşındaki Souad, evlilikdışı ilişkisi nedeniyle ailenin aldığı kararla eniştesi tarafından üstüne benzin dökülerek yakıldı. Cinayet teşebbüsünden sağ olarak kurtulan ve şimdi 46 yaşlarında olan Souad, yaşadıklarına benzer olayların bir daha yaşanmaması için "Diri Diri Yanmak" adlı kitabını yazdı. Adı Souad, soyadı bütün töre mağdurlarıyla aynı. O Batı Şeria'da doğan sıradan bir Arap kadını. Onun hikâyesi Van'da yakılan Nazime Alır'dan yine Güldünya'dan, Şemse'den, İslim'den, "recm" edilmek istenen Emine Laval gibi dünyanın herhangi bir yerinde yaşayan ve töre cinayetine kurban edilen veya edilmek istenen herhangi bir kadının hikâyesinden pek farklı değildi. Souad, bir ilke imza atarak yaşadıklarını cesurca kaleme aldı.

Dayak olağan! Daha 17'sindeydi, dışarıya kapalı, ağır feodal sistemin etkisi altında küçük bir köyde yaşıyordu Souad. Evde her işe koştururken, çocukluğunu yaşamamış, bir kadın olduğunun bile farkına varamamıştı. Babasının gözünde kızları bir hayvandan daha az değerliydi. Sürekli aşağılanma ve dayakla yüz yüze kalan Souad yanlışlıkla yeşil domates kopardığı için babasından gördüğü dayakları, ve günlerini kabusa çeviren işkenceleri unutamıyor. Babasının çayını geciktirse yemediği dayak kalmıyordu. Dayak yememek için dikkatli davranmak gerekiyordu. Dayak onun için günlük "olağan" bir şeydi, yenilen yemek, içilen su gibi. Her şey normal geliyordu Souad'a. Babasının şiddeti, annesinin doğan kız çocuklarını gizlice boğması, annesinin babasını aldatması...

Tek düşü evlenmek Bu toplumda büyüyen kızların tek düşü evlenmekti. Souad'ın da öyle. Belki bir çıkıştı, ya da özgürlüğün evlilikte olduğunu düşünüyordu. Çünkü sadece evli kadınlar tek başına gezebilir, alışverişe çıkabilir, makyaj yapabilir, güzel elbiseler giyebilirdi. Yüreği komşusu Faiez'e sevdalanmıştı. Evliliği düşlüyor, ona tüm düşüncesiyle inanmak istiyordu. Mutluydu çünkü ilk defa kendisinin karar verdiği bir şeyi yapıyordu. Sevdiğiyle tarlada, gizli köşelerde buluşuyordu, kimseye hissettirmeden. Faiez, Souad ile her görüştüğünde istediğini alıyordu. Bir kere, bir kere daha aldı. Ta ki Souad'ın adet günü geçinceye kadar. Huness evlenme sözü verse de sözünde durmadı, bir gün ailesiyle birlikte sessiz sedasız evinden taşındı.

Souad alevler içinde Souad, taş darbesiyle vursa da karnı gün be gün büyüyordu. Ailesi durumu anladı. Onu sürekli bir odaya kapatıyorlardı. Önceki akşam odasından duymuştu, aile arasında alınan ölüm kararını. Ölümü ablasının eşi Hussein elinden olacaktı. Öldürüleceği gün kimse evde olmayacaktı, tıpkı erkek kardeşi Assad'ın kız kardeşi Hanan'ı öldürdüğü gibi, evde kimse olmayacaktı. Beklediği an geldi. Balkonda çamaşır asıyordu. Aniden belirdi cellat, sırıtıyordu. "Seninle ilgileneceğim" dedi. Sonra ne olduysa o anda oldu. Neye uğradığını şaşırmıştı Souad, başından aşağı bir sıvı dökülüyordu ve birden ateşin sıcaklığını çok derinden hissetti. Önce sevdiğinden başkasına göstermediği saçları tutuştu, sonra yüzü... Karnında taşıdığı 6 aylık bebeğiyle vücudunu bahçede bir ateş topu gibi oradan oraya savurdu. Köydeki kadınlar koştu imdadına, ateşini battaniyelerle suyla söndürdüler. İşte o anda Souad için Batı Şeria'daki hayatı sona ermişti. Gözlerini açtığında kendisini loş, karanlık bir hastanede buldu. Lanet ediyordu yaşadığına, vücudundaki yanıkların yarattığı acı dayanılmazdı. Vücudu üçüncü dereceden yanmıştı. Hastane görevlilerinin gözünde bile o artık bir Charmuta (orospu) idi, tıpkı ailesi ve köylülerin düşündükleri gibi düşünüyorlardı...

Bir bardak zehir Tedavisi çoğunlukla yapılmıyor, kötü koktuğu için çoğu zaman odasına gidilmiyordu. Annesi ve babası gelmişti Souad'ı görmeye. Bu olaydan büyük utanç duyuyorlardı, çünkü köylüler onlara iyi gözle bakmıyordu. Kızlarının ölmesi gerekiyordu, böylelikle namusları temizlenecekti. Souad onlar için kara bir lekeydi artık ve bu aile için ölüm gibi bir şeydi. Annesinin elinde bir bardak ve içinde suya benzemeyen bir sıvı. Anne yalvarıyordu bardaktaki zehri içip ölmesi için. Bu utançtan ancak bu şekilde kurtulabilirlerdi. Souad da ölümü hakettiğini düşünüyordu. Tam içecekken zehri doktor belirdi kapıdan, son anda engellemişti Souad'ı. Günler acı içinde geçiyordu, akşamdı. Acısını hissetmeden bacaklarının arasında bir canlının belirdiğini fark etti, kendinden geçmişti. Minik Marouan dünyaya geldi. Kaskatıydı, çocuğunu bile görmek istemiyordu. Onun için bir utançtı, kendisini bırakan adamın çocuğuydu. Hastane odasında 1 aydır ölümü bekleyen genç kızın hayatı, Surgir adlı bir insani yardım örgütünden Jacqueline'nin kendine el uzatmasıyla bir anda değişti. Henüz reşit olmayan Souad'ı bir başka hastaneye yatırması için ailesinin onayı gerekliydi. Kızlarının yakınlarda ölmek yerine uzakta bir hastanede ölmesinin kendileri için de iyi olacağı yönünde yalan uyduruldu. Jacqueli'ne çocuğuyla birlikte Sauad'ı İsviçre'ye kaçırdı. Bir hastanede tedavi gördü. 4 yaşına gelen çocuğunu yanlarında yaşadığı koruma aileye verdi. Souad, ayaklarının üstünde durup kendine yeni bir hayat kurmaya karar verdi. Vücudunda kalan derin yanık izleri, alevler içinde kaldığı o anı her an düşünmesi, Souad'ın derin travmalar yaşamasına neden oldu. Antonio ile ilk evliliğini yaptı. Bu evlilikten de iki kızı dünyaya geldi. 20 yılda sadece 3 kez gördüğü oğlu Marouan ile yeniden görüşmeye başladı. Souad yaşadığı vahşeti, yapılan konferanslarda dile getirdi. Çevresinden aldığı desteklerle cesaretini toplayarak, yaşadığı tanıklığı 31 Aralık 2002 yılında kaleme aldı. "Diri Diri Yanmak" 19 dile çevrildi. Sadece Fransa'da 400 bin adet sattı. 46 yaşında olan Souad, şu anda Avrupa'da bir yerlerde yaşıyor. Güvenliği söz konusu olduğu için yaşadığı yer gizli tutuluyor. Bugün hâlâ dünyanın birçok yerinde çığlığı bile duyulmadan sesleri karanlığı karışan kadın katliamları yaşanmaya devam ediyor. Soud, "Diri Diri Yanmak"ta yaptığı tanıklığını bugün, hayatları tehlikede olanları ve dünyaya bu barbarca uygulamayı anlatmak için kaleme aldı.

ÖNCEKİ HABER

Batman'da sanat, barışı haykırdı

SONRAKİ HABER

DT'de Ekim ayı 'perde' ayı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...