29 Eylül 2004 21:00

Kadınların dramı!

Resmi rakamlara göre Diyarbakır'da okuma-yazma bilmeyen 341 bin kişiden 247 bin'i kadın. Kadınların okula gidememe nedenleri arasında yoksulluk ve feodal değer yargıları öne çıkıyor.

Paylaş
Diyarbakır'da okuma-yazma bilmeyen 341 bin 295 kişiden, 247 bin 735'nin kadın olduğu ortaya çıktı. Kürtçe'den başka dil bilmeyen kadınların okula gitmeme nedeni olarak feodal değer yargıları ve yoksulluk gösteriliyor. Diyarbakır İl Milli Eğitim Müdürlüğü, okuma-yazma bilmeyen vatandaşları halk eğitim merkezinde kurslara başlama çağrısı yaptı. Ama kurslara beklenen ilgi gösterilmedi. Hacrete Şahin, okuma-yazma bilmeyen kadınlardan sadece biri. Tek odalı bir apartmanın zemin katında yaşayan Şahin, okula gidememe nedenlerini şöyle özetliyor; "Ailelerimiz kız çocuklarını okula göndermezdi. Hem yoksullardı da. Okumak istesek ne yazar. Onlar karar veriyordu yaşamımıza."

Düşünmez, konuşmaz... Şahin, kadın olmanın, özellikle okumamış olmanın yaşamla neredeyse tüm bağları kopardığını dile getiriyor. Nereye gideceğini, anlatılmak isteneni anlamamak... Günlük yaşamda kullanılmak zorunda bırakılan Türkçe'yi de bilmiyor Şahin. O yüzden ne okuyabiliyor, ne yazabiliyor, ne de konuşulanları anlayabiliyor. Bize de Kürtçe anlatıyor derdini. Kadınların durumunu, belki biraz ağır olacak ama "ahırda yaşayan, hiç dışarı çıkmayan hayvanla" özdeşleştiriyor Şahin; "Cesaretin olmuyor hiçbir şekilde. Toplum içinde konuşmak mı? Senin ne konuşmaya, ne de düşüncelerini ifade etmeye hakkın var. Dedim ya düşünmez, konuşmaz varlıklar gibiyiz."

Kendimi küçük düşmüş hissediyorum Sözlerine Kürtçe konuşarak başlayan Remziye Doymuş ise "Sıkıntılı oluyor tabii. Dün takvime baktım. Ayın kaçı bilmedim. Kendimi küçük düşmüş, cahil hissediyorum" diyor. Köylerinde okul olmadığı için okuyamadığını anlatan Doymuş, 34 yaşında ve 6 çocuk sahibi. Geleceğe dair hayalleri olup olmadığını soruyoruz Doymuş'a; "Ne hayali her şey olmuş bitmiş. Hayal kursak olacak mı ki" diye yanıtlıyor. Ama yine de eklemeden de edemiyor; "Geniş bir ev. Kocama iş. Ne olsun başka."

Oturdukları sokaktan çıkmamış Aynur Demir, daha 21'inde. Ama kucağında iki çocuk var. Teyzesinin oğluyla evli olan Demir, babasının çok yoksul olduğunu belirterek kendisini okula gönderemediğini belirtiyor. "Mutlu musun?" şeklinde yönelttiğimiz soruya; "Nasıl mutlu olayım. Akşama kadar iki çocukla uğraşıyorum. Kocam işsiz. Tek odalı evde yaşıyoruz" diye yanıt veriyor. Demir, tek başına, oturdukları sokak dışına hiç çıkmamış. "Zaten çıksam da kaybolurum. Ne okuma ne yazma var" diyor.


Sırtlarında su taşıyorlar Diyarbakır merkeze 40 kilometre uzaklıkta bulunan Kılıçkaya köyüne bağlı mezralar su sorunu ile karşı karşıya. Kılıçkaya köyü mezrasında evlerinden 500 ile bin metre arasında değişen uzaklıkta bulunan kuyulardan su taşıyan genç kadınlar, büyük zorluk yaşıyor. Genellikle sabah ve akşam saatlerinde yola koyulan kadınlar, günlerinin büyük bir bölümünü evlerine su taşımakla geçiriyor. Evlerinden uzakta bulunan kuyulardan su almaya giden kadınların bir kısmı bulundukları mezralardan eşekle yola çıkarken büyük çoğunluğu ise bidonlarını sırtlarında taşımak zorunda kalıyor. Yetkililere seslenen kadınlar, artık metrelerce uzaklıktan su çekmekten kurtulup evlerine suyun çekilmesini istiyor.

src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


'Türkiye ekonomik
    savaştan çekilsin' Vinsan şirketine bağlı olarak Irak'a çalışmaya giden 10 işçiden Hıdır Gürsel'in amcasının oğlu Cemal Yıldız, işçilerinin eşlerinin ve ailelerinin gergin ve üzgün olduğunu söyleyerek, "Savaşa yalnızca silahla girilmez. Türkiye Irak'ta girdiği ekonomik savaştan çekilmeli" diye konuştu. Devlet yetkililerinden "kesin ve radikal" çözümler beklediklerini söyleyen Yıldız, rehin alanlardan da şirketin işlerini dondurduğunu hatırlatarak, işçileri bırakmalarını istedi. Vinsan isimli inşaat şirketine bağlı olarak Irak'a çalışmaya giden ve 24 gün önce Iraklılar tarafından rehin alınan 10 işçiden Hıdır Gürsel'in amcasının oğlu Cemal Yıldız ve İHD yöneticileri dün bir basın toplantısı düzenlediler. Yıldız'ın "İHD'ye başvurduğunu" söyleyen İHD Genel Başkanı Hüsnü Öndül, Iraklıların kendi ülkelerini kendi yönetme isteklerinin ve işgale karşı durmalarının doğal hakları olduğunu dile getirdi.

Duyarlı olunmalı İşçileri rehin alanlara "İşçiler sizin düşmanınız değildir. Onlara düşman muamelesi yapmayınız. Onlar savaşın tarafı değildir. Türkiyeli işçilerin çalıştığı şirket Irak'taki faaliyetlerini dondurduğunu ilan etmiştir. Türkiyeli işçileri, ailelerine, eşlerine ve çocuklarına bağışlayınız" diye seslenen Öndül, "Savaşa karşı çıkmış, mitingler düzenlemiş, işgale karşı durmuş bir insan hakları örgütü olarak işçilerin bırakılmasını istiyoruz" dedi. İşçilerin Irak'taki savaşta payları olmadığını dile getiren Yıldız ise "Hiçbir suçu günahı olmayan insanları öldürmek sizin haklı davanıza zarar verecektir" dedi. Devlet yetkililerinin duyarlı olmasını isteyen Yıldız, devletin Irak'tan çekilemeyeceğini söylemesinin, "Orada bir pasta var, payımızı almalıyız" demek olduğunu kaydetti.

Kesin ve radikal çözümler Devlet yetkililerinin ailelere bir yardımda bulunmadığından yakınan Yıldız, işçilerin eş ve çocuklarının çok gergin ve üzgün olduklarını ifade etti. Yıldız, savaşa yalnızca silahla girilmediğini, Türkiye'nin şu anda bir ekonomik savaşta olduğunu söyledi. Devlet yetkililerinden "kesin ve radikal" çözümler beklediklerini söyleyen Yıldız, rehin alanlara "Beklemek dünyanın en zor şeyi. Biz bekleyerek azalıyoruz, eksiliyoruz. Eksilmekte olan bizleri rahatlatmanızı ve işçileri bırakmanızı istiyoruz" diye seslendi. Yıldız, Tunceli doğumlu olan, 36 yaşında ve iki çocuk babası Gürsel'in 11 ay önce Vinsan'la Irak'a gittiğini ve maaşlarını alır almaz geri dönmeyi düşündüğünü anlattı. Yıldız, Gürsel'le kaçırılmadan 10 gün önce konuştuğunu, Gürsel'in şirketinin ABD ile çalışmamasından dolayı can güvenliğinden şüphe duymadığını aktardığını belirtti.

ÖNCEKİ HABER

Deprem Şurası'na
   depremzede alınmadı

SONRAKİ HABER

Deri işçisi tazminat için yürüdü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...