28 Eylül 2004 21:00

Berçelan'da neler oluyor?

Hakkari'nin Berçelan Yaylası korkunç bir iddia ile çalkalanıyor. Köylüler, operasyon sırasında helikopterden bölgeye ilaç atıldığını öne sürdü.

Paylaş
Hakkari'nin Berçelan Yaylası'nda askeri operasyon sırasında kimyasal madde atıldığı iddia edilen ormanlık alan, askerler ve korucular tarafından abluka altına alındı. İnceleme yapmak üzere bölgeye gitmek isteyen İnsan Hakları Derneği (İHD) Hakkari Şubesi temsilcileri, giriş çıkışlar yasaklandığı için geri dönmek zorunda kaldı. Hakkari Dağ Komando Tugay Komutanlığı'na bağlı askerlerin, 22 Eylül günü Halk Savunma Güçleri'ne (HPG) bağlı gerillaların Berçelan bölgesinde olduğu ihbarı üzerine bölgede bulunan ormanlık alana helikopterlerden kimyasal silah attığı iddia edildi. Bölgeye yaylaya çıkan koçerler ve Jirki aşireti mensupları yaylalarını boşaltırken, bazı köylüler iddialara ilişkin İHD Hakkari Şubesi'ne bilgi verdi. İHD Hakkari Şubesi, iddiaları araştırmak üzere bir heyet oluşturdu. Köylülerle birlikte önceki gün bölgeye giden heyet, asker ablukasıyla karşılaşınca geri dönmek zorunda kaldı.

Giriş ve çıkışlar yasak Heyette yer alan İHD Hakkari Şube Başkanı İsmail Akbulut, son günlerde çok sayıda kişinin Berçelan Yaylası'na zehirli madde atıldığı yönünde kendilerine başvuru yaptığını belirterek, "Biz de bunun üzerine bir heyet oluşturarak olayın doğruluğunu araştırmak için bölgeye gitmeye karar verdik. Ancak bölgeye 30 kilometre kala, bizden önce giden köylülerin geri geldiğini gördük. Karşılaştığımızda da bize operasyon nedeniyle bölgenin giriş ve çıkışlarının yasaklandığını söylediler. Zaten uzaktan da asker ve korucuların ormanlık alanı ablukaya aldığını gördük" dedi.

Bir şeyler mi gizleniyor? Bölgeden yeni gelen çobanlarla görüştüklerini söyleyen Akbulut şöyle devam etti; "Çobanlar bize, 22 Eylül günü bir anda yayla ablukaya alındı. Ablukanın tamamlanmasından sonra havadan helikopterler ilaç attı. Bunun üzerine hayvanlar da ölüm yaşanmaya başlandı. Kısa süre içinde çok sayıda hayvanımız öldü. Biz de bunun üzerine bölgeyi terk ettik" dediler. Bu da bölgede bir şeylerin gizlendiğini gösteriyor. Berçelan'la ilgili ortaya atılan iddiaların tamamı çobanlar tarafından doğrulanıyor." Akbulut, kimsenin doğayı yok etmeye hakkının olmadığını belirterek, "Burada hem hayvanlar yok ediliyor, hem de doğaya büyük bir zarar veriliyor. Bu da çok ciddi bir sorundur. Bir çoban 10 koyununun öldüğünü bize söyledi. Bir de ormandaki yabani hayvanlar ölmüş. Bunun için konuyla ilgili Savcılık ve gerekli yerlere başvuruda bulunacağız. Bu olayın incelenmesi ve yetkililer hakkında yasal işlem başlatılması için girişimlerimiz devam edecektir" dedi.


Gençler operasyonların durdurulmasını istedi DEHAP, SDP ve ESP'li gençlerden oluşan "İstanbul Canlı Kalkan Grubu", operasyonların durdurulmasını istedi. Diyarbakır Belediyesi Şehir Tiyatrosu Salonu'nda gençler adına açıklama yapan Nejat Ülker, amaçlarının operasyonların durdurulmasını sağlamak, Türk ve Kürt gençlerinin ölmesinin önüne geçmek olduğunu söyledi. Gençler, açıklamanın ardından Batman'a hareket etti.


'Yeni yangınlar istemiyoruz' Tunceli'nin Ovacık ilçesinde çıkan ve bir hafta boyunca askerler tarafından söndürülmesine izin verilmeyen orman yangınlarına İstanbul ve Adana'dan tepki geldi. İstanbul'da Galatasaray Postanesi önünde bir araya gelen Tunceli Dernekleri Federasyonu üyeleri, orman yangınlarına son verilmesini istediler. "Munzur'da orman yangınlarına hayır" yazılı pankart açarak "Munzur'da yanan yüreğimizdir", "Munzur'a uzanan eller kırılsın" sloganları atan grup adına açıklama yapan Tunceli Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı Ali Rıza Bilir, "Tunceli halkı geriye dönüşlere ve toprağına sahip çıkmaya yeni yeni başlamışken böylesi bir süreçte 'sonbahar operasyonları' gerekçe gösterilerek ilimizin yeniden ateş topuna çevrilmesi mazur gösterilemez" dedi. Adana Tuncelililer Kültür Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği üyeleri de yeni yangınlar istemediklerini dile getirdiler.

Bölgede ikinci yangın Bu arada Ovacık'a bağlı Bilgeç köyünde 9 gündür devam eden orman yangını henüz kontrol altına alınmışken aynı bölgede ikinci bir yangın daha meydana geldi. Yerel kaynaklardan alınan bilgilere göre, dün sabah Bilgeç karakolunun yaklaşık 10 km doğusunda yeni bir yangının çıktığı bildirildi.

src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


Deprem Şurası toplanıyorElif Görgü Bayındırlık ve İskan Bakanlığı 1999 Marmara depremlerinden 5 yıl sonra 29 Eylül -1 Ekim tarihleri arasında İstanbul'da Deprem Şurası topluyor. "Yarınlarımız Enkaz Altında Kalmasın", "Deprem, Bir Gerçek... Tercihimizi Bilimden Yana Kullanalım" ve "Depreme Karşı Sağlıklı ve Düzenli Kentleşme" gibi sloganlarla yola çıkılan ve Nisan 2004'te çalışmaları başlatılan Deprem Şurası Genel Kurulu, bu süre boyunca oluşturulan 7 komisyonun hazırladığı raporlar etrafında toplanacak. Mevzuat Komisyonu, Kurumsal Yapılanma Komisyonu, Afet Bilgi Sistemi Komisyonu, Mevcut Yapıların İncelenmesi ve Yapı denetimi Komisyonu, Yapı Malzemeleri komisyonu, Kaynak Temini ve Sigorta Komisyonu ve Eğitim Komisyonu Raporları 3 gün boyunca çeşitli oturumlarda tartışılarak önerilerin karar altına alınması bekleniyor. Şura çalışmalarına Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'nın yanında Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı Sigortacılık Genel Müdürlüğü, Milli Savunma Bakanlığı, Milli Emlak Müdürlüğü, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Genel Kurmay Başkanlığı temsilcilerinin aralarında bulunduğu 165 kamu görevlisi katılırken, 111 Üniversite Öğretim Üye ve Görevlisi, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Türk Müteahhitler Birliği, Tuğla ve Kiremit Sanayicileri Birliği, Hazır Beton Birliği temsilcilerinin aralarında bulunduğu 56 Birlik ve dernek temsilcisi, 13 özel firma ve 2 medya temsilcisi katıldı.

İşveren sendikaları Bayındırlık ve İskan Bakanı Zeki Ergezen ise Şura'nın amacını "Şura Kılavuzu" kitapçığında, "deprem konusunda uygulamaya koyulmak üzere geliştirilecek tedbirleri ve kuralları belirlemek" olarak açıkladı. Ergezen'in sunuşunda "Şura'da alınan kararlar, ortaya konulan görüşler, bilgiler, tavsiyeler ve teklifler; deprem ile ilgili olarak yapılacak faaliyetlerin yeni hedeflerinin belirlenmesinde çok faydalı katkılar ile yeni bakış açıları sağlayacak ve bundan sonraki çalışmalarımıza da ışık tutacaktır." deniliyor. Türkiye Resmi Sektör İnşaat Müteahhitleri İşveren Sendikası (TÜRK-İNŞA), Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikası (İNTES), Türkiye İnşaat Müteahhitleri İşveren Sendikası (TİM-SE) gibi işveren sendikalarının Şura komisyonlarında yer alması ise dikkat çekiyor.

Ulusal Sigorta Fonu Komisyon raporları doğrultusunda oturumların gerçekleştirileceği Şura'da ise Yapı Denetiminin özelleştirilmesi nedeniyle ortaya çıkan sorunlar, Mesleki yetkinlik ve yeterlilik, Kaçak yapılaşma, Eğitim, Zorunlu deprem sigortası gibi afet önlemlerini kamu hizmetinden çıkaran konular ile Mecvut Yasa ve Yönetmeliklerin eksiklikleri başlıklarının öne çıkması bekleniyor. Özellikle depremin yükünü halka yıktığı için çıktığı günden bu yana eleştiri konusu olan Zorunlu Deprem Sigortası'na ek olarak Türkiye Ulusal Sigorta Fonu kurulması önerisinin de tartışmalara neden olması bekleniyor. Eğer fonun kurulması Şura Genel Kurulu'nda karar altına alınırsa, fona kaynak yaratmak için sigorta yaptırmayana "para cezası" uygulanması planlanırken, bahis oyunları, elektrik ve su tüketimi ile köprü geçişleri ve tekel ürünleri gibi bazı ürünlerden alınan KDV üzerinden de fona para aktarılacak. Fon kaynaklarıyla zorunlu deprem sigortası kapsamında olmayan kamu binalarının da sigortalanması hedefleniyor. Doğal Afet Sigortası Kurumu (DASK) tarafından sunulan deprem sigortası 2000 yılında çıkarılan kanun hükmünde kararname ile meskenler için zorunlu hale getirildi. Ancak, bugüne kadar deprem sigortası yaptıranların oranı yüzde 16'yı geçmedi.

Tartışmalı konular Komisyon raporlarında komisyon üyelerinin ortak kararı olmayan öneriler de bulunuyor. Örneğin Kurumsal Yapılanma Komisyonu Raporunda İnşaat ve Tesisat Müteahhitleri Odası kurulması öneriliyor. Ancak TMMOB temsilcileri bu öneriye koydukları şerhlerinde, "Söz konusu alanın bir meslek alanı gibi değerlendirilmesinin doğru olmadığı, yeni bir oda kurma yetkisinin TMMOB'a verilmiş bir yetki olduğu ve bu konunun komisyon tartışmalarında gündeme gelmemiş, üzerinde uzlaşılmamış olduğu" nedeniyle uzlaşılmış maddeler arasından çıkarılması isteniyor.


'Umutlu değilim' Yıldırım Güngör Eğitim Komisyonu Üyesi Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) İstanbul Şube Başkanı İlk olarak TMMOB'un maalesef çok az sayıda bir rakam ile Şura çalışmalarında temsil edildiğini düşünüyorum. Ben şura çalışmalarında Eğitim Komisyonu'nda da görev aldım. Hemen hemen bütün komisyonlarda uzlaşılamayan noktalar oldu. Eğitim Komisyonu'nda da deprem mühendisliği lisans programı açılmasına gerek olmadığı için şerh koyduk. Şura Genel Kurulu'ndan çok umutlu değilim. Şurayı düzenleyenlerin samimiyetinden kuşku duymuyorum. Ama Türkiye'nin genel yapısına, ekonomik, siyasi durumuna ve insan yapısına baktığımızda bu tür çalışmalar bana sanki bir oyalama gibi geliyor. Deprem ile ilgili biliminsanları bir araya gelerek olması gereken çağdaş kuralları ortaya koymaya çalıştılar. Ancak önemli olan siyasi otoritenin bu çalışmalar sonucu ortaya çıkan kararları uygulamaya geçirmesi. Böyle çalışmalar daha önce de yapıldı ve hep rant için yapıldı. Bu deprem şurası içinde de bir rant kaygısı var mı yok mu, bu daha sonra ortaya çıkacak. Tabii ki bugün eğer bir jeoloji mühendisi sahte zemin raporu hazırlıyorsa, inşaat mühendisi kötü bina yapıyorsa, bunun sorumlusu biziz de aynı zamanda. Ama bizim meslek odaları olarak böyle bir denetleme yetkimiz yok. Eğitim konusuna gelince Türkiye'de çağdaş bir eğitim yok; dogmatik bir eğitim sistemi mevcut ve böyle gittiği sürece de Türkiye depremlerden yıkılacaktır. İnsanlar başlarına gelen her şeyi ruhani güçlerle açıklıyorlar. Anaokulundan alarak eğitim sistemini değiştirmemiz ve bu sistem içinde insanlara doğayı tanıtmamız gerekiyor. Okulöncesi afet eğitimi, ilköğretimde ve ortaokulda afet eğitimi, ortaöğretimde, lisede ayrı olarak jeoloji dersinin konması gerekiyor.


Şura kararlarına yasal güvence sağlanmalı Cemal Gökçe (Mevcut Yapıların İncelenmesi ve Yapı Denetimi Komisyonu Başkan Yardımcısı, İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) İstanbul Şube Başkanı) Çalışmalarına katıldığım komisyonun çalışması son derece önemliydi. Hem yapıların mevcut durumlarının belirlenmesi, güçlendirilmesi ve Türkiye'de var olan yapı denetim sistemlerin sorgulanarak yeni bir yapı denetim sisteminin kurulması ile ilgili çalışma yaptık. Zamanın çok sınırlı olduğunu ve çok fazla tartışmanın yapılamadığını düşünüyorum. Ayrıca komisyon üyelerinin bazıları derslerini çalışmadan gelmişlerdi. Bu yüzden rapor eklektik bir rapor oldu. Yine de temel konuların altının çizilmiş olması önemli. Şura kararlarına yasal bir güvence sağlanabilirse doğru bir denetim sisteminin kurulmasına yönelik iyi bir sonuç doğurabilir. Genel Kurul'da, daha önce komisyon çalışmalarına katılmış olan üyelerin rapor hazırlanması sürecinde tartıştığı konuları ve altı çizilmiş olan çekinceleri yazılı ve sözlü olarak belirtme şansı var gibi görünüyor. Kurul'da her komisyon raporu için 2 saatlik zaman ayrılmış. Bu sürenin ne kadar yeterli olacağından kuşkuluyum. Aslında depreme yönelik söylenmemiş söz kalmadı. Fakat siyaset kurumu tarafından, bürokrasi tarafından gerekli hassasiyetler gösterilmedi. O yüzden bu kararların uygulanması konusunda tabii ki kuşkularımız var.

ÖNCEKİ HABER

Güvenlik görevlisi mi ispiyoncu mu!

SONRAKİ HABER

Köyde şarbon paniği

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...