17 Eylül 2004 21:00

Eli başaklı çocuk tanrı:
   TRİPTOLEMOS

Toprak ve bereket tanrıçası Demeter; kızı Persefone'nin Cehennem tanrısınca kaçırılışından sonra, gerçekten de hem Olimpos'taki tanrılara hem de orada sürdürdüğü tanrıçalık yaşamına küstü...

Paylaş
Toprak ve bereket tanrıçası Demeter; kızı Persefone'nin Cehennem tanrısınca kaçırılışından sonra, gerçekten de hem Olimpos'taki tanrılara hem de orada sürdürdüğü tanrıçalık yaşamına küstü... Bilindiği gibi hem ölümlü hem ölümsüz hatunlarla aşk serüvenleri bitmeyen baştanrı çapkın Zeus; Demeter'i de baştan çıkarmış ve ilişkilerinin sonunda tanrıça; Persefone adında güzeller güzeli bir kız çocuk dünyaya getirmişti. Çocukluğu tanrıların ülkesi Olimpos'ta geçen güzel Persefone; birgün tanrılar sarayına yakın, anasının daha yeni yeşillendirip çiçeklendirdiği bir tarlada, arkadaşlarından birine götürmek üzere çiçek toplamaktaydı.

Zeus'un oluruyla İşte bu sırada yeraltındaki Cehennem ülkesinin tanrısı Hades, arabasıyla yeri yararak topraküstüne çıkmış; Persefone'yi kaptığı gibi, sürükleye sürükleye, egemenliği altındaki Cehennem'e, kendisine eş olarak alıp götürmüştü... Haliyle zavallı kız kaçırılırken, anasının adını da anarak uzun uzun çığlıklar atmıştı. Bir ara bu çığlıkları duyan Olimpos'taki anası Demeter; çığlıkların geldiği yöne doğru koşup kızını canhıraş aramışsa da, onu artık ortalıklarda görememişti. Tabii Demeter'in, bu kaçırılma işlevini kimin ve nasıl gerçekleştirdiği hakkında bir bilgisi yoktu. Ama şunu belirtmek gerekir ki, bu kaçırma işlevini Hades öyle tek başına da gerçekleştirmiş değildi! Bu kaçırılma olayında baştanrı Zeus'un hem bilgisi hem de gizli oluru vardı. Çünkü bir keresinde Zeus, Persefone'yi Cehennem tanrısı Hades'in istediğini söylemişti. Ama kızın anası Demeter de, kızının o Cehennem tanrısıyla evlenmesini kesinlikle istememişti... Evet, güzel Persefone'nin kaçırılışını yalnızca güneş tanrısı Helyos ayan beyan görmüştü. Ama o da bu konuda kimselere birşey söylemiyordu!..

Demeter küstü! İşte bu olaydan sonra, bereket ve toprak tanrıçası Demeter; bütün tanrısal işlevlerini ve yetkilerini bıraktı. Toprak ve bereket tanrıçasının çekilmesiyle de bütün ülkede bir kuraklık ve haliyle o ana dek hiç yaşanmamış bir kıtlık başladı. Çünkü toprak ve bereket tanrıçası, artık toprağa ve yağmura küsmüştü. Bundan böyle de zavallı Demeter, yeryüzünün her köşesinde kızı Persefone'yi didik didik aramaya başladı. Sonunda bu yaslı ananın haline acıyan güneş tanrısı Helyos ona; kızını kaçıranın Cehennem tanrısı Hades olduğunu ve kızı nasıl kaçırdığını bütün ayrıntılarıyla bir bir açıkladı! Demeter'in küskünlüğü yüzünden ülkede başlayan kuraklık ve kıtlık üzerine baştanrı Zeus; Persofene'yi Cehennem'den çıkarıp anası Demeter'in yanına döndürebilmek için aralıksız birçok girişimlerde bulundu. Ne var ki Persefone; ölüler ülkesinde Hades'in sunduğu büyülü aşk aşılayan nar tanelerinden yediği için, artık yeryüzüne dönmek istemiyordu. Sonunda baştanrı Zeus, aynı zamanda kendi kızı da olan Persofene'yle; toprağın uyandığı ve mahsule kesildiği yılın sekiz ayını yeryüzünde anasının yanında; kalan dört ayı da kocası Hades'in yanında, yani yeraltı Cehenneminde geçirmesi için bir uzlaşmaya vardı. Böylece yeryüzündeki kıtlık, bir süreliğine de olsa sona erdi... Ne var ki toprak ve bereket tanrıçası Demeter Ana, hem Olimpos'taki tanrıların dünyaya dayattıkları zorbalıklardan ve hem de baştanrı Zeus'un keyfi davranışlarından, aşk serüvenlerinden bıkıp usanmıştı. Artık bundan böyle sade bir insan olmaya, insanlarla haşır neşir olarak birarada yaşamaya, yani insanları tanrıça Demeter'in varlığını ve misyonunu oluşturan toprak, güneş ve suyla tanıştırmaya adadı kendini. Bu amaçla tanrıça Demeter, sıradan bir ölümlü olarak yaşlı bir çocuk bakıcısı kadın kılığına girdi; ölümlü insanların dünyasına karıştı. Dağ bayır demeden gezip tozmaya, insanların günlük yaşamlarını onlarla birlikte bölüşmeye başladı. Birgün yolu Eleus krallığına düştü. Susamış ve yorgun olarak ilk önüne çıkan bir pınarın yanına oturdu. Tam bu sırada pınara gelen kralın kızları; bu nur yüzlü yaşlı kadınla küçük bir hoşbeşten sonra ona hemen ısındılar ve onu biraz dinlenmek üzere saraylarına buyur ettiler. Kraliçe ve kral da; bu sevimli ve gizemli nineyi çok sevdiler ve onu Akdenizlilere özgü o içten konukseverlikle günlerce ağırladılar. Bu arada bu yaşlı kadın kılığındaki tanrıça Demeter; kraliçenin istek ve ricasıyla kral ailesinin küçük çocuğu Demafon'un bakımını üstlendi. Kral ve kraliçenin kendisine gösterdikleri bu yakınlıktan çok duygulanan Demeter de, bu insancıl kral ailesine memnuniyetinin bir belirtisi olarak, bakımını üstlendiği bebeklerine, tanrılara özgü ölümsüzlük ayrıcalığını bağışlamak istedi. Bunun için bebeği, gündüzleri Olimposlu tanrıların ballı besini ve içeceği "ambrosya" ve nektarla besliyor; geceleri de doğuştan getirdiği ve genlerinde saklı insanlara özgü günahlardan arındırmak için onu, ateşin üstünde evirip çevirip tütsülüyor, tavlıyordu. Bir gece, tanrısal kimliğini henüz bilmediği bu yaşlı kadını izleyen kraliçe Metaneyra (Metaneira); onun yalazlar üzerinde bebeğini evire çevire tavladığını görünce, yeri göğü inleten bir çığlık attı! Bir anda neye uğradığını şaşıran tanrıça Demeter; kapıldığı heyecan yüzünden, bebeği azgın korların üzerine düşürdü!.. Çocuğun ölümü üzerine de yaşlı kadın; gerçek kimliğini kraliçeye açıklamak zorunda kaldı. Demeter kraliçeyi avutmak için, kendisinin de evlat acısı çektiğini; biricik kızının cehennemde tanrıça olduğunu; kendisini istediği zaman göremediğini anlattı uzun uzun... Ama kral ailesinin ikinci çocuğu olan prens Triptolemos'u, olağanüstü yetilerle donatacağını söyledi; ayrıca onu, kendinin taşıdığı tanrısal misyonla da görevlendireceği sözünü verdi...(Sürecek)

ÖNCEKİ HABER

Mezopotamya'nın renkleri...

SONRAKİ HABER

TCK'da Erdoğan oyunu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...