08 Eylül 2004 21:00

Tuzlalılar nasıl yaşıyor?

AB'nin Genişlemeden Sorumlu Komiseri Günter Verheugen'in ziyaret etmesiyle gündeme gelen Lice'nin Tuzla köyünde yaşayan vatandaşlar, binbir zorlukla ayakta duruyorlar. Çadırlarda ve okulun içinde yaşayan köylüler, aynı acıların yaşanmaması için barışın gelmesini istiyor.

Paylaş
AB'nin Genişlemeden Sorumlu Komiseri Günter Verheugen'in ziyaret etmesiyle gündeme gelen ve 1995'te askerler tarafından yakıldığı kaydedilen Lice'nin Tuzla (Xweyli) köyüne geri dönen köylülerin yaşadıkları durum içler acısı. Köydeki sıkıntıların başında köylülerin çadırlarda yaşamaları geliyor. Köylüler, "Köye Dönüş Projesi" kapsamında 2001 yılında şehirlerde yaşadıkları ekonomik sıkıntıdan ve topraklarına olan özlemden dolayı döndükleri köyde, altyapı hazırlık çalışmalarının hiçbir şekilde yapılmadığını gördü. Telefon hatlarının bulunmadığı ve cep telefonlarının çekmediği köyde, yaşadıkları acıların bir daha tekrarlanmamasını isteyen köylüler, artık devletin kendilerine yardım etmesini beklediklerini dile getirdiler. Köydeki çocuklar ise, 9 yıldır kapalı bulunan okullarının açılmasını istiyor.

'... sonra yaktılar' Tuzla Köyü Muhtarı Tahsin Yıldız, köylerinin 7 Kasım 1995'te yakıldığını belirterek, "O gece askerler geldi. Bizi cami önünde topladı. Kadınlar ayrı, erkekler ayrı. Daha sonra bizlere bir konuşma yaptılar. Kapıları açık bırakmamızı istediler. Köyün içine bir ilaç attılar. Sonra yaktılar. Bize de 'geçmiş olsun size' deyip çekip gittiler. 3 gün içerisinde köyü boşaltıp gitmemiz istendi. Biz de köyden ayrılmak zorunda kaldık" diye konuştu. Çadırda eşiyle birlikte yaşayan 57 yaşındaki Rabia Akgül ise, yaşadıklarını şöyle anlattı: "Biz çok acı çektik. İşkence gördük. Artık yaşadığımız acıları yeniden görmek istemiyoruz. Şu an dışarıda yaşıyoruz. Burada çadırdayız. 2 yıldır buradayız. Fakiriz, durumumuz iyi değil. Mağduruz. Bize yardım edilmesini istiyoruz."

'Evlerimiz bir daha yakılmasın' Köyün yakılmasıyla Adana'ya göç etmek zorunda kaldığını belirten 9 çocuk babası Abdurrahim Kaya, eşiyle birlikte geldiğini, ancak çocuklarının köye dönmek istemediklerini söyledi. Köyleri yakıldığı akşam sadece canlarını kurtarabildiklerini ifade eden Kaya şunları dile getirdi: "Herkes bir yere gitti. Ben de Adana'ya göç ettim. Orada geçinemedik. Ben de köyüme gelmeyi denedim. İlk defa bu yaz geldim. Yakılan evimin üstüne kurduğum çadırda eşimle birlikte yaşıyorum. Çocuklarım gelmedi. Sebzecilik yapıyorum. Devletin bize yardım etmesini istiyorum. Bir daha aynı acıları yaşamak istemiyoruz. Evlerimiz bir daha yakılmasın."


ÇOCUKLARIN 'OKUL' FERYADI Köydeki sıkıntılardan en fazla çocuklar etkileniyor. Köylerinin yakılmasını büyüklerden duyan çocuklar, bir daha köylerinden uzak kalmak istemediklerini söylüyor. Köyde okul olmadığı için başka okullarda okuyan çocuklar, okullarının bir an önce yapılıp açılmasını istiyor. Ailesi köyde olan çocuklardan Sercan Çiçek (11) de ilköğretim 5. sınıfta ve Diyarbakır'da okuyor. Tatillerde köye döndüğünü ifade eden Çiçek, "Burada okul yapılmasını istiyorum. Evlerimizin yapılmasını istiyorum. Bize yardım edilsin. Evlerimizin bir kez daha yakılmasını istemiyorum" dedi. Köyün yakıldığı yıl doğan 9 yaşındaki Songül Demirbaş ise Lice'de okuyor. Okul servisiyle okula gidip gelen Demirbaş da köyde okumak istediğini söylüyor.

src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


Şüpheler 'zehir' gibi Hatay'ın İskenderun Körfezi'nde, 4 yılı aşkın süredir bekletilen ve önceki gün batan 2 bin 200 ton "toksik atık" yüklü "MV Ulla" adlı gemiden, daha önce yükün bir kısmının varillerle çıkartıldığı yönünde iddialar ortaya atıldı. CHP Hatay milletvekilleri Fuat Çay ve Abdulaziz Yazar, düzenledikleri toplantıda, önceki gün bölgede incelemede bulunduklarını ve balıkçılarla görüştüklerini, deniz yaşamı kadar insan sağlığı üzerine de olumsuz etkilerin endişe verici boyutlara ulaşacağı konusunda sıkıntı yaşandığını gözlemlediklerini söylediler. Milletvekilleri, gemideki yükün bir bölümünün olaydan önce varillerle karaya çıkarılıp İskenderun'un Arsuz beldesi ile Dörtyol'da toprağa gömüldüğü yönünde iddialar bulunduğunu, vatandaşın da bu söylemleri kendilerine ilettiklerini anlattılar. Bölge insanını doğrudan ilgilendiren olayın tüm boyutlarıyla değerlendirilmesi gerektiğini ve olayın gündemde tutulması için çalışacaklarını ifade eden Çay, "Bu iddia mutlaka araştırılmalı ve yetkililer konuya açıklık kazandırmalıdır. Ayrıca, vatandaşları da sorumlular hakkında davacı olmaya çağırıyorum. İsteyen herkes zarar gördüğü gerekçesiyle tazminat davası açabilir" dedi.

Belediyeden tahlil İskenderun Belediye Başkanı Mete Aslan, geminin battığı bölgeden alınan deniz suyu örneklerinin, tahlil için Mustafa Kemal Üniversitesi'ne gönderildiğini bildirdi. Aslan, bu işlemi iki günde bir yapacaklarını ve diğer kurumların raporlarıyla elde edilen verileri karşılaştıracaklarını belirtti.

Bürokrasi engeli Öte yandan İspanya İklim Değişimi ve Kirlenmeyi Önleme Genel Sekreteri Arturo Gonzalo Aizpiri, İskenderun Körfezi'nde batan zehirli atık yüklü geminin İspanya'dan çıkışından beri usulsüzlük bulunduğunu söyledi. İlgili firmanın 2002 yılında zehirli atıkların İspanya'ya geri getirilmesi için işbirliği içinde bulunmayı kabul ettiğini, ancak armatör firma ve Türk liman işletmesi arasındaki bürokratik sorunlardan dolayı gemiye konulan haczin ancak 2004 haziran ayında kaldırılabildiğini belirten İspanyol yetkili, "Daha sonra İspanyol Çevre Bakanlığı, Asland'dan 10 gün içinde bir hareket planı sunmasını istedi. Ancak Asland, Türk mürettebatın kimliklerini istedi ve gemi mürettebatının isimleri İspanyol Çevre Bakanlığı 3 Eylül'de Asland'a verildi. Bundan 3 gün sonra da gemi battı" dedi. Greenpeace'in İspanya bürosundan yapılan açıklamada da, M/V ULLA adlı geminin batmasında sorumluluğun Asland firmasında olduğu belirtilerek, zehirli atıkların çevreye daha fazla zarar vermesinin önlenmesi için, Türk ve İspanyol yetkililerin bir an önce harekete geçmesi çağrısında bulunuldu.

Ne zaman istifa edecek SHP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Gülcegün ise, İskenderun açıklarında batan tehlikeli atık yüklü gemiyle ilgili, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın "demiryollarında yaşanan faciada olduğu" gibi sorumluluktan kaçtığını kaydetti. Gülcegün Yıldırım'a "İstifa için kaç kaza gerekiyor" sorusunu CHP'li 5 Milletvekili de, MV Ulla isimli geminin batma nedeni ve çevreye yaydığı zehirli atıkları yerinde incelemek üzere İskenderun'a gitti.


PEPE GEMİ GİBİ BATIYOR İskenderun'da katı atık yüklü İspanyol gemisinin batmasıyla ilgili bir soru üzerine CHP Grup Başkanvekili Haluk Koç, "Çevre ve Orman Bakanı bu konuda hiç konuşmasa daha iyi. Bakan, Ulla gemisi gibi konuştukça batıyor" dedi. Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin sabotaj ihtimalinden söz ettiğini anımsatan Koç, "MV Ulla" adlı geminin uzun süredir İskenderun'da bulunduğunu belirterek, neden daha önce İspanya'ya gönderilme konusunda girişimde bulunulmadığını sordu. CHP'nin konuyla ilgili araştırma yapmak üzere bölge milletvekillerini görevlendirdiğini ve konuyu yakından takip edeceklerini kaydeden Koç, "Sabotaj ihtimalinden söz ediliyor. Esas sabotaj iki yıldır soruna çözüm bulunamaması, çevreyi ve Türkiye'yi sabote etmektir. Pepe konuşmasa, fazla açıklama yapmasa daha iyi olur. Çevre Bakanı, Ulaştırma Bakanı al birini vur ötekine..." diye konuştu.

ÖNCEKİ HABER

Eğitimin çivisi çıktı

SONRAKİ HABER

Altı ayda doksan dava

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...