03 Ağustos 2004 21:00

Şu bizim Ahmet'ler

Mübaşir bağırıyordu: "Ahmet... Ahmet, sıran geldi..." 1960'ların sonunda bir gün, avukatımla, İstanbul Sultanahmet Adliyesi'nde, 3. Ağır Ceza'nın önünde duruşma sıramı beklerken, bir yandan da mübaşirin çağırdığı "Ahmet"in nasıl biri olduğunu görmek için çevreme bakınıyordum.

Paylaş
Mübaşir bağırıyordu: "Ahmet... Ahmet, sıran geldi..." 1960'ların sonunda bir gün, avukatımla, İstanbul Sultanahmet Adliyesi'nde, 3. Ağır Ceza'nın önünde duruşma sıramı beklerken, bir yandan da mübaşirin çağırdığı "Ahmet"in nasıl biri olduğunu görmek için çevreme bakınıyordum. Neyse o Ahmet'in ben olduğum ortaya çıktı da duruşmadan kaçmış, "Vatanın, milletin, Sakarya'nın" köküne kibrit suyu dökmemiş oldum. Ben dökmedim ama, o tarihten bu yana geçen 35 yıl içinde EEF bursiyerliğinden gelme politikacılar; Dünya Bankası temsilcileri; kendisini ressam sanatçı sanan çamaşırhane, yazlık sinema açıcıları; 30'ar milyarlık saatleri olan, ama takiyye yapıp yoksulluktan dem vuran Takiyyecilik Üniversitesi'ni bitiren halk uyutucuları her şeyini peşkeş masasına yatırdı Türkiye'nin. Hem de kimlere? "Ben tezeğimi Türkiye'nin kanalizasyonlarına emanet etmem," diyerek özel helâsını limuzinle taşıtan tezekten imâl edilmiş, sadist Bush'lara ve takımarkadaşlarına... Neyse... İlk adım, halk arasında bilinen karşılığıyla göbek adım "Ahmet"e hiç alışamadım. Kullanmadığım için de neredeyse unuttum. Ama bir gün...

Paşa dedem Ama bir gün "Ahmet" e muhtaç oldum... 1918 savaş zengini Arnavut Malik'leri, Hamamizade'leri, İngiltere'nin büyük işadamlarından biri olan amcamı, Karamanlis'leri, Celal Bayar'ları ve daha nicelerini, bazılarını söylenti olarak kabullensem de (Araştırmacı Abidin Nesimi'nin yalancısıyım), soyağacım sayesinde "Akraba" olarak kabul ettim. Ama Abdülaziz ve 2.Abdülhamid'in gözde adamlarından Ahmet Rasim Paşa'nın yakın akrabam olacağı hiç aklıma gelmemişti. Şöyle bir bakıyorum da "Paşa Dedem"in yaşamına; akla gelebilecek birçok alanda, ama kör, ama topal at koşturan ben, onun eline su bile dökemezmişim. Ne de olsa eski toprak. Ulusal ve uluslararası birçok konuda adı geçiyor. Galiba boş zamanlarında da Diyarbakır, İzmir, Trabzon, Yanya, Trablusgarp, Konya, İşkodra, Tuna ve Aydın Valiliği yapmış. Bir sürü mutasarrıfıklar ve sonra Bahriye Nazırı (Denizcilik Bakanı) olmuş. Ansiklopedilerde onunla ilgili bölüm biterken şunlar yazılı: "Doğru ve değerli bir idare adamı olarak tanınmıştı." Son 50-55 yıldaki politikacıları gözlerimin önüne getiriyorum da, öldükten, örneğin 40-50 yıl sonrasında hangisinden böyle söz edilebilinir? Düşündüğümde de, çıkmıyo "Paşa Dedem" gibi biri...

Ahmet'ler cumhuriyeti Ahmet'ler tüm Anadolu'ya adlarını kazımışlar, Anadolu yetmemiş, dünyaya yayılmışlar. Hazreti Muhammed'in adlarından biri de "Ahmet"miş. (R.T.Erdoğan'a bir not: Bak benim diğer adım Hz.Muhammed'in diğer adıyla aynı. Sultan Özer arkadaşım "Devlet, Afşin-Elbistan Santralini üste para vererek sattı," (Emek gazetesi, 20.05.1998) diye yazmıştı. Allah ve Hz.Muhammed katında sevaba girmek istiyorsan, aynı koşullarda Devlet Demiryolları'nı ya da Türk Hava Yolları'nı yahut da Devlet Deniz Yolları'nı bana ver. Bu kıyağı bana geçersen, adaşım Hz.Muhammed'e yukarda söylerim, o da sana bir iyilik düşünür. Benden söylemesi...) İbranice'ye bile geçmiş Ahmet adı. Kentler var, örneğin Allah'ın Hindistan'ında: Ahmetabad, Kuveyt'te Ahmedi kenti, Tanrı bilir, ünlü Rus ozanı Anna Ahmadova'nın "Ahmad"ı da aynı kökten geliyordur... Ülkemizde ise, elinizi sallasanız değecek kadar ünlü Ahmet varmış. İyisiyle, kötüsüyle türlü-çeşitli boy göstermiş. Ahmet Ağa'lardan, Ahmet Dayı' lardan tutun Müneccim Ahmet'lere, Şeyhülislam Ahmet'lere dek hep onlar. Külliyetli miktarda Emir, Şehzade ve Padişah var. Başka ad bulamamışlar gibi koymuşlar Ahmet'i, önlerine de numarayı eklemişler: "Birinci Ahmet", "İkinci Ahmet", "Üçüncü Ahmet"... Politikacıların dışında (Sonuncuları Ahmet Taner Kışlalı, Ahmet Necdet Sezer), sporcular, doktorlar, mimarlar, gazeteciler, şairler, yazarlar var Ahmet'li. Bursa'lı Ahmet, Ahmet Dukakinzade, Mirialem Ahmet Ağa, Ahmet Mahmutoğlu, Ahmet Bican, Kürkyakalı Ahmet Bey, Ahmet Bin Abdullah, Ahmet Bin Bâli, (Laf aramızda bir yığın "Bin"li Ahmet var), Ahmet Cevdet Bey, Ahmet Haşim, bir sürü Ahmet Ahmet Paşa, Ahmet Refik, Ahmet Vefik, Ahmed Arif... Ahmet'ler listesi yazmakla tükenmiyor... Camilere, çeşmelere, medreselere, tiyatrolara, kütüphanelere, hatta çadırlara bile verilmiş, Ahmet adı. Şimdiki Türkiye sınırları içinde kentlere de verilmiş aynı ad, Ahmet'li, Ahmetbeyli gibi. Ahmet adı destanlara, romanlara da geçmiş. H.Z.Uşaklıgil'in "Mai ve Siyah" romanın kahramanı "Ahmet Cemil" gibi... Ya da "Ahmet Harami Destanı" gibi... Ama hepsinden önemli adım "para birim"nde bile geçiyor. Bizim Tolunoğulları'ndan Ahmet Bin Tolun amcam, bundan 1.130-1.150 yıl kadar önce dinar değerine altın sikke çıkarmış. Adı "Ahmedi"... Açık söyleyeyim en çok bu hoşuma gitti. Düşünün bir kez, örneğin Süleymani, Turguti, Kenani, Tayyibi ya da Mazlumi, Cabbari gibi para birimleri yok, ama "Ahmedi" var. Hem de Allah'ına kadar "altın sikke". Ben övünmeyim de kim övünsün? Özetlle söylemek gerekirse, "Biz Ahmet'ler her yerde varız. Biz bir cumhuriyetiz, hem de binlerce yıllık..."

ÖNCEKİ HABER

Topraksız köylülerin isyanı

SONRAKİ HABER

Fahrenheit 9/11
   Küba devlet televizyonunda

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...