29 Temmuz 2004 21:00

Tren kazası ve demiryolları gerçeği - 1

28 yıl önce temeli atılan hızlı tren projesi çürümeye terk edildi.

Paylaş
28 yıl önce temeli atılan hızlı tren projesi çürümeye terk edildi.


Asıl proje iptal edildi Sakarya'nın Pamukova ilçesinde 38 kişinin can verdiği tren kazası yarım yüzyılı aşkın bir süredir ihmal edilen demiryolları gerçeğini bir kez daha gözler önüne serdi. Altmış yıldır çivi çakılmayan demiryolları üzerinde hızlandırılmış trenlerin devreye sokulmasıyla başlayan serüven bir faciayla sonuçlandı. Demiryolu teknik altyapısının hızlandırılmış tren projesine uygun olmadığını gören bilim insanlarının uyarı ve önerilerini dikkate almayan başta Başbakan, Ulaştırma Bakanı ve TCDD yetkilileri bu kazadan birinci derecede sorumlu olmalarına karşın, kazanın sorumlusu olarak makinistler tutuklandı. Depremin yol açtığı felaket sonrası tutuklanan birkaç müteahhit gibi. Ateş düştüğü yeri yakıyor, yeni bir felakete kadar yaşananlar kısa sürede, kolayca unutulup gidiyor. Her felaket sonrasında olduğu gibi, tren faciasında da olayları yüzeysel bir şekilde ele alan sermaye medyası, ulaşım politika ve tercihlerini, yıllardır ihmal edilen demiryolları gerçeğini yani sistemi ıskalayarak, süreci kazanın sorumluları olarak keşfedilen birkaç kişiyle sınırladı ve bütün sorumluluklar örtbas edildi. İslami-muhafazakâr medyanın kazayı ele alışındaki savunmacı tepkiler de ibretle izlendi. Sonuçta, derinleştirilmesi ve genişletilmesi gereken bir tartışma ortamı yine yaratılmadı. Yaşanan tren faciasının ortamlarını yaratan süreç nasıl işledi? Her yeni hükümet gibi AKP Hükümeti de, yıllardır ihmal edilmiş demiryolu projelerini raflardan indirerek, öncekilerin yıllarca süründürdüğü bu projelerin, yeniden temellerini attı. Bu görkemli temel atma törenleri, yıllardır gerçekleştirilmelerini beklediğimiz bu projelerle ilgili yeni umutların canlanmasına neden oldu. Ancak, görkemli törenlerin bu projelerin gerçekleşmesini sağlamadığını, çok sayıdaki deneyimlerle biliyorduk. Ankara-İstanbul demiryolu projesinin temeli de 8 Haziran 2003'te atıldı. Temel atma töreninde, Ankara-İstanbul arasının seyahat süresini: 1. Etabın (Ankara-İnönü) tamamlanması ile birlikte;
  • - Konvansiyel trenlerle 5 saat 20 dakikaya
  • -Saatte 200 km/saat hız yapabilen yeni tren setleri ile 4 saat 10 dakikaya -2. Etap (İnönü-Köseköy) çalışmalarının tamamlanmasından sonra 3 saat 10 dakikaya indirecek, "Ankara-İstanbul Arası Mevcut Demiryolunun İyileştirilmesi Projesi"ne start verilerek, hızlı tren projesi ilan edilmiş oldu.

    PROJEYİ DURDURDULAR Ankara-İstanbul arasında kullanılmakta olan yolun iyileştirmesinden oluşan bu proje, asıl "hızlı tren" projesi değildir. Asıl hızlı tren yolu, durdurulmuş bulunan ünlü "Ayaş Tüneli" yoludur. Yeni temel atma töreniyle adı değiştirilen iyileştirme projesi, hızlandırılmış tren projesi haline geliyordu. Mevcut Ankara-İstanbul demiryolu hattı Eskişehir üzerinden 573 km uzunluğunda ve karayoluna göre yaklaşık 150 km yani 1/3 oranında daha uzun bir demiryolu bağlantısıdır. Bu hattın hızlı demiryolu bağlamında çağdaş geçerliliği olan bir hat olarak düşünülmesi olanağı yoktur. Daha açık ifadeyle, Ankara-İstanbul hattının iyileştirilmesi projesi Ankara-İstanbul yüksek hızlı demiryolu hattının seçeneği olma niteliği taşımamaktadır. Buna karşın bu proje "Hızlı Tren Hattı"na seçenek olarak sunulmuştur.

    ÇİFT HATLI HIZLI TREN 1976 yılında inşaatına başlanan ve tamamlanmayan yaklaşık 500 km'lik Ankara-Ayaş-Beypazarı- Nallıhan-Göynük-Arifiye-İstanbul güzergâhını izleyecek "Çift Hatlı Hızlı Tren Projesi"nden vazgeçilmiş, yapılan yatırımlar heba edilmiştir. Bu güzergâh veya buna yakın bir güzergâh alternatif olarak geçerliliğini hâlâ korumaktadır. İstanbul-Ankara arasındaki ulaşımı 2.5 saate indirecek 250 km/saat hızındaki çift hatlı elektrikli demiryolu projesinin inşaatı tamamen durdurulmuştur. 1976'da yapımına başlanan proje için ayrılan kamu ödenekleri 1978'den itibaren kısılmaya başlanmış ve 1980'den itibaren de kaynak aktarılmamıştır. 1982'de yapımının tamamlanarak, ulaşıma açılması planlanan demiryolu güzergâhı otomotiv, petrol ve petro-kimya tekelleri tarafından engellenmiştir. Demiryolu hattını tamamlamak yerine 140 km'lik Ankara-Gerede Otoyolu inşa edilerek karayoluna dayalı ulaşım politikaları bir kez daha tercih edilmiştir. Oysa, bu otoyola aktarılan kaynaklarla, İstanbul-Ankara demiryolu güzergâhı tamamlanabilir ve hat hizmete açılabilirdi. Hızlı tren hattının, Sincan-Ayaş-Beypazarı-Nallıhan-Göynük bölümünün inşaatı büyük ölçüde tamamlanmasına, bu projenin en uzun tünel geçişi olan 10.5 km'lik Ayaş tünelinin 8.5 km'lik bölümü tamamen bitirilmesine karşın, hattın yapımından vazgeçilmiştir. 1950 yılından günümüze kadar (1950-1960 arasında yapılan 224 km demiryolu dışında) demiryollarında yeni hatlar yapılmadığı halde, İstanbul-Ankara hızlı tren projesinin 1976'da nasıl gündeme geldiği merak edilen bir konudur. Bu proje, 1974 petrol krizinin arkasından ortaya çıkan döviz darboğazları ve kapitalist ekonomilerde beliren "petrole bağlı olmayan teknolojilere yönelme" eğiliminin Türkiye'ye de yansımasının bir sonucu olarak gündeme gelmiştir.



    YARIN: Kaza 'geliyorum' dedi


    HATTAN NEDEN VAZGEÇİLDİ? Yapımına başlanan hızlı tren hattından neden vazgeçilmiştir? Dünya kapitalizminin yeni liberal programına ilk uyum sağlayan ülkelerden birisi Türkiye olmuştur. 1970 yılların sonunda küreselleşme adı altında uygulamaya konulan liberalizmin kuralları gereği hızlı tren hattından vazgeçilmiştir. 12 Eylül Askeri Darbesi ile önü açılan bu süreç, 1982 Anayasası ile güvenceye alınmış, Özal iktidarı aracılığıyla yoğunlaşmış ve halen devam etmektedir. Türkiye'de 1940'lı yıllara kadar demiryollarına büyük ağırlık veren iktidarlar bu yıllardan sonra ABD'nin, uluslararası otomotiv ve petrol tekellerinin ve yerli işbirlikçilerinin tercihleri doğrultusunda karayollarına ağırlık vermişlerdir. 1948 yılında "ABD Yol Heyeti" tarafından hazırlan Hilts Raporu ve Marshall yardımı ile demiryollarından vazgeçen ve bütün kaynakları karayolu yapımı için seferber eden politikalar uygulanmaya başlanmıştır. Bu politikalara uygun olarak 1960'lı yıllarda İstanbul'daki raylı sistemler sökülmüştür. 1975 yılından itibaren otoyol yapımına başlanmıştır.

    src=/resim/b1.gif width=5>
    Başa dön


    SİSTEM İFLAS ETTİ Öğrenci Seçme Sınavı'nda (ÖSS) 32 bin öğrencinin sıfır puan almasının ardından Liselere Giriş Sınavı'nda da (LGS) 64 bin öğrencinin sıfır çekmesi, 'eğitim sisteminin iflasının göstergesi' olarak değerlendirildi. Eğitim-Sen Genel Başkanı Alaaddin Dinçer, yaptığı yazılı açıklamada, LGS sonuçlarını değerlendirdi. Dinçer, ÖSS'nin ardından LGS sonuçlarının da ezbere dayalı, düşünmeyen, sorgulamayan bireyler yetiştirmeyi ilke edinen eğitim sisteminin iflas ettiğini gösterdiğini kaydetti. Parası bulunanların avantajlı olduğunu, yüzbinlerce gencin ve çocuğun yoksulluk yüzünden okuyamadığını ifade eden Dinçer, şu eleştirilerde bulundu: - AKP, iktidara geldiği günden bu yana eğitim gibi en temel insan hakkını serbest piyasanın insafına bırakmak için yasal düzenlemeler gerçekleştirmektedir. - Onbinlerce öğrencinin hiç puan alamayarak başarısız olması, okulları ve üniversiteleri birer ticarethaneye, öğrencileri müşteriye çevirmeyi hedefleyen çağdışı zihniyetin benimsediği eğitim politikasının sonucudur. - Yapılan her sınav sonucunda açıklanan sonuçlar bir kez daha göstermiştir ki eğitim sistemi kamusal, nitelikli, demokratik, bilimsel ve laik bir nitelik kazanmadıkça sıfır çeken öğrencilerin gazete manşetlerine taşınması, konunun köşe yazılarına konu olması artacaktır. Okul öncesinden yükseköğretime kadar eğitim sisteminin herkesin eşit koşullarda yararlanabileceği biçimde yeniden düzenlenmesini isteyen Dinçer, "Eğitim sistemi kamusal, nitelikli, demokratik bilimsel ve laik bir nitelik kazanmadıkça sıfır çekmeye devam edecektir" açıklamasında bulundu.

    Nedenleri sorgulanmalı Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Şuayip Özcan, Liselere Giriş Sınavı'na (LGS) giren 10 adaydan birinin "sıfır puan" aldığını ifade ederek, sınavın zorunlu hale getirilmesi halinde bu oranının 2-3'e katlanacağını kaydetti. Öğrenci Seçme Sınavı'nda "sıfır alan" öğrencilerin yankısı sürerken bu tablonun da ortaya çıkmasının büyük üzüntü yarattığını ifade eden Özcan, "Milli Eğitim Bakanlığı, sıfır puan alan öğrenciler konusunda mantıklı açıklamalar getirmek yerine, sorunu çarpıtmaktadır. Oysa sonuçlar iyi irdelenmeli, nedenleri, niçinleri ayrıntılı sorgulanmalı" dedi.

  • ÖNCEKİ HABER

    Halk, yaşamına sahip çıkıyor

    SONRAKİ HABER

    Suç ve bitmeyen ceza…

    Sefer Selvi Karikatürleri
    Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
    Evrensel Ege Sayfaları
    EVRENSEL EGE

    Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...