27 Temmuz 2004 21:00

Demiryolcular için balad

Ne çok türkümüz var tren üstüne. Kimisi de treni bir rahatlık aracı olarak görür: "Tren gelir hoş gelir/ Odaları boş gelir".

Paylaş
Ne çok türkümüz var tren üstüne. Kimisi de treni bir rahatlık aracı olarak görür: "Tren gelir hoş gelir/ Odaları boş gelir". Kimisi ulaşması zor, özlenen yerleri anlatır: "Uzayıp giden o tren yolları..." Kimi trenin bile engelleyemediği acıları: "Trene bindim de tren salladı/ Zalim doktor ciğerimi elledi/ Eyi olursun diye köye yolladı/ Anama söyleyin anam ağlasın/ Babamın oğlu var beni neylesin..." Ama, demiryolculara yakılmış bir türkü hatırlamıyorum. Demiryolu işçilerinin yorgunlukları, kondüktörlerin uykusuzlukları, makinistlerin çektikleri, hepsinin bir sıcak çorbaya hasret yolculukları... Anlatılmadı. Demiryolcu çocuğuyum, torunuyum, yeğeniyim... Düşündüm ben de yazmamışım. Son kaza haberlerini dinlerken, kaza sonrasında makinistin alkol muayenesi yapıldığını duyunca, burnumun direği sızladı. Demiryolcuların "yol sepetleri"ni düşündüm. Evde pişen yemeklerin taşınmaya, babanın götürmesine uygun olmasına dikkat edilişi, babanın payına ayrılan börekler, kızartmalar... Sefertasları. Yolda trende ısıtılan o yemekler. Kimi zaman gazocaklarının üstünde pişirilen yumurtalar, çaylar... Büfet'te, yemekli vagonda yemek yemek mi dediniz? Böyle şeyler onlar için lükstü. Aileleriyle çıktıkları yolculuklarda bile göze kolay alınmazdı.

Çalışma koşulları Demiryolcular, ah demiryolcular... Bir zamanlar lojman hakkı olanlar vardı aralarında. Göreve kolay çağrılmaları için. Revirleri, hastaneleri vardı. Uzun yolda makinist değişim istasyonlarında temiz pak yatakhaneleri. (Bugün özelleştirme rüzgârında çok şey eksildi.) Kadroları hep eksikti. Onların kadrolarından sekreterler alınırdı idareye. Makinistler de ötekiler de çalışma saatlerini hep aşarlardı. Buna mesai denebilir miydi bilmem. Karşılıkları yeterince ödenir miydi? Demiryolcular memur ile işçi arasında bir yerdedirler hep. Kırk yıl önce, uykusuz saatler sonrasında Halkalı-Sirkeci hattının makinisti protesto için trenle perona çıkmıştı. Kimsenin burnunu kanatmadan. Makinistlerin sorununu basına aktarabilmek için bu yolu bulmuştu.

Mahkeme... Demiryolcular... Ah teknik personel... Ah makinistler... Ah şef trenler... Yaptıkları kazada suçlarının olmadığı bilinse de işten el çektirilirler. Evlerine götürdükleri ekmekten dilimler eksilir mahkemede aklanma gerçekleşene kadar. Ben haddini bilmez bir demiryolcu kızıyım, torunuyum, yeğeniyim... Babam demiryolunun haberleşme bölümünden sorumluydu. Ömrü trenler kadar drezinlerde de geçti. Beli incinmişti drezini raydan öteye taşırken arkadaşlarıyla. Hep Ankara-İstanbul hattının "çift hat" yapılmayışının derdindeydi. Öldü gitti göremedi çift hattı. Babam Eskişehir'de gömülü. Bugünlerde ziyarete gitmeyi düşünüyorum. Bir sorum var Devlet Demir Yolları İşletmesi'ne, Ankara-İstanbul hattına hızlı tren getirenler, o hatta yeni bir hat eklemişler miydi? Ankara-İstanbul hattı çift hat mıydı? Eski sürveyan, teknisyen İbrahim Sezer'e rahat yatsın diye haber vereceğim de...

ÖNCEKİ HABER

Konya'da kontrolsüz inşaat tehlikesi

SONRAKİ HABER

Hüseyin Baradan, çekildi aradan

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...