23 Temmuz 2004 21:00

Kürt romanı yeni bir alan

İbrahim Seydo Aydoğan'ın, Kürt edebiyatında roman üzerine yaptığı araştırmadan çarpıcı sonuçlar ortaya çıktı. Aydoğan, ilk Kürtçe romanın ise Sovyet Kürtleri tarafından yazıldığını kaydediyor. Aydoğan, araştırması ile ilgili sorularımızı yanıtladı.

Paylaş
Fransa'da bulunan Rouen Üniversitesi Dilbilimleri Bölümü'nde eğitim gören İbrahim Seydo Aydoğan'ın, Kürt edebiyatında roman üzerine yaptığı araştırmadan çarpıcı sonuçlar ortaya çıktı. Şimdiye dek çoğunluğu 1990 yılından sonra olmak üzere 80 romanın yazıldığını ortaya koyan Aydoğan, ilk Kürtçe romanın ise Sovyet Kürtleri tarafından yazıldığını kaydediyor. Erebê Şemo'nun "Şivane Kurd" adlı ilk kitabı ile başlayan Kürt roman tarihine mercek tutan Aydoğan, "Şiir, hikâye, deneme, eleştiri ve tüm edebiyat türleri gibi, romanımız da zayıf kalmış. Maalesef, basılan romanlarımızın çoğunluğu henüz dünya romanının kalıbından çok uzak" diyor. Aydoğan, Kürt romanı ve araştırması üzerine sorularımızı yanıtladı. -Sizi bu konuda araştırmaya sevk eden temel neden neydi? Kürt romanları üzerine çalışma yaptığım vakit, zamanların kullanımı konusunda, dilimizin çözülmemiş bazı sorunlarının olduğunu gördüm. Ve bu, beraberinde edebi metin anlayışı sorununu ortaya çıkarıyor. O an, Kürtçe romanlarda zaman kullanımı üzerine çalışmaya karar verdim. Edebi eserlerin sorunlarının çözümü sadece akademik çalışmalarla mümkün olur. Bu konuda araştırmalar yapan Benveniste, Weinrich, Comrie, Vuillaume ve Vetters haricinde, edebiyatın en iyi örnekleri Roland Barthes, Jean-Paul Sartre ve Gérard Genette tarafından verilmiştir. -Bu çalışma ile neyi gerçekleştirmek istediniz? Hedeflediğiniz yere ulaştınız mı? Bu araştırmayla iki amacımı gerçekleştirmek istedim: Kürt dili zamanlarını ve sistemi ile Kürt romancılarına zamanların kullanımında ne gibi eksiklikleri olduğunu göstermek. Çünkü, romanın zamanları yanlış kullanıldığında, olay ve dokuyuşunda da büyük sakatlıklar olur. Eğer insan olaylar arasındaki kronolojiyi iyi anlamaz ise, romanı da anlayamaz. Kürt romanının dili üzerine bu araştırmayı yapabilmek için, her şeyden önce, kaç adet roman olduğunu bilmem ve bunları bir araya getirmem gerekirdi. Romanların bulunmasından ziyade, isimlerinin elde edilmesinin yeterince zor olduğunu gördüm. Bazı eserler hiç bulunamıyordu. Elimde sadece Naci Kutlay'ın bir yazısı vardı. O yazıda birçok romandan söz edilmemişti. Üzerinden zaman geçtiği ve romanların sayısı arttığı için, o işin yeniden yapılması gerekiyordu. Bu başlangıç araştırmasından sonra, Kürtçe romanlarının bir listesi ve istatistiğini çıkardım. Bu listeyi kendime saklamaya hakkım yok dedim ve bu listeyi bastırdım. Yine, bütün romanların isimlerinin o listede yer aldığını sanmıyorum. -1940 ve 1970 yılları arasında hiç Kürtçe roman yazılmamış. Sizce bunun nedeni nedir? 1940 ile 1970 yılları arasında geçen zamana bakıldığında, bu sorunun cevabı kolaylıkla bulunur. Bu her iki dönem de, Kürtler için politika üretme dönemi idi. Özellikle de 1970'li yıllar... Kuzey Kürtlerinin politikası hep Türkçe yapıldığı için, Kürtlerin özgürlük mücadelesi geliştikçe, dil ve edebiyat çalışmaları da geride kalıyor. Bu da edebiyatın, politikada bir basamak olarak kullanıldığı ve siyasetçilerin sığınağı durumuna geldiğini gösteriyor. Bunun en iyi örneği, 20. yüzyılın başlarında, Celadet Ali Bedirxan'dır. Aynı örnek 12 Eylül sonrası siyasetçileri için de verilebilir. Rahatlıkla söyleyebilirim ki; kuzeydeki Kürt siyasetçilerinin 1980'de Avrupa'ya çıkışlarına kadar, henüz Kürt romanından söz edilemiyordu. -1990 sonrasında roman ve romancı sayısında artış görülüyor... Bilindiği gibi, Turgut Özal döneminde, aleni olmasa da dil üzerindeki yasak kalktı. Zayıf da olsa, Kürt dili pazarı önündeki yol açıldı. İsveç'te yapılan çalışmalar da hemen hemen o döneme denk geliyordu. Kürt dili pazarının serbest bırakılması, Avrupa'daki ve ülkedeki Kürtler arasında bir ilişkinin kurulmasına imkân tanıdı. İstanbul'da yayınevleri açıldı; Nûdem, Azadiya Welat, Rewşen, Nûbihar ve Pelîn gibi dergi ve gazeteler çıktı. Bu, Kürtçe eserlerin tanınmasının da önünü açtı ve 1990'ların gençliği üzerinde etkili oldu. Romanların sayısında dikkat çekici değişiklikler olsa da bu romanlarımızın iyi olduğu anlamına gelmiyor. Maalesef, basılan romanlarımızın çoğunluğu henüz dünya romanının kalıbından çok uzak. -Şimdiye kadar romanlar daha çok yurtdışında yazılmış... İlk roman yazarlarımızın hepsi 1970'li yılların siyasetçileridir. 12 Eylül darbesinden sonra yurtdışına çıktılar. Kürt romanı da yurtdışında yeşerdi. Evet, şu an Türkiye'de de birçok yazar var; fakat 2 yıl önce, Kürt yazarlar Kızıltepe'de tutuklanıp sürgün edildi. Maalesef, halen ülkemizde siyasetçi ve yazarlar için tehlikeler var. Kendi ülkesinde, kendi diliyle yazamayan insan, işi için daha iyi imkânlar yaratmak amacıyla, mecburen yönünü başka bir ülkeye çevirir. -Size göre yazarın önündeki en büyük engel nedir? En büyük engel, yazarlarımıza destek olmak istemeyişimiz ve Kürtçe eserler için pazar oluşturulmayışıdır. Edebiyat ve yazarlık, okursuz gelişemez. Elbette ki bu da halkımızın durumuna bağlıdır. Diyarbakır'da Türkçe eserlerin satışı nasıl, Kürtçe eserlerin satışı nasıl? Biraz, bu sorun üzerine düşünülürse, daha iyi anlaşılır. Birçok kentte festivaller düzenleniyor ama gazeteler, Diyarbakır festivalinde Kürtçe eserlerin hiç satılamadığını söylüyor. Köylülerimiz zaten okumuyor, kentlilerimiz de başka dillerde okuyor. Toplum okumadığında iyi yazarlar da çıkaramaz. Kürt yazarlığının durumu çok karmaşık bir durum ve halkımızın durumundan daha trajiktir. Bu durumun nedenleri şunlar: Eserlerin reklamı yapılmıyor, yayıncılık duyarsız. Kürt yayınlarında, Kürt yazarlar üzerinde güçlü bir sansür var. Kürtler, siyasi inançlarından dolayı, edebi işler için de bir araya gelemiyorlar. Edebiyat, siyasetin gölgesinde kalmış ve siyasetçiler, yazarlara yol göstermişler. Edebi bir eleştiri mekanizması kurulmamış. Mevcut dergi ve gazeteler çok yetersiz kalıyor. Ya da parti ve grupların fragmanları durumundalar. -Romanı Kürt edebiyatının neresinde görüyorsunuz? Şiir ve hikâye türünde iyi yazarlarımız var. Bu da, sözlü kültürümüzden kaynaklanıyor. Bu nedenle, romanda fazla gelişme gösterememişler. Son 20 yılda, şiir ve hikâyemizin artık, Avrupa edebiyatını iyi tanıdığını görüyoruz. Fakat romanda böyle bir birlikteliği yapamıyorum. Çünkü roman, gelişmiş toplumun eseridir. Dünya romanı da, eski kalıplarını çoktan aşmış ve kendine yeni yol ve yöntemler bulmuş. Fakat maalesef birçok romancımızın, bu yeniliklerden haberi yok. Basılan yazılara bakın, göreceksiniz ki, Kürt romanının teorisyeni gibi davrananlar, halen romantizm, klasizm, realizm ve natüralizmden söz ediyorlar. Buna rağmen romancılarımızdan isimler vermek de mümkün.

ÖNCEKİ HABER

Sorun etme sahip çık!

SONRAKİ HABER

Hızlı trende hızlı rezalet!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...