22 Temmuz 2004 21:00

Pamukova'da 'Hızlı tren' faciası: 41 ölü 89 yaralı

İstanbul-Ankara seferini yapan 'hızlı tren' Sakarya'da kaza yaptı. 41 kişi hayatını kaybetti, 89 kişi yaralandı.

Paylaş

Hükümetin hızlandırılmış tren projesi faciaya yol açtı. İstanbul-Ankara seferini yapan Yakup Kadri Karaosmanoğlu Ekspresi, Sakarya Pamukova Mekece yakınlarında saat 19.30 civarında kaza yaptı. İstanbul'dan hareket eden trende 234 yolcu ve 8 personel bulunuyordu. Kazada 41 kişi hayatını kaybetti, 89 kişi yaralandı. Kazayı "cinayet" olarak nitelendiren uzmanlar, sorumlusunun da bilimsel uyarılara kulak asmayan hükümet olduğunu söyledi. 4 yolcu ve 1 restoran vagonunun raydan çıkması sonucu meydana gelen kazada, ölü ve yaralıların çoğu ilk iki vagonda bulunuyor. Üst üste yığılan vagonlardan onlarca ceset çıkarken, yaralılar Sakarya, Bilecik ve Eskişehir'den bölgeye sevk edilen ambulanslarla bölgedeki hastanelere taşındı.

YOLCU: 3 VAGON BİRBİRİNE GİRDİ

Trenin 3'üncü ve 4'üncü vagonundan sağ çıkmayı başaran yolculardan Orçun Açabey trenin ön tarafı viraja girdiği sırada sola yatar gibi olduğunu ve sağa doğru devrildiklerini söyledi. Kaza anında başta bir titreme hissettiklerini söyleyen Açabey daha sonra trenin hızının artmış gibi olduğunu ve titremenin arttığını belirtti. "Bizim vagonumuzda insanlar önce sakindi. Çünkü şanslıydık, cam bütünüyle kendiliğinden açıldı ve kendimizi tahliye ettik ama bizim altımızda ve üstümüzde vagon vardı. Arkada vagon vardı. Oraya gidenler feci olduğunu ve insanların görmek istemeyeceği görüntüler olduğunu söylüyordu. Herkes canlı olarak çıktı. Ufak şişikler ve kanamalar vardı. En arka vagon daha rahattı. 1'inci, 2'inci ve yemekli vagonlar birbirine girmişti" dedi. Panik içinde açılan yoldan çıktıklarını belirten Açabey, 8-9 metrelik bir uçuruma düşenler olduğunu belirtti. Açabey, Pamukova halkı ve belediyesinin arabalarla kendilerini aldığını ve yakındaki dinlenme tesislerine götürdüklerini belirterek, "Bu büyük bir kumar ve binlerce insan üzülüyor" dedi.

GÖRGÜ TANIĞI: CESETLER DAĞILMIŞTI

Olayın görgü tanığı olan Adapazarı Gazetesi Pamukova muhabiri Engin Uysal, 19.40'ta ulaştıkları kaza yerindeki görüntüyü 'facia' olarak değerlendirdi. Kazaya ilk müdahaleyi çevredeki vatandaşlarla birlikte yaptıklarını belirten Uysal, "Vagonlardan yaralıları çıkarmak için uğraştık. Sağlık ekipleri olay yerine bizden 5 dakika sonra geldi. Trenin makine kısmı sabit ayakta duruyordu. Vagonlar sağa ve sola savrulmuş durumda idi. Vagon aralarında sıkışmış durumda cesetler vardı. Çevreye saçılmış cesetler vardı. Sağlık ekipleri cesetleri Pamukova Kültür Merkezi'ne topladılar. İlk etapta ben bir vagonda 50'nin üzerinde ceset gördüm. Cesetler birbirine girmiş durumdaydı" dedi. Kazanın ardından Adapazarı-Birecik yolu trafiğe kapatılırken bölge askeri birlikler tarafından çembere alınırken çevrede dışarı fırlamış ölü ve yaralı arandı. Türk Tabipler Birliği (TTB) dışındaki hiçbir meslek örgütünün temsilcisi de enkâza yaklaştırılmadı.
 


ERDOĞAN: BİLGİ ALMIŞTIK

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan kaza nedeniyle Bosna Hersek gezisini iptal etti. Sakarya'ya gitmek üzere Devlet Bakanı Ali Babacan'ın Aktif Metropolitan Oteli'ndeki baldızının nişan yemeğinden ayrılırken açıklama yapan Erdoğan, gazetecilerin soruları üzerine, "Kaza, boyutu itibariyle çok çok büyük bir olay. Ölenlere Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum" dedi. Teknik bilgiye sahip olmadığı için kazanın nedeni hakkında bir açıklama yapamayacağını söyleyen Erdoğan, hızlandırılmış tren projesinde bilim adamları, akademisyenler ve ilgili teknik personel tarafından bilgi alındığını söyledi.
 


İNCELEME YAPTIRMADILAR

Tahsin Akbaba (Makina Muhendisleri Genel Merkez Yöneticisi): Olay yerine girmek istedik ama Başbakan gelecek diye izin vermediler. Teknik inceleme yapamadık. Bbu arada yaptığımız görüşmede sadece rayları değiştirdiler. Altyapı ile ilgili bir çalışma yapmadılar. Altyapı dayanıksız olunca raylar dayanmadı. Zaten hızlı gidebiliyordu, sadece rayları değiştirmekle hızlandırılmış tren dediler. Biz inceleme yapacağız. Devlet hem savcı hem hakim olamaz. Biz de bağımsız olarak inceleme yapmalıyız. Delilleri nasıl topluyorlar, ne yapıyorlar belli değil.
 


'OLMAMASI LAZIMDI!'

TCDD Genel Müdürü Süleyman Karaman, faciayla ilgili olarak yaptığı ilk açıklamada, "Bu bölgede trenlerin hızını artırmamıştık. Bu hızla bu kazanın olmaması lazım. Bu normal bir durum değil" dedi. Lokomotifin kaza sırasında raydan çıkmadığını söyleyen Karaman, "Böyle bir kaza olmaması lazımdı" diye konuştu.

Kriz Masası Başkanı: Normal hızındaydı Ulaştırma Bakanlığı tarafından oluşturulan Kriz Masası'nın başkanı Ulaştırma Bakanlığı Müsteşar Vekili Muammer Türker, "Bulunulan yer, hızlandırılmış olmayan trenler hangi hızda gidiyorsa hızlandırılmış trenlerin de o hızda gitmesine müsaittir. Şu anki bilgilerin ışığında trenin hızlandırılmış olmasının kazayla ilgili olmadığını düşünüyoruz" açıklamasında bulundu. Kazanın sebebine ilişkin çeşitli spekülasyonların yapıldığını, ancak teknik çalışma yapmadan birşey söylemenin mümkün olmadığını söyleyen Türker, "Hızlı tren seferleri kaldırılacak mı?" şeklindeki soruya, "Şu an öyle birşey söylemem mümkün değil. Öyle bir şey doğru da olmaz" yanıtını verdi.
 


KATLİAMIN ORTAĞI MEDYA

Hızlandırılmış trenin 4 Haziran 2004'te sefere başlaması gazete ve televizyonlarda 'demiryollarında büyük atılım' olarak duyurulmuştu. Bütün medya kuruluşları hükümetin bu icraatını övdü. Ancak bir süre sonra uzmanların rayların bu seferlere uygun olmadığı, donanımın ve yolun yetersiz olduğu, can kaybına neden olabilecek kazalar yaşanabileceğini vurgulayan açıklamaları geldi. Medyada bu uyarılar 'kısa haber' olarak geçiştirildi! İşte hükümetin hızlı tren sevincine ortak olanların haberleri:

MİLLİYET (11.04.2004): ... Projeyi 1975'te Süleyman Demirel başkanlığındaki 39. hükümet yatırım programına aldı. 29 yılda 2001 fiyatıyla 252 trilyon lira harcandı. Projede bu sürede bir ilerleme olmadı. 1999'da 58. hükümetin ihalesini yaptığı proje, bürokratik zorluklar nedeniyle uygulama aşamasına taşınamadı. Proje, 59. hükümetin Başbakanı Tayyip Erdoğan'ın 8 Haziran 2003'te temel atmasıyla resmen başlatılmış oldu...

SABAH (26.06.2004): Başlık: Hızlandırılmış trende 'sarsıntısız' kahvaltı ...Ulaştırma Bakanı, seyahati sırasında yiyecek ve içecekler üstüne dökülmeden rahat bir kahvaltı yaptı. Yolcuların, 'trenin hızı nedeniyle yiyecek, içecekler üstümüze dökülüyor' yakınmalarının ardından 15 dakikalık hız ayarlamasıyla daha sarsıntısız seyreden trendeki kahvaltı sırasında Yıldırım, "Trende, hem çevreyi seyredip, hem sohbet ederek kahvaltı yapmanın zevkini yaşıyoruz" diye konuştu. Bakan Yıldırım, trenin hızından kaynaklanan sarsıntıya karşın servis yapan garsonu dengesini korumasından dolayı da kutladı...

HÜRRİYET (5.6.2004): Başlık: Hızlı trene start Erdoğan'dan Ankara-İstanbul arasını 4.5 saate indiren hızlı tren seferleri, dün hareket memuru şapkası giyen Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından başlatıldı. Ankara ve İstanbul'da eş zamanlı olarak düzenlenen seferler, törenin uzaması nedeniyle 30 dakika gecikmeli başladı. Hızlı trenle Pendik'e kadar seyahat eden Başbakan Erdoğan, 'Gayet iyi bir yolculuk oldu. 2005'te daha iyi olacak, yolculuk 3 saate inecek' dedi. Rötarlı kalkışa, hem Ankara, hem de İstanbul'dan binen yolcular tepki gösterdi. Saat 18.00'de kapıların kapatılmasına rağmen trenin hareket etmemesi nedeniyle yolcular ve TCDD görevlileri arasında gerginlik yaşandı. src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


Hükümet bu kazayı biliyordu! Yetkilileri defalarca uyardıklarını, raporlar yazdıklarını belirten mühendisler ve biliminsanları, "Hükümet bu kazayı biliyordu, çünkü gerekli uyarılar yapıldı, raporlar verildi. Ama şov için bu projeyi hayata geçirdiler" dediler. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve bakanların görkemli törenlerle başlattıkları tren seferinden çok önce gerekli uyarılar yapılmıştı. Projenin mühendislik bilgisine başvurulmadan, müteahhit firmalara yaptırılarak faciaya davet çıkartıldığını söyleyen bir çok biliminsanı, hükümet tarafından adeta "hain" ilan edildi. Bu eleştirilerin artması karşısında TCDD, İstanbul - Ankara arasında sefer yapan hızlandırılmış trenler için geçtiğimiz ay teknik bir inceleme başlatma kararı almıştı.

Göstermelik inceleme İncelemeyi yürütecek ekipte yer alan İTÜ Ulaştırma Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Haluk Gerçek, seferlerin başlamasının ardından inceleme kararı alınmasını eleştirmiy ve "Trenlerin hızlandırılması için hattın uygun yapıya sahip olması gerekir" açıklamasını yapmıştı. Aynı şekilde Prof. Dr. Güngör Evren de, uyarıları haklı bulduğunu ve konunun çok detaylı şekilde incelenmesi gerektiğini vurgulamıştı. Evren, "Bunların hepsi can güvenliği açısından önemli. Önce tüm ayrıntılarıyla incelenmeli, sonra uygulamaya geçilmeliydi" demişti. TCDD ve hükümet yetkilileri ise biliminsanlarının eleştirilerine kulak asmayarak bir basın bildirisi ile bu denli önemli bir konuyu geçiştirmeyi tercih etti. Bu açıklamada, Ankara-Haydarpaşa arasında altyapı iyileştirildiği, lokomotiflerin hızlarının teknik müdahaleyle artırıldığı, üstyapı malzemelerinin 160 kilometre hıza uygun hale getirildiği iddia edilmişti. Açıklamada yolun yaz ve kış şartlarına uygun hale getirilmesi için ilave önlemlerin de alındığı, kullanılan vagonların da 180 kilometre hıza bile çok elverişli olduğu ileri sürülmüştü. Oysa kaza, hükümet tarafından yapılan bütün bu açıklamaların sadece kamuoyunu kandırmaya dönük olduğunu bir kez daha gösterdi. Kazayı gazetemize değerlendiren uzmanlar, "Bu kaza göz göre göre geldi" dediler. Uzmanlar, Başbakan ve diğer hükümet yetkililerinin ellerinde bu projenin güvenli olmadığına ve muhtemel facialara davetiye çıkartıldığına dair raporların, uyarıların bulunduğunu söylediler.

 


 

 

'Hiçbir uyarıya kulak asmadılar'

Celal Beşiktepe (TMMOB eski yöneticisi, Harita mühendisi) İstanbul-Ankara arasındaki mevcut demiryolu hattının, yıllar önce yapılmış olduğunu biliyoruz. Bu hattın yatay geometrisinin üzerinde hangi trenin, hangi hızla gidebileceği bellidir. Bu standardın boyutlarını aşan bir hız olayını planlamak bir cinayeti planlamaktan farksızdır. Şimdi iktidara gelir gelmez, 'İstanbul-Ankara arasındaki yolculuğu kısaltıyoruz' diye, bir reklam kampanyası biçiminde başlayan şov, böyle vahim bir olayla noktalanmış oldu. Asıl yapılması gereken, 1976 yılında inşaatına başlanan İstanbul-Ankara hızlı tren hattını gündeme getirmekti. Çünkü 76'da inşaata başlayan hat Ankara-Sincan-Ayaş-Beypazarı-Mudurnu-Namlıhan, Arifiye üzerinden İstanbul'a uzanan yepyeni bir güzergahtı. Bu güzergahın 1976'da öngörülen hızı 250 km/saat'ti. Yani İstanbul-Ankara'yı 2.5 saate indirebilecek bir hızlı tren hattıydı. İstanbul-Ankara arasındaki karayolunda Türkiye'deki yük taşımacılığının yüzde 19.5'i dönmektedir. Bu proje aynı zamanda yük ve yolcu taşıma projesiydi. Bu güzergah, otomotiv ve petro-kimya tekellerinin baskıları sonucu gündemden çıkarıldı. Ben projede 2.5 yıl kontrol mühendisliği yaptım. 1982 yılında hizmete girecek bu projede heyecan duyarak, zevkle çalıştık; geceyarılarına kadar, mesaiyi unutarak çalıştık. Çünkü Türkiye'nin dışa bağımlı, tekellere bağımlı ulaşımından bir hat koparıyorduk, bu böylesine önemli bir projeydi. Adapazarı-Pamukova kesiminde raydan çıkan vagonlar için geçtiğimiz günlerde bilim çevrelerinden gerekli uyarılar yapıldı. Ama başta Ulaştırma Bakanı olmak üzere hükümetin bütün yetkilileri bu uyarılara kulak asmak yerine şov yapmaya devam ettiler. Bu vagonlarda birayı yasaklamakla uğraşanlar, şimdi bu cinayetin hesabını versinler.

Müteahhite tren hattı yaptırıyorlar

Hasan Soysal (Birleşik Taşımacılık Sendikası Genel Sekreteri) "Hızlı tren adı altında yapılan hızlandırılmış treninin yürümeyeceğini, hatta faciayla sonuçlanabilebileceği, bazı tedbirler alınması gerektiğini TCDD Genel Müdürlüğü'ne söylemiştik. Bu tedbirlerden bir kısmını almışlardı, ancak yolun standardının yükselmesi gerektiğini belirtmiştik. O yapılmadı. Demiryollarında siz yolun standardını, hangi sürat ve tonaja uygun yaparsanız, o sürat ve tonaja uygun yolculuk yapılmalı. O hızın altına indiğinizde veya tonajın üzerine çıktığınızda yol bozuluyor. O yolun tekrar o standarda getirilmesi gerekiyor ki; bu da mümkün olmuyor. Muhtemelen bu hızlandırılmış trenden önce, bir ağır yük treni geçmiştir, dolayısıyla düşük süratle geçmiştir, bu da yolun nihvenini kaydırıyor. Yolun deveri (iç rayın dış raya oranla yükseklik miktarı) ve fleşi (virajın başlangıç noktası ile orta noktasının birbirine oranı) bozulmuştur diye düşünüyorsunuz. Dolayısıyla merkezkaç kuvveti artmıştır. Merkezkaç kuvvetini eşitleyemezsen tren yoldan çıkar. Eğer kaza yapılan uyarılardabelirtilen nedenlerden dolayı gerçekleşmişse Ulaştırma Bakanı ve TCDD Genel Müdürü'nün istifa etmesi gerekiyor. Ayrıca şu anda ikinci bir güzergah yapılıyor. Bu da oldukça sağlıksız, tepe olan yeri alıyor, çukuru dolduruyorlar. Üstelik proejeyi mütahhit bir firma yapıyor ki, bu duyulmamış bir şeydir."

 

 


 

'Ayakta durmak gerçekten güçtü'

Fevzi Argun (Gazetemizin Ankara Temsilcisi) Çarşamba sabahı İstanbul'a gelirken "hızlı trenle" seyahat eden Ankara Temsilcimiz Fevzi Argun, "Yolcular trenin güvenli olmadığını daha biner binmez anladılar" dedi. Yolculuk sırasında trenin sürekli sallandığını, özellikle Arifiye-Eskişehir arasındaki hatta son derece rahatsız eden bir sarsıntının olduğunu belirten Argun, bu seyahatte yaşadıkları şöyle anlattı: "Tren devamlı tüneller ve virajlardan geçiyordu. Diğer tren hatlarındaki rahatlık ve güvenirlilik kesinlikle hissedilmiyordu. Tren sürekli sallantı halinde olduğu için, ayağa kalkanlar sendeliyor çay, kavhe, su içenler de içtiklerini üstlerine döküyorlardı. Trende bulunan yolcular zaman zaman koltuklarına tutunmak zorunda kalıyorlardı. Herkes tedirgin oldu. Yolcular 5.5 saat boyunca tedirgin bir yolculuk ettiler. Kesin olarak kötü bir trendi ve yolcular da yolculuk sırasında rahatsızlıklarını sık sık dile getirdiler."

'Altyapı çalışması yapmadılar'

Cemalettin Küçük (TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi) Altyapı çalışması yapılmadan insanların hayatına kast edilemez. Şov yapıldı ama böyle şey olmaz. Altyapısı ve sinyalizasyonu yapılmamıştır. O bölgede bazı yerler 90 kilometre hızla gitmeye bile uygun değil. Jandarma cesetleri topluyoruz diyerek, TTB dışındaki meslek odalarının temsilcilerini içeri sokmuyor. Olayın görülmesi gerekir, sonuç itibariyle gerekli incelemelerin yapılması gerekiyor. Hükümet bu uyarıları dikkate alarak gereğini hayata geçirmeli. Bu hatadan dolayı can kaybına uğrayanları devlete tazminat davası açmaya çağırıyoruz. Böyle bir hata yapılamaz.

'Ne ray ne vagon yenilendi'

Ali Ekber Çakar (Makine Mühendisleri Odası Genel Sekreteri) Mevcut demiryolları hatlarımızda herhangi bir iyileştirme yapılmadan, şu anki trenlerin hızı daha yüksek bir seviyeye çekildi. Ne yapıldı da, daha önce 8-10 saatte alınan yol 5 saate indirildi? Yolun geometrisinde bir değişiklik mi yaptılar? Deverlerinde, kulplarında bir değişiklik mi yaptılar? Yapılmak istenen ne belli değil? Siz böyle bir süratle, mevcut yolun altyapısını iyileştirmeden, kullandığınız vagon da dahil olmak üzere üstyapıyı yenilemeden ne oldu da süreyi bu kadar kısalttınız? Şimdi, 'biz mevcut kadrodan, konunun uzmanlarından teknik olarak her türlü bilgiyi aldık, bu yolu ve bu rayları kullanabileceğimizi söylediler' diyecekler. 'Teknik bilgilere dayanarak başlattık' diyecekler, ama olay bu kadar basit değil. Hiçbir çalışma ve iyileştirme yapmadan bu işe kalkışanlar sorumludur.

src=/resim/b1.gif width=5>

Başa dön


'Umarım artık bilimi dinlerler' Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi Ulaştırma Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aydın Erel "Umarım artık bilime daha fazla kulak verilir" dedi. Erel, Geçtiğimiz günlerde "Dünya Ulaştırma Araştırmaları Konferansı" sırasında İstanbul-Ankara arası seferlere başlayan 'hızlı tren'in altyapı sorunlarından dolayı kaza risklerine ve maliyet fazlalığına dikkati çekmiş bu yüzden de TCDD ve Ulaştırma Bakanlığı'ndan tepki görmüştü. Yakup Kadri Karaosmanoğlu adlı hızlı trenin kaza yapması üzerine kendisine telefonla ulaştığımız bilim adamı olayla ilgili hayli üzgün olduğunu ifade ederek "Söylenecek hiçbirşey yok. Çok üzgünüm. Umarım artık bilime daha fazla kulak verirler" dedi. Prof. Dr. Aydın Erel daha bir hafta önce Evrensel'e konuşmuş ve uyarılarını yinelemişti. Erel ayrıca hızlı tren çalışmaları sırasında yardım talep ettikleri halde cevap alamadıklarını da belirtmişti. Erel, Aralık 2003'ten beri bir çok kez TCDD'ye ve Ulaştırma Bakanlığı'na uyarılarda bulunduğunu ancak dikkate alınmadığını söylemişti. Erel'in 15 Temmuz günü gazetemize verdiği yanıtlar şöyle: - Hızlı tren ile ilgili sorunlar nelerdir? Hızlandırılmış tren mevcut demiryolu hatlarımızın üzerinde taşıtlarımızın hızını biraz daha arttırarak 150-160 km'ye çıkarılarak uygulanmaya başlanmış olan bir yolcu tren seferidir. Asıl 'hızlı tren' saatte en az 250-300 km hız yapabilen trendir çünkü. Sorun mevcut; yani 1900'lü yılların ikinci yarısında yapılmış olan yollarımızın üzerinde hız yapılmaya çalışılmasıdır. Ki o yıllar da elbetteki 150-160 km hız düşünülerek yapılmamıştır. Yollar buna elverişli değil. İkincisi taşıtlar buna elverişli değil. Üçüncüsü de yollar ve taşıtlar arasındaki uyum hızlandırımış trene elverişli değil. - Bu eksiklikler ne gibi sonuçlar doğurabilir? Alyapıda bugüne kadar herhangi bir iyileştirme yapılmamıştır. Altyapının kötü olması bırakın hızlandırılmış treni, şu andaki trenler için bile tehlikelidir. Kaldı ki şimdi siz trenin hızını arttırıyorsunuz. Hızları arttırırsanız yola ve taşıta gelen olumsuz etkiler 2,5 katına kadar çıkabilir. Bu da yol daha hızlı aşınır, daha hızlı çöker, daha hızlı eğrilir demektir. Bu durumda bu yolu eski durumuna getirmek için de sürekli olarak ve tarfiği aksatmadan bakım yapmak zorunda kalırsınız. Bunu da bu kadar hızlı yapamayacağınıza göre sonuçta bu hızlı tren zaman içinde bozulan yol üzerinde hareket etmek zorunda kalacak, dolayısıyla kaza riski artacaktır. Mevcut altyapıda hiçbir iyileştirme yapılmadan hız arttırılırsa, alt ve üstyapıdaki hasarlar ve yol bozuklukları, uygulanan hızları ile orantılı olarak artar, taşıtlar hasarlanır ve taşıtları yol üstünde tutmak zorlaşır. Üstyapı elemanları olan raylar, tvarsler, bağlantı elemanları ve balast tabakası zaman zaman yenilense de, bunların özellikleri ve yolun imalat kalitesi yüksek hızlara uygun değildir. Demiryollarımızda "kaynaklı uzun raylar"ın gerekli teknik bilgi ve deneyim kullanılmadan uygulanması, yaz aylarında yolun eğrilmesi sonucu raydan çıkma (dereyman) olaylarına ve kış aylarında ray kırılmalarına davetiye çıkarmaktadır. Tekrar ediyorum seferler mutlaka durdurulmalıdır. Ben de bu haliyle asla hızlandırılmış trene binmem. - Açıklamalarınızın ardından gelen tepkileri nasıl değerlendiriyorsunuz? Ben dedim ki bir durdurun şu seferleri bilen bir gözle şu yollara bir bakalım, gereken iyileştirmeleri yapalım, bypass yapalım gerekirse yatay nakiller yapalım. Ancak maalesef tepki aldım. Ben bu uyarıyı yapmak zorundaydım. Gerçekten de kaza riski artıyor. Bu taşıtlar ve yollar sürekli olarak hasar görecek. Hasar görünce de sürekli onarım yedek parça değişimi olacak ki bu çok yüksek bir maliyettir. TCDD diyor ki biz gekeren her türlü iyileştirmeyi, kontrolleri yaptık. Ancak madem yapıldı neden benim açıklamam üzerine İTÜ'ye yeni bir araştırma için başvuruldu? Hiç olmazsa bunu kamuoyu gündemine getirdik. Ben daha önce iyileştirmeler için bir adım atın yoksa Konferansta açıklama yapacağım diye uyarıda bulunmuştum. Ancak hiç bir adım atılmadı. Bir de Ulaştırma Bakanı televizyonda 'Yardım istedik kabul etmedi' dedi. Ancak ne zaman 'açılışı yapılacağı duyuruldu dendi o zaman haberimiz oldu çalışmaların tamamlandığından. Bu çalışma yapılırken üniversitelerden kesinlikle yardım istenmemiştir.

src=/resim/b1.gif width=5>

Başa dön


TCK Tasarısı çocuğa 'zarar' veriyor! Özgül Yıldızer Meclis Genel Kurulu'na gönderilen Türk Ceza Kanunu (TCK) Tasarısı'nın 31'inci maddesi, çocukların yararına olmayan birçok değişikliği içeriyor. Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı gönüllülerinin başlattığı ve baroların çocuk hakları komisyonlarının da desteklediği "TCK'da çocukların yararına aykırı maddelere hayır" kampanyası ile tasarının yeniden düzenlemesi isteniyor. 12 yaşından küçük çocuk, suç işlediğinde bu suçtan sorumlu olmayacak. Ancak çocuğun ceza sistemi içine sokulmaması amacı taşıması gereken tasarı, çocukların bir araştırma yapılmadan, "güvenlik tedbirleri" adı altında birtakım uygulamalara maruz kalmasını öngörüyor. Söz konusu çocuk, Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu Yetiştirme Yurtları'na gönderilebilecek. Böylece çocuk, yargısız bir yaptırıma maruz kalacak.

Suça iten koşullara bakılmayacak Tasarının en ciddi sıkıntılarından birisi ise, 12-15 yaş arası çocuklar için çocuğun içinde bulunduğu koşullara bakılmaktan vazgeçilmesi. Tasarı, bu yönüyle önceki durumdan daha da geri bir uygulamayı getiriyor. Eğer çocuğun suçu algılama ve bu suçla ilgili davranışlarını yönlendirme yeteneği olduğuna karar verilirse, koşullarına bakılmaksızın, yedi yıldan on iki yıla kadar ceza verilebilecek. Görüşlerini gazetemize aktaran Avukat Seda Akço, TCK'nın 12-15 yaş arası çocuğu anlama/isteme yeteneği olduğu için sorumlu görmesinin yanlışlığını vurguladı. Zorunlu eğitimin de 15 yaşında tamamlandığının altını çizen Akço, hukukun bütün alanlarının çocuğa eşit bakması gerektiğini kaydetti. Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı gönüllüsü Emrah Kırımsoy ise, tasarıdan çocuk yararına aykırı maddelerin çıkarılmasını istedi. Kırımsoy, tasarının Meclis Genel Kurulu'na geleceği tarihte bütün kesimlerin bu soruna duyarlılık göstermesini istedi. Topladıkları imzaları ve önerdikleri düzenlemeyi Adalet Bakanlığı'na vermeyi planlayan Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı gönüllüleri ve hukukçular, Meclis'in toplanarak tasarıyı tartışacağı 15 Eylül'e kadar tüm kesimlerin "çocukların yararına bir TCK" için desteğini bekliyor.

src=/resim/b1.gif width=5>

Başa dön

 

Eşitsizliğin fotoğrafı
ÖNCEKİ HABER

Telekom şikâyet edildi

SONRAKİ HABER

Hükümet bu kazayı biliyordu!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...