16 Temmuz 2004 21:00

KARTACA KRALİÇESİ

Latin ozan Vergilius, "Aeneis" adlı destanında Dido'yu - (Alissa adını Dido olarak değiştirir )- anlatmazdan çok önceleri de biliniyordu, Kartaca kraliçesi Alissa'nın serüvenleri ve o acıklı aşk öyküsü...

Paylaş
Latin ozan Vergilius, "Aeneis" adlı destanında Dido'yu - (Alissa adını Dido olarak değiştirir )- anlatmazdan çok önceleri de biliniyordu, Kartaca kraliçesi Alissa'nın serüvenleri ve o acıklı aşk öyküsü...

Kralın varisi Gerçekte Alissa; Güney Akdeniz bölgesindeki Fenikeli bir kralın kızıydı...Kral ölünce halk; erkek kardeşi Pigmalyon'u, yaşının küçük olmasına karşın kral seçmiş; amcası Sicharbas'ı da kral yardımcısı olarak belirlemişti. Bu arada Alissa'yı da amcasıyla evlendirmişlerdi. Böylesi bir düzenlemeyle krallığın işleri epeyce düzgün yürümüştü. Ne var ki yaşı biraz büyüyünce, amcasının gizli hazineleri olduğunu kızkardeşi Alissa'dan öğrenen kral Pigmalyon, bir bahaneyle amcasını öldürttü. Tam hazinelere el koymak üzereyken kızkardeşi Alissa; krallığın sağduyulu ve en etkin kişilerini de yanına alarak altın dolu torbalarla birlikte bir gemiye atlayıp denize açıldı. Şeytani bir zekâyla, kardeşi olan kralı yanıltmak için, hazinelerle birarada yüklediği kum torbalarını denize ata ata yol almaya başladı. Böylece hazineleri denize attığı süsünü vererek kardeşinin kendisini izlemesini engellemiş oldu. Uzun bir deniz yolculuğundan sonra Alissa ve adamları, Kuzey Afrika'daki Libya kıyılarındaki bir limandan karaya çıktılar. Oranın yerli halkı; bir gemi dolusu bu göçmen sığınmacıları, Akdenizli ülke insanlarının genlerine sinmiş büyük bir konukseverlikle karşıladı. Bu göçmenler sürekli yerleşim için ora halkından toprak isteyince, gene Akdenizlilerin konuk ettikleri insanların isteklerine hayır diyememe alışkanlığından kaynaklansa gerek, bir öküz derisi verdiler. Bu derinin kaplayabileceği genişlikte bir toprak parçasını, ülkenin diledikleri bölgesinden seçebileceklerini ve orada sürekli oturabileceklerini söylediler. Alissa da bu postu ince ince kıydırıp kıl kalınlığından kırk kat daha ince şerit yumaklarına dönüştürdü. Böylece bu şeritlerin çevrelediği topraklarda bir kent kurdular. Bir ara Kıbrıs'a da gidip kendilerine eş olacak kadın kız getirdiler. Daha sonra Kartaca Krallığı adını alacak olan bu kent, aşağıdaki öyküde geçen olaylar yüzünden Roma İmparatorluğunun başdüşmanı kesilecektir...

Aenas için Romalı ozan Vergilius'un "Aeneis" adlı destanına konu olan Yunan kaynaklı bu mitosa göre; Troya'dan kaçan Aeneas'ın yolu bir gün Kartaca'ya düşer. Kenti henüz yeni yeni kurmakta olan kraliçe Alissa; yolculuğunu sürdüren bu yakışıklı gence vurulur. Ne var ki kraliçe Alissa'nın güzelliğini ve bir ülke oluşturup yönetmedeki becerilerini kıskanan ve bu yüzden ona diş bileyen tanrıça Afrodit de; kraliçenin yakışıklı ve güzel Aeneas'a olan duygularını fırsat bilip Alissa'yı bu yabancı genç için yanıp tutuşturacak aşk kıvılcımları salar. Alissa bu kıvılcımların da etkisiyle kraliçeliğini ve ulusal kimliğini hiçe sayarak ve törelere aykırı olarak bu yabancı delikanlı Aeneas'a bütün benliğiyle; varıyla yoğuyla bağlanır. Haliyle böylesi bir bağlılıktan sonra iki aşık birlikte gezip tozmaya başladılar. Ava çıktıkları bir gün, gözlerden ırak bir mağarada seviştiler. Afrodit de, dedikodu tanrıçası Fama aracılığıyla bu aşk öyküsünü; bütün dünya ülkelerinin krallarına, halklarına duyurdu. Afrodit'in amacı; Alissa'nın başarılarını, becerilerini böylesi dedikodularla gölgelemekti. Ne var ki kraliçenin bu dedikodulara kulak astığı filan yoktu; üstelik Aeneas'a olan aşkı gitgide daha da yalazlanıyordu. Hızını alamayan tanrıça Afrodit; bir süre sonra başka tanrı ve tanrıçalar aracılığıyla Aeneas'a bir haber saldı. Tanrılar Aeneas'a; amacının ve misyonunun Kartaca'da Elissa'yla aşk yaşamak değil, ama bir an önce bu yabancı ülkeden ayrılıp İtalya'ya gitmek ve orada Roma krallığını kurmak olduğunu sert bir dille anımsattılar. Tanrıların dayatmalarına boyun eğmek zorunda kalan Aeneas, sevgilisi Elissa'dan ve ülkesi Kartaca'dan gizlice kaçmanın yollarını aramaya başladı. Bir yandan da komşu ülkelerin kralları; bir yabancıya karşı duyduğu sevgi ve birlikte yaşadıkları aşk yüzünden Alissa'yı acımasızca kınadılar ve onu bu aşktan caydırmak için çeşitli yöntemlerle sürekli sıkıştırdılar. Tanrılara ve krallara meydan okuyarak giriştiği bütün çabalarına karşın, sevgilisi Aeneas'ı ülkesinde tutamayacağını hisseden umarsız kraliçe Alissa; Aeneas'ın ayrılığına dayanamayacağını büyük bir hüzünle anladı ve bunun üzerine limanda büyük bir odun yığını hazırlattı. Sonra da sevgilisi Aeneas'la paylaştıkları ve bu sözde yasak aşkı anıştıran nesi var nesi yoksa; giysilerini takılarını, ortak yataklarını bu büyük odun yığınıyla harmanladı. Aeneas da; bütün isteksizliğine karşın bir gece yarısı, yanındaki Troyalı yoldaşlarıyla birlikte yeni bir ülke kurmak üzere, İtalya'ya doğru yelkenlerini açtı. Limanda sevgilisini gözlemleyen Alissa da, gemi yelkenlerini açar açmaz kendini hançerledi... Karanlık denizde yitirdiği sevgilisine belki de son bir kez deniz feneri olabilmek için, kendini hançerlemeden önce verdiği buyruk üzerine adamları; kraliçe Alissa'nın ölüsü ve anılarıyla harmanlanan o büyük odun yığınını ateşe verdiler...

ÖNCEKİ HABER

Memuru simide mahkûm ettiler

SONRAKİ HABER

KÜLTÜR SANAT
   DERGİLERİNDE BU AY...

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...