14 Temmuz 2004 21:00
Oğlumun ölmesini istemiyorum
Ölüm orucunun 385. gününde olan ve hakkında iki kez müebbet kararı verilen Remzi Aydın'ın üçüncü yargılanması bugün başlıyor. Remzi Aydın 1997 yılının Temmuz ayında Kars'ta askerlik yaparken İstanbul'a getirilerek tutuklanır. Aydın hakkında TKEP/L davası TCK 146/1'den müebbet verilir. Müebbet kararını yargıtay iki defa bozar.
31 yaşında olan Remzi Aydın, cezaevlerinde F tiplerine geçişi ve cezaevlerindeki tecriti protesto etmek amacıyla ölüm orucuna başladı. Ölüm orucunun 385. gününde olan Remzi Aydın'ın ailesi durumunun kötü olduğunu belirterek "Ölmek üzere, ölmesini istemiyoruz" diyor. Muğla Milas'ta oturan annesi Tayibe ve babası Mehmet Gazi Aydın, Remzi Aydın'ı son ziyaretlerindeki gözlemlerini "Durumu çok iyi değil. Çok zayıfladı. Ayaklarında kas erimesine bağlı olarak yanıklar oluşmuş. Yürümekte zorlanıyor. Morali iyiydi ama konuşmasında biraz zayıflama var " cümleleriyle anlatıyor.
Çok zayıfladı Ölüm orucuna başladığında 80 kilo civarı olan Remzi Aydın, 40 kilo kaybetmiş. Tekirdağ F Tipi'nde iki kişilik hücrede kalan Aydın, 3 ay önce fenalaşarak Tekirdağ Devlet Hastanesi'ne kaldırılır. 40 gün annesi Tayibe'nin deyimiyle "2 kilit arkasında 24 saat ışığın yandığı bir odada" tutulan Aydın, annesi ve babasının girişimleri sonucu 2 ay önce Bayrampaşa Özel Tip Cezaevi'nde 20 kişinin kaldığı bir koğuşa getirilmiş. Koğuştaki diğer insanların yardımcı olmaya çalıştıklarını anlatan Tayibe Aydın, oğlunun durumundan endişe duyarak yetkililere duyarlı olma çağrısı yapıyor. Ziyaretler sırasında kendilerine de onur kırıcı aramalar ve çeşitli baskıların yapıldığını ifade eden Tayibe Aydın, Tekirdağ'da iken ayda bir kez ziyaretine gelebildiklerini son zamanlarda ise 15 günde bir Remzi Aydın'ı ziyaret ettikleni söylüyor. Remzi Aydın'ın tedaviyi kabul etmezse Tekirdağ F Tipi'ne geri gönderileceğini aktaran Tayibe Aydın, oğlunun bilincinin açık ve tedaviyi kabul etmediğini belirterek devlet yetkililerine sesleniyor: "Yetkililerin duyarlı olmasını istiyoruz. F Tiplerinde çocuklarımız ölmesin istiyoruz. Oğlumun ölmesini istemiyoruz."
İHD'de açıklama İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi'nde dün öğle saatlerinde basın toplantısı düzenleyen Remzi Aydın'ın annesi Tayibe Aydın ve Mücadele Birliği Gazetesi temsilcisi Vefa Serdar, F tipi cezaevlerinde yeni ölümlerin yaşanmaması için herkesi duyarlı olmaya çağırdı. Serdar, Remzi Aydın'ın üzerindeki tüm baskılara rağmen ölüm orucunu bırakmadığını belirterek yeni Ceza İnfaz Yasası ile yeni saldırıların yaşanacağına dikkat çekti. Tayibe Aydın ise "Oğlumun ölmesini istemiyorum" diyerek cezaevlerindeki koşulların düzeltilmesini istedi.
Belediye satıyor, ŞPO sahip çıkıyor Ankara'nın son yeşil vadisi İmrahor'un, yerleşime açılması için Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin hazırladığı yeni plana, Şehir Plancıları Odası (ŞPO) davayla karşılık verdi. ŞPO, planın, "şehircilik ilkelerine ve etik değerlere uygun" olarak hazırlanmadığını belirtti. Konuyla ilgili dün yazılı bir açıklama yapan ŞPO Ankara Şubesi, Ankara Büyükşehir Belediyesi'ne, planın iptali için yaptıkları itirazın reddedildiğini aktardı. Açıklamada, bunun üzerine yapılan planın iptali için İdare Mahkemesi'ne şube olarak dava açtıkları belirtilerek, 2 yıl önce İmrahor Vadisi'ni yerleşime açan plan değişikliğine açtıkları davanın ise halen sürdüğü hatırlatıldı. Açıklamada, yeni plan değişikliğinin, eski planla karşılaştırıldığında yoğunluğunun azaltılması dışında planlamaya ilişkin, daha önce dava konusu edilen hususlarda bir değişiklik getirmediğine dikkat çekilerek, İmrahor Vadisi'nin, Ankara'nın güneydoğusunun akciğeri, Mogan, Eymir ve Tuz Gölü'ne uzanan ekolojik bütünün bir parçası olmasından dolayı yerleşime açılmaması gerektiği ifade edildi. İmrahor Vadisi'nin yitirilmesiyle, Mogan ve Eymir göllerinin de yitirilmesinin kaçınılmaz olacağına vurgu yapılan açıklamada, bölgenin Mamak Çöplüğü'ne yakın olmasından dolayı, burada yapılacak yerleşimin, insan ve çevre sağlığını büyük oranda etkileyeceği kaydedildi. Açıklamada, İmrahor Vadisi'nin korunması için ilgili belediyelerce gereken çalışmaların yapılması istenilerek, bu bölgedeki özel mülk sahipleri için de kamulaştırma ve imar hakkı transferi yönteminin kullanılabileceği belirtildi.
src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


'Hızlı tren'de güvenlik tartışması Elif Görgü Dünya Ulaştırma Araştırmaları Konferansı'ndaki konuşmasında, İstanbul-Ankara arası seferlere başlayan 'hızlı tren'in altyapı sorunlarından dolayı kaza riskinin yüksek olduğunu iddia eden ve bu yüzden TCDD ile Ulaştırma Bakanlığı'ndan tepki gören Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi Ulaştırma Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aydın Erel, demiryolunu asla hedef almadığını söyledi. Gazetemizin sorularını yanıtlayan Erel, Aralık 2003'ten bu yana bir çok kez TCDD'ye uyarılarda bulunduğunu ancak dikkate alınmadığını söyledi. Erel, konferanstaki konuşmasından sonra konunun uzmanı üniversite öğretim üyeleri ile birlikte Ankara'ya çağrıldığını, bunun da vurgu yaptığı noktaların tartışılması için bir adım olduğunu söyledi. Bu arada, TCDD Genel Müdürlüğü, 'herhangi bir sorun' olmadığına dair açıkama yapmasına rağmen araştırma yapması için İstanbul Teknik Üniversitesi'ne başvuruda bulundu. Hızlı tren ile ilgili sorunlar nelerdir? Hızlandırılmış tren, mevcut demiryolu hatlarımızın üzerindeki taşıtlarımızın hızını biraz daha arttırarak 150-160 km'ye çıkartmak suretiyle uygulanmaya başlanmış olan bir yolcu tren seferidir. Asıl 'hızlı tren' saatte en az 250-300 km hız yapabilen trendir. Sorun mevcut; yani 1900'lü yılların ikinci yarısında yapılmış olan yollarımızın üzerinde hız yapılmaya çalışılmasıdır. O yıllarda elbette ki raylar 150-160 km hız düşünülerek yapılmamıştır. Bu nedenle mevcut raylar hızın artırılmasına elverişli değil. İkincisi trenler buna elverişli değil. Üçüncüsü de yollar ve taşıtlar arasındaki uyum hızlandırılmış trene elverişli değil. Bu eksiklikler ne gibi sonuçlar doğurabilir? Altyapıda bugüne kadar herhangi bir iyileştirme yapılmamıştır. Altyapının kötü olması bırakın hızlandırılmış treni, şu andaki trenler için bile tehlikelidir. Kaldı ki şimdi siz trenin hızını arttırıyorsunuz. Hızları arttırırsanız yola (raylara) ve taşıta (tren) gelen olumsuz etkiler 2,5 katına kadar çıkabilir. Bu da, yol daha hızlı aşınır, daha hızlı çöker, daha hızlı eğrilir demektir. Bu durumda bu yolu eski durumuna getirmek için de sürekli olarak ve trafiği aksatmadan bakım yapmak zorunda kalırsınız. Bunu da bu kadar hızlı yapamayacağınıza göre sonuçta bu hızlı tren zaman içinde bozulan yol üzerinde hareket etmek zorunda kalacak, dolayısıyla kaza riski artacaktır. Mevcut altyapıda hiçbir iyileştirme yapılmadan hız artırılırsa, alt ve üstyapıdaki hasarlar ve yol bozuklukları, uygulanan hızları ile orantılı olarak artar, taşıtlar hasarlanır ve taşıtları yol üstünde tutmak zorlaşır. Üstyapı elemanları olan raylar, tvarsler, bağlantı elemanları ve balast tabakası zaman zaman yenilense de, bunların özellikleri ve yolun imalat kalitesi yüksek hızlara uygun değildir. Demiryollarımızda "kaynaklı uzun raylar"ın gerekli teknik bilgi ve deneyim kullanılmadan uygulanması, yaz aylarında yolun eğrilmesi sonucu raydan çıkma (dereyman) olaylarına ve kış aylarında ray kırılmalarına davetiye çıkarmaktadır. Tekrar ediyorum; seferler mutlaka durdurulmalıdır. Açıklamalarınızın ardından gelen tepkileri nasıl değerlendiriyorsunuz? Ben dedim ki; bir durdurun şu seferleri, bilen bir gözle yollara bir bakalım, gereken iyileştirmeleri yapalım, gerekirse bypass yapalım, yatay nakiller gerçekleştirelim. Ancak tepki aldım. Ben bu uyarıyı yapmak zorundaydım. Gerçekten de kaza riski artıyor. Bu taşıtlar ve yollar sürekli olarak hasar görecek. Hasar görünce de sürekli onarım yedek parça değişimi olacak ki bu çok yüksek bir maliyettir. TCDD diyor ki; biz gekeren her türlü iyileştirmeyi, kontrolleri yaptık. Madem bu iyileştirmeler yapıldı, neden benim açıklamam üzerine İTÜ'ye yeni bir araştırma için başvuruldu? Bir de Ulaştırma Bakanı televizyonda 'Yardım istedik kabul etmedi' dedi. Ancak ne zaman açılış yapılacağı duyuruldu, o zaman haberimiz oldu çalışmaların tamamlandığından. Bu çalışma yapılırken üniversitelerden kesinlikle yardım istenmemiştir.
TCDD NE YAPMALI Prof. Dr. Aydın Erel en kısa zamanda yapılması gerekenleri ise şöyle sıraladı:Hızlı demiryolu taşımacılığı konusunda çağdaş teknolojik bilgi birikimine sahip uzmanların danışmanlığı ve denetiminde;
Demiryolu hatlarımız ve bu hatlarda kullanılan taşıtlar ivedi olarak kontrol edilmelidir.
Uygun olmayan taşıtlar bu yolla kullanılmamalı, kullanılacak taşıtlar ise sürekli olarak denetim ve bakım altında tutulmalıdır.
Yol trafiğe kapanmadan 'altyapı iyileştirmesi' mümkün olmadığından, alt yapının olumsuzlukları üstyapıda uygulanacak bazı çözümlerle azaltılmalıdır.
Uygun olmayan yol elemanları değiştirilmeli, yolun geometrik ve fiziksel kalitesi yükseltilmeli ve yollar sürekli olarak denetim ve bakım altında tutulmalıdır.
Çok zayıfladı Ölüm orucuna başladığında 80 kilo civarı olan Remzi Aydın, 40 kilo kaybetmiş. Tekirdağ F Tipi'nde iki kişilik hücrede kalan Aydın, 3 ay önce fenalaşarak Tekirdağ Devlet Hastanesi'ne kaldırılır. 40 gün annesi Tayibe'nin deyimiyle "2 kilit arkasında 24 saat ışığın yandığı bir odada" tutulan Aydın, annesi ve babasının girişimleri sonucu 2 ay önce Bayrampaşa Özel Tip Cezaevi'nde 20 kişinin kaldığı bir koğuşa getirilmiş. Koğuştaki diğer insanların yardımcı olmaya çalıştıklarını anlatan Tayibe Aydın, oğlunun durumundan endişe duyarak yetkililere duyarlı olma çağrısı yapıyor. Ziyaretler sırasında kendilerine de onur kırıcı aramalar ve çeşitli baskıların yapıldığını ifade eden Tayibe Aydın, Tekirdağ'da iken ayda bir kez ziyaretine gelebildiklerini son zamanlarda ise 15 günde bir Remzi Aydın'ı ziyaret ettikleni söylüyor. Remzi Aydın'ın tedaviyi kabul etmezse Tekirdağ F Tipi'ne geri gönderileceğini aktaran Tayibe Aydın, oğlunun bilincinin açık ve tedaviyi kabul etmediğini belirterek devlet yetkililerine sesleniyor: "Yetkililerin duyarlı olmasını istiyoruz. F Tiplerinde çocuklarımız ölmesin istiyoruz. Oğlumun ölmesini istemiyoruz."
İHD'de açıklama İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi'nde dün öğle saatlerinde basın toplantısı düzenleyen Remzi Aydın'ın annesi Tayibe Aydın ve Mücadele Birliği Gazetesi temsilcisi Vefa Serdar, F tipi cezaevlerinde yeni ölümlerin yaşanmaması için herkesi duyarlı olmaya çağırdı. Serdar, Remzi Aydın'ın üzerindeki tüm baskılara rağmen ölüm orucunu bırakmadığını belirterek yeni Ceza İnfaz Yasası ile yeni saldırıların yaşanacağına dikkat çekti. Tayibe Aydın ise "Oğlumun ölmesini istemiyorum" diyerek cezaevlerindeki koşulların düzeltilmesini istedi.
Belediye satıyor, ŞPO sahip çıkıyor Ankara'nın son yeşil vadisi İmrahor'un, yerleşime açılması için Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin hazırladığı yeni plana, Şehir Plancıları Odası (ŞPO) davayla karşılık verdi. ŞPO, planın, "şehircilik ilkelerine ve etik değerlere uygun" olarak hazırlanmadığını belirtti. Konuyla ilgili dün yazılı bir açıklama yapan ŞPO Ankara Şubesi, Ankara Büyükşehir Belediyesi'ne, planın iptali için yaptıkları itirazın reddedildiğini aktardı. Açıklamada, bunun üzerine yapılan planın iptali için İdare Mahkemesi'ne şube olarak dava açtıkları belirtilerek, 2 yıl önce İmrahor Vadisi'ni yerleşime açan plan değişikliğine açtıkları davanın ise halen sürdüğü hatırlatıldı. Açıklamada, yeni plan değişikliğinin, eski planla karşılaştırıldığında yoğunluğunun azaltılması dışında planlamaya ilişkin, daha önce dava konusu edilen hususlarda bir değişiklik getirmediğine dikkat çekilerek, İmrahor Vadisi'nin, Ankara'nın güneydoğusunun akciğeri, Mogan, Eymir ve Tuz Gölü'ne uzanan ekolojik bütünün bir parçası olmasından dolayı yerleşime açılmaması gerektiği ifade edildi. İmrahor Vadisi'nin yitirilmesiyle, Mogan ve Eymir göllerinin de yitirilmesinin kaçınılmaz olacağına vurgu yapılan açıklamada, bölgenin Mamak Çöplüğü'ne yakın olmasından dolayı, burada yapılacak yerleşimin, insan ve çevre sağlığını büyük oranda etkileyeceği kaydedildi. Açıklamada, İmrahor Vadisi'nin korunması için ilgili belediyelerce gereken çalışmaların yapılması istenilerek, bu bölgedeki özel mülk sahipleri için de kamulaştırma ve imar hakkı transferi yönteminin kullanılabileceği belirtildi.
src=/resim/b1.gif width=5>



'Hızlı tren'de güvenlik tartışması Elif Görgü Dünya Ulaştırma Araştırmaları Konferansı'ndaki konuşmasında, İstanbul-Ankara arası seferlere başlayan 'hızlı tren'in altyapı sorunlarından dolayı kaza riskinin yüksek olduğunu iddia eden ve bu yüzden TCDD ile Ulaştırma Bakanlığı'ndan tepki gören Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi Ulaştırma Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aydın Erel, demiryolunu asla hedef almadığını söyledi. Gazetemizin sorularını yanıtlayan Erel, Aralık 2003'ten bu yana bir çok kez TCDD'ye uyarılarda bulunduğunu ancak dikkate alınmadığını söyledi. Erel, konferanstaki konuşmasından sonra konunun uzmanı üniversite öğretim üyeleri ile birlikte Ankara'ya çağrıldığını, bunun da vurgu yaptığı noktaların tartışılması için bir adım olduğunu söyledi. Bu arada, TCDD Genel Müdürlüğü, 'herhangi bir sorun' olmadığına dair açıkama yapmasına rağmen araştırma yapması için İstanbul Teknik Üniversitesi'ne başvuruda bulundu. Hızlı tren ile ilgili sorunlar nelerdir? Hızlandırılmış tren, mevcut demiryolu hatlarımızın üzerindeki taşıtlarımızın hızını biraz daha arttırarak 150-160 km'ye çıkartmak suretiyle uygulanmaya başlanmış olan bir yolcu tren seferidir. Asıl 'hızlı tren' saatte en az 250-300 km hız yapabilen trendir. Sorun mevcut; yani 1900'lü yılların ikinci yarısında yapılmış olan yollarımızın üzerinde hız yapılmaya çalışılmasıdır. O yıllarda elbette ki raylar 150-160 km hız düşünülerek yapılmamıştır. Bu nedenle mevcut raylar hızın artırılmasına elverişli değil. İkincisi trenler buna elverişli değil. Üçüncüsü de yollar ve taşıtlar arasındaki uyum hızlandırılmış trene elverişli değil. Bu eksiklikler ne gibi sonuçlar doğurabilir? Altyapıda bugüne kadar herhangi bir iyileştirme yapılmamıştır. Altyapının kötü olması bırakın hızlandırılmış treni, şu andaki trenler için bile tehlikelidir. Kaldı ki şimdi siz trenin hızını arttırıyorsunuz. Hızları arttırırsanız yola (raylara) ve taşıta (tren) gelen olumsuz etkiler 2,5 katına kadar çıkabilir. Bu da, yol daha hızlı aşınır, daha hızlı çöker, daha hızlı eğrilir demektir. Bu durumda bu yolu eski durumuna getirmek için de sürekli olarak ve trafiği aksatmadan bakım yapmak zorunda kalırsınız. Bunu da bu kadar hızlı yapamayacağınıza göre sonuçta bu hızlı tren zaman içinde bozulan yol üzerinde hareket etmek zorunda kalacak, dolayısıyla kaza riski artacaktır. Mevcut altyapıda hiçbir iyileştirme yapılmadan hız artırılırsa, alt ve üstyapıdaki hasarlar ve yol bozuklukları, uygulanan hızları ile orantılı olarak artar, taşıtlar hasarlanır ve taşıtları yol üstünde tutmak zorlaşır. Üstyapı elemanları olan raylar, tvarsler, bağlantı elemanları ve balast tabakası zaman zaman yenilense de, bunların özellikleri ve yolun imalat kalitesi yüksek hızlara uygun değildir. Demiryollarımızda "kaynaklı uzun raylar"ın gerekli teknik bilgi ve deneyim kullanılmadan uygulanması, yaz aylarında yolun eğrilmesi sonucu raydan çıkma (dereyman) olaylarına ve kış aylarında ray kırılmalarına davetiye çıkarmaktadır. Tekrar ediyorum; seferler mutlaka durdurulmalıdır. Açıklamalarınızın ardından gelen tepkileri nasıl değerlendiriyorsunuz? Ben dedim ki; bir durdurun şu seferleri, bilen bir gözle yollara bir bakalım, gereken iyileştirmeleri yapalım, gerekirse bypass yapalım, yatay nakiller gerçekleştirelim. Ancak tepki aldım. Ben bu uyarıyı yapmak zorundaydım. Gerçekten de kaza riski artıyor. Bu taşıtlar ve yollar sürekli olarak hasar görecek. Hasar görünce de sürekli onarım yedek parça değişimi olacak ki bu çok yüksek bir maliyettir. TCDD diyor ki; biz gekeren her türlü iyileştirmeyi, kontrolleri yaptık. Madem bu iyileştirmeler yapıldı, neden benim açıklamam üzerine İTÜ'ye yeni bir araştırma için başvuruldu? Bir de Ulaştırma Bakanı televizyonda 'Yardım istedik kabul etmedi' dedi. Ancak ne zaman açılış yapılacağı duyuruldu, o zaman haberimiz oldu çalışmaların tamamlandığından. Bu çalışma yapılırken üniversitelerden kesinlikle yardım istenmemiştir.
TCDD NE YAPMALI Prof. Dr. Aydın Erel en kısa zamanda yapılması gerekenleri ise şöyle sıraladı:
Evrensel'i Takip Et