12 Temmuz 2004 21:00
'Yeni 19 Aralık'lar istemiyoruz'
Cezaevlerinde özellikle darbe dönemlerinde uygulamaya konulmak istenen 'tek tip elbise' uygulaması bu kez de AKP Hükümeti tarafından yürürlüğe konulmak isteniyor. Başta mahkûmlar ve mahkûm yakınları olmak üzere toplumun geniş bir kesimi, böylesi bir uygulamanın cezaevlerinde yeni acıların yaşanmasına neden olacağı uyarısında bulunarak, hükümeti bu konuda duyarlı olmaya davet ediyorlar.
Gazetemizi ziyaret eden tutuklu yakınları, tek tip elbise dayatmasının yol açacağı sonuçlar hakkında açıklamalarda bulundular. TUYAB üyesi Esmahan Ekinci, 1983 yılında Metris Cezaevi'nde tek tip elbise giymeye zorlanan mahkûmların yaşadıklarını, "tam bir vahşetti" şeklinde özetledi. Ekinci, tek tip elbise uygulaması kaldırılmadan önce mahkûmların işkence ile elbiseleri giymeye zorlandıklarını belirterek, "Yeni uygulamayla 12 Eylül'ü yaratmaya çalışıyorlar hatta artık mahkûmlar daha ağır tecrit altında kalacaklar" dedi. Tasarının yasalaşması halinde "19 Aralık Katliamı" benzeri katliamların yaşanmasından endişe duyduklarını söyleyen Ekinci, cezaevlerinde yaşanan işkencelerin artık durdurulmasını istedi. Wernicke Korsakoff hastası Ekinci, yıllar önce yaşadıklarını "O zaman bu uygulama getirildiğinde mahkûmların dolaplarındaki tüm giysiler askerler tarafından boşaltılmış ve el konulmuştu. Mahkûmların eşofmanlarına kadar tüm giysileri alınmıştı. Alınan giysilerin yerine tek tip giysiler verilmişti. Mahkûmlar o giysileri giymemek için atlet ve kilotları ile geziyorlardı. Koğuşun içinde çırılçıplak yaşıyorlardı. O zaman kadınlar için aynı şey söz konusu değildi. Biz kendi koğuşlarımızdan diğer mahkûmların yaşadıklarına tanıklık ediyorduk" sözleriyle anlattı.
'Elbiseler işkence yöntemi olmuştu' Ekinci, uygulamanın mahkûmların sadece koğuş yaşamlarını etkilemediğini aynı zamanda mahkemeye giderken de zorluklar yaşadıklarına dikkat çekti. Ekinci, mahkûmların elbiseleri giymedikleri için mahkeme salonlarına alınmadıklarını söyledi. Mahkemeye alınmadıkları için birçok mahkûmun ceza aldığını bildiren Ekinci, "Eğer bu uygulama tekrar ederse yine yargılamalar duracak" diye konuştu. Mahkûmların yine elbiseleri giymedikleri için revire çıkartılmadıklarını söyleyen Ekinci, mahkûmların avukat ve aile görüşlerine çıkmalarının da engellendiğini kaydetti. Ekinci, mahkûmların dövülerek, işkence edilerek elbise giymeye zorlandığını ve elbiseler giydirildikten sonra mahkûmların ellerinin ve ayaklarının kelepçelendiğini söyledi. F tipi cezaevlerinde mahkûmların ağır tecrit koşullarında yaşamak için mücadele ettiklerini de sözlerine ekleyen Ekinci, "O dönemde uygulama, işkence yöntemi olarak kullanılıyordu" dedi.
'Elbiseleri giymeyiz' Halil Ceylan (Tutuklu yakını): Oğlum Haydar Ceylan, Kandıra Cezaevi'nde birçok rahatsazlığı var ama doğru düzgün doktora götürmüyorlar. Sarılık olduğu için düzenli olarak doktora gitmesi gerekiyor. Çocuklarımız orada kendi kaderlerine terk edildiler. Tek tip elbiseleri giymeyeceklerini söylüyorlar. "Biz burada ölürüz o tek tip elbiseleri giymeyiz" diyorlar. Artık kimsenin ölmesini istemiyoruz.
'Bu Kenan Evren yasasıdır' Güzel Şahin (Tutuklu yakını): Yeraltındaki sağırlar duyudu işkence ve baskıları. 12 Eylül'de uygulanan işkenceleri tekrarlamak istiyorlar. Geçtiğimiz yıllarda da çocuklarımıza tek tip elbise giydirmek istemişlerdi. Benim o zaman oğlum Zeki Şahin cezaevindeydi. Çocuklarımızı çırılçıplak bırakmışlardı. Çocuklarımızı bir tek külotlarıyla mahkemelere getiriyorlardı. Onları öyle gördüğümüzde bir anne olarak eriyorduk. Kar, kış, fırtına ayaklarında çorap yok, üzerlerinde giysileri yok. Bu Kenan Evren'in yasasıdır ve bunlar devam edecek. Onların ne yasaları ne de bu zulümleri bizleri yıldıracak. Biz analar olarak çocuklarımızın peşindeyiz. Bizden onları sağ aldılar biz de sağ istiyoruz.
src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


İlacın daha ucuza satılması mümkün Fadime Alkan İlaç Kararnamesi'nin yürürlüğe girmesi ile birlikte bazı ilaçlarda önemli fiyat düşüşleri oldu. Örneğin Navelbine (kanser tedavisinde kullanılıyor) 360 milyon liradan 176 milyon liraya, Eprex (böbrek hastaları kullanılıyor) 622 milyon liradan 412 milyon liraya düştü. Bu durum, 'madem ilaçlar daha ucuza satılabiyordu, neden bugüne kadar fazla para ödedik' sorusunu gündeme getirdi. Ancak, bugüne kadar bu konuda bir açıklama yapma gereği duyulmazken, 'ilaç alamadığı için hayatını kaybeden ya da yemesinden içmesinden kısıp ilaç temin etmeye çalışan kişilere ve yakınlarına kim hesap verecek?' sorularının yanıtı da havada kaldı. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Farmakoloji ve Klinikfarmakoloji Ana Bilim Dalı öğretim üyesi ve Klinik Farmakoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. F. Cankat Tulunay, yetkililerin, ilaç fiyatlarının neden bu kadar yüksek olduğu konusunda bir açıklama yapmadıkları gibi 'üste çıkmaya' çalıştıklarını vurgulayarak, Türkiye'ye sahte faturalarla da ilaç getirildiğine dikkat çekti. Türkiye'nin, 'ilaç olmayan ilaçlara' dahi trilyonlarca lira ödediğini söyleyen Tulunay, sorularımızı cevapladı. İlaç Kararnamesi'yle birlikte fiyatlarda geçici de olsa indirimler oldu. Türkiye'de ilaçlar neden bugüne kadar çok pahalıya satıldı? Bu ucuzlama sürekli hale de getirilebilir mi? Ciddi çalışmalar yapıldığı takdirde, ilaç fiyatlarında daha da ucuzlamalar olacaktır. Senelerden beri bazen sahte faturalarla Türkiye yüksek fiyatlarla ilaç geliyor. Bu bakımdan ilaç fiyatları serbest bırakılmalı, fakat sosyal sigorta kurumları kendi tespit edecekleri fiyatla ilaçları almalıdırlar. Yeni İlaç Kararnamesi'nin yürürlüğe girmesinden sonra, itirazlara başlayan yabancı ilaç tekelleri, 'Madem pahalı olan ilaçları ucuzlatıyorsunuz, ucuz olan ilaçları da yükseltin' demeye başladılar. Eğer bir endeks konuluyorsa ucuz-pahalı buna uyulmalı. Bununla beraber bugüne kadar fahiş fiyatlarla satılmış ilaçların bedelleri de onlardan mahsup edilmeli. Ayrıca, Türkiye'de yüzde 40'lara varan ilaç israfı oluyor. Bu durumun da önüne geçilmelidir. İlaç politikalarından yerli üretim nasıl etkileniyor? İzlenen yanlış politikalarla yerli üretim bitirilme noktasına getirildi. Yerli sanayinin korunması gerekirken batırılmaya çalışılıyor. Ancak, bazı yerli firmalar da fahiş fiyatla ilaç satıyor. Bu bakımdan yalnız ithal ilaç için değil tüm ilaçlar için bir endeks getirilmelidir. Bugün bazı yerli ilaçlar orijinalinden pahalı olduğu gibi birçok Avrupa ülkesinden de pahalı satılmakta ve buna kimse ses çıkarmamaktadır. İlaç Kararnamesi ile birlikte jenerik ilaç uygulaması sona mı erdi? Jenerik ilaç uygulaması yanlış bir uygulama. Ucuz ilaç diye bir kavram olamaz. İlacın bedeli bir şey ifade etmez. Tedavinin ucuzu veya pahalısı olur. Bu da farmakoekonomi denilen bir bilimle çözülür. Maalesef Türkiye'de bugüne kadar hiçbir sosyal güvenlik kurumu farmakoekonomik analiz yapmamıştır. Bundan dolayı da halkın sırtından ve hastanın sırtından bazı kişi veya kuruluşlar zengin edilmiştir.
KARARNAME NE GETİRİYOR? İlaç Kararnamesi 15 Haziran'da yürürlüğe girdi. Kararnameyle birlikte ilaç fiyatları, döviz (Euro) kuruna endekslendi. İlk etapta, 15 Nisan'daki döviz kuru esas alındığı için fiyatlarda geçici bir düşüş oldu. 15 Temmuz'da fiyatlar, yeni kura göre yeniden ayarlanacak. Bu durumda da, 15 Nisan'a göre dövizde yaklaşık yüzde 30'luk bir artış olduğu için ilaç fiyatları yeniden zamlanacak.
'Elbiseler işkence yöntemi olmuştu' Ekinci, uygulamanın mahkûmların sadece koğuş yaşamlarını etkilemediğini aynı zamanda mahkemeye giderken de zorluklar yaşadıklarına dikkat çekti. Ekinci, mahkûmların elbiseleri giymedikleri için mahkeme salonlarına alınmadıklarını söyledi. Mahkemeye alınmadıkları için birçok mahkûmun ceza aldığını bildiren Ekinci, "Eğer bu uygulama tekrar ederse yine yargılamalar duracak" diye konuştu. Mahkûmların yine elbiseleri giymedikleri için revire çıkartılmadıklarını söyleyen Ekinci, mahkûmların avukat ve aile görüşlerine çıkmalarının da engellendiğini kaydetti. Ekinci, mahkûmların dövülerek, işkence edilerek elbise giymeye zorlandığını ve elbiseler giydirildikten sonra mahkûmların ellerinin ve ayaklarının kelepçelendiğini söyledi. F tipi cezaevlerinde mahkûmların ağır tecrit koşullarında yaşamak için mücadele ettiklerini de sözlerine ekleyen Ekinci, "O dönemde uygulama, işkence yöntemi olarak kullanılıyordu" dedi.
'Elbiseleri giymeyiz' Halil Ceylan (Tutuklu yakını): Oğlum Haydar Ceylan, Kandıra Cezaevi'nde birçok rahatsazlığı var ama doğru düzgün doktora götürmüyorlar. Sarılık olduğu için düzenli olarak doktora gitmesi gerekiyor. Çocuklarımız orada kendi kaderlerine terk edildiler. Tek tip elbiseleri giymeyeceklerini söylüyorlar. "Biz burada ölürüz o tek tip elbiseleri giymeyiz" diyorlar. Artık kimsenin ölmesini istemiyoruz.
'Bu Kenan Evren yasasıdır' Güzel Şahin (Tutuklu yakını): Yeraltındaki sağırlar duyudu işkence ve baskıları. 12 Eylül'de uygulanan işkenceleri tekrarlamak istiyorlar. Geçtiğimiz yıllarda da çocuklarımıza tek tip elbise giydirmek istemişlerdi. Benim o zaman oğlum Zeki Şahin cezaevindeydi. Çocuklarımızı çırılçıplak bırakmışlardı. Çocuklarımızı bir tek külotlarıyla mahkemelere getiriyorlardı. Onları öyle gördüğümüzde bir anne olarak eriyorduk. Kar, kış, fırtına ayaklarında çorap yok, üzerlerinde giysileri yok. Bu Kenan Evren'in yasasıdır ve bunlar devam edecek. Onların ne yasaları ne de bu zulümleri bizleri yıldıracak. Biz analar olarak çocuklarımızın peşindeyiz. Bizden onları sağ aldılar biz de sağ istiyoruz.
src=/resim/b1.gif width=5>



İlacın daha ucuza satılması mümkün Fadime Alkan İlaç Kararnamesi'nin yürürlüğe girmesi ile birlikte bazı ilaçlarda önemli fiyat düşüşleri oldu. Örneğin Navelbine (kanser tedavisinde kullanılıyor) 360 milyon liradan 176 milyon liraya, Eprex (böbrek hastaları kullanılıyor) 622 milyon liradan 412 milyon liraya düştü. Bu durum, 'madem ilaçlar daha ucuza satılabiyordu, neden bugüne kadar fazla para ödedik' sorusunu gündeme getirdi. Ancak, bugüne kadar bu konuda bir açıklama yapma gereği duyulmazken, 'ilaç alamadığı için hayatını kaybeden ya da yemesinden içmesinden kısıp ilaç temin etmeye çalışan kişilere ve yakınlarına kim hesap verecek?' sorularının yanıtı da havada kaldı. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Farmakoloji ve Klinikfarmakoloji Ana Bilim Dalı öğretim üyesi ve Klinik Farmakoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. F. Cankat Tulunay, yetkililerin, ilaç fiyatlarının neden bu kadar yüksek olduğu konusunda bir açıklama yapmadıkları gibi 'üste çıkmaya' çalıştıklarını vurgulayarak, Türkiye'ye sahte faturalarla da ilaç getirildiğine dikkat çekti. Türkiye'nin, 'ilaç olmayan ilaçlara' dahi trilyonlarca lira ödediğini söyleyen Tulunay, sorularımızı cevapladı. İlaç Kararnamesi'yle birlikte fiyatlarda geçici de olsa indirimler oldu. Türkiye'de ilaçlar neden bugüne kadar çok pahalıya satıldı? Bu ucuzlama sürekli hale de getirilebilir mi? Ciddi çalışmalar yapıldığı takdirde, ilaç fiyatlarında daha da ucuzlamalar olacaktır. Senelerden beri bazen sahte faturalarla Türkiye yüksek fiyatlarla ilaç geliyor. Bu bakımdan ilaç fiyatları serbest bırakılmalı, fakat sosyal sigorta kurumları kendi tespit edecekleri fiyatla ilaçları almalıdırlar. Yeni İlaç Kararnamesi'nin yürürlüğe girmesinden sonra, itirazlara başlayan yabancı ilaç tekelleri, 'Madem pahalı olan ilaçları ucuzlatıyorsunuz, ucuz olan ilaçları da yükseltin' demeye başladılar. Eğer bir endeks konuluyorsa ucuz-pahalı buna uyulmalı. Bununla beraber bugüne kadar fahiş fiyatlarla satılmış ilaçların bedelleri de onlardan mahsup edilmeli. Ayrıca, Türkiye'de yüzde 40'lara varan ilaç israfı oluyor. Bu durumun da önüne geçilmelidir. İlaç politikalarından yerli üretim nasıl etkileniyor? İzlenen yanlış politikalarla yerli üretim bitirilme noktasına getirildi. Yerli sanayinin korunması gerekirken batırılmaya çalışılıyor. Ancak, bazı yerli firmalar da fahiş fiyatla ilaç satıyor. Bu bakımdan yalnız ithal ilaç için değil tüm ilaçlar için bir endeks getirilmelidir. Bugün bazı yerli ilaçlar orijinalinden pahalı olduğu gibi birçok Avrupa ülkesinden de pahalı satılmakta ve buna kimse ses çıkarmamaktadır. İlaç Kararnamesi ile birlikte jenerik ilaç uygulaması sona mı erdi? Jenerik ilaç uygulaması yanlış bir uygulama. Ucuz ilaç diye bir kavram olamaz. İlacın bedeli bir şey ifade etmez. Tedavinin ucuzu veya pahalısı olur. Bu da farmakoekonomi denilen bir bilimle çözülür. Maalesef Türkiye'de bugüne kadar hiçbir sosyal güvenlik kurumu farmakoekonomik analiz yapmamıştır. Bundan dolayı da halkın sırtından ve hastanın sırtından bazı kişi veya kuruluşlar zengin edilmiştir.
KARARNAME NE GETİRİYOR? İlaç Kararnamesi 15 Haziran'da yürürlüğe girdi. Kararnameyle birlikte ilaç fiyatları, döviz (Euro) kuruna endekslendi. İlk etapta, 15 Nisan'daki döviz kuru esas alındığı için fiyatlarda geçici bir düşüş oldu. 15 Temmuz'da fiyatlar, yeni kura göre yeniden ayarlanacak. Bu durumda da, 15 Nisan'a göre dövizde yaklaşık yüzde 30'luk bir artış olduğu için ilaç fiyatları yeniden zamlanacak.
Evrensel'i Takip Et