30 Haziran 2004 21:00

Aydın Ilgaz'dan 'Sınıfın Efsanesi'

Aydın Ilgaz, babası Rıfat Ilgaz'ı anlattığı "Sınıfın Efsanesi"ni kendi yayınevi Çınar Yayınları'ndan çıkarttı. Oğul Ilgaz'la baba Ilgaz'ın yaşamı üzerine söyleştik.

Paylaş
Rıfat Ilgaz'ın öğretmenliği ve şairliği arasındaki ilişkiden bahsedebilir misiniz? Rıfat Ilgaz Sınıf kitabında bir öğretmen olarak Sınıf'tan söz ediyor, ama ordaki öğrencilerin hayatlarına yer verdiği için de, ülkemizdeki sınıflardan da bahsetmiş oluyor. Rıfat Ilgaz'ın"yoklama defterinden öğrenmedim sizi benim haylaz çocuklarım" dediği çocuklar, 1940'lı yılların öğrencileri. Kitabın adı Sınıf, yayımlandığı kitapevi de Devrim olunca toplatma kaçınılmaz oluyor. O zaman bakanlar kurulundan üç beş yetkili bir araya gelip, bakalım Rıfat Ilgaz bu sefer ne halt yemiş diye kitabı inceliyordu. Öyle sanıldığı gibi konunun uzmanlarına inceletme falan yok. Bu olaydan sonra babamı altı aydan fazla ceza yediği gerekçesiyle öğretmenlikten atıyorlar. Ama orada bile hata yapılıyor, çünkü babam tam altı ay ceza yemiştir, bir gün fazla değil. Öğretmenliği çok severdi. Bir öğretmen olarak 12'ye yakın yazdığı kitap vardır. Bacaksızlar, bugün hâlâ okullarda en başarılı çocuk kitabı olarak ilgi görüyor. Babamı Karagümrük okulunda öğretmenler arasındaki bir tartışmada, fakir bir çocuğu koruduğu için, Nişantaşı Ortaokulu'na sürüyorlar. Orada babam, matematik hocasının diğer dersleri iyi olan fakir bir öğrenciye sıfır vermesine dayanamıyor ve "Bir versen geçecek, insan nasıl sıfır verir" deyip öğretmene bir tokat atıyor.

Öğretmenlikten atılması hayatına nasıl bir yön veriyor? Öğretmenlikten atıldıktan sonra Cağaloğlu'na gidiyor. Orada Sabahattin Ali ve Aziz Nesin'le beraber Marko Paşa'yı çıkarıyor. Sonuçta öğretmenlikten ayrılıyor ve mizah yazarlığına başlıyor. Türk işçisinin ekonomik durumunun yeterince iyi olmadığını anlattığı ve müstehcen olduğu gerekçesiyle Devam adlı şiir kitabı toplatılıyor. Ve bundan sonra şiir yaşamı zora giriyor, dergiler Rıfat Ilgaz adına sansür uyguluyor, yolda gören arkadaşları kendisine selam vermiyor. "Bir varmış bir yokmuş olduk sağlığımızda" diyor. Bu yüzden tüberküloz olduğu halde hastaneye bile almıyorlar. Babam o kadar baskıya rağmen yazmaktan vazgeçmedi. Bizim eve elektrik faturası gelir gibi mahkemelerden kâğıtlar yağardı. Hatta, bir arkadaşıyla beraber girdiği bir adliyede tesadüfen davası olduğunu öğrenir ve gelmişken orada babamı tutuklarlar.

Babanızın kitaplarını basma nedeniniz? Babam bugün Sınıf'ta istediklerini söyleyemediyse, bunları takma isimle yazdığı Hababam Sınıfı'nda yazmıştır. Bugün adını bilmeyen yoktur. Babam halka malolmuştur. Çoğu sözümona aydın, onun şair olduğunu bile bilmez. Bana bugün "Hep babam diyorsun, başka da bir şey demiyorsun" diyorlar, ben kitaplarını bastımsa, Marko Paşa yazılarını topladımsa, şiirlerini yayımladımsa kötü mü yaptım? Türkiye'de kurumlar, kuruluşlar, dernekler, sendikalar bir şey yapmadıysa ben, sadece oğlu olarak da değil bir arkadaşı olarak, ona hakkı olan yeri veriyorum. Bu keşke toplumun bütün katmanlarındaki diğer sanatçılar için yapılsa. Bugün Hasan İzettin Dinamo'nun adından söz eden var mı? Bugün A. Kadir'in adından söz eden var mı? Daha nicelerinin isimleri unutturulmuk isteniyor. Kendi değerlerimizden vazgeçmemiz isteniyor. Biz ezgilerine, manilerine, şiirlerine sırtını dönmüş bir toplumuz. Popstarlarla, BBG'lerle oyalanıyoruz.

Yayıncılık hayatına atılma amacınız bu muydu? Ben Türkiye'de vatandaş olarak taşın altına elimi koyup yayıncılık yapmak istedim. Evet. Başa gelen olayları gördükten sonra babamın da kitaplarını alarak basmak istedim. Bugün 22 sene oldu, önce babamın kitaplarını bastım. Önce bu arzu edilerek yapılan bir iş ama bunun bir ekonomik tarafı var. Çok güçlükler yaşadık. İnsanlara Rıfat Ilgaz'ı, kendimizi tanıtalım derken ticaretin bir sürü namussuzluklarıyla karşılaştık. Yayıncılığın zor ve engelli olduğunu da öğreniyorsun. Türkiye'de siyasi bir şeyden korkmuyorsunuz ama en ufak ekonomik bir çalkantı götürüyor sizi. Benim yaptığım işle onun bütün eserlerini bir binanın içine soktuk sonunda. Hababam Sınıfı'nın haklarını almak bile bir ömür sürdü. 11 dava ile uğraştık. Yani bir mal para ediyorsa eline geçiren vermiyor. Bu bir meşakkatli yol. Babam bütün zorluklara rağmen yazmaya devam ettiyse, ben de onun kitaplarını çoğaltmaya çalıştım. Bazı gerçekleri topluma vermek lazım. Onun şiirleri eskimeyen şiirlerdir.

1980'de gözaltına alınması olayına kitabınızda geniş yer veriyorsunuz. Anlatabilir misiniz? 1980 yılında babam istemediği olaylarla karşılaştı. Babama, bırakın sanatçıyı, yazarı, ihtiyar bir insana yapılmayacak muameleler yapıldı. 70 yaşında bir insanın gözlerinin bağlanması, elleri kelepçeli, kendi köyünün halkı içinde, Cide'nin papazını yakaladık diye, sokakta insanlara teşhir edilmesi... Ondan sonra stadyuma koyup, yine gözleri bağlı insanlara izlettirilmesi, korku psikolojisi yaratılması. Alıp o yaşlı adam dağlardan bayırlardan aşırılıp Et Balık Kurumu'nda yatırılıyor. Hapishanelerde yer yok. Orada oturtma, ayakta beklet ceza olarak... Dağın tepesinde bir yer, beşinci katın en dip yerine atmışlar. Ben orada o da yalvar yakar ve sadece iki dakika için görmeye gittim, kapının önünde iki asker, yatağının başında iki asker. Bizi görünce mermi doldur boşalt yapıyorlar. Ve beni tehdit ediyorlar, TRT'ye bile Rıfat Ilgaz'ın nerede olduğunu söylemedik, eğer sen İstanbul'a gidip babanın nerede olduğunu söylersen, onu bir daha göremezsin diye tehdit ettiler. Cumhuriyet gazetesinin duvarında bir not Rıfat Ilgaz hakkında hiçbir yazı yazılmayacak. Bu durum insanı ister istemez ürkütüyor.

Sizin mizaha bakışınız nedir? Bugün mizah eski Avrupa saraylarındaki kralları eğlendiren soytarıların mizahına dönüştü. Oysa mizah, güçsüzün güçlüye karşı savaşıdır. Eğer sen güçsüzsen ancak mizahı başındakine karşı silah olarak kullanırsın. Güçlünün güçüsüzü perişan etmesine gülmez halk. Çok güçlü gördüğü kişinin bir gariban tarafından alaya alınıp perişan edilmesine ise gülmekten kırılır. İktidarı eleştirmeden, suya sabuna dokunmadan yazı yazmak kolaydır. Zamanında yazanlar hapislere atılmıştır. Bu toplumcu gerçekçiliktir. Ve bundan kaçınmak bir aydının yapacağı bir iş değildir.

ÖNCEKİ HABER

Maraş'ta operasyon Şırnak'a sevkıyat

SONRAKİ HABER

Yılmaz Odabaşı olayı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...