09 Haziran 2004 21:00

Neden sadece İran?

ABD'nin Ortadoğu'yu yeniden yapılandırma girişimi, İslamcı siyasette derin kırılmalara neden oluyor. Uzun süre "Yeşil Kuşak" bağlamında tartışılan ve bizatihi bu çerçevede anlam kazanan İslami hareketler, bugün ciddi bir ideolojik ve yapısal dönüşüme uğruyorlar.

Paylaş
ABD'nin Ortadoğu'yu yeniden yapılandırma girişimi, İslamcı siyasette derin kırılmalara neden oluyor. Uzun süre "Yeşil Kuşak" bağlamında tartışılan ve bizatihi bu çerçevede anlam kazanan İslami hareketler, bugün ciddi bir ideolojik ve yapısal dönüşüme uğruyorlar. Bunu en kaba haliyle "ılımlı/radikal" ayrışmasında görmek mümkün. Buna karşın İslami hareketlerdeki politik ayrışmaların yeni bir durum olmadığı da aşikâr... İşte sosyolog Alev Erkilet'in Hece Yayınları'ndan çıkan "Ortadoğu'da Modernleşme ve İslami Hareketler" başlıklı kitabı, İslamcı siyasetteki bu ideolojik ve yapısal farklılıkların tarihsel köklerine dair önemli bir çalışma niteliğinde. Erkilet kitabında, 18. yüzyıldan itibaren modernleşme sürecine giren Türkiye, Mısır ve İran'da ortaya çıkan ve önemli sonuçlar doğuran İslami hareketlerin yapısal ve düşünsel temellerini tartışıyor. Bu ülkelerin seçilmesinin nedenini ise; modernleşme sürecinin her üç ülkede de, "sömürge ülkeler olarak ve yabancılar eliyle değil, batı dünyası karşısında alınan askeri yenilgilerin sonucunda kendi yöneticileri eliyle başlatılması" olarak açıklıyor. Kitapta sadece "radikal İslamcı hareketler" üzerinde durulmuş. Zira çalışmada, İslami hareketlerin 1930'lu yıllardan itibaren bütün Ortadoğu ülkelerinde güçlenmesine rağmen neden sadece İran'da bir devrimle sonuçlandığı sorusuna cevap aranıyor. Dolayısıyla "düzeni değiştirme" iddiasındaki hareketler, yani ılımlı değil, radikal İslamcı siyaset, kitabın temel inceleme konusu. Erkilet'in kitabında iki ana tez dikkati çekiyor. Birincisi; yaygın olarak modernleşmenin başarısızlıkları çerçevesinde değerlendirilen ve modernleşmenin bir türevi olarak algılanan İslami hareketlerin, aslında bir bütün olarak modernleşme karşıtı dinamiklerin ürünü olduğu. İkincisi; bu hareketlerin ancak İslam'ın temel hüküm ve değerler sistemi içinde tartışılmasının anlamlı olacağı. Erkilet tezlerini tartışırken öncelikle sosyoloji paradigmalarının topumsal hareketlere ve din/ideoloji/devrim olgularına nasıl yaklaştığına dair kuramsal bir çerçeve çiziyor. Bu çerçeve, kitabın, tezinin hangi bağlamlarda tartışıldığını sistematize etmeye dönük olduğu kadar, aynı zamanda bu paradigmaların bir eleştirisini de içeriyor. Nitekim toplumsal hareketleri psikolojik temelde açıklamaya çalışan veya sadece dışsal (ekonomik/siyasal/kültürel) etkenlerin bir sonucu olarak gören yaklaşımlar redd edilirken, toplumsal hareketleri bir değerler sistemi içinde anlamlandıran sosyoloji kuramlarına daha yakın duruluyor. Çünkü Erkilet'e göre İslami hareketler, ister ılımlı ister radikal olsun, ister parti ister mezhep, tarikat, dernek vb. biçiminde karşımıza çıksın, hepsini belirli bir ortak tabanda toplayan iki kaynak bulunuyor: Kuran ve sünnet. İslami hareketlerdeki farklılaşmayı da dışsal koşullar ile İslam'ın içsel dinamikleri arasındaki etkileşimin bir sonucu olarak görüyor, Erkilet.

Garbiyatçılık tuzağı Toplumsal hareketlerin sosyolojinin en sorunlu alanlarından birisi olduğu malum. Üstelik modernleşmenin kendisinin başlı başına tartışmalı bir olgu olması, toplumsal hareketlerin incelenmesini iyice sorunlu hale getiriyor. Erkilet de özellikle buna işaret ediyor ve şarkiyatçı bakışı eleştirerek, daha içeriden bir çözümleme yapıyor. Ne var ki, şarkiyatçılık eleştirisi, garbiyatçı tuzaklara da düşmüyor değil. Kitap bu açıdan daha ayrıntılı ve derin bir tartışmayı hak ediyor kuşkusuz. Burada bizim dikkatimizi çeken küçük bir ayrıntıya işaret edebiliriz ancak. İslami hareketlerin sadece ortaya çıktıkları ülkelerin içsel dinamikleri ve İslam'ın anlam haritası içerisinde tartışılmasının, seçilen ülkelerin batı ile ilişkilerini ve daha da önemlisi Soğuk Savaş koşullarının yarattığı politik/ideolojik atmosferi etkisiz bir parametre düzeyine indirgediği söylenebilir.

İşinden eden kitap! Alev Erkilet'in amprik çalışmalarını içeren ikinci bölümde incelenen hareketler Türkiye'den Hizbu't-Tahrir ve İslam Partisi; Mısır'dan Müslüman Kardeşler, Kutup Hareketi, Askeri Akademi Grubu, Et-Tefkir ve I'Hicret ile Cihad hareketleri; İran'dan ise Ali Şeraiti'nin Hüseyniyye-i İrşad çevresinde başlattığı hareket ile Humeyni önderliğindeki ulema hareketi. Kitap bu konuda özellikle konunun yabancısı okurlara hayli zengin ve öğretici bir içerik sunuyor. Üstelik bu hareketlerin ideolojik ve politik tutumları tartışılırken ilk elden kaynaklara dayanılması, kitabı benzer akademik çalışmalardan ayıran en belirgin özellik. Tabii kitabın, benzer çalışmalardan ayrılan bir başka özelliği daha var. O da yazarını yıllarını verdiği işinden etmesi. Erkilet'in doktora çalışması medyaya "şeriatçı tez" olarak yansımış ve ardından "irtica ile mücadale kanunlarına muhalefet" gerekçesiyle 2000 yılında Kırıkkale Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü'nden atılmıştı.

ÖNCEKİ HABER

SPK önünde eylem

SONRAKİ HABER

Bir şair hayatı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...