09 Haziran 2004 21:00

Türkiye bölünmedi!

Günlerdir tartışılan Kürtçe yayın, nihayet dün başladı. TRT 3'ten ve Radyo 1'den Kurmanca yapılan yayın 30 dakika sürdü.

Paylaş
Günlerdir tartışılan Kürtçe yayın, nihayet dün başladı. TRT 3'ten ve Radyo-1'den Kurmanca yapılan yayın 30 dakika sürdü. Daha önce Boşnakça ve Arapça yayında yer alan programın tekrarlandığı yayında, Kuzey Kıbrıs'taki gelişmeler, Abdullah Gül'ün Kerkük'le ilgili açıklaması, Antalya'ya gelen turistler gibi haberler yer aldı. Tek yeni haber, Diyarbakır Festivali'nin kapanış konseriyle ilgiliydi. Müzik bölümünde ise, Kardeş Türküler'in yayımlanacak kanal bulamadığı için tartışma konusu olan "Mîrkut-Tokmak" adlı klibi yayımlandı. Yayında ayrıca "Ji Heşin e Bi Kesk-Maviden Yeşile" ve "Ji Anadoliye-Anadolu'nun Güzellikleri" başlıklı kısa belgesellerde yer aldı.

Dil iyi ama... Diyarbakır'da Kürtçe yayını Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir ve alt kademe belediye başkanları halkla birlikte kahvelerde izledi. Baydemir'in izlediği kahveye halkın ilgisi yoğundu. Yıllardır MED, MEDYA ve ROJ TV'yi izleyen Diyarbakır halkı, yayın sırasında beklenildiği kadar heyecanlanmadı. Yayının başlamasıyla birlikte halktan alkış bekleyen basın mensupları, hayal kırıklığına uğradı. İzleyenler yayında kulanılan dili anlaşılır bularak beğendi. Ancak haberlerin güncel olmaması ve belgeselin sıkıcı olması tepkilere neden oldu. Tartışmalara neden olan Kardeş Türküler'in klibinin yayınlanması ise olumlu bulunuldu.

Kürtçe bir koz değildir Yayın sırasında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Osman Baydemir, yapılan yayını önemli bulduğunu ve yayın için "dağ fare doğurdu" dememek gerektiğine dikkat çekti. Baydemir şöyle dedi; "Bir resmi kanalda Kürtçe yayına tanıklık ettik. Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne değin, Kürt sorunu en önemli halkalardan bir tanesiydi. 15 dakikada olsa Türkiye'de Cumhuriyet Tarihi boyunca var olan bir tabunun, bir korkunun yıkılmış olması anlamına geleceği için önemlidir. Ama 15 dakikalık yayının yeterli olmayacağını da hepimiz kabul ederiz." Kürtçenin bir kültürel zenginlik, bir özgürlük alanı olarak görülmesi gerektiğini ifade eden Baydemir, "Kürtçe kozu artık bizde" diyen TRT Genel Müdürü Şenol Demiröz'e de atıfta bulunarak, "Kürtçeyi bir koz olarak görmemek gerekiyor. Bu bir dildir. 20 milyonu aşkın yurttaşımız günlük yaşamında bu dille iletişim kuruyor. Bunu bir hak, bir kültürel zengnlik, bir özgürlük alanı olarak değerlendirmek gerekir. Artık dillerimizden kültürlerimizden korkmamamız gerekiyor" dedi.


30 DAKİKA YETMEZ Cemil Pekmez (Kapıcı): Ben Zaza'yım. Kurmanca da biliyorum. Olumlu karşıladım. İyidir. Dilimizi devlet kanalında görmek güzel bir şey. Bahadin Kaya (Hamal): Ben bir hamalım. İşsizim. Söylediler ki bugün TRT'de Kürtçe var. Onu izlemeye geldim. Çok heyecanlandım. Kürtçeyi seviyorum. Ama niye az koymuşlar bilemiyorum. Reşit Çapan (İşsiz): Bence güzel bir şey. Her şeyden önce ayrımcılığı ortadan kaldırması açısından önemli. Kürt sorunu yoktur diyenlere, Kürtçe yoktur diyenlere iyi de bir cevap oldu. Hamit Ergül (Esnaf): Valla bana sorarsan ben sevindim. Ama 30 dakika nedir ki? Ben size soruyorum, bu yeterli mi sizce? Yok hemşerim. Bizim en doğal akkımız olan dilimiz için diğer kanallar ne veriyorsa biz de onu istiyoruz.


Bir hafta sonrasını bekleyecekler

Derya karaçoban TRT 3'te 10:30'da başlayacak olan Kürtçe yayın için Alipaşa Mahallesi Ber Sokak'tayız. 8 çocuk babası Şaban Akar'ın evinde. Kürtçe yayın olacağını duymuş ancak ne zaman olduğunu takip edememiş. Yarım saat sonra başlayacağını duyunca Akar, hemen televizyonun başına koşuyor. TRT 3'ü açıp bekliyoruz. Komşular geliyor. Hep beraber izlemek için. Büyük bir sabırsızlık var. Akar'ın eşi Bedia Akar, hiç Türkçe anlamadığı için daha farklı yaşıyor Kürtçe yayın sevincini. Kucağında çocuğuyla televizyonun karşısına geçenlerin başında yer alıyor. Beklenen an geliyor ve yayın başlıyor. Yıllardır uğruna ağır bedeller ödedikleri dillerini TRT kanalından izlemenin şaşkınlığı var biraz da. Yaşanan yarım saatlik bir mutluluk. Bir hafta beklenecek Kürtçe yayın için... 7 çocuk annesi Miyaset Demir, "Güzel bir duygu kendi dilinde izlemek" diyerek düşüncelerini dile getiriyor. Şaban Akar ise "İnsanın kendi dilinde yayın olması güzel" diyor.


İzlediğimi itiraf ediyorum

GÖRÜŞ / Sennur Sezer TRT 3'ü dün izleyenler arasında ben de vardım itiraf ederim. Eşimle birlikte televizyonun karşısına geçtim, elime de çay bardağını aldım. Sigarayı bıraktığıma epey de üzüldüm ama geri dönüşü yok bunun nasılsa... Özyalçıner ile birlikte önce izleyeceğimiz programın bir "kültürel zenginlik" sonucu olduğu açıklamasını, sonra biraz günü geçmiş haberleri (spor dahil), müzik klibini izledik. Arada güldük elbet... Türkçe'yle benek benek Kürtçe'ye değil, bunca kıyametin koparıldığı programın bir solukta sonlanışına da değil... Anadolu topraklarının geçmişi ve yaban bitkilerinin zenginliğiyle ilgili belgeselin ses kaydı ardında duyulan Türkçe bile "teknik bir sorun"du ona da gülmedik... Neye mi güldük? Önce programın pat diye kesilişinden düştüğümüz telaşa (bir iki saniye sürdü)... Sonra da Kalan Müzik'in yayını için ilanlarla kanal aradığı klibin daha önce yayınlanmayışına... (Sağ olsun Hülya Avşar daha önce yayınlamasaydı klibin kimliğini anlayamayacaktık). Bu iş türküsü ve dansını acaba bir savaş türküsü mü sanmışlardı da yayınlamamışlardı? İkimizin de bildiği Kürtçe sözcük sayısı elbet programı izlemeye yetecek gibi değildi ama olsun bir ilkti bu kaçırmak istemedik. Devlet televizyonundaki bu ilk Kürtçe programı izlediğimizi itiraf ediyorum. Daha doğrusu izlediğimi itiraf ediyor, Özyalçıner'i de ihbar ediyorum. Gün gelir bu programı izleyenler araştırılırsa tek başıma uğraşmak hiç işime gelmiyor da... Zazaca programı da izleyeceğim.


Yarım saatlik Kürtçe balonu

GÖRÜŞ Salih Kevirbirî TRT Genel Müdürü Şenol Demiröz 7 Haziran 2004 tarihinden itibaren, Kürtçe'nin Kurmanci ve Zazaki lehçelerinin de yer aldığı dillerde yayına başlanacağını duyurdu. Söz konusu açıklamanın hemen ertesinde defterime; '7 Haziran 2004, saat 10:30'da TRT 3 izle..!' notunu almıştım. Son 10 yıldır Kürtçe ile en ince ayrıntısına kadar haşır neşir biri olaraktan bu tarihi (!) günü ve sadece Kürtlere değil; Boşnaklara, Araplara ve Çerkeslere bahşedilen (!) kutsal değeri (!) görmezden gelemezdim. Her ne kadar Kürtçe yayın tarihi 9 Haziran olsa da, bir kelimesini dahi anlamama rağmen, pazartesi günü Boşnakça'yı, salı günü de Arapça Programa baktım! Sırada, bir zamanlar bırakın kelime ve cümleleri; 'Kürtçe Islık' çalındı diye insanların ağır işkencelere maruz kaldığı bir coğrafyanın 'acılı', 'heybetli' bir o kadar da 'mağrur' diliyle yapılan program vardı. 'Kültürel Zenginliğimiz' Türkçe altyazılı olarak Kürtçe sunulacaktı. Acaba Diyarbakır Ulucami avlusunda Cuma Namazı sonrası, elinde 99'luk tespihle güneşlenen Mamê Reşîd'in dediği gibi 'Kürtlere Kürtçe Hakaret'mi edilecekti?' Merakım daha ziyade kullanılacak Kürtçe'nin ne kadar doğru kullanıldığı, gramer yapısı üzerine yoğunlaşmış idi. Derken Türkiye Cumhuriyeti Resmi Televizyonu'nda Kürtçe program başladı! Sibel Pamukçu'nun sunumundan sonra Ahmet Koçbey'in bozuk bir Kürtçe sunumu ile 'Ji niştiman û ji cîhanê-yurttan ve dünyadan' başlığı ile 'haberler' verildi. Kürtlere, kendi dillerinde verilen haberlerin bazıları şunlardı: -BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın Kıbrıs Raporuna ilişkin açıklamaları. - Abdullah Gül'ün Kerkük'ün nüfus yapısı ile ilgili açıklamaları ve bu yöndeki tehditvari açıklaması. -Yeni Irak Hükümeti belli oldu. (Hükümete seçilen Kürtlerden bahsedilmemesi dikkat çekti) - Kratchmer'in Türkiye'nin AB ile ilgili sözleri. -Tayyip Erdoğan, 3 milyon ucuz kömür dağıtacaklarını söyledi. - İstanbul'da yapılacak Nato hazırlıkları. - 'Haydi Kızlar Okula' kampanyası. - Türk Hava Kurumu 93. yılını coşkuyla kutladı. - Diyarbakır Kültür ve Sanat Festivali sona erdi. - Türizm'de Patlama bekleniyor. Haberler'den sonra bir sürpriz yaşandı ve günlerce yayını tartışma konusu olan Kardeş Türküler'in 'Mîrkut' isimli klibi yayımlandı. Sonra, Spor Haberlerinde Futbol Federasyonu'nun önemli kararlar aldığına, Beşiktaş'ın iç transferlerine, Alpay Özalan'ın Japonya'ya transferine, Aykut Kocaman'ın Malatya Spor'a Teknik Direktör olduğuna yine bozuk bir Kürtçeyle tanıklık ettik. Spor bölümünden sonra, Stranbêj Aydin, sadece sesiyle doğa görüntüleri eşliğinde bizlere konuk edildi. Sonrasında 'Maviden Yeşile' belgeseli 'Ji hişinê bi keskê' gibi anlaşılmaz bir çeviriyle ekrana yansıdı. Doğrusu; 'Ji şînahiyê ber bi keskahiyê ve' olacaktı. TRT yetkililerine duyurulur! Belgeselde 'canlı türleri'nin 'curên bican' olarak çevrilmesi ise başka bir komediydi. TRT 3'ün yarım saatlik Kürtçe Yayın balonu, Folklor gösterisi ve 'Ji Anadoliyê-Anadolu'dan' bölümü ile son buldu. Kürtlerin Boşnaklar ve Araplar'ın resmi söylem şakşakçılığı yapan bazı kesimleri gibi, yayınları protesto edip, böyle bir istemlerinin olmadıklarını dile getireceklerini sanmıyorum. Şöyle diyelim, TRT'nin Kürtçe yayını olumlu ama oldukça yetersiz! En az 35-40 yıl öncesinden atılması gereken bir adımın, şimdi üstelik burun kıvırtılarak ve de sırf AB sürecine yaranmak için atılıyor olması olsa olsa demokrasinin gereği olarak algılanabilir. TRT3'te yarım saatlik yayın Kürtler için bir lütuf değildir. Sadece Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinden 18-20 milyon arası bir nüfusa tekabül eden Kürtlerin bir saati bile bulmayan Kürtçe yayınla üstelik bir çok değerden yoksun bir programla avutulacaklarını sanmak safdillikten başka bir şey olamaz. Kaldı ki Kürtler, zaten son on yıla uydu üzerinden kesintisiz yayın yapan dört televizyon kanalına sahip olarak girdiler. Bunun yanı sıra azımsanmayacak sayıda da yerel yayın yapan radyo-televizyona da sahipler. Ne zaman ki TRT televizyonu ya da özel televizyon kanalları, samimi, kültür değerlerini rencideden uzak bir üslupla söz konusu Kürt televizyon kanallarıyla yarışacak kalitede yayınlara sahip olursa o zaman Kürtler, siz yetkilileri alkışlamasını da bilecek erdemliliğe sahiptir. Türkiye'nin örnek alması gereken komşu bir ülke var: Ermenistan. Türkiye'de Kürtçe yayın tartışmaları süredursun, Ermenistan'da Kürtler, 1955 yılından beri kendi dilleriyle radyo yayınlarına sahip. Ermenistan Ulusal Radyosu, Kürtçe ve Türkçe'nin de yer aldığı 12 dilde yayın yapıyor. Eski Sovyetler döneminde, 'Her ulus kendi diliyle yayın hakkına sahiptir' ibaresi, Sovyet rejimi yıkıldıktan sonra da Ermenistan'da korunmuş durumda. Asıl erdemlilik burada...

*İstanbul Kürt Enstitüsü Senato Üyesi


Olumlu ama yetersiz

Mehmet Aslanoğlu Televizyon ve radyodan yapılan Kürtçe yayını değerlendiren uzmanlar, atılan adımın olumlu ancak yetersiz olduğunu ifade ettiler.

KULLANILAN DİL ANLAŞILIRDI Diyarbakır Kürt Dili Enstitüsü Başkanı Nesip Gültekin: Kürtçe yayının 45 dakika ile sınırlı olsa da başlamasını olumlu bir adım olarak değerlendiriyoruz. Bu sadece bir başlangıç olmalı. Devletin 80 yıllık inkârdan sonra kendi radyo ve televizyonundan Kürtçe'yi kabullenmesi iyi bir adımdır. Biz olaya şu şekilde bakıyoruz: TRT bu işi mutlaka yapmalıdır. TRT bir devlet kurumudur. Kürtler de bu devletin vatandaşı olmaları nedeniyle kendi anadillerinde yayını bu TV kanallarından izleme hakkına sahip olmalıdır. Kurmanca lehçesindeki yayın, dil olarak fena değildi. Kürtçe'de bazı cümlelerin ne kastettiği vurgulamayla belli olur. Örneğin "Tu hatî" vurgulamaya bağlı olarak "sen geldin" ya da "Sen geldin mi?" anlamlarına gelebiliyor. Buna dikkat edilmemişti. Süre yetersiz. Ancak kullanılan dil anlaşılırdı.

TRAJİKOMİK BİR DURUM Batman Kürtçe Dil Kursu Sahibi Aydın Üneşi: Ne yazık ki izledik. İlk program olmasaydı sonuna kadar izlenecek durumda değildi. Trajikomik bir durum. Köylünün tarlasında, işçinin fabrikasında, öğrencinin okulunda olduğu bir saatte yayınlandı. İnsanların yüzde 60'ının haberdar olmadığı bir kanalda yayınladılar. Bir ülke kendini ancak bu kadar rezil edebilir. Aynı yayını Arapça, Boşnakça, Kurmancca dublajla yayınlamanın ne anlamı var? Kürtçe alfabe kullanılmıyor. Hem konu başlıklarında hem de spikerin konuşmasında ê harfi kullanılmakla birlikte X, W, Q harfleri kullanılmadı; î, i harflerini birbirine karıştırdılar. Bu işi bilmiyor olabilirler. Doğaldır. Ama bilenlere danışmalıydılar.

SÜRE ANLAMINDA YETERLİ DEĞİL Azadiya Welat Genel Yayın Yönetmeni Sami Tan: Her şeyden önce yayının yarım saatle sınırlandırılmasını ve lehçelere ayrılarak verilmesini doğru bulmuyorum. Bazı yerlerde monte şeklinde birebir çeviri oldu. Anlam çevirisi yapılmadı. Bazı durumlarda, sunucunun zora girdiği yerlerde atladığını görüyoruz. Tabii başlangıç açısından anlaşılabilir bir şey, ama böyle olmak zorunda değil. Çünkü bunun olanakları fazla. Devletin, kendi kadrolarımı kullanacağım diye böyle bir zorlamaya gitmemesi gerekir.

BU KADAR ACININ ÇEKİLMESİ Mi GEREKİYORDU? Kürt-PEN Başkanı Edip Polat: Kullanılan dilde, Celadet Bedirxan'ın grameri asas alınmış. Türkçe düşünülüp sonra Kürtçe'ye çevrilmiş hissi veriyor. Mesela bazı sözcükler Türkçe kalmış. Örneğin tehlike kelimesi kullanılmış. Kürtçesi Xetere'dir. "Peşkeşkirina piyasayê" diyor spiker. Bu cümle "derketê piyasayê" olmalıydı. Spikerin Kürtçe'sinde şive yoktu ama akışkan bir Kürtçe de değildi. Çok tutuktu. Erillik, dişilliğe dikkat edilmemişti. Kürtçe'de eril olan kelime dişil, dişil olan eril kullanılmıştı. Yüklemler en sona atılmıştı ve cümleler genelde devrikti. Bu da Türkçe düşünüldüğünün bir ispatı. Müzik yayınında hangi sanatçının söylediği belirtilmemiş. Bu devlet televizonuna yakışmayan bir hataydı. Ama genel olarak kullanılan dil bilimsel ve anlaşılır idi. Sokak Kürtçesi değildi. Saat 11.00 itibariyle Türkiye'nin bölünmediğini de gördük. Böyle bir yayının başlaması için bu kadar insanın ölmesi, bu kadar köyün boşalması, bu kadar acının yaşanması mı gerekiyordu. AB'nin dayatmada bulunması mı gerekiyordu, diye sormadan edemiyor insan.

ÖNCEKİ HABER

10 yillik ayip bitti

SONRAKİ HABER

Toplama kampı gibi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...