02 Haziran 2004 21:00

Gala Gölü nasıl kurtarılır?

Milli Park ilan edilecek olan Türkiye'nin ikinci büyük kuş cenneti Gala Gölü'nde düzenlenen etkinlikte ortaya çıktı ki, sorun sadece gölün kurtarılması değil.

Paylaş
Meriç ırmağının yanında Yunanistan'ın karşısında, dünyanın en önemli sulak alanlarından biri Gala Gölü. Onbinlerce göçmen kuşa sığınak olan Gala için bir etkinlik düzenlendi geçtiğimiz hafta sonu. İl Çevre ve Orman Müdürlüğü'nün düzenlediği ve gölün korunması amaçlı 'Gala Gölü ile bütünleşelim' etkinliğine, çevre ilçelerden ve İstanbul'dan gelenler, daha çok bir panayırla karşılaştılar. Bir de cep telefonlarına gelen, bir GSM şirketinin gönderdiği 'Yunanistan'a hoş geldiniz, ihtiyacınız olursa Türk Büyükelçiliği'nin telefonu:...' içerikli mesajı ile....

Koruma değil eğlenme etkinliği Etkinliğin amacı kirlenen gölün korunması ve Milli Park ilan edilmesi kararının kutlanması olarak duyurulmuştu birçok çevre, meslek örgütü ve üniversiteye. Çünkü bir süredir basında Edirneli Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın alışık olduğumuz, ancak yine de her duyduğumuzda hayretler içinde bırakan bir açıklaması gündemi meşgul ediyordu. Gala Gölü ve Meriç deltasında bulunan sulak alanların tarım arazisine dönüştürülebileceği ve satılabileceğini ima eden açıklaması... Unakıtan, Manyas'tan sonra Türkiye'nin ikinci kuş cenneti olan ve kışın onbinlerce göçmen kuşunu misafir edip, yine kışın 100 bin su kuşunu barındıran Gala Gölü için 'Kuşlar gölün üzerinden uçup gitsin, yani konacak da ne olacak?...' demişti. Her ne kadar 'espiri'li bir konuşma sayılsa da hükümet olduğu günden bu yana doğa varlıklarını satmaya ant içmiş bir hükümet olunca pek komik bulunmadı bu sözler. Etkinlikte ise bu gündeme rağmen, valiydi, milletvekilleriydi derken çevre örgütlerine sıra gelmedi ve resmi temsilcilerin 'çevreyi sevelim, koruyalım' konuşmalarını saymazsak, 'bütünleşme' daha çok çimenlerle ve kermesle gerçekleştirildi ve etkinlik panayırdan öteye gidemedi.

Tek suçlu köylü mü? Ancak yapılan etkinlikten memnun olmayan başkaları da vardı. Gölün yanında bulunan Yeni Karpuzlu köyü halkı da tepkiliydi. Soru sorduğumuzda ilk dedikleri ise: Siz de 'TEMA'cı mısınız yoksa? oldu. Yerel ve ulusal basında ve çevre örgütleri tarafından gölü kirletmekle ve kuşları yok etmekle suçlanan köylüler kızgın: "Gölü ve kuşları asıl biz koruyoruz." Sorun, çeltik tarlalarında kullanılan suni gübredeki kimyasalların gölü kirletmesi ve köylülerin avcılık yapması. Köylüler 90'lı yıllardan yapılan Toprak Reformu ile belli miktarda tarım alanına sahip olsalar da, asıl geniş alanların bir kaç elde toplandığı anlaşılıyor. Gölün kurumasını bekleyen de bunlar. Köylü ise gölün Milli Park ilan edilmesinden yana. İstedikleri ise kendi tarım alanlarına dokunulmaması ve çevre düşmanı olarak gösterilmemeleri. Bu konuda anlaşılan o ki 'gerçek' çevrecilerin köylü ile biraraya gelmesi, halk zarar etmeden neler yapılması gerektiğinin belirlenerek, sulak alanda gözü olan 'çevrelere' karşı ortak mücadele edilmesi gerekiyor. Çünkü gazetemize açıklama yapan her Karpuzlu köylüsü 'Söyleyeceğimiz çok ama söyleyemiyoruz. Gariban köylü tek başına ne yapsın' diyor ve başlıyor anlatmaya: "İstanbul'dan zenginler 500-1000 fişekle geliyor avlanmaya. Asıl katliamcı onlar. Yasağı deliyorlar. Herkes de görüyor ama elini kolunu sallaya sallaya avlanıp gidiyorlar. Gariban avcı evinin ihtiyacı kadar 3-4 vurur gider. Limit 4 zaten. Çok şey var da söyleyemiyoruz. Biraz insaflı olsunlar insanlar bize karşı önyargılı olmasınlar. Zengin devamlı üste çıkıyor."

ÖNCEKİ HABER

Grevde bir hafta

SONRAKİ HABER

'Arabulucu olmak isteriz'

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa