22 Mayıs 2004 21:00

İşçi esnaf odalarını
   daha yakın hissediyor

Ankara Siteler Sanayi Bölgesi'nde yapılan araştırma işçilerle sendikacılar arasındaki uçurumu ortaya koydu. İşçiler esnaf odasını kendilerine sendikadan daha yakın görüyor.

Paylaş
Hacettepe Üniversitesi'nde gerçekleştirilen ve "Küreselleşme uygulamalarının etkilerinin tartışıldığı" 6.Ulusal Sosyal Hizmetler Konferansı'nın önceki günkü bölümünde, sanayi sitelerindeki işçiler, sendikalarla ilişkileri ve yoksulluk ele alındı. Özellikle araştırma görevlisi Berkay Aydın'ın sunduğu "Küçük sanayi işçileri, sendikal politikalar ve sosyal adalet: Ankara Siteler Sanayi Bölgesi İşçileri Örneği" başlıklı bildiri çarpıcı bilgiler sundu. Araştırmaya göre işçilerin yüzde 80-85'i çalışma koşullarını "olumsuz" olarak değerlendiriyor. Yüzde 55'i ise kendini işçi sınıfının tamamen içinde hissediyor. Bölgede esnaf odalarının ciddi bir çalışması olmamasına rağmen kendisini esnaf odasına yakın bulanların sayısının kendilerini sendikalara yakın bulanlardan daha fazla olduğuna dikkat çeken Aydın, bu durumun sendikaların taleplerinin küçük sanayi işçilerinin taleplerine uzak kalmasından kaynaklandığını ifade etti.

Parasız eğitim ve sağlık istiyorlar Site işçilerinin büyük kısmı özelleştirmeden yana, çünkü özelleştirmeyi "devletin zararlı yatırımları satarak yeni yatırımlar yapması" şeklinde algılıyorlar. Parasız eğitim ve parasız sağlık talep eden işçilerin yüzde 70'i ise sağ partilere oy veriyor. Küçük sanayi işçilerinin yüzde 95'lik bölümü kamu işçisi olarak çalışmayı isterken, çalışma koşullarından şikâyetçi olan genç işçiler, sanayi yerine lokanta gibi yerlerde çalışmayı tercih ediyor. Bu bilgileri ortaya koyan Berkay Aydın, sendikaların bu alana müdahil olamadıklarını söyledi. Aydın, sendikaların işçilerin yaşadıkları mahallelerde kuracakları danışma merkezleri ve kültürevleriyle bu alana yönelik sendikal politikaların geliştirilebileceğini sözlerine ekledi.


Yoksulluğun kaynağı kapitalizm "Zenginleşen dünyada artan yoksulluk ve yoksunluk" adlı bir sunum yapan Doç. Dr. Yüksel Akkaya, yoksulluğun 20 ve 21. yüzyılın en önemli tartışma konularından biri olduğunu söyledi. Yoksulluğun tanımı ve onunla nasıl mücadele edileceği tartışılırken kapitalist sistemin işleyişinin sorgulanmasından özellikle kaçınıldığına dikkat çeken Akkaya, yoksulluğun bu türden tanımcılarının "cinayetin yalancı tanıkları" olduklarını söyledi. Yoksulluğun en önemli nedenlerinden biri olan işsizliğin, kapitalist temele dayalı zenginliğin gelişmesinin zorunlu bir ürünü olduğunu söyleyen Akkaya, işsiz ve yoksulların el altında olan yedek sanayi ordusu olarak kriz dönemlerinde işçi sınıfının çalışan kesimleri üzerinde baskı uygulamaya yaradığını ifade etti. Akkaya, yoksul ülkelerde uygulanan IMF ve DB programlarının toplumun en temel gereksinimleri olan sağlık, eğitim ve benzeri hizmetlerin piyasanın acımasızlığına terk ettiğini ve sonucun yoksulluk ve yoksunluk olduğunu belirtti. Akkaya, küresel hareketlerin işçi sınıfının rengini taşımadıkça çözüm olmayacağını kaydetti. Küresel dünyada mültecilik olgusunu inceleyen araştırma görevlisi Sema Buz, küreselleşmeyle sınırları geçmek zorunda kalan insanlara karşı ayrımcılığın güçlenmiş olduğunun altını çizerken Sosyal Hizmetler Yüksekokulu 1'inci sınıf öğrencisi Özhan Özgün de 1960'larda en zenginin en yoksuldan 50 kat fazla gelire sahip olduğunu, 1990'larda bu oranın 82 kata çıktığını ifade etti. Özgün, dünyada 800 milyon insanın geceleri aç yattığına dikkat çekti.


Prof. Dr. Gürhan Fişek: Örgütlülüğe saldırı "Küreselleşme işsizliği ve kayıtdışı çalışmayı artırmıştır. Bu yüzden sosyal devletin gelirleri düşmüştür. Hastalıklar ve iş kazaları artmıştır. Küreselleşme güç odaklı olduğu için kendinden başka örgütlü güç istemez. Bu yüzden de hak arama ve örgütlenme özgürlüğünün önünde engeldir. İnsanın toplumdan dışlanmasına neden olur. "

Sosyal Hizmet Uzmanı Figen Paslı: Çoçuk istismarı artıyor "Küreselleşmenin toplumsal sorunlarda artış yarattığını biliyoruz. Bu da şiddete dayalı ilişkilerde artış yaşanmasına neden oluyor. Bunun sonuçlarından biri de çocuk istismarının artması. Çocuk istismarı, fiziksel, cinsel, duygusal istismar ve sorunlu olan çocukların ihmali olarak şekilleniyor."

Araştırma Görevlisi Arzu Çoban: Sonuçları adil değil "Küreselleşmeyle ilgili iki görüş vardır. Bunlardan biri küreselleşmenin gelişme ve ilerleme konusunda bir fırsat olduğudur. Diğeri ise küreselleşmenin vahşi kapitalist sermayenin bir saldırısı olduğu yönündedir. Küreselleşmenin özellikle ekonomik sonuçları adil değildir. Zengin ve yoksul arasındaki uçurum telafi edilemez şekilde büyümektedir."

ÖNCEKİ HABER

Askerlere sert eleştiriler

SONRAKİ HABER

Çukurova işçisi destek bekliyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...