07 Mayıs 2004 21:00

Her şey meydanda

Sabah erken saatlerde meydana iniyorlar. Ne yapacakları işi, ne de alacakları parayı biliyorlar. Değil gelecekleri, o gün çalışıp çalışmayacakları bile belli değil.

Paylaş
Saat 05.00. Hava daha aydınlanmamış. Odada bulunanlar yataklarından doğruluyor... Kuştepe'deki "bekar" evlerinde kalan, büyük kısmı Ağrılı ve Kürt onlarca işçi sabahın erken saatlerinden itibaren Mecidiyeköy'de "işçi meydanı" denilen yerde bir araya gelerek, sabırla beklemeye başlıyor. Bazen biraz dinlenmek için "tanıdık" birinin işlettiği kahveye gidiyorlar. Poğaça ve bir bardak çaydan oluşan kahvaltılarını burada yapıyorlar. Sigara ağızlarından hiç düşmüyor.

Görüntü kirliliği! Hava aydınlanıp ortalık hareketlendiğinde, iş merkezlerinin yoğun olduğu Mecidiyeköy'de, tozlu iş kıyafetleriyle hemen göze çarpıyorlar. Etrafta bulunan bankalarda çalışanlar ve dükkân sahipleri, "görüntü kirliliği" nedeniyle onları istemiyormuş. Bazen polisin gelip kendilerini kovaladığını anlatıyorlar. Akşam yemeğinin vazgeçilmez mönüsü olan patatese ulaşana kadar bir şey yemedikleri günler çok. Çalışacakları saat ve alacakları para, hatta çalışıp çalışmayacakları belli değil. Biri gelip hamallık yaptıracak, inşaatında iş verecek diye bekliyorlar. Yani ekmeklerini taştan çıkartıyorlar.

Meydanda sigorta mı olur! İşe göre günde 10, 20 en fazla 25 milyon lira para alıyorlar. Ayda en çok 200-250 milyon lira kazanabiliyorlar. Bu paradan ne artırabilirlerse ailelerine gönderiyorlar. Daha fazla gönderebilmek için hiç dinlenmiyorlar. "Gezmek ve eğlenmek" dile bile getirilmiyor. Yine de ihtiyaçlar karşılanamıyor. Onları üzen de bu. Sigortaya gelince; kendilerinin deyimiyle, "Meydandaki işçinin sigortası mı olur?" Kaldıkları yerlere "bekar odası" deniyor ama pek azı bekar. Evliler ise en az üç çocuk sahibi.

Kuruldu kurulalı Yılmaz Sator 36 yaşında, dört çocuğu var. Beş yıldır İstanbul'da. Altı kişiye bakıyor. "Ağrı'da fabrika yok. Yatırım yok. Olsa burada işimiz ne? İş olmayınca kimse sahip çıkmıyor" diyen Sator, ailesiyle birlikte olmayı özlüyor. Sator, "Ağrı'nın durumu ne zaman kötüleşti?" sorumuzu, "Kuruldu kurulalı böyle" diye yanıtlıyor.

'Korkacak ne var' İşçiler, gazetecilere güvenmiyor. Daha önce kendileriyle görüşen gazete ve televizyonlardan dilleri yanmış. Hep onları kötüleyen haberler çıkmış. Çoğu görüş vermek istemiyor, bu nedenle. "Korkacak bir şeyim kalmadı" diyerek konuşmayı kabul edenlerse, sadece emeklerine saygı gösterilmesini istiyor.


Benim cebim sıcak olmadıktan sonra... Fettah Türkmen henüz 25 yaşında, üç çocuğu var. 1996'dan bu yana İstanbul'da. Fayansları sökerken eli kesilmiş, dikişleri atan doktor çalışmamasını söylemiş. Sigarasından derin nefesler çekerek, "Çalışmayıp ne yapacaksın! Bu sabah 10 milyon liraya masa ve sandalye taşıdım" diyen Türkmen, "Ekonomi düzeldi" diyenlere de kızıyor: "Benim cebim sıcak olmadıktan sonra düzelen ne bilmiyorum!" - Ağrı'dan neden geldin? - İş yok, ekmek yok. - Sence iyi bir yaşam nasıl olur? - Ailenin yanındaysan, iyi ve temiz bir işin varsa... - Hayalin var mı? - Evimde olmak. - Başka? - Başka bir şey istemiyorum. Ödenecek borçları düşünüyorum.

ÖNCEKİ HABER

Yerel yönetimler tasarısı kabul edildi

SONRAKİ HABER

'İş kazalarının sadece yüzde ikisi
   kaçınılmaz'

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...