4 Mayıs 2004 21:00
Bodrum, ne kadar derin?
Yaşamın en koyu mavisinin diplerinden söküp çıkarılan ekmekle doyururdu karnını deniz kıyısındaki küçücük kasaba. Koyu mavinin insafına kalmış yaşamlar balıkçı kahvelerinden, tek katlı evlere sessizdi, huzurluydu alabildiğine. Kızlarla oğlanların akşamları çıkılan balıkçı kahvelerindeki kesişmeleri maviyi daha da güçlendirirdi. Binlerce yılın yaşadıkları fısıldayarak kıyıya vurur, büyük avın ardından gelen sevinç, fırtınanın aldığı canlar, "Denizin Kanı", havaya, suya, şaraba bulaşırdı. Herşey sakindi dipte vurgun yemiş bir süngerci yanına bir arkadaş isteyene kadar. Maviyi kırmızıya boyardı hayat bazen. Ha anforadaki kan, ha şişeden ağızdan ağıza dolaşan ucuz şarap. Derin mavi ve kırmızıydı Bodrum´u Bodrum yapan. Tanrılar denizin kıpırtısını armağan etmiş buradakilere dünya yerinde kaldıkça aynı kıpırtı aynı coşkuyla yaşasınlar diye. Ara sıra da cezalandırmışlar tabii taşan öfkesiyle bu kasabayı. Tanrılardan inme cezalar bir yana başka otoritelerin de lanetiyle sürgünlere mekan olmuş kapalı bi cezaevi burası. Bir yanıyla ödüllendirmeleri bir yanıyla cezaları kaldırabilecek kadar, mavi. Sürgünü aşka çeviren büyüsüyle balıkçı´yıda sarıp sarmalayan kocaman bir mavi. Peki ya şimdi?
Yaşanan anlar Sıtkı Kösemen (hani o şikâyet ettiğimiz) değişen Bodrum´u, arada sıkışıp kalmış değişmeyen yönlerini de katarak gözler önüne sunuyor. Yaşayan, yaşanacak anları donduruyor sonsuza dek. Serginin adı "Derin Bodrum". Derinliğine Bodrum portreleri. Her portre kendi iç sesiyle karşımızda sanki diyalog kurmamızı gözgöze gelmemizi sağlamak için de gerçek boyutlarında. Bülent Korman'nın dialoglarıyla konuşuyor da üstelik. Manzaralar muhtelif. Dışardan çalışmaya gelen bir delikanlıyla yüzyüze geliyoruz, ilkin. Mayosunun üstüne afilli biçimde gömleğini bağlamış. "Çalışmaya çıktım, çalışıyoruz, denize giriyoruz" diyor. Az ilerdeki genç de ne oluyor gibisinden bakıyor kameraya ayağında paletleri gözünde gözlüğü şnorkeli dalmaya hazırlanıyor. "Dalarak ne varsa yaparım denize girmeden çekin resmimi" deyip atlıyor ardından. Bir yaşlı amca seyyar berbere traş ettiriyor kendini hava güzel keyifler yerinde. "Kimse hayallerini gerçekleştiremez" diyerek hayıflanan yaşlıca adam belli ki sonradan İstanbulun karmaşasından kaçmış Bodrum'a bahçesindeki deri koltukta karamsarlığıyla başbaşa bırakıyoruz kendisini. Bir başka hanım kızımız da ıssız bir koyda denize girmeye hazırlanıyor "Evde hep parti halindeyim dinleniyorum burda" diyor. Çeşme başında Bodrumlu teyze yiyo, içiyo çalışıyo yok bi şikâyeti. Deniz kahvesini işleten kız artık hesap işlerine terfi etmiş. Süngerci amca İtalyanlara altınla sünger sattığı günlerin özlemi içinde yatağı yorganı yanıbaşında belli ki artık ne o sünger çıkarabiliyor ne de sünger altın değerinde. Süngerde ölen arkadaşlarının isimleri yazılı tabelalarını sık dalınan yerlere bırakıyor, kendini de arkadaşlarını da ölümsüzlüğe taşıyor, bir başka eski süngerci. Kız istemeye motosikletle giden ana oğulun elinde kocaman bir buket çiçek. Eski değirmen ne işliyor ne bir işe yarıyor allahtan yeğenler girişimci çıkmış da burayı bar yapacaklarmış. Elinde sabun düzeltmeye yarayan aleti seyyar sabuncu amca tüm köylere gidiyor. Ee yıllardır bu iş aile mesleği. Sandaletçi amca ise tezgâhından tüm dünyaya ulaşıyor. Taksici de turistlerin hizmetinde. Kaptan karısından, askeriye personeli genç kıza, Zeki Müren Müzesi'nin pembe beyaz büyüsünden, kaleden prensini bekleyen genç kıza masallara karışıyor gerçek.
23 Mayıs'a kadar Yapı Kredi Kültür Merkezi, Sermet Çifter Sergi Salonu'nda 23 Mayıs'a kadar hepsiyle göz göze gelmek hepsiyle konuşmak mümkün, Bodrumluların. Bodrum´un ara sokaklarını evlerin önlerini keşfe çıkan kasabayla ilk tanışan bir gezgin bile yakalayabilir bu derinliği bana kalırsa. Derinlik göreceli ne de olsa. Ama iyi kötü köşe bucak gezmek popüler kültürün bastırmasına karşın bozulmamış ışıltıları yakalamak, hikâyeleri kovalamak elinizde. Derinliği daha da derinleştirmek öykülere öykü eklemek sokaktan geçen yenilerini keşfetmek size kalmış.
Yaşanan anlar Sıtkı Kösemen (hani o şikâyet ettiğimiz) değişen Bodrum´u, arada sıkışıp kalmış değişmeyen yönlerini de katarak gözler önüne sunuyor. Yaşayan, yaşanacak anları donduruyor sonsuza dek. Serginin adı "Derin Bodrum". Derinliğine Bodrum portreleri. Her portre kendi iç sesiyle karşımızda sanki diyalog kurmamızı gözgöze gelmemizi sağlamak için de gerçek boyutlarında. Bülent Korman'nın dialoglarıyla konuşuyor da üstelik. Manzaralar muhtelif. Dışardan çalışmaya gelen bir delikanlıyla yüzyüze geliyoruz, ilkin. Mayosunun üstüne afilli biçimde gömleğini bağlamış. "Çalışmaya çıktım, çalışıyoruz, denize giriyoruz" diyor. Az ilerdeki genç de ne oluyor gibisinden bakıyor kameraya ayağında paletleri gözünde gözlüğü şnorkeli dalmaya hazırlanıyor. "Dalarak ne varsa yaparım denize girmeden çekin resmimi" deyip atlıyor ardından. Bir yaşlı amca seyyar berbere traş ettiriyor kendini hava güzel keyifler yerinde. "Kimse hayallerini gerçekleştiremez" diyerek hayıflanan yaşlıca adam belli ki sonradan İstanbulun karmaşasından kaçmış Bodrum'a bahçesindeki deri koltukta karamsarlığıyla başbaşa bırakıyoruz kendisini. Bir başka hanım kızımız da ıssız bir koyda denize girmeye hazırlanıyor "Evde hep parti halindeyim dinleniyorum burda" diyor. Çeşme başında Bodrumlu teyze yiyo, içiyo çalışıyo yok bi şikâyeti. Deniz kahvesini işleten kız artık hesap işlerine terfi etmiş. Süngerci amca İtalyanlara altınla sünger sattığı günlerin özlemi içinde yatağı yorganı yanıbaşında belli ki artık ne o sünger çıkarabiliyor ne de sünger altın değerinde. Süngerde ölen arkadaşlarının isimleri yazılı tabelalarını sık dalınan yerlere bırakıyor, kendini de arkadaşlarını da ölümsüzlüğe taşıyor, bir başka eski süngerci. Kız istemeye motosikletle giden ana oğulun elinde kocaman bir buket çiçek. Eski değirmen ne işliyor ne bir işe yarıyor allahtan yeğenler girişimci çıkmış da burayı bar yapacaklarmış. Elinde sabun düzeltmeye yarayan aleti seyyar sabuncu amca tüm köylere gidiyor. Ee yıllardır bu iş aile mesleği. Sandaletçi amca ise tezgâhından tüm dünyaya ulaşıyor. Taksici de turistlerin hizmetinde. Kaptan karısından, askeriye personeli genç kıza, Zeki Müren Müzesi'nin pembe beyaz büyüsünden, kaleden prensini bekleyen genç kıza masallara karışıyor gerçek.
23 Mayıs'a kadar Yapı Kredi Kültür Merkezi, Sermet Çifter Sergi Salonu'nda 23 Mayıs'a kadar hepsiyle göz göze gelmek hepsiyle konuşmak mümkün, Bodrumluların. Bodrum´un ara sokaklarını evlerin önlerini keşfe çıkan kasabayla ilk tanışan bir gezgin bile yakalayabilir bu derinliği bana kalırsa. Derinlik göreceli ne de olsa. Ama iyi kötü köşe bucak gezmek popüler kültürün bastırmasına karşın bozulmamış ışıltıları yakalamak, hikâyeleri kovalamak elinizde. Derinliği daha da derinleştirmek öykülere öykü eklemek sokaktan geçen yenilerini keşfetmek size kalmış.
Evrensel'i Takip Et