18 Nisan 2004 21:00

Sürgün atölyeleri

Lay ve Femin tekstil fabrikalarında sendikalaşmaya çalışan işçiler, fason atölyelere sürgün ediliyor. Çiğli'de patronların sendikalaşma karşısında geliştirdikleri ortak bir tavır haline dönüşen bu uygulamanın amacı belli: Sendikalaşan işçileri izole et, onlara her türlü baskıyı yaparak sendikadan istifa ettir, olmuyorsa tazminatını ver gönder…

Paylaş
Çiğli yakınlarındaki Kaklıç köyünde bulunan Femin Tekstil Fabrikası'ndan iki işçi önceki gün Karşıyaka Cumhuriyet Savcılığı'na giderek patronları hakkında suç duyurusunda bulundu. Cumhuriyet Savcılığı'na verdiği dilekçede, işveren vekili T. Öner Arı'nın kendilerine karşı "Silahlı tehdit, hakaret, sendikal örgütlenmeyi engellemek" gibi davranışlarda bulunduğunu belirten işçilerden Sabri Testem, her şeyin Öz İplik-İş Sendikası'na üye olduktan sonra başladığını belirtiyor.

Sendikalı olunca… Sabri Testem 43 yaşında. Daha önce birçok tekstil fabrikasında çalışmış, En son çalıştığı Femin Tekstil'de 5 yılını doldurduğunu belirttikten sonra olayların gelişimini şöyle aktardılar: "Makineciydim. Geçtiğimiz yıl ağustos ayında Öz İplik-İş Sendikası'nda örgütlenmeye başladık. Toplam sendikalı 60 kişi olduğumuzda patron bunu öğrendi. Aralarında benim de bulunduğum 13 kişinin iş aktini feshetti. Diğer arkadaşlarımıza da sendikadan istifa etmeleri yönünde baskı uyguladı. Bunun üzerine biz de Karşıyaka İş Mahkemesi'ne başvurarak işe iade davası açtık." Sabri Testem ve 12 arkadaşı açtıkları davayı kazanıp işe geri dönmüşler ama patronun daha sert bir tepkisiyle karşılaşmışlar. İşçiler, mahkeme kararıyla işe döndükten sonra fabrikada karşılaştıkları uygulamanın hiçbir insani ve hukuki değerle örtüşmediğini belirtiyor.

Önce bantları ayırdılar Mahkeme kararıyla işe dönen 13 işçiden 12'sini işe başladıktan hemen sonra mecburi yıllık izne çıkartan patron, işçilerin anlatımlarına göre diğer işçiler üzerinde tam bir Nazi subayı gibi çalışmış. Sendikalı işçilerle diğer işçilerin çalıştıkları bölümleri ayıran patron, baskı, hakaret ve psikolojik yıpratma yöntemlerinin hepsini uygulamış. Sabri Testem ve diğer arkadaşları yaşadıklarını şu sözlerle ifade ettiler: "Önce bantlarımızı ayırdılar. Çalıştığımız bölüme kameralar yerleştirip, devamlı olarak bizi gözetlemeye başladılar. Diğer işçilerden ayrı, her hareketimizi izlemeye, her fırsatta bize hakaret etmeye başladılar. Hakaretleri bizzat fabrikanın ortaklarından Öner Arı yapıyordu. Tuvalete gitmek istesek, 'Şerefsizler, o… çocukları, pislik herifler, burası ahır mı, sizin ne işiniz var burada' diye ağza alınmayacak küfürler ediyordu. Yemek saatlerimiz, çay saatlerimiz diğer işçilerden farklı saatlere alındı. Servislere bizleri almıyorlardı. Belediye otobüsleriyle işe gelmek zorunda kaldık." Sendikalı işçilerin bu uygulamalara göğüs gerip işlerine devam etmeleri üzerine baskının boyutu artmış. Öyleki iş silah çekerek işçi kovalamaya varmış.

Patron silah çekti İşçilerin ellerinde dilekçe ile tekrar savcılığa başvurmasına neden olan silah çekme olayını, tehdide maruz kalan işçiler, Sabri Testem ve Halil Çetinsoy anlattı: "14 Nisan'da patron, fabrikada beraber çalıştığımız bütün işçileri iş yok diyerek hafta sonuna kadar izne çıkardı. Sadece ikimize, yarın siz çalışacaksınız dedi. Durumdan şüphelendiğimizden işe başlamadan önce sabah jandarmaya giderek dilekçe vermek istedik ama, 'saat sekizde gelin' diyerek dilekçeleri almadılar. Sabah sekizde kartı basıp işe başladığımızda Öner Arı birimizi pantolonda, birimizi ceket de çalışmak üzere ayırdı. İkimizi ayrı ayrı kıstırıp hakaret etmek istediği belliydi. Beni tuvaletin yanında yakaladı. Silahını çekip 'Öldüreceğim lan sizi, şerefsizler, o… çocukları, yaşatmayacağım hiçbirinizi burada' dedi. Bunun üzerine biz de kaçtık." Patronun bir şey yapabileceği endişesiyle arkadaşlarını yalnız bırakmayıp fabrikanın önüne kadar gelen diğer işçilerle birlikte avukatlarına haber veren işçiler, daha sonra savcılığa suç duyurusunda bulundu. İşverenin tek başına işe çağırdığı yine sendikalı Yeter Huruztan adlı işçi de savcılığa verdiği dilekçede, "Fabrikada tek işçi olarak benim izin dönüşüm ayarlandığı için endişeliyim. Yaklaşık 180 işçi zorunlu izne çıkarılırken, tek başıma beni işe çağırmaları endişe uyandırmaktadır" diyerek gerekli tedbirin alınmasını istedi.


'Bunlar kendilerini attırmak istiyor!' İddialarla ilgili telefonla görüştüğümüz Femin Tekstil ortaklarından T. Öner Arı, suçlamaları reddetti. Bütün fabrika izindeyken neden iki işçinin çağrıldığına açıklık getirmeyen Arı, "O gün işe çağırdığımız işçilerden Sabri Testem'in üzerinde bir dinleme cihazı bulundu. Bu ne diye sorduğumuzda volkmen dedi. Almak istediğimizde ise fabrikayı terk etti. Diğer işçiyi görmedim bile" dedi. İşçilere silah çekmediğini, küfür de etmediğini ileri süren Arı, "Biz mahkeme kararlarına saygılıyız. Bu işçiler mahkeme kararıyla işe döndükten sonra tazminat alabilmek için kendilerini attırmak istediler. Ben buna gelmem. Benim işçiye ihtiyacım var kardeşim" dedi. Arı, "Haberlik bir şey yok bu olayda kardeşim. Bu olayı haber yaparsanız, sonuçlarına da katlanırsınız" diyerek bizi tehdit etmeyi de unutmadı.


Angarya ve tecrit Femin Tekstil'de yaşananların benzerleri yine Çiğli'de bulunan Lay Tekstil'de de yaşanıyor. Musevi asıllı Jak Caki Benardite ve yine Musevi asıllı ortaklarına ait olan Lay Tekstil'de yaklaşık 675 işçi çalışıyor. Tommy, Thembarland, H&M, Neex gibi büyük markalar için üretim yapan Lay Tekstil, Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) verilerine göre 2003 yılında en çok istihdam sağlayan kuruluşlar sıralamasında birinci. Lay'da sendikalaşma mücadelesi 6 ay önce başlamış. 200'e yakın işçinin TEKSİF Sendikası'na üye olmasından iki gün sonra patronun istifa baskıları başlamış. Patron bunda başarılı olamayınca da farklı yöntemlere başvurmuş. Lay 2 ve Lay 3 adında iki fason "sürgün atölye"si açan patron, sendikalı olduğundan şüphelendiği işçileri buralara göndermiş. Çiğli Organize'de bulunan Lay 3 ise sendikalaşma ortaya çıktıktan hemen sonra açılmış. Aralık ayının soğunda hiçbir ısıtması olmayan atölyeye sendikalı olduğundan şüphelendiği 60 işçiyi gönderen patron, cezalandırmak için her yolu denemiş. İşçilere hamallık, tuvalet temizleme ve bunun gibi angarya işleri yaptıran patron, atölyenin camlarını boyatarak tam bir tecrit uygulamış. Pencereden bakmanın, dışarıya çıkmanın yasak olduğu atölyede işçiler, çevrelerinde kendileri gibi onlarcası bulunan diğer fason atölyelerde çalışan işçilerden de yalıtılmışlar. Soğuğa ve ağır çalışma şartlarına dayanamayan işçilerden bir kısmı işverenle karşılıklı sözleşmeleri feshedip, tazminatlarını alarak işten çıkarken, bir kısmı da yine tazminatları ödenerek işten atılmış. Yasal dayanağı olmayan, küçük bir tabelası dahi bulunmayan fason atölyelerde son derece sağlıksız çalışma koşulları ile yüz yüze bırakıldıklarını söyleyen Lay 3 işçileri, hamile bir arkadaşlarının bu kötü çalışma şartları nedeniyle çocuğunu düşürdüğünü anlatıyor. Aralık ayında bu "sürgün atölyesi"ne gönderilen işçilerden 10 kişi kalmış sadece. İşçilerin ücretleri asgari ücret düzeyine çekilmiş. Lay 3, adeta patronun işten çıkaracağı işçilere eziyet etmek için açtığı ve bir süre sonra işten çıkardığı bir cezaevine dönüşmüş. Atölyede şu anda 7 erkek 11 kadın olmak üzere 18 işçi çalışıyor ve tecrit uygulaması devam ediyor. İşçiler, büyük markaların üretimini yapan Lay Tekstil'in bu türden fason atölyeler açmasının hatta sendikasız işçi çalıştırmasının, bu markalarla yapılan anlaşmalara da aykırı olduğunu söylüyor.

ÖNCEKİ HABER

Kıbrıs mitingi fiyasko oldu

SONRAKİ HABER

İlksan'dan tekzip

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa