Zamana dair
Sermaye baskısını her alanda göstermeye devam etmektedir. Sömürüsünü sindirmeye yönelik yaptığı çalışmaları görmek içten bile değil. Sermaye dediğimiz olgu maddi kaynakları sömürmekle yetinmemiş; insanların duygularını da hapsetmiştir. Bunun en açık örneğini edebiyatımızı incelediğimiz takdirde görürüz. 60'lı yıllarda baş gösteren siyasi gelişmeler şairlerimizi, yazarlarımızı da etkilemiştir. Toplumcu gerçekçi olarak nitelendirilen şairlerimiz yazdıkları şiirler nedeniyle gözaltılara alınmış en acı olanı ise “düşündüğü için” sürgün edilmiştir. Bu nasıl bir sömürüdür! Duygulara, düşüncelere prangalar vurmak kimin haddinedir? Marksist oldukları için hor gösterilmeye çalışılan şairlerimiz sadece şunları dile getirmişlerdir; “'sıradan” insanların, işçi sınıfının çektiği zorlukları gözler önüne sermişler, kadınlarımızın haklarını dile getirmişlerdir. Patronların zihniyetini temel alanlar ise birer uşak olarak, şairlerimiz aleyhine söylemlerde bulunmuş; onları '”vatan haini” ilan etmişlerdir. Bu kişiler onlardır ki töre cinayetleriyle kök salmaya yeni başlamış fidanları katletmişlerdir.
Baskı, şiddet, sürgün olsa da bu sömürüye göz yumulamaz.
Nazım'ın İsmet’in hayali sınıfsız bir toplum ise bu ülkede yaşayan bütün insanlar için bu hayale şiirleriyle katıldılar ve onlar gerçek aydınlardır.
Evrensel'i Takip Et