16 Nisan 2004 22:00
Kardeşlik buluşması
Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) öğrencileri ile Dicle Üniversitesi (DÜ) öğrencileri, Diyarbakır'da buluşarak, "Kardeşlik Köprüsü" kurdular. ODTÜ'lü öğrenciler adına konuşan Atakan Büke, "Anadolu'nun Mezopatamya'nın kardeş çocuklarıyız" dedi.
Günlerdir hazırlıkları sürdürülen "ODTÜ'den Dicle'ye Kardeşlik Köprüsü" buluşması dün gerçekleşti. Önceki gün Ankara'dan yola çıkan ODTÜ'lü öğrencileri, büyük bir heyecanla bekleyen DÜ öğrencileri, arkadaşlarını Elazığ Karayolu üzerinde karşıladılar.
Burada kucaklaşan öğrenciler, daha sonra şehir merkezine doğru yola çıktılar.
Kahvaltının yapılacağı Demir Otel'e gelen öğrenciler, burada polis tarafından kimlikleri tek tek kontrol edilerek içeri alındılar.
Değiştirmek istiyoruz Kahvaltının ardından öğrenciler adına ortak açıklama yapan ODTÜ öğrencisi Atakan Büke, ODTÜ'den sıcak selam getirdiklerini belirterek sözlerine başladı. Toplumun umutsuzluğa ve yanlızlığa itildiğini ve bu tabloyu değiştirmek istediklerini ifade eden Büke, "Bundan yıllar önce Hakkari'deki ulaşım sorununu çözmek için Zap Suyu'na köprü kuranlar ile aynı kaygı ve düşünceleri taşıyoruz. Onlar gibi, sorunun bir köyün ulaşım sorununun çok ötesinde olduğunu bilmekte ve işte tamda bu nedenle burada bulunmaktayız" dedi.
Mezopatamya'nın kardeş çocuklarıyız Bugüne kadar iki ayrı dünyanın insanları olarak tanıtıldığını belirten Büke, "Ancak binlerce yılın kültürünü, tarihi, zenginliğini taşıyan coğrafyanın; Anadolu'nun Mezopatamya'nın kardeş çocuklarıyız" diye konuştu. Buluşmanın kolay olmadığını ifade eden Büke, iki üniversite rektörlüğü tarafından üniversite olanaklarının kendilerine sunulmadığını hatırlattı. "ODTÜ ile Dicle Kardeşlik Köprüsü"nü ilmek ilmek örmek için geldiklerini belirten Büke, kardeşlik köprüsünün başka üniversiteler arasında olması içinde çaba göstereceklerini dile getirdi. Büke, Amed Arif'in Ankarası'ndan çıkıp yine Amed Arif'in Diyarbekir'ine geldiklerini ifade etti. Açıklamanın ardından Dicle Üniversitesi'ne giden öğrenciler, burada arkadaşları tarafından alkışlarla karşılandılar. Kardeşlik buluşması, bugün yapılacak şenlikle sona erecek.
SORUNLARIMIZI TARTIŞACAĞIZ Tamer Vatan (ODTÜ öğrencisi): Amacımız kardeşlik köprüsünü kurmak. Bu kardeşlik köprüsünün diğer üniversiteler arasında olması gerekiyor. Çiğdem Çataltepe (ODTÜ öğrencisi): Heyecanlıyım ilkez Diyarbakır'a geliyorum. Olcay Kurbak (ODTÜ öğrencisi): Buraya geldik. Dicle'de okuyan arkadaşlarımızla bilgi alışverişinde bulunacağız. Onların ve bizlerin yaşadığı sorunları paylaşacağız. Öğrenceğimiz şeyler olacak. Kadir Tuğyıldız (Dicle Üniversitesi öğrencisi): Yapılacak buluşma önce engellenmek istendi. Bugün burada polisin kimliklere tek tek bakmasıda buna göstergesi. Burada kendi sorunlarımızı tartışacağız. YÖK'ü tartışacağız. Yaşadıklarımızı onlara anlatacağız. Onlarda yaşadıklarını bize anlatacaklar. Cihan Gökalp (Dicle Üniversitesi öğrencisi): Kardeşlik köprüsünün ülkedeki öteki üniversiteler arasında da olması lazım. Yaşadığımız sorunları ortaya koyup tartışacağız. Çok olumlu bir adım.
src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


Değişim halk yararına olmalı Özgül Yıldızer AKP Hükümeti seçim dolayısıyla ara verdiği yasa tasarılarını Meclis'ten geçirmeye hazırlanıyor. Bu tasarılardan biri de eğitim, sağlık gibi en temel hizmetleri özelleştirmeyi hedefleyen Yerel Yönetimler Yasa Tasarısı. Tasarıya ilişkin sorularımızı yanıtlayan Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği Başkanı Hürriyet Uğuroğlu, yasaların Meclis'ten geçmesi durumunda bunun ihtiyaç sahibi büyük bir kesim üzerinde ciddi bir tahribat yaratacağını söyledi. Uğuroğlu, yerelleşmenin toplum yararına olabilmesi için öncelikle siyasi partilerin, seçim yasalarının değişmesi ve demokrasinin önündeki engellerin kaldırılması gerektiğine dikkat çekti. Meclis gündeminde olan KYTK, Yerel Yönetimler Yasa Tasarısı gibi tasarıların yerelleşmeyi sağlamak ve toplumsal hayata ve demokrasiye katkı sunmak gibi iddiaları var? Türkiye'de yerelleşmeye de, kamu idari reformuna da ihtiyaç var ama yasa tasarıları bunun karşılığı değil. Önce Türkiye'de demokrasinin önündeki engellerin kaldırılması gerekiyor. Gerekçelerde var olan katılımcılık, şeffaflık gibi söylemlerin gereği önce siyasal yasalardaki değişikliklerdir, sonra kamu yönetimi, mali idareler, il özel İdareleri hakkında yasalar gözden geçirilebilir. Tabii anayasanın da bu çerçevede gözden geçirilmesi gerekir. Maalesef öyle olmadı. Kamu Yönetimi Temel Kanunu Meclis'in gündemine geldi. Biz bu yasa değişikliğini insan hakları, demokrasi ve sosyal adalet çerçevesinde ele aldık. Çünkü sosyal hizmet mesleği insan haklarına dayalı ve sosyal adaletin ajanı olan bir meslek. Biz bu taslaklarla sosyal değişimin yönünün geriye döneceğini düşünüyoruz. Yerelleşmeden özelleşmeye doğru gidilmesi öngörülüyor. Bu yasanın çıkması durumunda sosyal hizmetler nasıl etkilenecek? Mevcut eşitsizlikler derinleşerek sürecektir. Şu anda tetkik ve incelemeleri SHÇEK Genel Müdürlüğü yapıyor. Eğer ihaleye verilirse şirket olarak ben alırsam ticari kaygılarla yapacağım. Bu, şirketimde istihdam ettiğim sosyal hizmet uzmanlarından başlayacak. Herhalde onları asgari ücretle çalıştırırım. Bir kez daha ihale alabilmek için tüm koşulları gözden geçiririm. Bu domates ihalesi olsa, bir öğün çürük domates yemenin çok fazla zararı olmayabilir. Ama ihtiyaç sahibi çocuğa en uygun sosyal hizmet modelini seçmek ve ailesine de seçtirmek zorundasınız. Mevcuda baktığımız zaman korunmaya muhtaç çocuk başvuruları bölgesel eşitsizliklere rağmen Türkiye genelinde bir biçimde çözümlenir. Yasayla böyle bir şey söz konusu değil, çocuk hakları sözleşmesi gereğince bakma yükümlülüğü duyduğumuz çocuklar için verilecek sosyal hizmetler aynı yerel çevrede mümkün olmayabilir. Bu da bazı çocukların haklarını gasp etme anlamına gelir. Antalya'nın çocuğu Antalya'da Ankara'nın çocuğu Ankara'da sosyal hizmet görebilecek. Bu çeşitli sıkıntılara yol açar. Ekonomik nedenlerle gelen çocuklarda çok kardeş olunca ayırmama tercihi vardır. O il içerisinde uygun kurum yok ise başka bir ile nakledilir. Nakil edilmede problem yaşanabilir, aile birliği ikinci kez bozulabilir. Bu düzenlemenin sonuçlarını on yıl sonra ihtiyaç sahibi insanlar yaşayacaktır. Ve bu sayı hiç de az değildir. Maalesef ülkenin çok büyük bir kısmı yoksulluk içinde olduğundan çok büyük bir tahribat yaşanacaktır. Toplum yararı gözetilmezse bu süre çok ağır geçecektir. O zaman A çocuk yuvasında şu olmuş, B çocuk yuvasında bu olmuş, gibi şeylerle daha çok karşılaşacağız. Peki, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği ne öneriyor? Toplumsal yaşamda bir eşitlik yok bizde. Bu yüzden Türkiye'de siyasi kurumlar değişmeli, ardından idari reformlar olmalı, yerelleşme olmalı. Tabii ki Ankara Hakkâri'de alınacak çocuğun sayısını, kapasitesini belirlememeli, o bölgenin özgür güçleri belirlemeli. Plan Bütçe komisyonlarına SHÇEK bütçesi girerken milletvekilleri anlaşıyorlar, Konya'nın tüm ilçelerine huzurevi yaptırma kararı alıyorlar. Siyasi olarak seçmene yatırım yapmak için. Sosyal hizmetlerin kamusal bir hizmet olması gerekiyor. Yerel yönetimler içinde kamusal bir hizmet olması da kabul edilebilir. Ama bir ulusal sosyal hizmet politikasına, uygulama standardına tâbi olmalıdır. Yerel yönetimler kendi ihtiyaçlarını planlarlarsa etkin hizmetler üretebilirler. Bunlara karşı çıkınca statükoyu savunan bir duruma düşürülüyorsunuz. Bunlara karşı çıkmaya mevcut düzeni savunmak gibi bir anlam yüklüyorlar, böyle bir şey yok. Evet, değişim olmalı ama insan yararına, toplum yararına olmalı. Eğer yaşlı, çocuk, kadın, yoksul, evsiz, eşcinsellerden yana bir yasal düzenleme olursa biz alkışlarız. Yanında da oluruz. Böyle bir düzenlemeye gidilmesini bekliyor musunuz? Böyle bir umudum yok. Ama susmayı doğru bulmuyorum. Bunun en azından mesleki kimliğimize yakışmadığını düşünüyorum. Bu örgütün ilkeleri içinde sadece mesleğin özlük hakları yok. Mesleki değerlerimizin en önemlisi topluma karşı duyduğumuz sorumluluktur. Bizim meslek tanımı içindeki yerimiz müracaatçının yanıdır. Onun kendini ifade edebilmesi, onun kendi kendine kararlarını alacak özgürlüğüne ulaşmasına katkı sağlamaktır. Bir görev yaptığımızı düşünüyorum. İmkânlar içerisinde bir kıvılcım yakalamak ve bunu bir toplumsal muhalefete dönüştürmek belki böyle minik adımlarla oluyor bugünkü koşullar açısından.
Değiştirmek istiyoruz Kahvaltının ardından öğrenciler adına ortak açıklama yapan ODTÜ öğrencisi Atakan Büke, ODTÜ'den sıcak selam getirdiklerini belirterek sözlerine başladı. Toplumun umutsuzluğa ve yanlızlığa itildiğini ve bu tabloyu değiştirmek istediklerini ifade eden Büke, "Bundan yıllar önce Hakkari'deki ulaşım sorununu çözmek için Zap Suyu'na köprü kuranlar ile aynı kaygı ve düşünceleri taşıyoruz. Onlar gibi, sorunun bir köyün ulaşım sorununun çok ötesinde olduğunu bilmekte ve işte tamda bu nedenle burada bulunmaktayız" dedi.
Mezopatamya'nın kardeş çocuklarıyız Bugüne kadar iki ayrı dünyanın insanları olarak tanıtıldığını belirten Büke, "Ancak binlerce yılın kültürünü, tarihi, zenginliğini taşıyan coğrafyanın; Anadolu'nun Mezopatamya'nın kardeş çocuklarıyız" diye konuştu. Buluşmanın kolay olmadığını ifade eden Büke, iki üniversite rektörlüğü tarafından üniversite olanaklarının kendilerine sunulmadığını hatırlattı. "ODTÜ ile Dicle Kardeşlik Köprüsü"nü ilmek ilmek örmek için geldiklerini belirten Büke, kardeşlik köprüsünün başka üniversiteler arasında olması içinde çaba göstereceklerini dile getirdi. Büke, Amed Arif'in Ankarası'ndan çıkıp yine Amed Arif'in Diyarbekir'ine geldiklerini ifade etti. Açıklamanın ardından Dicle Üniversitesi'ne giden öğrenciler, burada arkadaşları tarafından alkışlarla karşılandılar. Kardeşlik buluşması, bugün yapılacak şenlikle sona erecek.
SORUNLARIMIZI TARTIŞACAĞIZ Tamer Vatan (ODTÜ öğrencisi): Amacımız kardeşlik köprüsünü kurmak. Bu kardeşlik köprüsünün diğer üniversiteler arasında olması gerekiyor. Çiğdem Çataltepe (ODTÜ öğrencisi): Heyecanlıyım ilkez Diyarbakır'a geliyorum. Olcay Kurbak (ODTÜ öğrencisi): Buraya geldik. Dicle'de okuyan arkadaşlarımızla bilgi alışverişinde bulunacağız. Onların ve bizlerin yaşadığı sorunları paylaşacağız. Öğrenceğimiz şeyler olacak. Kadir Tuğyıldız (Dicle Üniversitesi öğrencisi): Yapılacak buluşma önce engellenmek istendi. Bugün burada polisin kimliklere tek tek bakmasıda buna göstergesi. Burada kendi sorunlarımızı tartışacağız. YÖK'ü tartışacağız. Yaşadıklarımızı onlara anlatacağız. Onlarda yaşadıklarını bize anlatacaklar. Cihan Gökalp (Dicle Üniversitesi öğrencisi): Kardeşlik köprüsünün ülkedeki öteki üniversiteler arasında da olması lazım. Yaşadığımız sorunları ortaya koyup tartışacağız. Çok olumlu bir adım.
src=/resim/b1.gif width=5>



Değişim halk yararına olmalı Özgül Yıldızer AKP Hükümeti seçim dolayısıyla ara verdiği yasa tasarılarını Meclis'ten geçirmeye hazırlanıyor. Bu tasarılardan biri de eğitim, sağlık gibi en temel hizmetleri özelleştirmeyi hedefleyen Yerel Yönetimler Yasa Tasarısı. Tasarıya ilişkin sorularımızı yanıtlayan Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği Başkanı Hürriyet Uğuroğlu, yasaların Meclis'ten geçmesi durumunda bunun ihtiyaç sahibi büyük bir kesim üzerinde ciddi bir tahribat yaratacağını söyledi. Uğuroğlu, yerelleşmenin toplum yararına olabilmesi için öncelikle siyasi partilerin, seçim yasalarının değişmesi ve demokrasinin önündeki engellerin kaldırılması gerektiğine dikkat çekti. Meclis gündeminde olan KYTK, Yerel Yönetimler Yasa Tasarısı gibi tasarıların yerelleşmeyi sağlamak ve toplumsal hayata ve demokrasiye katkı sunmak gibi iddiaları var? Türkiye'de yerelleşmeye de, kamu idari reformuna da ihtiyaç var ama yasa tasarıları bunun karşılığı değil. Önce Türkiye'de demokrasinin önündeki engellerin kaldırılması gerekiyor. Gerekçelerde var olan katılımcılık, şeffaflık gibi söylemlerin gereği önce siyasal yasalardaki değişikliklerdir, sonra kamu yönetimi, mali idareler, il özel İdareleri hakkında yasalar gözden geçirilebilir. Tabii anayasanın da bu çerçevede gözden geçirilmesi gerekir. Maalesef öyle olmadı. Kamu Yönetimi Temel Kanunu Meclis'in gündemine geldi. Biz bu yasa değişikliğini insan hakları, demokrasi ve sosyal adalet çerçevesinde ele aldık. Çünkü sosyal hizmet mesleği insan haklarına dayalı ve sosyal adaletin ajanı olan bir meslek. Biz bu taslaklarla sosyal değişimin yönünün geriye döneceğini düşünüyoruz. Yerelleşmeden özelleşmeye doğru gidilmesi öngörülüyor. Bu yasanın çıkması durumunda sosyal hizmetler nasıl etkilenecek? Mevcut eşitsizlikler derinleşerek sürecektir. Şu anda tetkik ve incelemeleri SHÇEK Genel Müdürlüğü yapıyor. Eğer ihaleye verilirse şirket olarak ben alırsam ticari kaygılarla yapacağım. Bu, şirketimde istihdam ettiğim sosyal hizmet uzmanlarından başlayacak. Herhalde onları asgari ücretle çalıştırırım. Bir kez daha ihale alabilmek için tüm koşulları gözden geçiririm. Bu domates ihalesi olsa, bir öğün çürük domates yemenin çok fazla zararı olmayabilir. Ama ihtiyaç sahibi çocuğa en uygun sosyal hizmet modelini seçmek ve ailesine de seçtirmek zorundasınız. Mevcuda baktığımız zaman korunmaya muhtaç çocuk başvuruları bölgesel eşitsizliklere rağmen Türkiye genelinde bir biçimde çözümlenir. Yasayla böyle bir şey söz konusu değil, çocuk hakları sözleşmesi gereğince bakma yükümlülüğü duyduğumuz çocuklar için verilecek sosyal hizmetler aynı yerel çevrede mümkün olmayabilir. Bu da bazı çocukların haklarını gasp etme anlamına gelir. Antalya'nın çocuğu Antalya'da Ankara'nın çocuğu Ankara'da sosyal hizmet görebilecek. Bu çeşitli sıkıntılara yol açar. Ekonomik nedenlerle gelen çocuklarda çok kardeş olunca ayırmama tercihi vardır. O il içerisinde uygun kurum yok ise başka bir ile nakledilir. Nakil edilmede problem yaşanabilir, aile birliği ikinci kez bozulabilir. Bu düzenlemenin sonuçlarını on yıl sonra ihtiyaç sahibi insanlar yaşayacaktır. Ve bu sayı hiç de az değildir. Maalesef ülkenin çok büyük bir kısmı yoksulluk içinde olduğundan çok büyük bir tahribat yaşanacaktır. Toplum yararı gözetilmezse bu süre çok ağır geçecektir. O zaman A çocuk yuvasında şu olmuş, B çocuk yuvasında bu olmuş, gibi şeylerle daha çok karşılaşacağız. Peki, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği ne öneriyor? Toplumsal yaşamda bir eşitlik yok bizde. Bu yüzden Türkiye'de siyasi kurumlar değişmeli, ardından idari reformlar olmalı, yerelleşme olmalı. Tabii ki Ankara Hakkâri'de alınacak çocuğun sayısını, kapasitesini belirlememeli, o bölgenin özgür güçleri belirlemeli. Plan Bütçe komisyonlarına SHÇEK bütçesi girerken milletvekilleri anlaşıyorlar, Konya'nın tüm ilçelerine huzurevi yaptırma kararı alıyorlar. Siyasi olarak seçmene yatırım yapmak için. Sosyal hizmetlerin kamusal bir hizmet olması gerekiyor. Yerel yönetimler içinde kamusal bir hizmet olması da kabul edilebilir. Ama bir ulusal sosyal hizmet politikasına, uygulama standardına tâbi olmalıdır. Yerel yönetimler kendi ihtiyaçlarını planlarlarsa etkin hizmetler üretebilirler. Bunlara karşı çıkınca statükoyu savunan bir duruma düşürülüyorsunuz. Bunlara karşı çıkmaya mevcut düzeni savunmak gibi bir anlam yüklüyorlar, böyle bir şey yok. Evet, değişim olmalı ama insan yararına, toplum yararına olmalı. Eğer yaşlı, çocuk, kadın, yoksul, evsiz, eşcinsellerden yana bir yasal düzenleme olursa biz alkışlarız. Yanında da oluruz. Böyle bir düzenlemeye gidilmesini bekliyor musunuz? Böyle bir umudum yok. Ama susmayı doğru bulmuyorum. Bunun en azından mesleki kimliğimize yakışmadığını düşünüyorum. Bu örgütün ilkeleri içinde sadece mesleğin özlük hakları yok. Mesleki değerlerimizin en önemlisi topluma karşı duyduğumuz sorumluluktur. Bizim meslek tanımı içindeki yerimiz müracaatçının yanıdır. Onun kendini ifade edebilmesi, onun kendi kendine kararlarını alacak özgürlüğüne ulaşmasına katkı sağlamaktır. Bir görev yaptığımızı düşünüyorum. İmkânlar içerisinde bir kıvılcım yakalamak ve bunu bir toplumsal muhalefete dönüştürmek belki böyle minik adımlarla oluyor bugünkü koşullar açısından.
Evrensel'i Takip Et