12 Nisan 2004 21:00

Filistin ve Irak direnişi; Tüm Arapların umudu

"Filistinliler intikam almıyor; onlar, uluslararası ırkçı ve sömürgeci bir güce karşı meşru müdafaa savaşı veriyorlar. Bu kötü durum, önümüzdeki uzun yıllar boyunca devam edecek; ta ki Arap ve Müslüman dünyasında radikal değişimler olana dek."

Paylaş
Filistin ve Irak'taki son gelişmeler, tüm bölgede önemli sonuçlara yol açacak gibi görünüyor. Bu gelişmeler hakkında, Filistinli eylemci İbrahim Ebeid ile görüştük. 1992 yılından beri yayımlanan haftalık dergi "El Muharrir"in Yazıişleri Müdürü olan Ebeid, Filistin doğumlu ve yıllardır sürgünde yaşıyor. - Şeyh Yasin'in öldürülmesinden sonra Filistin'de ne gibi gelişmeler olabilir? Tüm dünya medyası, Filistinli gerillaların intikam için şok edici eylemler yapacağını ve İsrail'in Filistin halkına yönelik şiddetinin de artacağını bekliyor. İbrahim Ebeid: Filistin'in trajedisini 60 yıldan fazladır yaşayan bir Filistinli olarak, olayların acılı bir kısırdöngüde süreceğine inanıyorum. Siyonistler, soykırım suçları işlemeye devam edecek. Filistinliler ise direnmeyi ve ülkelerini işgal eden insanlıktan uzak yerleşimcilere karşı savaşmayı sürdürecek. Şeyh Yasin, Filistin'in kurtuluş yolunu döşeyen şehitlerden biridir. Katledilişi siyonist ırkçılığın acımasızlığını gösteriyor. Bu kıyım, tüm Filistin davasına ve Filistin halkına yönelikti. Ne yazık ki, hem Arap hem de Batı medyası, Filistin'in istila ve işgal altında olduğu gerçeğini gözardı ediyor. Arap iktidarları Filistinlilere yönelik şiddetli saldırılara dikkat göstermiyor. Filistinliler intikamcı bir halk değil. Adaletsizliğe, tarihi Filistin'i işgal eden gaddar ve ırkçı düşmana karşı savaşıyorlar. Milyonlarca Filistinli sürgünde yaşamaya mecbur edildi. Her gün evleri yıkılıyor. Siyonist yerleşimciler Filistinlilerin hakkı olan yeşil bahçelerde ve yüzme havuzlarında eğlenirken, onlar susuzluk çekiyor. Filistinliler intikam almıyor; uluslararası ırkçı ve sömürgeci bir güce karşı meşru müdafaa savaşı veriyorlar. Bu kötü durum, uzun yıllar devam edecek; Arap ve Müslüman dünyasında radikal değişimler olana dek. - Siyonistler, Yaser Arafat dahil tüm Filistinli liderleri hedef alabilecekleri mesajını veriyor. Bu sadece korku ve terörü yayma amaçlı bir söylem mi, yoksa Arafat gerçekten tehlike altında mı? Siyonistler 50 yılı aşkın süredir tüm Filistinlileri hedef alıyor; çocuk ve kadınlar da dahil. Siyonistlerin gizli servisi Mossad, çok sayıda Filistinli lidere suikast düzenledi. 9 Nisan 1973'te, Ehud Barak, Beyrut'ta Kemel Nasır, Kemal İdvan ve Yusuf Nayyar'ı öldürdü. Ancak bu Filistinlileri caydırmadı veya yürütülen mücadeleyi engellemedi. Bugün yapılan korku salmak için yapılan bir oyun değil; doğruluk ve adalet isteyen tüm sesleri susturmak için verebilecekleri en fazla zararı verme planlarının bir parçası. Filistin mücadelesini ezme stratejileri doğrultusunda Arafat da hedef alınabilir. Arafat "barış" adına pek çok şey üzerine pazarlık yürüttü ancak geriye dönüş hakkından taviz vermeyi reddetti. Siyonistler Arafat'tan direnişi susturmasını, silahsızlandırmasını ve yasaklamasını istiyor. Yine de, herhangi bir lidere düzenlenecek suikast, Filistinlilerin mücadelelerini sürdürme kararlılığını durduramaz. - Arap Birliği zirvesi iptal edildi. Başlıca gündem maddeleri Filistin'deki yeni saldırı dalgası ve ABD'nin ortaya attığı Büyük Ortadoğu Projesi idi. Arap ülkelerinin yönetimlerini ve ABD ile ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu Zirve'de de sadece toplanmış olmak için toplanacaklardı. Kararlar çoktan belli: İsrail'i 'kınamak' ve işgal altındaki 'yeni Irak'ı' desteklemek. Dahası; ABD'ye, Irak'ta atadığı konseye daha çok yetki vermesi ve Irak'ın birliğini koruması için yalvarmak. Yapacakları kendilerine biçilen bu rolden öteye geçemez. Onlara Anglo-Amerikan-Siyonist ittifakı tarafından dayatılan çizgiyi hiçbiri aşamaz. Aşanlar cezalandırılır. Irak bir örnektir. Yeni Siyonist saldırı dalgası konusunda Arap iktidarları İsrail'i "kınamakla" yetinecekler, fakat Filistinlilere yönelik katliamları durdurmak için ciddi bir adım atmayacaklardır. Bunlar yozlaşmış, güçsüz polis devletleri. Irak'ta ve küçük körfez ülkelerinde işgal ordularını hoş karşılamaya dünden hazırdırlar. Ayrıca; Washington, Londra ve Tel Aviv'deki efendilerini tatmin etmek için kendi halklarına daha fazla baskı uygulayacaklardır. Arap iktidarları kendi halkını temsil etmiyor. Onlar, halklarının zaptedilmesi için, güçlü eller tarafından kullanılan uygun araçlardır. - Irak'taki son durumu nasıl tanımlıyorsunuz? Direnişçiler, ortak siyasi cephe kurmak için çabalıyor. Halk direnişçileri ne kadar destekliyor? Irak işgal altında; Anglo-Amerikan güçlerin istilası altında. Irak liderliği, bu durumun ve Anglo-Sakson-Siyonist ittifakının niyetlerinin farkındaydı. Direnişçilerin ifadelerine göre, liderler Irak'ın işgal edilmesi durumunda alternatif plana sahipti. Bu plan Bağdat'ın düştüğü günden itibaren uygulamaya kondu. Irak'taki direniş, Arap Sosyalist Baas Partisi'nin rehberliği ve liderliği altında şekillendi. Savaşta olanlara bakılırsa, direnişin güç kazandığı sonucuna varabiliriz. Baasçılar'dan, ordudan, Cumhuriyet Muhafızları'ndan, İslamcılardan, milliyetçilerden vd. gruplardan çok sayıda Iraklı direniş hareketine katılıyor. Irak halkı, istilanın parçası olan tüm yabancı güçler ülkeyi terk edene kadar direnişi sürdürecektir. İngiliz işgalcilerin yenilerek ülkeyi terk etmek zorunda kaldıkları 1920'ler bunun en iyi örneğidir. Birleşik siyasi cephe zaten var ve onun askeri kolu da "Irak Ulusal Direniş Cephesi." - Kurban Bayramı'nda başlıca iki Kürt partisinin bürolarına, Aşura gününde ise Şiilere yönelik kanlı saldırılar yapıldı. Bu saldırıların arkasında kim var? Irak halkı içindeki farklı kesimler arasındaki ilişkiler nasıl seyredecek? Kimse bu saldırıların sorumluluğunu üstlenmedi. Esas şaşırtıcı olan, işgal otoritesi kamuoyuna veya medyaya kimseyi göstermedi. Bunlar, işgalcilerin elini güçlendirmek, Irak'ı bir iç savaşa veya mezhep savaşına sürüklemek isteyenlerin işine benziyor. Fakat Irak halkı bu girişimin önüne geçmekte çok hızlı davrandı. Sünni ve Şii camilerinde kurbanlar için ortak cenaze törenleri yapıldı. İki kesimin de dini liderleri halkı uyanık olmaya, Irak'ı mezhep kavgasına sürükleme tuzağına düşülmemesine çağırdı. - Makalelerinizde, Arap halkının yurdunun bağımsızlığını ve birliğini kazanmak için ortak kurtuluş cephesinde birleşmesini savunuyorsunuz. Arap ülkelerinde kurtuluş, ulusal bağımsızlık ve demokrasi mücadelesinin dinamikleri hakkında bilgi verir misiniz? Arap ülkesi pek çok küçük ülkeye bölünmüştür; bunları krallar, şeyhler ve diktatörler yönetiyor. Bütün bu hükümdarlar ya Washington ya da Tel Aviv tarafından kontrol ediliyor. Bunlar, Arapların aydınlık bir gelecek umut ve isteklerini temsil etmiyor. Siyasi partilerin çoğunluğu hükümetlerin partileri; sendikalar ve federasyonlar da bu hükümetler tarafından kurulmuşlar ve halkın değil iktidar sahiplerinin sesi durumundalar. Arap ülkesindeki halkçı ve ilerici partiler zulüm altındalar ve yeraltına itiliyorlar. İlerici hareketler kendi ruhlarının derinliklerine bakmalı, ilerlemenin sağlanamaması yüzünden birbirlerini suçlayarak vakit kaybetmekten vazgeçmeliler. Birleşmez ve ilerici bir programı benimsemezlerse, hiçbiri yok oluş tehlikeleri karşısında güvende olamaz. Bu program yozlaşma, diktatörlük ve yabancı güdümüne karşı mücadeleyi birleştirme yönünde olmalı. Irak ulusal direnişi ve Filistin kurtuluş savaşçıları böylesi bir birleşik mücadelenin taşlarını döşediler. Bu hedef doğrultusundaki fedakârlıkları arttıkça ilerliyorlar ve tüm bölgede bir değişimi zorluyorlar. Irak'taki direniş ilerleme kaydettikçe, Irak ve Filistin'in kurtuluşu yakınlaşacak. Bu yönde adımlar hızlandıkça, Arapların ulusal birliğinin sağlanması yakınlaşacak. Özgür bir Irak ve kurtulmuş bir Filistin, bu yüce amaca ulaşmanın tek yolu. Mücadele birleştirildikçe, bizi birliğe, özgürlüğe ve sosyal adalete götürecek birleşik cephe de kurulacak. - Son olarak Türk'üyle Kürt'üyle, Türkiye halkına yönelik bir mesajınız var mı? Bizlerin Türkler ve Kürtlerle kopmaz bağlarımız var. Kültür, değer ve miraslarımız benzer. Aynı bölgede yaşıyor, aynı problemlerle karşı karşıya kalıyoruz. Bölgedeki herhangi bir ülkedeki ilerleme, tüm bölge için bir artı olacaktır. Türkiye'deki Kürtlerin, ülkenin bütünleşmiş bir parçası olduğuna inanıyorum. Türkiye'nin vatandaşlarıyla yaşadığı her sorun barışçıl yoldan ve samimiyetle çözülmeli ve Türkiye'nin birleşik, bağımsız ve demokratik bir ülke olması gerektiği akıllardan çıkarılmamalı. Hepinize teşekkür ediyor ve hepinize iyi dileklerimi sunuyorum.

ÖNCEKİ HABER

Demiryol-İş'ten İş Yasası'na tepki

SONRAKİ HABER

AKEL kararlı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...