07 Nisan 2004 21:00

Karşı kıyıdaki dostlar

Merkezi Atina'da bulunan "Bağımsız Kadın Hareketi", "Kadın Araştırma Merkezi"nin beş günlük etkinliği "Çocuklara yönelik cinsel taciz, şiddet, sömürü" konulu sempozyumun davetlileri olarak EMEP'li ve gazeteden arkadaşım Devrim Avcı ile İstanbul'dan Atina'ya doğru yola çıkıyoruz.

Paylaş
Merkezi Atina'da bulunan "Bağımsız Kadın Hareketi", "Kadın Araştırma Merkezi"nin beş günlük etkinliği "Çocuklara yönelik cinsel taciz, şiddet, sömürü" konulu sempozyumun davetlileri olarak EMEP'li ve gazeteden arkadaşım Devrim Avcı ile İstanbul'dan Atina'ya doğru yola çıkıyoruz. Katılımcılar: Amsterdan ATKB, Women's Conmit Of Day-Mer (England), Fita Ev (Berlin), Vloce Womens Union (Albazia), EPA 21st Century (Bulgaria), Balıkesir Kadın Kültür Evi (Turkey), Yunanistan: Research Center Of Women's Affair, İnstitute Of Egrexlity, Center For Children, Telesilla Greek Feminist Neturk, KEK, ARGO, To Vima Lis İlian, Newspaper... Büyük özenle hazırlanan konuşmalar, katılımcılar tarafından çocuk fuhuşu, kadın sorunları, ev içi şiddet başlıkları altında detaylarıyla uzun uzun tartışıldı... Ben, beni ve arkadaşlarımı etkileyen ziyaretimizden ve insani ilişkilerimizden izlenimlerimi aktaracağım. Atina bembeyaz, dört katı geçmeyen (deprem sorunu nedeniyle) binalarıyla şirin bir başkent... Uçakta Devrim'le ilk şaşkınlığımızı yaşadık. Yüksek yapılar, gökdelenler bekliyorduk. Havaalanında çok sıcak bir karşılama bekliyordu bizi... Bağımsız Kadın Hareketi üyelerinden Sevgili Matha'nın sıcak kucaklaması bu kente adım attığımızda ilk güzel izlenimimiz oldu. Daha sonra diğer Atinalı kadınlarla tanıştığımızda bu izlenimimizin tesadüf olmadığını, tüm Akdenizliler gibi Yunanlıların da içtenliklerine, samimiyetlerine tanık olacaktık. Şehirde 2004 Atina Olimpiyatları nedeniyle yoğun bir hareket vardı. Adeta kent baştan inşa ediliyordu. Bir diğer aşinalık ise insan yüzlerindeki tanıdık ifadedeydi... Akdeniz insanının ortak ırk özelliği. Orada beni etkileyen davranış biçimlerinden biri de; insanların gülmeyle, kahkahayla çok ilişkili olmaları, müthiş bir enerji içinde sürekli hareket halinde olmaları... Hareketin bütün kadınları bilinçli, neşeli, konuksever ve içtenlikliydiler. Onlara yürekten teşekkürümüz var elbette. Ancak bir tespitimi söylemeden de geçemeyeceğim, ülkenin ekonomisiyle, turizmiyle, sosyal ilişkilerindeki yapılanmayla ilişkili her sorumuzun yanıtının altından "Avrupa Birliği" çıkıyordu. Örneğin Atina olimpiyatlar için hazırlanırken "Sabahlara dek süren bu inşaatlar (metrolarda, yollarda) çok ekonomik gidere yol açıyor herhalde" diye sorduğumuzda aldığımız yanıt "Avrupa Birliği yardım ediyor" oldu.

Resmi kanal Bana bu geziden döndüğümde belleğinde en çok ne kaldı diye sorulsa..."Elbette pek çok güzel şey biriktirip döndüm ülkeme" derim... "En çok ne?" diye sorarsanız anlatayım... Yolculuğa çıkmadan önce Evrensel gazetesinin Ankara Bürosu'ndan Sevgili Fevzi Argun'a "Oradan ne istiyorsun" diye sorduğumda yanıtı şu olmuştu "Seyit'e selam götür"... Ve sevgili güzel insan Seyit'i tanıdım Atina'da... Orada yaşıyor. Dünya güzeli iki kızı. Yunanlı sevgili eşi Vasso ile birlikte. 16 yıldır orada, sahi bir de sabahlara dek bizi gülmekten kırıp geçiren değerli dostu Mustafa ile... Seyit ve Mustafa iki EMEP'li, iki sadık Evrensel okuru, dünya güzeli iki dost... Gurbette sımsıkı yaslanmışlar birbirlerine güvenle, inançla... Öyle çok hikâyeleri var ki birbirleriyle. Dinlerken kimi zaman kahkahalarla gülüyoruz (Seyit'in evinde her gece sıcak konukseverlikleriyle konakladık, dertleştik. Çaylarını içtik, Vasso'nun emek verip yaptığı yemeklerini yedik.) Sonraki günlerde Atina'da yaşayan Türkiyeli emekçi dostlarımızla orada beraber olduk... Seyit'in ailesi, bizi hep evimizde hissetirdi... Selam olsun onlara... O güzel insanlara... Türkiye'de çok şeyin değişeceği inancını hâlâ dipdiri tuttukları; bizi de umutla ışıttıkları için. Sevgiler olsun o güzel emekçi dostlara... Gittiğimizin üçüncü gecesi... Yunan resmi kanalı Net'i izliyoruz. İki saate yakın süren bir program var ekranda. Konusu Yunanistan Komünist Partisi'nin 1940'lı yıllarda silahı bıraktıkları günler, Yunan iç savaşı günleri. Niçin yenildiklerini anlatıyorlar. Eski tüfekler bir bir ekranda. Komünist Parti Genel Sekreteri (o günlerin) Nikos Zahariatis, o yılların politik değerlendirmesini yapıyor. Önemli tarihsel kritikler. Buraya kadar tamam. Beni düşündüren, yüreğimi biraz da imrentiyle burkan tespit şu; Yunan resmi kanalı bu programı yapıyor. Hem de yakın bir geçmişte hükümet olan sağ bir parti icraattayken. Kendi ülkemi düşündüm acıyla. Bizim yönetimlerin işbaşına geldiklerinde icraatlarının neler olduğunu... Atina'da geçirdiğimiz beş günün sonunda, Bağımsız Kadın Hareketi'nin ofisindeyiz. Genel değerlendirme yapılıyor. Yemeklerimizi yiyoruz, ayrılık vakti geliyor. Hollanda'dan gelen sevgili Emel, Sevgi, Almanya'dan enerjik sevimli arkadaşım Pelin, İngiltere'den sevgili Aslı, Türkiye'den sevgili Devrim, ben, bir anda orada bulunan başta dost canlısı, dünya tatlısı Matha olmak üzere tüm Türkiyeli ve Yunanlı kadınlar karmakarışık oluyoruz. Kucaklaşıyoruz, adresler zaten alınıp verilmişti... Birbirimizi bağrımıza basıyoruz. Öpüşüyoruz. Tekrar diyoruz, tekrar, burada veya Türkiye'de yeniden görüşmek üzere... Atina semalarında yükselirken, kutu gibi görünen bembeyaz kente bakıyorum ve bir cümle geçiyor aklımdan, şöyle düşünüyorum: "İnsan her yerde insan, yürek sevgiyle, insan sıcağıyla atıyorsa, dini, ırkı, milliyeti ne olursa olsun... İnsanda buluşmuş demektir... Allahaısmarladık karşı kıyıdaki sevgili dostlar..."


Atina şehrinin adı... Gittiğimizin ertesinde örgüt bir gezi düzenledi. Atina'nın hemen dışında "Poseidon Tapınağı"na götürüldük. Hareketin üyelerinden sevgili Maria, lehçeli konuştuğu Türkçesi'yle bize tapınağı gezdiriyor ve mitolojik öyküsünü anlatıyor. "Athena şehir olmaya başladığında halk oraya isim arıyor. Tanrı ismi verilecek... Athena ve Poseidon isimleri üzerinde duruluyor. Bu ikisi koyulan kurala göre şehre iki hediye verecekler. Aralarında yarış başlıyor. Poseidon (üstte) orağı yere vurur ve yerden çok güzel beyaz bir at çıkar. At savaş demektir. Athena'nın (altta) uzun bir tahtası var, tahtayı yere vurunca zeytin ağacı çıkar. Halk çiftçidir ve savaş değil barış istemektedir... Ve zeytin ağacı barışı, bereketi simgelediği için Athena kazanır. Şehir adını buradan alır."

ÖNCEKİ HABER

İşsizlik Sigortası ödemeleri

SONRAKİ HABER

Halk Felluce'ye yürüyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...