4 Nisan 2004 22:00
AKP'nin derin başkanı
GÜNÜN YAZILARI
Seçim haritasının "sarıya kestiği" akşam kameraların karşısına geçen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Biz toplumu siyasetin öznesi yapmaya çalışıyoruz" diyordu. Bu iddia sadece aldığı oy oranı ile ilgili değildi, kuşkusuz. Çünkü, memlekette siyasete damgasını vurmuş ne kadar aktör varsa, AKP'nin arkasına sığınmış haldeydi. Hiç bir dönem siyasetin dışında kalmamış tarikatlar, gayri safi milli hasılanın yarısına yakınını hortumlayanlar, hükümetten çok kamuoyuna açıklama yapan TÜSİAD üyeleri ve medya tekelleri...
3 Kasım'ın ardından AKP'nin başarısı, Erdoğan'ın başarısıyla özdeşleştirildi. Bugün ise AKP'nin gerçek aktörünün Erdoğan olduğunu söylemek, o kadar doğru değil. Zira Başbakan'ın arkasındaki isimler, siyasetin görünen yüzünü temsil etmiyorlar. Sahnede sürekli Erdoğan'ı görsek de, birer siluet gibi her daim Erdoğan'ın yanında beliren, ama kamuoyuna dönük faaliyetlerde hiçbir zaman görünmeyen bir dizi yüz, AKP'nin politikalarını "derinden" belirliyor. Gündelik politikanın sisleri arasına gizlenen bu siluetler, dış politikadaki kritik dönemeçlerde, kilit yasaların hazırlanmasında, AKP'nin misyonunun tanımlanmasında daha da belirginleşiyor.
Biz de AKP'nin oy oranının tavana vurduğu şu günlerde bu "başarının" arkasında kimler var diye merak ettik. Ve Erdoğan'ın belediye başkanlığı yaptığı dönemlerden itibaren yanından hiç ayrılmayan bazı isimlerin portrelerini çizmeye, AKP'yi bir de bu isimler üzerinden okumaya çalıştık.
Tayyip Erdoğan'ın başbakan olmasından sonra yaptığı ilk toplantıda arkasında duran adamın basına dağıttığı kartvizitte, "AKP Genel Başkan Özel Asistanı ve Veri Koordinatörü" yazıyordu. İşin doğrusu, bu görevi çoğu kimse anlayamamıştı. Zaten "Veri koordinatörü de ne ki?" sorusuna aldıkları yanıt da pek bir şey ifade etmiyordu: "Başbakan için verileri filtre edip, anlaşılır bir şekle sokmak." Kamuoyunun belki de ilk defa o gün gördüğü, ama üzerinde fazlaca durmadığı Cüneyt Zapsu'yu, bugün herkes tanıyor. Şimdilerde Erdoğan'ın "dış politika uzmanı" olarak anılıyor. Hükümette resmi bir görevi yok, milletvekili bile değil. Ancak Dışişleri Bakanlığı'nın bütün toplantılarında, Erdoğan'ın tüm gezilerinde var; ikili görüşmelerin, gizli oturumların "kayıtdışı" konuğu O.
Erdoğan'ı TÜSİAD'ın huzuruna çıkarttı Seçimden bir hafta önce İstanbul'un yeni Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ı, evinde büyük patronlarla buluşturduğu gibi, yıllar önce de Erdoğan'ı bu camia ile tanıştıran kişiydi. 26 Ekim 1999'da Zapsu'nun organize ettiği toplantıda Erdoğan büyük patronlara, İstanbul'da ne yapmak istediğini anlatıyordu. Üç yıl sonra, bu kez de başbakanlık koltuğuna oturmak için yola çıkan Erdoğan, yine Zapsu'nun evinde hükümete geldikleri zaman neler yapacaklarından bahsediyordu. Ve TÜSİAD Başkanı Tuncay Özilhan, toplantı sonrası basının karşısına geçip, "Her konuda mutabıkız" açıklamasını yapıyordu. TÜSİAD tezgahından geçen ve onay alan Erdoğan'ın ABD makamlarının huzuruna çıkmasını sağlayan da yine Zapsu'ydu. Çünkü O'nun açabileceği kapılar, TÜSİAD'la sınırlı değildi. Türk-Amerikan İş Konseyi'nin ve Dünya Ekonomik Forumu'nun asli üyelerindendi. Şu ünlü Bilderberg'in genel sekreteri, çok yakın dostuydu. AKP'nin finansörü olarak bilinen Azizler Holding'in sahibi, BİM marketler zincirinin Topbaş ailesi ile birlikte büyük ortağıydı. BİM'in arkasında ise ABD'li iki dev finans kuruluşu, Merrill Lynch Global ve Bank America bulunuyordu...
Bush yönetimi ile sıkı bağlar ABD ile finansal bağları bu denli güçlü olan Zapsu'nun, siyasi ilişkileri de oldukça sıkıydı. Bush yönetiminin şahin kanadının önde gelenlerinden Grossman, Wolfowitz, Graham Fuller, Makovsky ve Perle ile yıllardır yakın arkadaştı. Washington'un etkili Yahudi lobileri, düşünce kuruluşlarının yöneticileri de Zapsu'yu gayet iyi tanıyorlardı. Üstelik Zapsu, siyaset sahnesinde Erdoğan'dan daha deneyimliydi. Korkut Özal'ın Demokrat Parti'nin başında bulunduğu dönemde, başkan vekili de Zapsu'ydu. Zira Zapsular da tıpkı Özallar gibi, Nakşibendi tarikatının önde gelen ailelerindendi... Söz Nakşibendi'lerden açılmışken, ilginç bir anektodu da Özgür Politika yazarı Yaşar Kaya'nın 3 Kasım seçimleri öncesinde yazdığı bir yazısında aktaralım: "Dünyada neler oluyor? Tayyip Erdoğan'ın ABD gezisinin düzenleyicisi ve sözcüsü, bebekliği dahil elimizde büyümüş Cüneyt Zapsu. Zapsu soyadına bizim okurlar yabancı değiller. Said-i Kürdi'nin dostu ve Sibirya sürgününde arkadaşı rahmetli Abdurrahim Zapsu'nun torunu..." Böylesine etkili bir sicile sahip Zapsu'nun AKP'de sadece danışman olduğunu düşünmek, biraz saflık olur herhalde. Nitekim, AKP'yi kurma fikrini ilk ortaya atan kişinin de Zapsu olduğu söyleniyor. Dolayısıyla O'nun siyasal fikirleri, AKP'nin çizgisini derinden belirliyor. Bu etkinin boyutlarını görmek bakımından, tezkere sürecindeki rolünü hatırlamak oldukça öğretici olsa gerek...
Irak işgaline desteğin mimarı Cüneyt Zapsu, ABD-AKP bağlantısını sağlayan kilit isimdi. AKP kurulduktan hemen sonra ABD'ye giden Erdoğan'ın bütün temaslarını organize etti. 31 Ocak- 4 Şubat 2002 tarihleri arasında güvenlik nedeniyle ilk kez New York'ta düzenlenen Davos toplantısına, Türkiye'nin Başbakanı Bülent Ecevit olmasına rağmen, resmi olarak Erdoğan'ın davet edilmesini sağladı. Davos zirvesi ile ilk kez Washington vitrinine çıkan Erdoğan'ın başbakan olduktan sonraki Amerikancı çizgisini de büyük ölçüde Zapsu yönlendirdi. Irak savaşına haftalar kala bir kez daha Washington'a giden Erdoğan'ın, ABD'nin etkili düşünce kuruluşlarından Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi'ndeki (CSIS) "Türkiye: Rayına Oturuyor" başlıklı konuşmasının altında yer alan imzanın Zapsu'ya ait olması, sanırız bu ismin sadece bir veri koordinatörü olmadığının kanıtı... Amerikan'ın Irak'a saldırmasına açıktan destek veren bu konuşma, Meclis'ten tezkerenin geçmesine yetmedi ama, gerilen Amerika-Türkiye ilişkilerini düzeltmek de yine Zapsu'ya düştü. Gerilimli günlerde aniden Washington'a giden Zapsu'nun ABD Savunma Bakanı Poul Wolfowitz'in evinde kaldığını, AKP İstanbul Milletvekili Mehmet Emin Şirin, basına sızdırıyordu. Ve ne tesadüf ki, bu görüşmenin hemen ertesinde Wolfowitz'in "Irak politikasında Türk hükümeti hata yaptı. Türk ordusu Irak tartışmasında ABD'nin kendisinden beklediği güçlü liderlik rolünü oynayamadı" açıklaması, gündeme bomba gibi düştü. "Wolfowitz'in bu sözleri söylemesinde Zapsu'nun rolü var" diyen Emin Şirin ise bir süre sonra AKP'den istifa etmek zorunda kaldı...
Yahudi lobisini devreye soktu Zapsu, ABD-Türkiye ilişkilerinin düzelmesi için Yahudi lobisinin devreye girmesini de sağladı. Türkiye'de "çuval vakası"nın şaşkınlığının yaşandığı dönemde Bilderbergciler özel bir "Türkiye forumu" yaptılar. Bu toplantıya Devlet Bakanı Ali Babacan katıldı. Babacan ismi bir çok kişi için sürprizdi. Nitekim Akşam gazetesi yazarı ve Zapsu'nun "kulisçisi" olarak bilinen Güler Kömürcü, Babacan'ın Zapsu sayesinde toplantıya davet edildiğini yazıyordu. Ve davetin de asıl olarak Erdoğan'a yapıldığını, ancak AKP tabanı bunu hoş karşılanmayacağı için Babacan'ın gönderildiğini bildiriyordu. Erdoğan ise Bilderberg toplantısının olduğu gün Rotary'deki bir konferansa katılarak, Yahudi lobisine "ince mesajlar" verilmiş oldu. Zapsu, Bilderberg ve Rotary'de verilen mesajların anlamını Kömürcü'ye şöyle yorumluyordu: "Washington'un yönetiminde Yahudi lobisi hakim. Bu yüzden Yahudiler ile konuşmamak, Amerika ile konuşmamak demek..."
Tayyip Erdoğan'ın başbakan olmasından sonra yaptığı ilk toplantıda arkasında duran adamın basına dağıttığı kartvizitte, "AKP Genel Başkan Özel Asistanı ve Veri Koordinatörü" yazıyordu. İşin doğrusu, bu görevi çoğu kimse anlayamamıştı. Zaten "Veri koordinatörü de ne ki?" sorusuna aldıkları yanıt da pek bir şey ifade etmiyordu: "Başbakan için verileri filtre edip, anlaşılır bir şekle sokmak." Kamuoyunun belki de ilk defa o gün gördüğü, ama üzerinde fazlaca durmadığı Cüneyt Zapsu'yu, bugün herkes tanıyor. Şimdilerde Erdoğan'ın "dış politika uzmanı" olarak anılıyor. Hükümette resmi bir görevi yok, milletvekili bile değil. Ancak Dışişleri Bakanlığı'nın bütün toplantılarında, Erdoğan'ın tüm gezilerinde var; ikili görüşmelerin, gizli oturumların "kayıtdışı" konuğu O.
Erdoğan'ı TÜSİAD'ın huzuruna çıkarttı Seçimden bir hafta önce İstanbul'un yeni Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ı, evinde büyük patronlarla buluşturduğu gibi, yıllar önce de Erdoğan'ı bu camia ile tanıştıran kişiydi. 26 Ekim 1999'da Zapsu'nun organize ettiği toplantıda Erdoğan büyük patronlara, İstanbul'da ne yapmak istediğini anlatıyordu. Üç yıl sonra, bu kez de başbakanlık koltuğuna oturmak için yola çıkan Erdoğan, yine Zapsu'nun evinde hükümete geldikleri zaman neler yapacaklarından bahsediyordu. Ve TÜSİAD Başkanı Tuncay Özilhan, toplantı sonrası basının karşısına geçip, "Her konuda mutabıkız" açıklamasını yapıyordu. TÜSİAD tezgahından geçen ve onay alan Erdoğan'ın ABD makamlarının huzuruna çıkmasını sağlayan da yine Zapsu'ydu. Çünkü O'nun açabileceği kapılar, TÜSİAD'la sınırlı değildi. Türk-Amerikan İş Konseyi'nin ve Dünya Ekonomik Forumu'nun asli üyelerindendi. Şu ünlü Bilderberg'in genel sekreteri, çok yakın dostuydu. AKP'nin finansörü olarak bilinen Azizler Holding'in sahibi, BİM marketler zincirinin Topbaş ailesi ile birlikte büyük ortağıydı. BİM'in arkasında ise ABD'li iki dev finans kuruluşu, Merrill Lynch Global ve Bank America bulunuyordu...
Bush yönetimi ile sıkı bağlar ABD ile finansal bağları bu denli güçlü olan Zapsu'nun, siyasi ilişkileri de oldukça sıkıydı. Bush yönetiminin şahin kanadının önde gelenlerinden Grossman, Wolfowitz, Graham Fuller, Makovsky ve Perle ile yıllardır yakın arkadaştı. Washington'un etkili Yahudi lobileri, düşünce kuruluşlarının yöneticileri de Zapsu'yu gayet iyi tanıyorlardı. Üstelik Zapsu, siyaset sahnesinde Erdoğan'dan daha deneyimliydi. Korkut Özal'ın Demokrat Parti'nin başında bulunduğu dönemde, başkan vekili de Zapsu'ydu. Zira Zapsular da tıpkı Özallar gibi, Nakşibendi tarikatının önde gelen ailelerindendi... Söz Nakşibendi'lerden açılmışken, ilginç bir anektodu da Özgür Politika yazarı Yaşar Kaya'nın 3 Kasım seçimleri öncesinde yazdığı bir yazısında aktaralım: "Dünyada neler oluyor? Tayyip Erdoğan'ın ABD gezisinin düzenleyicisi ve sözcüsü, bebekliği dahil elimizde büyümüş Cüneyt Zapsu. Zapsu soyadına bizim okurlar yabancı değiller. Said-i Kürdi'nin dostu ve Sibirya sürgününde arkadaşı rahmetli Abdurrahim Zapsu'nun torunu..." Böylesine etkili bir sicile sahip Zapsu'nun AKP'de sadece danışman olduğunu düşünmek, biraz saflık olur herhalde. Nitekim, AKP'yi kurma fikrini ilk ortaya atan kişinin de Zapsu olduğu söyleniyor. Dolayısıyla O'nun siyasal fikirleri, AKP'nin çizgisini derinden belirliyor. Bu etkinin boyutlarını görmek bakımından, tezkere sürecindeki rolünü hatırlamak oldukça öğretici olsa gerek...
Irak işgaline desteğin mimarı Cüneyt Zapsu, ABD-AKP bağlantısını sağlayan kilit isimdi. AKP kurulduktan hemen sonra ABD'ye giden Erdoğan'ın bütün temaslarını organize etti. 31 Ocak- 4 Şubat 2002 tarihleri arasında güvenlik nedeniyle ilk kez New York'ta düzenlenen Davos toplantısına, Türkiye'nin Başbakanı Bülent Ecevit olmasına rağmen, resmi olarak Erdoğan'ın davet edilmesini sağladı. Davos zirvesi ile ilk kez Washington vitrinine çıkan Erdoğan'ın başbakan olduktan sonraki Amerikancı çizgisini de büyük ölçüde Zapsu yönlendirdi. Irak savaşına haftalar kala bir kez daha Washington'a giden Erdoğan'ın, ABD'nin etkili düşünce kuruluşlarından Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi'ndeki (CSIS) "Türkiye: Rayına Oturuyor" başlıklı konuşmasının altında yer alan imzanın Zapsu'ya ait olması, sanırız bu ismin sadece bir veri koordinatörü olmadığının kanıtı... Amerikan'ın Irak'a saldırmasına açıktan destek veren bu konuşma, Meclis'ten tezkerenin geçmesine yetmedi ama, gerilen Amerika-Türkiye ilişkilerini düzeltmek de yine Zapsu'ya düştü. Gerilimli günlerde aniden Washington'a giden Zapsu'nun ABD Savunma Bakanı Poul Wolfowitz'in evinde kaldığını, AKP İstanbul Milletvekili Mehmet Emin Şirin, basına sızdırıyordu. Ve ne tesadüf ki, bu görüşmenin hemen ertesinde Wolfowitz'in "Irak politikasında Türk hükümeti hata yaptı. Türk ordusu Irak tartışmasında ABD'nin kendisinden beklediği güçlü liderlik rolünü oynayamadı" açıklaması, gündeme bomba gibi düştü. "Wolfowitz'in bu sözleri söylemesinde Zapsu'nun rolü var" diyen Emin Şirin ise bir süre sonra AKP'den istifa etmek zorunda kaldı...
Yahudi lobisini devreye soktu Zapsu, ABD-Türkiye ilişkilerinin düzelmesi için Yahudi lobisinin devreye girmesini de sağladı. Türkiye'de "çuval vakası"nın şaşkınlığının yaşandığı dönemde Bilderbergciler özel bir "Türkiye forumu" yaptılar. Bu toplantıya Devlet Bakanı Ali Babacan katıldı. Babacan ismi bir çok kişi için sürprizdi. Nitekim Akşam gazetesi yazarı ve Zapsu'nun "kulisçisi" olarak bilinen Güler Kömürcü, Babacan'ın Zapsu sayesinde toplantıya davet edildiğini yazıyordu. Ve davetin de asıl olarak Erdoğan'a yapıldığını, ancak AKP tabanı bunu hoş karşılanmayacağı için Babacan'ın gönderildiğini bildiriyordu. Erdoğan ise Bilderberg toplantısının olduğu gün Rotary'deki bir konferansa katılarak, Yahudi lobisine "ince mesajlar" verilmiş oldu. Zapsu, Bilderberg ve Rotary'de verilen mesajların anlamını Kömürcü'ye şöyle yorumluyordu: "Washington'un yönetiminde Yahudi lobisi hakim. Bu yüzden Yahudiler ile konuşmamak, Amerika ile konuşmamak demek..."
Evrensel'i Takip Et